30.08.2009

MinneT

kadınların kadınlarla arkadaşlığı, paha biçilemez bişey..

eskiden, küçükken henüz; erkeklerle arkadaşlık etmenin daha kolay ve keyifli olduğu kanısındaydım ben de, pek çok genç kadın gibi.. onlarla sohbetin daha rahat ve açık seçik olduğunu düşünürdüm.. oysa kadınlarla ilişki kurmak her zaman daha zordu..

kadın dediğin tek olmak ister ya.. kıskançtır, pohpohlanmak ister, takıntılıdır.. üstelik çok kolay harcar karşısındakini.. kadınları en çok yaralayan, yine kadınların ağzından çıkanlardır.. zordur vesselam bi genç kadın için, bir diğer genç kadınla arkadaşlık etmek.. çünkü egolarını bırakmayı gerektirir bi köşede..

ama yaşı ilerledikçe insanın, şöle geçince yirmibeş sınırını; hemcinslerine bakışı da değişiyormuş.. tahammüllü olmayı öğrettiçe hayat.. yeterince özverili olma yetisi kazandırdıkça insana.. yanında kendinden daha gösterişli bir kadınla gezmeyi de, onun daha gösterişli olması için çabalamayı da sever oluyorsun işte.. çocukluğunun aynı yerde oturduğun ya da aynı sınıfı/sırayı paylaştığın için bir arada geçtiği kadınları, hayatın savurmasına izin vermezsen ya da hayat izin vermezse bi şekilde; o kadınlar hayatının zenginliği oluveriyor..

kadınlarla geçen uykusuz bir gecenin ardından; daha önce çok nadir hissettiğin muazzam hislerle uyanıyorsun misal.. katıksız ve çıkarsız sevildiğin hissine.. bu sevginin sen yaşlanıp çirkinleştiğinde de değişmeyeceğine.. kadınların kadınları sevmesinin; sabah uyandığında derli toplu bi eve kalksın diye gözleri yarı kapalı halde bulaşık yıkaması olduğunu öğreniyorsun.. oruç tutana sabahın dördünde omlet yapıp mükellef kahvaltılar hazırlamak olduğunu.. "çayları tazeliyorum" diyene hiç de misafir gibi bakmamak olduğunu..

"çok mutsuzum be" diye ağzından zoraki dökülenler karşılığında, soluğu havaalanında almak gibi seviyorsun kadınları... "yarın kürtaj olacağım" dediğinde, olduğun yere en yakın otobüs yazıhanesine giden yolu koşmak ve o saatten sonraki ilk otobüse binmek gibi seviyorsun.. "hadi dışarı çıkalım, daraldım ben" dediğinde, dolabındaki en güsel kıyafetleri ona giydirip, saçlarını düzleştirip, makyajını yapmak; kendin de ayna karşısına bile geçmeden, saçlarını toplayıvermek gibi seviyorsun.. doğumgünü için hazırladığın kutuya, iki de orkid koymak gibi... cüzdanında tek kuruş, kredi kartında limit olmadığı halde; ona en güsel hediyeleri alabilmek için özel bi gününde, borç arayacak kadar...

telefonlarını uzun ve ısrarlı çaldırdığımda, endişelenecek arkadaşlarım var benim. sesimdeki dalgalanmaları hisseden arkadaşlarım.. üstünde görüp de beğendiğim pantalonu, anında çıkarıp hediye eden arkadaşlarım.. uzun zamandır istediğim pahalı bi şeye, gerekirse insanları organize edip bi şekilde sahip olmamı sağlayan arkadaşlarım..

benim paha biçilmez arkadaşlarım var.. hayatımı güzelleştiren kadınlarım.. yanlarında olduğum , arkadaşları olduğum için bile kıymetli hissettiğim.. hayatımızı tabu oyununa çevirdiğimiz.. "nası hissettim biliyo musun, telefon klübesindeki gibi.." dediğimde misal, gözleri dolan arkadaşlarım..

geçmişimden bugünüme başımın üstünde taşıdığım ve yorulmayacağım yegane mesainin de bu olduğunu bildiğim kadınlar.. hepinize teşekkür etmeyi ve yanımda kalmayı sürdürmeniz için tanrıya yalvarmayı borç bilirim..
28.08.2009

BiTTi

Bitti ya, bir hafta daha bitti. yarın Cumartesi, şaka gibi! sadece 4 saat çalışacağım... sonra eve gidecek, temizlik yapacak, vurup kafayı yatacağım.
akşama misafirlerim olacak. liseden iki arkadaşım kalmaya gelecek. onlara yemek yapacağım bi güsel... yemek, sohbet fln derken; harika bi cumartesi olacağını umuyorum. pazar günü ise misafir vesilesi ile evi cumartesiden temizlemiş olduğumdan, yapacak tek mecburiyetim yatmak olacak ki, öle mecburiyete can kurban..
kendime bakacam, bak bu sefer kararlıyım... elime ayağıma, kaşıma gözüme falan... yiter yaw, bakımsız bakımsız nereye kadar.
ben zaten yaz aylarında pek derbeder olurum.. terliyorum ya sıcakta; ne makyaj yapabiliorum, ne saçlarımı açabiliyorum.
ama gelsin şöle bi sonbahar... terlemeyeceğimi bildiğim her an, fondoten sürmekten keyif alıyorum arkadaş.. saçlarımı fönlü kullanmaktan, tırnaklarımı santim santim uzatmaktan.. hatta kırmızı ruj sürüp tüm gün taze kalmasını sağlamaktan bile..
hem benim kışlık ayakkabılarım yazlıklardan daha fazla.. hem daha da şıklar.. kışın topuklu giymek bile, yazınki kadar eziyet olmuyo..
tamam yağmur çamur sevmiyorum ama, yağışsız bir gökyüzüne sahip eylül-ekim ayları..
hastayım size...
hele bi de şu yorgunluk sorunumu bi rayına oturtabilirsem...
yanımdan geçerken tanırsınız bence D:
ben bu milföy hamurundan yapılmış gibi olan, ya da hakkaten milföy hamurundan yapılan poğaçaları sevmiyorum arkadaş! pinçik pinçik dağılıyorlar ısırınca.. yarısını tüketebiliyorsun sadece..ona göre mi organize olmak lazım? "madem 2 poğaça yemem gerek , doymak için; o zaman 4 tane almalıyım" falan mı yane?
neyse; sabah sabah asap bozmaya gerek yok... değil mi ama.. hem insancıklar aç geziyorla şu ara... bu tarz dertler, ilgi alanları dışında. o zaman unutmayayım da, ramazan bitiminde bu konuyu bi daha gündeme taşıyayım :p

ay nası amaçsız bi gün yaleppim! ve nasıl işim var.. ve nasıl halim yok..

beşiktaştaki bahçeşehir üniversitesinde okuyan varsa, iki çift laf edecem kendisine.. ama böle genel yayın yapamam.. bana mail ile ulaşsın :p

çok uykum var ve kahve içmek istiyorum çok.. ayrıca sigara da içmek istiyorum ve ben uzun zamandır iş yerinde sigara içmiyorum.. gerçi arada bi kaç kaçamak yapıyodum ama ramazan başladığından ve bahçe boşaldığından beri bayaa sıklaştırdım.. misal bu sabah paketi yanıma alsam mı almasam mı diye küçük bi savaş verdim kendimle. ama almadım.. şimdi bahçeye çıkıp ondan bundan sigara istemek garip geliyo.. valla sırf yüzüm olmadığından çıkmıyorum :D

peki benim bu uyku sorunuma nası bi çözüm getirices arkadaşlar? iki gündür saati falan duymuyorum.. haftasonu gelsin artık, yoruldum... "zaten bugün cuma" diyecek olanlar varsa aranızda; bendeniz cumartesi günleri 12.30 a kadar çalışıyorum maalesef.. bana haftasonu cumartesi 13.00 suları demek..

hadi ya, çok işim var; sonra konuşuruz..
26.08.2009

HrrrrrrRrrrr

aklımda sürekli Kutsi'nin bi şarkısı..
oysa öyle de sevmem ..zevengi!
la havla inna binna sübhaneke!

"aynadaki yüzünün karşılığı benim" ne demektir yaw?
"gördün mü sevgilim" diye bi de onay istiyo manyak..
yani -sen baktığında beni görüyorsun aynada.. birbirimize ikiz kadar benziyoruz, bu ilişki de enseste gider burdan- falan mı yani? kim yazıyo bu sözleri? bu adamları denetleyen bi merci fln yok mu?

Bi de mesela Petek Dinçöz assolistimizin bi şarkısı vardı.. delirirdim duydukça..
"kurudum yeni gelin misali gibi"
"misali gibi" Buraya dikkat! Yeni gelinlerin kuruması gelenekmiş gibi yaklaşılmış olmasına sesimi bile çıkarmıyorum... "misali gibi" ne demektir ya?

Hadi ben sabahları sinirli oluyorum.. ama "hayaaaaaat, bunu neden yapıyosuuun?"
kjklwj hatta yani..
25.08.2009

PRoCe

Ne zamandır aklımı toplayıp da bişiler yazamamanın sıkıntısı içindeyim.. manevi bir zorunluluk olmuş adeta blog yazmak bende.. sürekli “eksiklik” hissi ile yaşamaktayım... arada oluyor ama böle. Bi bakıyorum günde 4 yazı girebilecek kadar üretken, bazen de günlerce sessiz kalacak kadar kısır...
Kendime yeni uğraşlar bulma çabasındayım şu aralar.. keşke diyorum, biraz daha param olsaymış.. dans kurslarından, spor salonlarına koştuğum aktif bi hayatın içinde, anlamasaymışım zamanın nasıl geçtiğini.. ama yok.. bu durumda ne yapmalı? Hayata küsüp oturmalı mı? Yooo dostum yooo... elimizdeki imkanlarla neler yapılabileceğine bakmalı.. mesela...

*Son zamanlarda epeyce sardığım moda bloglarının bazılarında gördüğüm şu DIY zımbırtıları aklımı çeliyor bayaaa.. neden olmasın be ya.. giymediğim bi dünya şey var valizlere tıkılmış duran.. keser biçerim.. hem elimden de gelir.. Dİ eskiden.. yani barbie bebeklere kıyafet dikerken.. denemek lazım..

*açtığım ama hala hayata geçiremediğim diğer bloguma yazılar girmek. Eskiden yazdığım yazıların kağıttan kurtulup kalıcı olması için düşünmüştüm bu proceyi... zihni sinir'den hallice proce üretirim.. dedim bunlar böle kaybolur.. sonsuz bilgi deposuna aktarmalı.. heh işte; onları aktarabilirim..

*ALES' e çalışmak.. evet! demeyin şimdi kazandın yüksek lisansı, daha ne ales'i diye.. lazım olabilermiş, akedemik kariyer için. Benim puanımın çok da parlak olduğu sölenemez.. boş oturacağına, otur çalış haspam..

*eskiden çokça vakit ayırdığım fakat şu aralar unutmaya yüz tuttuğum farmakoloji bilgilerimi yenilemek.. evet, oldukça zevk aldığım bi eylem bu.. oturur yine kendimce notlar alır, hatırladıkça özgüven tazelerim.. fena mı?

Tabi seçenekler çoğaltılabilir.. bakalım, bunlar ilk etapta aklıma gelenler..


NOT: Beni okuyan insanlardan herhangi birinin Mersin’de yaşıyor olma ihtimali var mıdır ya? Varsa lütfen bana mail atsın.. sormak/öğrenmek istediğim bi kaç bişi var da..
24.08.2009

MiLaD

gökyüzü, yeryüzüne mi yaklaştı?
güneş, eskisinden daha mı karamsar hakkımızda?
kış; soğuğundan önce, melankolisini mi gönderdi üstümüze?

daralıyorum!
her şey üstüme üstüme geliyor adeta...
beynimi durdurasım, bi kenarda nadasa bırakasım var.
aklıma sorunlardan başka bişi getiremiyorum..işime de odaklanamıyorum.
ellerim sadece mouse üzerinde, bloglara tıklıyor.. ya da arada gelen fw maillere..
ay sonu gelmek üzere, yapmam gereken çok şey var halbuki..

hayatta ne kadar çok düşünecek sorun olduğuna şaşırıyorum...
sorunlarıyla baş edemeyen, "düşünmeden duramıyorum" diyen insanlara; bir psikolog edası ile acırken; şimdi neden bahsettiklerini anlayabiliyorum.. beyin, insanın hükmedemediği bi organı aslında.. benimki asilikte ve çılgınlıkta sınır tanımıyor.. hükmedemiyorum, kendimi dinletemiyorum..
ne müzik dinleyesim var, ne elime kitap aldım aylardır...
kelimelerim bile amatörleşiyor günden güne...
değişiyorum, tersine evriliyorum...
çok üzülüyorum!

bir yerden suyun dibine çeken sorunlarıma inat; yüksek lisans gibi, minik tatil planları gibi, yeni kariyer hevesleri gibi can simitleri atarak kendimi hayatta tutuyorum.. ama benden daha iyi beynimin kapasitesi... yemiyor lanet.. herşeyin farkında ve artık ağzına çalınan birer kaşık baldan sıkıldı...

ben hayatın karşısında durma kararı alıyorum bundan sonra.. kimseyi memnun etmek zorunda olmadığımı, 28 yaşında idrak ediyorum.. ben ki; evde dolanırken, yan odada uyuyan ev arkadaşım rahatsız olmasın diye parmak uçlarımda yürüyen bi insanım... artık herkes gibi kapıları çarpan olacağım.. yaşadığım 28 yılın, kaçını iyi hatırladığımı sorguluyorum... üzüntülerimi anlatmadan, hüznümü sıçratmadan yaşadığımı farkediyorum...

benim canım herkesten çok yanar.. benim içim herkesten daha narin... kendimi yormaktan, kalkan etmekten vazgeçiyorum... 28 yıldır ilk defa, kendimi herkesten daha çok sevmem gerektiğini anlıyor ve saygı duyuyorum...

bu vesile ile; ilgili ilgisiz herkese, bundan sonra bende görecekleri değişimleri bu kararıma yormalarını ve geçmiş 28 yılın hatrına birazcık toleranslı davranmalarını rica ediyorum..
çok sevdiğiniz insanlar olur.. yeni albüm yapsa da dinlesem dersiniz, yeni filmi çıksa da gitsem fln..
bense o çok sevdiğim insanlara bi gün bişi olursa korkusuyla; nice acılara gark olurum yerli yersiz..
nitekim haksız da değilmişim, gitti dağ gibi Michael Jackson.. ki listemin en başlarında yer alırdı kendileri..
peki başka kimler varmış bakayım bu listede derseniz, buyrun burdan yakın...

*James Walsh : ben bu adama hayranlıktan başka bişi besliyorum sanırım.. gerek sesi, gerek müziğindeki piyano olsun keman olsun tınılar; beni benden alıp da başka diyarlara taşıyor vesselam.. bak starsailor dağılırsa da, yakarım kendimi..
* Nick Cave : daha önce zaten kendisi hakkındaki fikirlerimi açık eden bi yazı yazmıştım.. hatta faztaziye bile kaçmıştım sanırım.. uyurken başımda şarkı sölesin, uyanınca ilk duyduğum ses olsun kabilinden.. o arızalansın, ben yangına körükle gideyim.. ama nolur nolur nolur, ona bişi olmasın.. en azından ben sahnede kanlı canlı izleyene kadar..
* Leonard Cohen : kendisinin yaşını başını hallice almış olması, içimdeki endişe topçuklarını hareketlendirse de, hiç bi zaman onun hakkında kötü bi haber almaya hazırlıklı olmayacağım.. valla perişan olurum ağlamaktan, bu adama bişi olursa..
* Goran Bregovic : bu adam, ben kendisini izlemeden ölür giderse; ikim elim yakanda kader.. çocukluğumdan beri bu kadar isteyip de elde edemediğim başka bişi olmadı.. hiç bi şeyin orucunu tutmadım senin kadar.. ah goran ah...
* Thom Yorke : evet ben manyak severim! histerik severim, arıza manyağıyım.. bu herifin olayı, beni benden almakta.. sahneye çıkmadan ne veriyolarsa buna, aynından ben de istiyorum! bi gün sahnede fln düşüp kalırsa, çok üzülürüm yeminlen..
* Seal : neden dersen, bilmiyorum.. ama adama bayılmaktayım ben.. belki santana ile yaptığı düetteki kadifeden hallice sesi sebep olmuş olabilir.. belki gözümüze her fırsatta sokulan muhteşem evliliği fln da sevimli geliyor olabilir.. bence çok karizmatik bi şahıs kendisi..
* DMX : ben bu adamın müziğine bile tahammül edemiyorum aslında. sadece -ain no sunshine-ı bence herkesten daha güsel sölemiş.hepsi bu.. ama adam çok güsel ya.. dünyaya böle güsellikler lasım kanımca.. bunu üretsinler bence. DNA larını fln satsınlar.. valla bak..
* Teoman : adını sölese dinlerim dediğim, arızalı grubundan birisi daha.. çok seviyorum teomanı ya, öle böle değil.. başına bişi gelmesinden de çok tırsıyorum ama.. daha o çatlak sesten, ne şarkılar dinlemek lazım, di mi ama..
* Nicholas Anelka : bu adama hayran olduğumu, bilmeyen kaldı mı acaba? bi gün maç esnasında fln kalpten gidiverirse, atarım kendimi yukarı, vurgun yerim şerefsizim.. benim olmasa da, varolduğunu bilmek güsel.. bi yerlerde gülüyo mudur o şimdi? hıımm?
* Tayfun Korkut : dünya bir yana, Tayfun bir yana.. odamdan ısrarla kaldırmadığım, hatta annemin müstehcen sıfatında değerlendirdiği, el emeği sonucu şahsi makinamla çekilmiş fotoğrafı bile her sabah aşkımı tazelemem için yeterli.. bence o hayal ürünü sayılan adamlar gibi kusursuz değil.. o kadar güsel kusurlu, o kadar kendi halinde, o kadar beyefendi ki; ondan çocuğum olsun istiyorum.. valla bak..
* Johnny Depp : gerekçe belirtmeme gerek var mı ki? bu adama bişi olursa, kendini asacak çok kadın olacaktır.. özel korumaya alınmalı, pamuklara sarılıp sarmalanmalı..
* Joachim Phoenix : benim için River Phoenix'in kardeşinden başka bişi değilken, artık bambaşka bişi. dev bi oyuncu.. hayranıyım, hastasıyım.. çok çirkin de değil hem.. di mi ama?
* Ville Vallo : bu ses, görüntüsü olmadan bile bu kadar muhteşemken, ne gerek vardı bu kadar harika bi görüntüye? çok yaşayasın...
* Ferzan Özpetek : daha yapacak çok işi, çekecek çok filmi var bu adamın.. benim de izleyecek ve dört köşe olacak çok zamanlarım. nolur bişi olmasın sana...
* Zeki Demirkubuz : al sana çekecek çok filmi olan bi adam daha... kaderden sonrasını hele nası merakla bekliyorum.. lütfen iyi koru kendini, zeki!
* Vildan Atasever : listeye aldığım ilk kadın ismi sanırsam.. hayranım ben bu kadına, ya da kız çocuğuna.. otursun, mel mel baksın; ben yine de izlerim.. o derece severim..
* Ufuk Bayraktar : sadece potansiyelini merak ettiğimden.. kaderde izleyip de, daha ne mucizeler çıkar bu oğlandan acaba demeyen var mıdır ki?
* Hülya Avşar : noldu, şaşırdın di me? "iki genç kız"ı izledim ben.. "berlin in berlin"i izledim. "fatmagül'ün suçu ne"yi izledim. kimse beni hülya avşar'ın magazin bebeği olduğuna inandıramaz..hatta belki bu kadar magazin malzemesi olduğu için, kimse ihtimal vermedi bu kadar iyi oyuncu olabileceğine.. vesaire.. ben seviyorum arkadaşım..
* Madonna : seveni var, sevmeyeni var. ben hangi grupta bile olduğumdan emin değilken; böğüre böğüre ağlarım, bu kadına bişi olursa..
* Sevtap Parman : kim olduğunu bilmeyenler vardır eminim... ben ucuz kadın severim, o benim gözbebeğim...
* Ahmet Altan: adını yazsa okurum dediğim, karakteri ile de zerre kadar ilgilenmediğim güzel insan, muhteşem yazar.. hakkında çeşitli spekülasyonlar olsa da, ben yazdığını okurum arkadaş. katılırım katılmam, ayrı!
* Ece Temelkuran: kadın olduğu için çok mutlu olduğum, kadın olduğum için çok mutlu olduğum... çok sevdiğim, her yazısını içtenlikle okuduğum, çoğu yazısından sıkıldığım, çoğu düşüncesini paylaşmadığım ama yine de ısrarla okuduğum... ece çok seviyorum seni ben!
* Yankı Yazgan : Bir kitabını okumamla hayatımın değiştiği, pozisyonundan beklenmeyecek yakışıklılıkta olan Prof.Dr.Yankı Yazgan.. Psikiyatri, anlaşılması zor bi bilim mi? "labirent yolculukları"nı deneyin..
* Stephen King : şu anda okumuyor olsam da, hayatımın neredeyse iki seneye yakın zamanı onu okuyarak geçti. hızlı okuma yetimi ve hayal gücümün büyük bölümünü de bu adama borçlu olsam gerek.. başına bişi gelmese bari..
* Burak Kut : çocukluk aşkım, bitanem... kendimi siper ederim sana ben.. sana gelen bana gelsin, bebetom benim! annene selamlar ;)
* Cem Adrian : bak buna da yeni sardım.. daha tam keşfedemeden neyin nesi olduğunu, başına bişi gelirse, yoksunluk üzüntüsü basar dört bi yanımı..
* Sezen Aksu : bu konuda tek değilim sanırsam..
* İlhan İrem : nerde olduğunu bile bilmediğimiz, hakkında çeşitli spekülasyonlar olsa da; orda bi yerde nefes almayı sürdüren insan.. aynen devam, hiç bozma..

aslında ben bu listeyi uzatırım. ama şimdi aklıma daha başka bişi gelmiyo. sabahtan beri rapordu, kaşeydi, imzaydı ambale olmuşken, anca bu kadar.. hatta belki bunu bi seri haline bile getirebilirim.. mim bile olur bundan ha :)
o zaman şöle yapalım; konuyu beğenen , yazsın.. ben de aklıma geldikçe yazmayı sürdüreyim.
Nasılım?
19.08.2009

MiM / YüZ GöZ

sevgili godsy beni mimlemiş.. e ben de mimlenince, önce mimi yazmak zorunda hissediyorum kendimi.. başka bişi yazamıyorum... şimdi de bu mimi yazcam da bitircem diye; kendimi adadım... valla başka bişi düşünemez oldum.. kendimi anlatmalara kıyamadım :) sabırlar diliyorum.. buyrun, yüz göz olun benle :D


1- Kendimi anlatmaktan hoşlanmam.
2- yapacaksam yani mecbursam, maddeler halinde yapmayı tercih ederim.
3- ben anlatmasam ama beni öğrensinler isterim.
4- kendim hakkında oldukça talepkarımdır.
5- hakkımdaki en ufacık ayrıntı bile hatırlansın isterim.
6- ikili konuşmalar esnasında; ben anlatacağımı anlattıktan sonra, karşı tarafı dinlerken uykum gelir, dikkatim dağılır.
7- kendimi çok beğenirim (bu iyi bişi değil, biliyorum)
8- en çok da ben hırpalarım kendimi ama..
9- başıma gelen herşeyin, olasılıkların en kötüsü olduğuna inanır, kendime pek üzülürüm. Secret gerçekse, yıllarca başım beladan kurtulmayacak demektir.
10- çok büyük bir yetenekmişim de harcanmışım gibi hissederim.
11- beni bana bıraksalar; harika bir müzisyen, rakipsiz bir sporcu, ödüllü bir oyuncu, emsalsiz bir modacı ve umarsız bir psikiyatrist olacağımı düşünüyorum hala..
12- bazı konularda kendimle çelişmekten acayip zevk alırım. Mesela istanbulda yaşamak istemediğimi söyler dururum ama benim kadar aşık olan var mıdır bu şehre, meraktayım..
13- izmiri bi türlü sevemedim. Gerçekçi olmadığının farkındayım ama o şehir bana hep karanlık ve kasvetli geldi..
14- mersinde yaşamak istiyorum ama neden bilmiyorum..
15- aslında biliyorum ama siz bilmediğimi sanın istiyorum.
16- bunları hakkaten sıkılmadan okuyan var mıdır acaba; hem de sonuna kadar..
17- benim için ideal erkek diye bişi yoktur.. en ufak sebepten arıza çıkarabilirim. Zaman geçtikçe tahammülsüzleşirim.. yeri gelse johnny depp’ten bile tiksinebilirim.. evlerden ırak olasıyım..
18- evililik kurumuna da inanamıyorum açıkçası.. bence geni düzgün bi adam bulmalı.. çocuk yapılıp, beklentiler sonlandırılmalı..
19- rahatıma düşkünüm sanırım.. çalışmayı sevmiyorum.. aslında seviyorum da, mecburiyetlerden hazetmiyorum.. aman, kafam karışık bu konu hakkında..
20- hayatıma sponsor arıyorum, duyurulur..
21- kedileri çok seviyorum. Onların birer aerodinamik harikası oldukları kanısındayım. Görsellikleri de beni benden almakta..
22- lakin kediye alerjim var, acı çekiyorum bu konuda...
23- köpeklere de hastayım şu hayatta.. kendi kararımla ve sorumluluk alma cesaretimle evlat edindiğim ilk köpeği gençlik hastalığından kaybetmiş olmam; talihsizlik değil de ne..
24- aslında ben hayvanların topunu seviyorum arkadaş.. bi uçanı bi de kaçanı sevmiyorum ama..(uçan: kuş ve türevleri / kaçan: böcek ve türevleri)
25- bir su kaplumbağam vardı, kendini köpek sanıyodu.. gel deyince geliyodu bi de bizim köpeği ısırıp kaçıyodu....
26- bi de bi köpeğimiz vardı eskiden, “haşt” tı adı, karpuzdan başka bişi yemiyodu...
27- ilk kedimiz “efe” yarım ekmek döneri tabağına koyduğumuzda, tek sap maydanoz bırakıyodu geriye..
28- “firdevs” diye bi kedimiz vardı, burnunu duvara vurmuştu da şişmişti kafası kadar burnu. Bi daha da inmemişti o şişlik hiç..iki burnu varmış gibi gezmişti...
29- “pinçik” vardı bi başka kedimiz.. koştururken dolabın arkasına düşüp sıkışmıştı da, bir kol çantasına ip bağlayıp sarkıtmıştık. içine atlayıp çekin beni diye ipi çekip işaret vermişti..
30- ne çok kedi köpek anısı yazmışım ya... gerçi bende daha hikaye bol ama, bunlarla doldurmamak lazım listeyi. Sanki kendim hakkında yazacak çok şey varmış gibi..
31- "alerjik rinit" "alerjik astım" "nazal polip" "sinüzit" "hipotiroid" den muzdaribim..
32- herbiri için kullandığım ilaçlar bende bi uyku yapıyo ki, sorma gitsin.. bıraksalar günde 20 saat uyur, kalanını da yatakta geçiririm. bi gün de, dışarı çıkayım demem.
33- bütün insanların salak olduğunu düşünüyor, her gün bu tezime kanıtlar ediniyorum. bi gün sinirden kalp krizi geçirmek en büyük korkum..
34- çarşı pazarda bana sürtünerek geçen insanlardan tiksiniyorum. bildiğin kusmuğa bakar gibi bakıyorum onlara..
35- yürüyen merdivenden inmesi gereken noktada mal gibi durup, herkesin arkasında sıkışmasına sebep olan hıyarların idam edilmesini talep ediyorum..
36- daracık yollarda kaplumbağadan hallice bi hızda yürüyerek arkasından gelenlere yol vermemeyi kendie düstur edinmiş olanların; ibreti alem için taksim meydanında sallandırılması gerektiği kanısındayım..
37- hakettiğini alamayan insanlardanım evet, ama sanki en büyük haksızlık bana yapılmış kadar mutsuzum..
38- aslında beni bıraksan, nası tadını çıkarırım şu hayatın!
39- her gördüğünü isteyen çocuk gibiyim.. istediğimi elde edemeyince çok üzülüyorum bi de. bu ayakkabı da olur, sakız şeker bile olur.
40- hayatta yapmam gereken şeylerin hep daha fazla olduğuna kanaat getirdim ben. sıradan bi üniversite mezunu olarak kalmamalıyım dedim durdum. sonunda yüksek lisansa başlamayı başardım ama bakalım önümüzdeki bölümlerde kahramanımızın başına neler gelecek..
41- şişik egolu insanların, egolarına iğne saplamak istiyorum...
42- gencecik öğrencilerin kaderlerini, tek bi insanın ağzından çıkacak kelimelere emanet etmemeliyiz bence. nası yalakalık yapıyorladı dün, midem kalktı..
43- ne yaşanırsa yaşansın; okula dönmek çok "eskisi gibi" idi.. sanki iki ay önce de oturdum o bahçede ben..
44- erkeklerin çok garip yaratıklar olduğu kanısındayım.. karışık değil ama, ilk kez karşılaşılan bi böcek türü gibi. ilgi ile incelenmeli ama, incelemezsek dünya patlamaz hani..
45- erkeklere düşman değilim, yanlış anlaşılmasın. sadece merak etmeden, ilgilenmeden kanıksamışım varkılarını.. varlar işte, napalım..
46- erkek demişken; bi erkeğin en sevdiğim yeri leğen kemikleridir. fonetiği çok iç açıcı olmasa da, kendisi bi fena eder beni..
47- beni sevmeyen ölsün bence..
48- "ahlaksızlık, insanın kendi ahlakına ters gelen bişeyi yapmasıdır.." bayılırım bu söze, düsturumdur..
49- bi arkadaşım saatini garip şekilde ayarlıyor. sadece yanlama bakınca okuyabiliyorsun saati. yani anlamak için 3'ü 12 gibi görmelisin... gerekçesi de "parasını ben verdim, neden başkaları da kullansın"
50- size kendimle ilgili daha fazla şey anlatsam mı, anlatmasam mı tereddütteyim. neden beni bu kadar yakından tanıyasınız ki..
51- eskiden televizyon izlerdik çok, şimdi sıkılıyorum.. aslında ben düzenli olarak hayatımdaki herşeyden sıkılıyorum. yakında yeni gözdem internetin de pabucu dam piyasasına düşer..
52- dizilere bayılırdım bi ara.. özellikle de cnbc-e dizilerine.. aslında bak şimdi düşündüm de, izlesem belki hala bayılıyorumdur.. ne bilim, izleyemiyorum..
53- big bang theory yayınlanıyo mu ya?
54- her türlü teknolojik aletin, en pembesini seviyorum; bu da benim zaafım..
55- benim için pembe alternatifler üretin, yetkililer..
56- kahveyi çok seviyordum.. şimdi hayatımın anlamı..
57- kendimi iyi hissedersem, konuşmak için karşımdakinin eşliğine ihtiyaç duymam hiç.. kendi kendime hem söler, hem dinlerim..
58- kedilerle akrabalığım olduğuna inanan ve bunu kanıtlamak için gece gündüz çalışan o kadar arkadaşım var ki..
59- suyu sevmiyorum, denize girmiyorum diye, uykuya bayılıyorum diye, boynumun altı kaşınınca sakinleşip uyukluyorum diye, aniden bi yerim acırsa "hykk" tarzında bi sesi istemsiz çıkarıyorum diye düşünüyorlar kedi olduğumu bi de.. ne alakağğ..
60- çok değişkenim bi de ben.. bazen iş kadını olasım geliyo böle; yüksek topuklar, beyaz gömlekler fln.. bazen eski looser günlerime dönmek, kaldırımlarda şarap içip sağda solda sızmak istiyorum... bazen mesela kariyer kadını olmak istiyorum, başarıdan başarıya koşmak, terfi manyağı olmak fln..bazen de küçük bi memuriyete girip, azıcık aşım dertsiz başım şeklinde takılmak.. ne bilim ya...
61- kendim dışında herkesin bi kusuru olduğunun farkındayım ama nedense kendime iltimas geçiyorum mütemadiyen.. ben bi hata yaptıysam, mutlaka bi sebebi vardır, hem de en geçerlisinden.. yoksa ben yapar mıydım onu..mesela kendim uykuya bayıldığım ve top patlasa uyanmayacağım halde, sabahları uyanmayan ve uykusu ağır olan insanlara bi uyuz olurum ki; sorma gitsin. ama tabii ki benim geçerli bi sebebim var; alerji ilaçlarım.
62- her türlü zaaf ve yetersizlik beni çılgına çevirir..
63- nedense bana bişi olmayacakmış gibi gelir hep.. sigara içerim ama kanser olmam mesela.. ya da alkol benim bünyemde kalıcı sonuçlar bırakmaz.. başıma gelirse de, bana olmaz dediğim herhangi bi şey, uzaylı görmüş masum köylü gibi şaşkına dönerim. ver elini kendine acımalar ondan sonra..
64- tatlıya ve çikolataya tuhaf bi zaafım var.. engel olamıyorum, durduramıyorum...
65- ya hep ya hiç mantığı güderim genelde.. mesela "yemeyeceğim tatlı fln artık, yeter" deyip ağzıma tek lokma şekerli bişi sürmem günlerce.. ama tabii kan şekerim düşer birden, bi parça çikolatanın çözeceği şeyi; 3 adet blok çikolata, çikolata sosuna batırılmış dondurma, bisküviler, tartiniler eşliğinde bastırırım.. sonra da pişman olurum tabi..
66- aç olmadığım sürece, akşama ne yesek diye düşünemem hiç. toksam ben, bi daha hiç acıkmayacakmışım gibi gelir... örnek: "yemek çok güsel olmuş, ellerine sağlık" "afiyet olsun canım.. peki akşama ne yiyelim?" "bence yemesek de olur artık" "olur mu yahu, saat daha 12" "bence acıkmayız bi daha"
67- migros gibi tansaş gibi marketleri gezmeye bayılırım ya.. o rafların arasında kaybolmak, saatlerce her bir ürünü incelemek terapi gibi gelir bana...
68- peynir benim için kutsaldır.. her türlü peyniri taparcasına sever, ayin yapar gibi yerim.. en sevdiğim menü: 7-8 çeşit peynir, yeşil ekşi elma, diet kola... film izlerken mesela.. allaaaam, olsa da yesek..
69- bi ara benimle evlenip bi kız çocuğu sahibi olmak isteyen biri vardı.. beraber gidip wendy's de curly fries yerdik. waffle'lar fln da cabası..yegane amacı bana kilo aldırıp, erkeklerin ilgi alanından çıkarmak ve kendine muhtaç etmekti sanırım. doğacak kızımızın adını mayonez koymak gibi bi niyeti vardı.. o zaman gülerdim de bak şimdi tuhaf geldi..
70- evde yalnızsam mesela, hayatta yemek yapmam.. kuru pasta olur, bisküvi fln olur. ne bulursam yerim, hiç ayırmam. sabahları da aynı şekilde beslenme yetim vardır. dünyanın en pratik insanıyımdır..
71- günün birinde şişmanlıktan öleceğim kanısındayım.. o gün, bugün değil ama; belki yarın, belki yarından da yakın..
72- neyi hayal ettiysem elde edemedim şu hayatta.. hayalimdeki araba bile artık ikinci el piyasasında yer almazken, ben hala sahip olacak maddi güce erişemedim.. belki de hayalleri güncelleme vaktim gelmiştir..
73- buzdolabında görmeyi en sevdiğim şey, koladır ya.. diet kola! bana kalsa dolabım içecekle dolu olur zaten.. düşünsene diet kola, soda, şarap, bira, rakı, su, meyve suyu,icetea felan dolu bi dolap..
74- yemekler içinse küçük bi parça yeter heralde dolapta.. zaten bi gün yediğim yemeği, ertesi gün yemem ki ben.. atayım daha iyi..
75- mercimek yemeği, şu hayatta uğruna takla atabileceğim tek şeydir. sıcak da yerim, soğuk da.. hatta annem bi kazan yapar da, kazanı kucağıma alıp yerim.. sabah yerim, akşam yerim.. günlerce bıkmadan usanmadan yerim. tencerenin dibini parmaklarımla sıyırıp, yenisini yapması için annemin ayaklarına sarılırım..
76- annemi özledim sanırım ya..
77- bi de patatese zaafım var bak.. fırında, ocakta, kızgın yağda, suda... salçalı, sade, limonlu, tuzlu fln.. allammm, olsa da yesem şuracıkta.. hatta bi ara kumpirin, doğru hazırlanırsa, bi insanın tüm besin ihtiyaçlarını karşılayan bi mucize olduğuna dair tezimi kanıtlamak için dünyaya açılmaya karar vermişim de, şimdi sakinleştim..
78- istanbuldan sıkılmış olmam sebebiyle, küçük şehirlerde yaşama hayali kursam da; kasaba köy kültürünü pek de sevmeyen hatta içten içe küçük gören bi tarafım var.. hatta ayvalığa tatile gittiğimde, ordaki akrabaları görmeye bile gitmiyorum bu yüzden. orda olduklarını bilip seviyorum onları ama görüp de haklarında sevimsiz fikirler edinmek istemiyorum.. ay, pek fenayım hakkaten...
79- iyi şeyler yapmak istiyorum, faydalı şeyler.. ama herşeyin kazandığım paranın az olmasından kaynaklandığı kanısındayım.. en son kot pantolonumu alalı nerdeyse bi sene oldu ya.. daha kendime bakamazken, dünya neden benden bu kadar iyilik bekliyor.. çok içerliyorum yeminlen..
80- bana bakmak zorunda olan, masraflarımı karşılayan ya da işsiz kalma lüksüne sahip olmamı sağlayan bi ailem olmasını çok isterdim bi de.. mesela yüksek lisans yaparken çalışmak zorunda kalmasaydım. akademik kariyer için, okulda daha fazla zaman geçirebilecek olsaydım.. bana harçlık verebilselerdi fln..
81- herşeyin sonunun paraya bağlanıyor olmasını birazcık irdelediğimde, aslında başlangıçların da paraya dayandığını idrak etmiş olmam; zaman zaman hırslanmama zaman zaman da herşeyi boşvermeme sebep oluyor.. yapmadığın yanlışların bedelini ödemek, yorucu olabiliyor ve içinden yorulduğun için seni suçlayanların ağzını burnunu kırmak gelebiliyor..
82- evde koyun beslemek istiyorum ve doğru şekilde bakılırsa o hayvanın kokmayacağı konusunda iddialıyım..
83- acı sos, ne güsel bişidir ya.. hot chili olur, tabasco olur... bak barbeque de olur.. evet evet, soslar çok güsel icatlardır ve hayata böle lezzetler lazım kanımca.. (salata soslarına da ayrıca hayranlığım vardır, gizleyemediğim)
84- ben sanırım mim konusunun biraz dışına çıkıyorum giderek.. ama bence bölesi daha güsel...
85- aslında erkek olarak doğmuş olmalıydım diye düşündüğüm zamanlar oluyor.. güzel kadınları izlemeyi çok severim mesela.. elimde buz gibi bi bira, ağzımda sigara ile ayaklarımı uzatıp giselle bundchen in soyunmasını izlemek, hangi erkeği benim kadar heyecanlandırır ki acaba...
86- öte yandan kadın olmanın harika bişi olduğu kanısındayım.. sonuna kadar keyfini çıkarıyorum mütemadiyen.. kadın olmak, bana yakışıyor..
87- kız çocukları ile kadınlar arasındaki farkı, erkeklerden öğrendim ben.. kadın olmanın keyifli taraflarını da onlar anlattılar hep.. erkeklerin kadınlar hakkında, kadınlardan çok şey biliyor olmaları acayip di me..
88- bi ara biseksüel olmaktan tırsmıştım ama değilmişim, eminim...
89- yemek yapma konusunda sorunlarım olduğu bi gerçek ama yaptım mı da güsel oluyo genelde.. özellikle deneysel çalışmalarda iyiyim ben.. misal: beyaz şarapta kızartılmış peynir ile marine edilmiş, fırın makarna.. uvvv beybi...
90- huysuzumdur, agresifimdir, kontrolsüz bi öfkem vardır.. ama uzun zamandır dizginleyebiliyorum. içimde yaşıyorum sadece. keskin sirke de küpüne zarar, farkındayım.. ülser olcam bu gidişle, yazık bana..
91- küçücük çocuklara bile, saygıda kusur edemiyorum. ne isterlerse yapmalılar gibi geliyo,.. ya da benim yap dediğim şeyi yapacaklarsa, buna ikna olmuş olmaları gerektiğini düşünüyorum. çocuk yetiştirmek konusunda endişeliyim..
92- erkekler kadınlara neye göre evlenme teklif eder, çok merak ediyorum.. eğer doğru insan bi taneyse, yanlış kadınlarla evlenmiş onlarca erkek var sokaklarda.. ya da beni doğru kişi sanarken akılları başka yerdeydi..
93- okuduğum şeyleri zamanla unutuyor olmak kadar uyuz olduğum bişi yok.. o kadar emek harca, ezberle, öğren... sonra uçup gitsin aklından.. ayıp ya..
94- bir mim'in daha sonuna geldik geliyoruz ha.. aslında kassam bi bu kadar daha yazar mıyım acaba yav..
95- tüm bu yazdıklarımı okuyacak kadar sabırlı biri çıkarsa; ya çok sevecektir beni, ya tiksinecektir ölümüne.. ara dere insanı değilim.. sınırlardayım.. ya hepim ya hiç...
96- nicholas anelkayı çok beğendiğimi sölemiştim di me..
97- ben bu kadarda bıraksam olmaz mı ya...
98- bayağı bi zorlandım aslında yazarken.. ne kadar bahsetmem gerektiğini bilemedim kendimden.. bunlardan bile pişman olabilirim zamanla..
99- doksandokuzu da nası severim... derin nefes alıp da, birden bırakıvermek gibi.. yüksek bi yerden atlamak gibi.. heyecan dolu, uuuvvv...
100- yeter hadi...


17.08.2009

Hiç TaDıM YoK..

sevgili ces yazmış, "kadının adı yok"
Duygu Asena'nın, edebiyat tarihinin kilometre taşlarından biri ve türk feminizminin ilk yazılı eserlerinden olan bu güzide kitabı ve Atıf Yılmaz tarafından filme aktarılmış hali..

bu kitabı okuduğumda sanırım 14 yaşında ya vardım ya yoktum.. etkilendiğimi, kafamda ampuller yandığını ve hakikaten de o saatten sonra en hafif tabirle pozitif ayrımcılık yanlısı olduğumu hatırlıyorum.

neyse, zaten konumuz bu değil..
artık kadının adı yok diyemez kimse bence.. kadının adı heryerde çünkü.. başörtüsünden haşemaya, bikiniden g-stringlere kadar her yerde ve her şekilde konuşuluyor.. üstelik konuşanlar da en çok, dış kapının mandalları.. erkekler, kadınları kadınlardan daha çok konuşur oldular.. kafalarını kapatsınlar mı, kapatırlarsa ne renk bir örtü ile kapatsınlar, kız çocukları hangi oyuncak ile oynasınlar ki çevre illerden erkekler tahrik olmasın gibi saçma sapan konularda; dur durak bilmeden konuşuyorlar.. "bedenimden elini çek" diye haykıran bir avuç kadının çığlığı ise, beyoğlunun ara sokaklarında yitip gidiyor nicedir..

şimdi düşünüyorum da; Duygu Asena bu günleri görmüş olsaydı, kitabının adı "Kadının Tadı Yok" olurdu heralde..
Bugün; her zamankinden daha mı kasvetli, bana mı öle geliyor? Acaba dışarda güneş var mıdır? Hava nasıldır ki? Sabah pek güsel esiyodu misal, hırka alasım gelmişti. Şimdi ne halde ki?
Bu yer altındaki ofise tıkılmış olmak, gün geçtikçe daha çok sıkıyor canımı. Eskiden sigara ayağına çıkar da hava alırdım. Şimdi iş yerinde sigara içmeme gibi bi prensip edindim kendime, havadan da habersiz kalıyorum..

Genelde sabahları gudubet uyanırım ben, bu alışılagelmiş bi huydur. Ama bazı sabahlar var ki, bildiğin sinirli uyanıyorum.. etrafımdaki herkese ve herşeye kızgın ve hatta hiddetli buluyorum kendimi. Bu sabah da öyleydi işte, nefret ettim herşeyden..

Şu anda gözümü açma mesaisine, tüm enerjimi harcamaktayım. Pazar Pazar yan gelip yattığım, yeri gelmişken yatıp yuvarlandığımdan olsa gerek; gece uyuyamadım.. saat 3 falandı heralde, uykuya niyetlendiğimde.. her niyet de hemen sonuç vermiyor elbet..

Yarın sabah erkenden yüksek lisans kaydımı yaptırmaya gideceğim.. heyecan arıyorum bünyede, yok.. sanırım hala gerçek gibi gelmiyor.. ya da hayal ettiğim kadar muhteşem bi olgu olmadığını mı kavramaya yelteniyorum, nedir?

Tırnaklarımı çok sevdiğimi sölemiştim daha önce de; uzasınlar istiyorum. Bülent ersoydan hallice kullanıyorum genelde. Fakat kırılıyo namussuzlar.. ben de kısa kesmek zorunda kalıyorum. Misal; şu anda klavyeye değen parmaklarımdan zerre ses çıkmıyor.. ben bunu hakedecek kadın mıydım?

Elimde termos özellikli, kırmızı bir kazan var.. hani şu dev muglardan. Ben kazan kategorisinde değerlendiriyorum kendilerini.. içi de kahve dolu.. soğumaması için özel tertibatla donatılmış olan kazanımız, ağzı da kapalı tutulduğu sürece, içindeki kahveyi 1 saatten uzun süre sıcak- ılık arası muhafaza edebiliyor.. ben bu duruma hastayım.. kahvelerimin bir biter, biri gelir.. burda gelmezse, evde gelir.. sanırım ciddi bi kafein bağımlısıyım..

Bu ay bitsin artık, di mi ama.. ben sıkıldım parasızlıktan.. bu kadar borcun arasına, bi de harç ödedim.. o harcı ödeyebilmek için, zaten kredi kartımdan avans çektim.. bundan sonra ben de böle yapcam ha.. birine borç verme karşılığında hem faiz işletcem hem de “nakit avans çekim ücreti” alcam.. hayvan banka, 8.5 lira, çekim ücreti mi olur be.. ocağın batsın!

Pek sevgili müdürümün yıllık izinde olması sebebiyle “in charge” olmuşam ben! Şefim şefsin şeferler!

Bi de bugün, büyük depremin 10. yıldönümü.. zaman ne çabuk geçiyo, di mi? Daha korkusu hafiflemedi içimizde.. bi de farklı bi konuda sinir bozuyorum şu ara.. ces yazmış, deprem zamanı ortaokuldaymış.. yaw! Ben o zaman lise sona geçtiydim ya..bildiğin kazık kadardım, hatta hayvandım.. neden ben burdaki herkesten yaşlıyım!

goran bregovic geliyomuş yine. ve ben yine gidemiyomuşum! bıktım ben bu hayattan, sanırım adam da bana ikinci bi şans tanımaktan sıkılmıştır.. ben ilk bregovic konserine gidemedim diye ağladığımda; "erkek arkadaşım most productionda çalışıyo, biz beleşe gitces" diye bana nispet yapan arkadaşım, o sevgilisi ile 4 sene daha çıktıktan sonra, arada iki sevgili daha eskitti bi de gitti başka birisiyle evlendi.. ben hala bregovic konserine gidemiyorum... konserleri hala most production mı düzenliyo bu arada?

cumartesi günü cadde tarafına gittik, nişan-söz-isteme gecesi içn elbise bakmaya; güsel kardeşime.. o kadar mağaza gezdik de, aradığımız şeyi atalarda bulduk iyi mi? bu çılgın fikri bulan "yeter ulan" kıvamına gelmiş beynime teşekkürü borç bilir; "atalar ağır olmas mı" diye burun kıvıran kardeş-kuzenime kapak olduğunu bildirmekten gurur duyarım.. bu arada benim ne kadar güsel bi kardeşim var ve fuşya bi insana bu kadar mı yakışır yaw? (elbiseyi de ben seçtim bu arada)

bu post uzar gider ha, durmayı bilmek lazım..

bi de farkediyorum ki; kendimle çok barışık bi insanım ben ya.. derya denizim her konuda.. maşallahım var.. birazcık şişkoyum ama, olur o kadar di mi?
15.08.2009

AciL!

dün gece kedili evde kalmak suretiyle tabiri-i caiz ise kaşındım ve gecenin bi köründe apar topar acile götürüldüm! hayatımda ilk defa acil servis gördü bu gözler...
nefes alamıyorum, aldığım nefes parçasından da hayır gelmiyor.. hırıl hırıl ötüyorum, kızgın köpüşler gibi.. dedim heralde buraya kadarmış, ölümüm bi kedinin elinden olacakmış...
bi kızcağız ilgilendi önce benle.. hakkımda öğrenmesi gereken şeyleri sordu, sonra da elinde boyumdan büyük bi iğne ile geri geldi. (şimdi okuyacağınız kısım hiç bir şekilde abartı değildir) iğneyi görünce şöle bi dialog gelişti -hemşiranım- ile aramızda..
P: aaaaaaa! ay ama çok kocaman o iğne! şaka yapıyosun heralde...
H: sağ koluna yapacağım..
P: şakayı mı?
kız gülmedi ama... astım krizi geçirmekte olan biri için, iyiydi bence.. :D

yüzüme; hep filmlerde gördüğüm havalandırma pıçıklarından taktılar.. suratıma sıvı bişiler püskürttü.. ayrıca da alerjimi azdırdı, bi sürü burnum aktı..

üff neyse, sefillikti kısacası. sonra paşa paşa eve döndüm, bugün de işe geldim işte :(

acilen bi çözüme ihtiyacım var yaw.. astım hastasıymışım resmen! hani şu meşhur fısfıslardan yazdı doktor.. şimdi gidip onlardan alıcam..

pfff, kendine acımak da pek kötü bişi ama, zavallı ben ya :(
14.08.2009

PaZaRLıK

Bi parça çikolata için, en güzel sözlerimi verebilirim şu an..
Bir kavanoz nutella için ise, ruhumu bile satarım!
13.08.2009

BeNi SeÇ!!!!

Normal şartlar altında, duyarlı bi insan evladı değilim ben... birileri bi yerlerde acı çekiyor, bilirim ama monoton “hmm” dan başka bi tepki gelmez benden. Bununla ilgili benzer bi itirafı, mardindeki katliamla ilgili olarak da yazmış idim. Neyse.. gazze de savaş olmuş, peeeh... afrikada çocuklar aç, mmhhh...
Tamam gurur duymuyorum bununla ama, yapımda yok; ben napiim...
Tabi konu hayvanlar olunca iş değişir.. buna duyarlılık deyin, algıda seçicilik deyin, yuh ne ayıp deyin.. ne derseniz diyin ama bi kedi yavrusunun olası acısı beni daha çok ilgilendiriyor..
Velhasıl kelam...
Konuyu şuraya bağlamaya çalışıyorum ki.. sabah işe gelince; kahvemi koyup gazetemi okumaya başlarım ben. Sonra bloglara fln bakarım.. orda hoşuma giden başka şeyler bulurum, ordan oraya atlarım fln.. bu sabah da öle oldu.. kendimi birden “kardeşini seç” te buldum.. neden bilmiyorum, yani daha önce de duymuştum bu mevzuyu.. hatta doğudaki kardeşlerine defter-kalem fln gönderen arkadaşlarım vardı ama hepsine burun kıvırırdım. Ama bu sefer kendime engel olamadım! Şırnak’tan 11 yaşında bir kız çocuğunu seçiverdim!

Sonra ona mektup yazmaya başladım.. dedim ki önce kendimi anlatayım.. sonra o bana kendini anlatır, benimle ilgili bişiler sorar fln..sohbet gelişir, birbirimizi tanırız bi şekilde.. ama daha mektubun ortasına gelmeden, tıkandım kaldım.. şırnakta, topu topu 11 yıldır yaşayan bi kıza; ne anlatabilirsiniz ki.. “istanbuldayım ben, şu işi yapıyorum. Ama hayatım pek renksiz.. işten çıkınca direk eve geliyorum, bütün akşam internette pinekliyorum.. bu sebepten yeni heyecanlar aradım da kendime, seni de ordan buldum” denmez ki.. ya ne denir? Bilmiyorum..o yaştaki ve o kültürdeki bi çocuk için, zaten fazlasıyla kafa karıştırıcı olabileceğimden tırsıyorum..
28 yaşında, çalışıyor, yalnız yaşıyor; ama evli değil! Ben mi abartıyorum? Yadırgamaz mı bunları? Ya da saklamalı mı? O zaman ne anlatmalı?
Sadece bi kaç hediye fln göndersem dedim. Sonra hayvanlık etme kızım diye yapıştırdım cevabı kendime.. kısa bi not yaz, içine de renkli defter kalem fln koy.. offf...

Nedense, onunla tanışmak bana iyi gelecek gibi hissediyorum..
Acaba diyorum; doğa beni üremem konusunda dürtüyor da, ben mi mesajı algılayamıyorum?

PS: siteye bi bakın derim. Belki siz benden daha duyarlısınızdır... belki sizi benden daha çok etkiler.. belki siz de oralardan bi kardeşiniz olsun istersiniz..
12.08.2009

KaZaNDıM

evet sevgili okuyucu... dünkü heyecanımın, daha önceki ösym kasmalarımın sonucu belli oldu... kazandım be yaw! yüksek lisans başvurusu yapmıştım, umutluydum ama yine de kendimi daha fazla gaza getirmemek için yaymamıştım sağa sola. bakarsın olmaz, döt olmayayım diyordum. ama kazandım, çok mutluyum!
"ohooo, sen bu puanlarla ilk sırada girersin" diyen kişiyi de kınıyorum feci şekilde. o kendini biliyor, muhtemelen burda adının geçtiğinden haberi de yok.. ama olsun, ben kınıyorum.. utanmasalar almayacaklarmış yaw.. 10 kişi alıyo bölüm, ben dokuzuncu girmişim. olsun, girmişim ya :D
şimdi ofiste kutlama amaçlı pasta keseceğimdir. akşam da sevgilimle kutlama yapmak niyetindeydim ama kendisi bugün biraz gudubet nedense.. halbuki bugün gudubet olunur mu? hayat, nedense bu aralar farklı şeyler yaşatıyor bize. halbuki benzer frekansta olmak zor değil hiç.. du bakalım, neler olacak...
ben bi de kızıyorum böle olunca ha.. ben böle çok mutluyken, mesela başvuru sonucumu öğrenmek için dün geceden beri belki 300 defa siteye girip bakmışken ve sonucu sabah 10 da ancak öğrenmişken, sen kalkıp da "aramıyosun, üstüme düşmüyosun" diyosan, benim şalterlerim atıveriyo..

sevgiliyi sevmek; zorunluluk değil, gülistanlıktır!
sevgiliyle ilgilenmek; rutin değil, heyecandır..

ben yüksek lisansı kazandım; bugün hayat bana güsel!
hepsi bu..
iyi günner..
WWF’e maddi katkı sağladığını iddia eden bi araştırma kuruluşunun anketleri geliyor bana.. nasıl yaptım da, bana bunlardan göndermelerini sağladım bilmiyorum ama her anket geldiğinde kendimi pandaların hayatını kurtarmakla mükellef hissediyorum. Hatta bazen saatlerce süren saçma sapan anketleri, ölüm pahasına doldurduğum oluyor.. maksat pandalar kurtulsun :)
Mail kutumda onlardan mail geldiğini görünce, yüzüm buruşuyor genelde.. “anketimize davetlisiniz” yazan bi mail. “Pff” diyorum, “yine mi ya.”. madem sevmiyosun, kapat gitsin di me, yok! İlla sonuna kadar cevaplanacak, hem de gelen her anket!
Ben bu kadar büyük özveri ile anketleri cevaplarken, onlar bazen beni beğenmeyiveriyor ; asıl ona kıl oluyorum.. misal dün milliyet okur anketi geldi. Ben zaten günlük hayatımda, milliyet okuyorum. “Heh” dedim, “bu çok da sıkıcı olmayacak.”

İlk soru, bugün milliyet okudunuz mu?
İlk cevap, evet.
İkinci soru, internetten mi okudunuz, bayiden alıp mı okudunuz?
İkinci cevap, internetten.
Sonuç: teşekkürler, hoşçakalın!

Nası ya? Ulan ben size yıllarımı verdim.. yıllardır bilgisayar demedim, epilatör demedim; her anketinizi doldurdum. Araba yedek parçaları hakkında bile fikir yürüttüm.. şimdi ilk defa cevaplamaktan keyif alacağım bi anket gönderdiniz ve ben onu cevaplamaya layık değilim; öle mi? Kimseye iyilik yapmaya gelmiyor ha.. sanki ben vaad ettiğiniz 20 liralık ideefix hediye şeysi için dolduruyorum o anketi..zaten yüze yakın anket doldurdum, bi defa 25 liralık hediye şeysi verdiniz. Zaten onu da gidip 65 liralık Zeki Demirkubuz seti almak için kullandım, astarı yüzünden pahalıya geldi..

Sanırım ben reddedilmeye gelemiyorum.. du neydi, bi şarkı dinlemiştim bu sene plajda. -Sen kim oluyorsun da beni beğenmiyorsun- diye. “Yuh özgüvene gel” demiştim. O duruma geliyorum galiba yaşlandıkça :D

Şimdi burdan araştırma şirketi yetkililerine sesleniyorum. O anketi bana derhal tekrar gönderin! Valla bayiden aldım okudumu işaretlicem. Çok merak ettim, soruları yahu.. ben istemez miyim size Ece’yi anlatayım, Canım Dündarım’dan bahsedeyim?

Hşşt okuyucu, peki ya sen? Sen beni beğenmiyo musun?
blog yazmaya başladığımdan beri, merak etmiştim nerden buluyolar diye.. "bunu yazmış da benim bloga gelmiş" deli oluyodum valla. sonunda öğrendim, azmin elinden kurtulmuyor.. :D hatta güsel de bi birikim yaptım. yorumsuz olarak yayınlıyorum..

* minnetin var bana ama hala kıllanmış değilsin
* "kalın bacak" ayakkabı
* absalom blogspot
* akrep burcu erkeğinin beğendiği hoşlandığı kadın tipi
* amından kıl aldırmayan kadın
* ayvalık hangi denize bakar
* baarma twitter
* bütün acılar geceleri pekler
* denizciler ne kadar kazanır
* gelecek belirsiz
* halet-i ruhiye
* hayvan şakası
* her gün birbirinin aynı reklam
* ideal erkek boyu
* kadının amında yazı yazsın
* kara sinekler neyi sevmez
* kompela ne demek
* neden ilişkide erkek kadının amına parmak basar
* o kadar malsın
* sahildeki dondurma
* saçımı ne yapsam
* teklife gerek yok kendiliğinden başlar aşklar saklı kalmaz duygular yaşanır elbet aşklar
* yettim gari bu çile
* çine giderken yanımızda ne kadar para götürmeliyiz
* çocukken banyomu
* şikayet beerpoint

aslında her birine bişiler yazmak geliyor içimden ama; susuyorum.. herşeye cevap yetiştirmeye kalkarsam, nice olur halim.. sadece absalom ve baarma arkadaşlarımızı benim blogumda arayan zihniyeti kınamak istiyorum! :D
hani bu gece benim için bitmişti? bugün rekor kırdım zaten heralde.. bu kaçıncı post yahu? parmaklarıma zeval, aklıma heyheyler vermesin..
akşam işten gelince -bi saatçik- uyumak mantıksızlık! bunu idrak etmem için, daha kaç gece uykusuz kalıp, ertesi gün sürünmem gerekiyo? valla idrak problemi yaşıyorum ben...
bi de facebook'ta "fashion wars" diye bi oyuna sardım feci.. aman başından kalkamıyorum... ilk defa, iş yerimde facebook kullanmak yasak diye kızmıyorum :) yoksa bütün gün başından kalkmazdım vesselam..
ayrıca bugün çok fena önemli bi gün.. ama kimse bilmiyo bunu.. sölemicem de.. önem arzetme sebebi, gerçeğe bel verirse; ilan ederim elbet.. ama şimdilik ya olmazsa diye tırsıyorum da susuyorum..
ayrıca ben blogumu gün geçtikçe daha çok sever oldum.. hastayım sana blog, ayrılamıyorum. Siminya'yı da burdan kınıyorum.. insan neden blog yazmayı bırakmayı dener ki? mis gibi uğraş.. yaz dur, hele bi de onun gibi bi okuyucu kitlen varsa.. de mi ama?
bi de çikolata olur, tatlı olur.. olur ama bak; olmazsa olmaz.. getirin önüme, dağları yirim şu ara..
bi de; "benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var" cümlesindeki serhad kelimesinin sınır manasına geldiğini bilen var mı? ben şahsen edirnede öğrenmiştim. heryerlerde serhad şehri yazıyodu.. minübüslerin arkasında bile.. serhad koleji vardı bi de.. ne ola ki bu demiştim de, oranın yerlilerinden biri aydınlatmıştı beni. gerçi yerli diyince, yarı çıplak zenciler beliriyo aklımda ama, öle değildi. adam gibi giyinikti.
kıssadan hisse,
sorun: garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar?
çözüm: benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var..

benim için gece burda bitmiştir :p
11.08.2009

ÖDüL(DüL)


hemen her yazıma yorum yazan, nerdeyse kendini yorum yazmaya mecbur hissettiğini düşündüğüm sevgili bi dost'a sesleniyorum burdan..

sen yazılarıma yorum yazdıkça, ben yazmaya şevkleniyorum...

yorumları kontrol etmek için sayfayı ilk açtığımda "1 yorum" görsem, "kesin bi dost'tur" diyorum..

ve bu vesile ile burdan seni ödüllendirmek istiyorum!

"1. Geleneksel MüTeveLLi HeYeTi Altın Pıtrak Okuyucu Ödülleri" adı altında şu an başlatmış bulunduğum ödül verme eyleminde; ilk pıtrağı sana yolluyorum sevgili bi dost!

umarım bu performansın devam eder, ben de sana daha nice pıtraklar yollarım..

En Vefalı Okuyucu/En Sıkı Yorumcu Pıtrağı: BiDost


esen kalasın işalla!


dün "benim neremi seviyorsun yahu?" dedi sevgilim...
"ağzını yüzünü" dedim; garipsedi :D
"yüzünü gözünü" dedim, susturdu beni :)

hayatla aramda, bazı anlaşmazlıklar var; farkındayım...
10.08.2009

CaNLaRıM!

hani blogları okuyorum, bazılarına da yorum yazıyorum ya..
sonra blogların sahipleri de, cevap yazıyorlar ya..
işte tam bu noktada bi ricam olacak..
hassasım ben bu konuda; çok rica ediciim, adımı doğru yazın!
ben şahsen; yazmak zor geldiği için tara-kopyala-yapıştır yapıyorum.
siz de yapın..
benim adım POLLY (iki adet L, bir adet Y)
ama poli, poly vs.
bana bunlarla gelmeyin..
öptüm; konu muhattabı olan olmayan herkesi..
8.08.2009

OLSuN

sinirlenince insanın kendine saydırması keyifli oluyor..

dün canım sıkıldı çok.. keyfimi kaçıran şeyler oldu.. ben de hakkımda söylenen iyi ve kötü şeyleri madde madde yazıp, karşıdan bakayım istedim.. katıldıklarım da var, haksızlık olarak adlandırdıklarım da.. olsun..
birilerinin senin hakkında kötü şeyler söylemesi, hiç konuşmamasından iyidir.. en azından seni düşündüklerini bilirsin :)
kaldı ki; kötü söz sahibine aittir.. bi de; kendi diyen kendi olur :p
7.08.2009

NaSı?


Ben;

*Aşık olmanın anlamını bilmeyen
*Aşık olduğu konusunda karşısındakini ikna eden
*Yalanlar söyleyen
*bir kişiye bağlı kalmak konusunda sorun yaşayan
*biriyle beraberken, gözü başkasında olan
*zaman geçtikçe “muhteşem” likten “normal” liğe terfi eden
*ilgilenmeyen
*dokunmayan
*sevgisini göstermeyen
*duyarsız
*vurdumduymaz
*özensiz
*değişken



Buna rağmen;

*mükemmel
*harika
*çok güzel
*akıllı
*özel
*zeki
*kültürlü
*herşeyin ne iyisine layık
*prenses
*dişi
*kuvvetli



Bi insanım..

İlgilenenler bilgilensin diye..
6.08.2009

CeVaBeN


ineklere bayılıyorum!
neden? hiç bilmiyorum..
o ebleh suratlarına, koca göbeklerine... yani aslında tamamen fiziksel özelliklerine.. :)

ben üniversiteye kadar hiç inek görmemiştim.. yani yakından.. öle filmlerde ya da yol kenarlarında fln görmüştüm.. üniversite birinci sınıfta sakaryanın taraklı beldesine yaptığımız okul gezisinde gördüm ilk defa.. nasıl güzeldi... nasıl da aptaldı ve bu nasıl da belliydi! belki de dürüst geliyorlar bana, aptallıklarını saklamıyorlar ya.. gerçi saklamak gibi bi şansları var mı, o da tartışılır ama..
neyse, bu ineği ben sevecem diye tutturdum.. çiftçi dedi ki, "inek sevilir mi hiç?" adam üzerinden geçindiği hayvanı sevmeye hiç yeltenmemiş.. daha bi sevdim o zaman ineciği ben.. nasıl sevgiye aç göründü gözüme.. :) dedim "çağırın, sevecem" herkes bönbön suratıma bakmaya başladı.. o kadar adam, onca yıllık ömürlerinde inek çağırmaya yeltenmemişler hiç.. "inek çağırılmaz ki, kovalanır" dedi çiftçi.. hatta arka tarafa dolanıp hayvanceğizi bana doğru kovalamaya yeltendi. dedim "rahat bırak ya, vazgeçtim.. takılsın hayvan.. "
bi tane buzağı buldum yan bahçede.. bana ineği sevdiremediği için pek üzülen çiftçi, kolay hedef buzağıyı sevdirmek için çamurlu bahçeye daldı hemen. minicik buzağıcığı, yeni çıkan boynuzlarından tutup, bana doğru sürükledi.. fakat buzağı minicik de olsa, iradeli ve kuvvetli hayvan. bi noktadan sonra gitmeyeceğim diye direnmeye başladı. ben de ortada buluşmaya razı oldum.. hiç çekinmedim, o sevgiden mahrum büyüyen hayvancağızın kafasını okşayabilmek için daldım çamurlu bahçeye.. zavallı hayvancık çok korktu benden tabi.. usulca yanaştım, elimi kafasına uzattım ki.. suratıma tükürdü! ağzından ve burnundan çıkardığı tuhaf sümüksü şeyleri, suratıma fırlatıverdi.. hemen geri çekildim tabi.. çiftçi ise kendi tükürmüş gibi bi utandı.. "hapşurdu" dedi sıkılarak.. "çok yaşasın" dedim ben de.. kızmadım ama.. bırakınca kaçtı zaten hayvancık.. kendime kızdım aslında sonra.. şımarıkça bi tavır yüzünden bi bebeğin ödünü kopardım diye.. hıçkırık da tutabilirdi yavrucağı..
neyse; inekle bu ilk münasebetimden sonra, daha da bi sevmeye başladım.. sınıf arkadaşlarımdan biri nevşehirde, köyde yaşamakta idi. hayvanları, tarlaları fln vardı. ondan bana inek resmi çekmesini istedim. ama böle, yakından çekmesini, suratlarının görünmesini.. biraz tereddürt etse de, ne çok sevdiğimi bildiğinden peki dedi.. ilk gittiğinde memlekete, çekmiş getirmiş sağolsun.. yalnız onların ineği yokmuş da, komşuların varmış. benim arkadaş da kimlerde güzel inek var diye bi keşif turu atmış ilk gün. fotojenik inek aramış.. ertesi gün de, gidip en güzellerini fotoğraflamış.. bi ertesi gün ise, kapısına jandarma dayanmış.. fotoğrafını çektiği inekler çalınmamış mı? köylüler de "bu oğlan çok dolaşıyordu buralarda, o yapmış olabilir" diye ifade vermişler jandarmaya.. maksadını anlatmaya çalışmış ama "inekleri çok sevdiği için fotoğraflarını isteyen sınıf arkadaşı kız" hikayesi pek de inandırıcı gelmemiş adamlara :)
neticede olayda aklanmış ama bana da bayağı bi saydırmış..
fotoğraflar hala elimde, arada çıkarır bakarım..
özellikle de "balık gözü" denen kamera ile çekilmiş olanlara hastayım..
milka'nın da "happy cow" çikolatası tercihimdir...
:D
Söz verdiğim ve bi türlü yazmadığım Mim’i yazmaya karar verdim en sonunda..
Sevgili Godsy; bana inandın, seni utandırmayacağım :p

“Ne menem bişisin sen” konulu mim; sözünü ettiğim… önce kendimi, sonra da blogumu tanımlamam istenmiş. Aslında genelde hazetmediğim bi konu bu.. “bana kendini anlat bebeğim, içinde tüm sevdiklerin, içinde istanbul olsun” fln.. ben narsizmin doruklarında yaşayan bi insan evladıyım bi kere.. bana -anlat kendini- demek, ardı ardına sıralanacak “polly’e övgüler" le muhattab olmak demektir.. size de yazık bi yerde.. o yüzden, kendimi betimleme kısmını atlıyorum, profoyonelce..

Blogumu anlatacak olursam… bu yeşil sayfa, benim için garip bi geçmişe eşdeğer.. blog dünyasını ilk keşfetmem; daha önce de bahsettiğim gibi, eski erkek arkadaşımın bahsetmesi ile olmuştu. Bi topluluk blogları vardı ve orayı takip ediyordum arada… gizli saklı hem de..O, orayı okuduğumu hiç bilmedi.. ama tek bi gaf bile yapmadı, ne yalan söyleyeyim.. sonra dedim ben de isterim bunlardan bi tane.. ve böylece ilk blogumu açmış oldum.. Polly isimli bu blog, aslında bir kişi için yazılan yazıları ihtiva etmekteydi… karanlık ve melankolikti işte.. sonra dedim, hep böle şeyler yazmak istemiyor ki insan.. bi de günlük hayattan bahsedebilmek için olmalı bi blog.. işte bu sevgili inek, böle doğdu..

Genelde aklıma geleni yazıyorum ben.. konu kısıtlamasına gitmiyorum… şımarıkça tavırlar sergilememeye çalışıyorum ama.. çok uzun yazmıyorum mesela.. Çoğunlukla iş yerinde yazdığım için, uzun sürelerle dikkatimi toplayamıyorum.. ayrıca uzun yazıları okumak, beni sıktığı için; beni okuyanları sıkmak istemiyorum.. evet, sanırım bundan..

Çok renkli bi hayatım yok, bu yüzden de yazdıklarım pek kişinin ilgisini çekmiyor; takipçi sayımdan da anlayabilirsiniz bunu zaten.. :D ama beni okuduğunu bildiğim, benimle ilgilenen bi kaç kişi var ki; sadece onlar okusun diye yazdığım bile oluyo bazen..

Blog yazmak, sorumluluk gibi oldu zaman içinde.. hayatımı parça parça anlattığım, memento gibi bişi… yıllar sonra okuma fırsatım olursa misal, burda yazanlar sayesinde, tüm olayları en ince ayrıntısına kadar hatırlarım gibi geliyo.. bi de seviyorum yazmayı ben.. ellerimin klavyede dolaşmasını; içimden cümleler kurup, karşımdaki ekrana dökülmelerini fln..

Aslında kendime ve yine sadece kendim için yazıyorum ben..

Bir Narsistin Kendine Yaptığı Güzellikten Başka Bişi Değil Aslında…


5.08.2009

CoHeN


(((sadece aklımı boşaltmak için yazıyorum..
bu durumda, mim'in beklemek zorunda sevgili godsy...
aksi takdirde, çatlayacağım yazmadan..)))


bu akşam; Leonard Cohen, konser verecek cemil topuzlu'da.. o kadar üzüldüm ki, orda olamayacağım için.. ama biletler de çok pahalıydı be arkadaş! gerçi, değmez mi? şiddetle değer! ama olmayınca paran, herşey pahalı.. yapacak bişi yok..

yaklaşık 3,5 sene oldu, çalışma hayatıma başlayalı... bu esnada, ne uzadım ne kısaldım.. geçen sene çok istediğim halde, Goran Bregovic konserine gidemediğim için ağıt yakmıştım... bu sene Cohen.. senelerdir bi kere bile Rock'n Coke a gidememiş olduğum için üzülürdüm, artık benden geçtiği kanısındayım..

çalışmak demek; karşılığında para kazanarak, gününün belli bölümünü bir şeyler üretmek için harcamak değil mi? kazandığın para, sadece hayatta kalmana yetiyorsa; herhangi bir sosyal ihtiyacını karşılayamıyor, arkadaşlarınla ya da sevgilinle ayda bir de olsa çıkıp nevizadede bi rakı içemiyorsan; neye yarıyor?

parayla saadet olmaz derler ya hani.. bu sözüm, onu diyen insanlara.. belki banka hesabınızdaki para, sizi dünyanın en mutlu insanı yapmaz ama; cebiniz delikse, dünyanın en mutsuzu olabilirsiniz.. kıytırıktan bişi gibi görünebilir, alt tarafı bi konser ama; istediğiniz şey, dünyanın en önemli şeyidir o anda ve siz dünyanın en önemli şeyinden mahrum bırakılmaktasınızdır..

bu akşam; yorgunluğumu fln bi tarafa bırakıp, cemil topuzlunun etrafında kamp mı kursam? belki ses dışarı taşar :(




4.08.2009

.

aslında son derece farkındayım sorumluluklarımın.. söz verdim, sevgili godsy'e mim yazacağım dedim. ama yazamıyorum.. bi süredir vakit ayıramıyorum. dün akşam 22.30' a kadar çalıştım, üzerinize afiyet.. eve gidince de bi köşeye bayılıp kaldım elbet..
üstelik o mimi yazmadan, başka bişi de yazmamalıyım gibi geliyo.. önce onu çıkarmalıyım aradan sanki. ne bilim..
yaktın beni godsy!


bu arada yarın ve ondan sonraki akşam yapılacak olan "leonard cohen" konserine gidecek olanınız varsa, gözüme gözükmesin.. bu vesile ile bana verdikleri üç kuruş maaşla kıt kanaat geçinmeme sebep olup da öleyazmış bi ustanın belki de son performansını canlı izleme şansını elimden aldıkları için, iş yerim de gözüme gözükmesin.. ben yapamazken yapanlar da kör kuyulara gelsin.. allah kahretmesin!
1.08.2009

AlıŞVeRiŞ

son zamanlarda moda ve alışveriş bloglarını pek takip eder oldum. benim saatlerce baksam da göremeyeceğim ayrıntıları görüp de yazan insanların, hayatımı kolaylaştırdığını düşünüyorum. mesela bi kaç tane oyuncu resmi koyup da, "bakın hepsi krem rengi ayakkabı giymiş. bu sene bu çok moda" dedilermi, ben bitiyorum.. ama o resimleri benim önüme koy, bakar geçerim. iyi ki varlar :)
bi de bu sitelerden yeni şeyler öğreniyorum. mesela "private shopping" denen bi zımbırtı keşfettim. üyelerden birinin davetiye göndermesi ile üye oluyosun ve belli dönemlerde yapılan kampanyalar sayesinde dünya markası ürünleri %70 e varan indirimlerle alıyorsun.
geri kalmadım, hemen üye oldum.. sonra da pişman oldum..tamam %70 indirim de, tom ford denen adamın bi gözlüğü 900 lira. indirmiş indirmiş, 450 lira yapmış.. alabiliyo muyum? alamıyorum elbet.. en azından bu sitelerden önce, o kadar güzel gözlüklerin, çantaların fln varlığından habersiz yaşayıp kendimi iyi hissedebiliyodum. şimdi çok mutsuzum..
zaten ben normalde de öleyimdir. istiklale fln çıkıp mağaza dolaşmaya bayılırım.. ama sonra o beğendiklerimi alamayınca, bi mutsuz olurum, bi mutsuz olurum ki; sorma gitsin. hatta bazen kuşkulanıyorum kendimden, bi mazoşistlik fln var mı ki diye..
neyse konumuz bu değil.. bu private shopping siteleri pek güsel.. mesela çok yerlere bakıp da bulamadığımız koca numaralı terliklerden, orda bulduk. hem de accayip ucuza! ha almadık tabi.. çünkü ayakkabı terlik gibi şeyler denemeden alınmaz hacı.. misal; benim ayağım 36 ya da 37.. ayakkabının kalıbına göre değişiyo. geçenlerde parmak arası terlik alırken bile bi giydiğim 36 numaranın beyazı yoktu.. ben de başka bi model denedim. onun da 36 sı olmadı ayağıma. bak şimdi. iki terliğin kalıpları, birbirinden farklı. gel de internetten ayakkabı sipariş et şimdi.. 36 sölesem küçük gelir, 37 sölesem büyük.. kesin ya, biliyorum ben.. o sebepeten, o tarz yerlerden pinçik boncuk almalı insan. ya da hali hazırda kullanmakta olduğu makyaj malzemesinin yenisini fln.. aksi; felaketle sonuçlanabilir..
kıssadan hisse; internetten alışveriş yapmak risklidir.. kanmayın o güzelim fotolara.. (aynısından terkosta vardır kesin)
:D
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!