30.11.2013

??

Durmadan susuyorsun...
Yerimizde sayıyoruz..
Belki iki kelam etsen, aşk olacak...
Nereden biliyorsun?
26.11.2013

SıNıRLaR

Bir ses ancak bu kadar özlenebilir ve ben her zamanki gibi sınırları zorlamak konusunda ısrarcıyım...
Çok özlemişim sesini...
Benim "çok"um ile dünyanınki örtüşmez bilirsin...
İşte öyle çok özlemişim...
Ben kadar, benim kadar...

Senden uzak kalmak, iyi gelmiyor bana...
Yenile yenile, ezile büzüle; ettiğim tüm yeminlere basa basa...
İyileşmek için...

Çok özlemiştim, işte geldim...

Şu kapıyı, azıcık aralar mısın?
23.11.2013

Video Öykü

Video öykü yarışması ilanı gördüm geçenlerde..
Enteresan geldi, denedim :)
Sağolsunlar; hevesimi kırmamış, yayınlanmaya değer 5 öykü arasına koymuşlar...
Ben de sizlerle paylaşmak istedim...
Video da, videodan yola çıkarak yazdığım öykü de aşağıda...
Umarım seversiniz...




Oturduğum Yerden

Bekliyorum…

Bunu özellikle karanlıkta yapıyorum ki dağılmasın dikkatim…

Zaten pencereden yeterince ışık sızıyor; gölgeni görmeye yetecek ışık, adımlarını duymaya yetecek sessizlik…

İşte seni böyle, tam kadro bekliyorum.

Sürpriz yapmayı da seversin biliyorum, ansızın çıkıp gelmeyi…

İşte bu yüzden de beklemiyor gibi yapmayı çalışıyorum bir yandan.

Çok şaşırmaları çalışıyorum.

Zaman geçtikçe, gelişinin senaryolarını çeşitlendiriyorum kafamda.

Elinde valizinle giriyorsun bir defasında kapıdan.

Birinde zili çalıyorsun.

Birinde ne hikmetse, anahtarınla açıyorsun kapıyı.

Ne şekilde olursa olsun gelişin, yanında ağır yükler getireceğini de biliyorum.

Hazırım zaten.

Dinlemeye, sadece dinlemeye…

Bir dinlemek ki tüm yüklerini üstüme geçirmeye…

Biliyorum ki sen anlattıkça taleplerin de artacak benden.

Anlatırken yüzüne bakmamı istemeyeceksin.

Duvarda kaç çatlak olduğunu şimdiden ezberlememeye çalışıyorum.

Konuşmamı, müdahale etmemi; bir şekilde araya girmemi de istemeyeceksin.

Dudaklarımı şimdiden mühürlemeye çalışıyorum bu yüzden.

Uzun sessizlikler; antrenmansızsan şayet, zor oluyor gerçekten.

Öyle şeyler çıkacak ki ağzından, duymamış olmamı tercih edeceksin.

Ben şimdiden, sessizlikle terbiye ediyorum duyma yetimi.

Gerektiğinde ondan başkasını duymamak için…

Sessizliğin güvenli sırdaşlığında, rahat ettirmek için seni…

Ve sonunda gideceğini de biliyorum.

Tüm yüklerinden arındıktan sonra, bana her şeyi anlattıktan;

Seni görmeden, sesini duymadan ve adını bile söylemeden; her şeyi bilir hale getirdikten sonra beni

Çekip gideceksin, geldiğin gibi…

O sessizlikte o kapı öyle bir kapanacak ki nerede olduğumu şaşıracağım.

Bana bıraktığın tüm o hikâyelerin ağırlığıyla yaşamanın, benim için sorun olmadığını düşüneceksin.

Hafiflemiş olarak gideceksin.

Hani giderken, sağ şakağımdan öpüyorsun ya beni,

İşte sen o sağ şakağımdan öpesin diye, yine dinleyeceğim seni.

Konuşmadan, duymadan, görmeden dinleyeceğim.

O sağ şakağıma bir kurşun isabet ettirmeyi her şeyden çok isteyerek ama bunu her zamanki gibi erteleyerek…

Önce gitmeni beklemek, sonra da bir dahaki gelişini beklemek için…

Hayatımı, hayalinle yaşadığımı bile söyleyemeden ben; sen gideceksin, ben bir kez daha erteleyeceğim ölmeleri.
Benim "sen bu adamı özlüyorsun hakkaten" diyen arkadaşım olmadı hiç...
Göze alıp anlattığımda "sen ciddi misin, o kadar mı yani?" diye soran arkadaşım da olmadı..
Hiç hem de..

Benim tüm arkadaşlarım gerçekçiydi...
"Ondan sana sevgili olmaz" diyecek kadar gerçekçi hem..
"Ondan hiçbir şey olmaz hatta" diyecek kadar acımasız hatta...
Acı söyleyen dostlarım...

"Artık azıcık yere bassın ayakların" diyen..
Bunun için yalvaran...
Olmayacak hayallerin peşinde koşmamı tasvip etmeyen; dost gibi dostlarım..

Omuzlarının genişliğine, yüzünün güzelliğine, boyuna posuna takılan...
Seni bana yakıştırmayan, senin bana bakmayacağını düşünen belki....
Gerçekçi...



Hiçbirine anlatmadığımdan belki....

Bu sahilin seninle oturduğumda; bir masal diyarına dönüştüğünü..
Ayın, yakamozunu üstümüze saldığını...
Hayal kurmaya birebir ortamlar yarattığını..
Elimizde bira ile oturduğumuzda, bir çocuk parkının bile dünyanın en romantik yeri olduğunu...

Başım, göğsüne değdiğinde; kalp atışlarının hızlandığını...
Vücut ısının, yanında uyuduğumda yükseldiğini...
Çok popüler bir sahil kasabasının, elele yürüdüğümüzde sanki ikimizden başka kimseye yer yokmuşcasına ıssızlaştığını...
Toplu tüfekli bir heykelin altında, "hoşgeldin yenge" diyen bir arkadaşına dünyaları bahşedebileciğimi...
Domatesi kabuğuyla yemediğini...

Elinde alışveriş poşetleriyle, apartman kapısından girdiğini gördüğümde; bundan sonra bu şekilde gireceğin ilk kapının evimiz olmasını nasıl istediğimi...

Senden yapacağım bir erkek çocuğunun, sana benzemesini nasıl da istediğimi...
Yıllardır kurduğum "isim" hayalinden tek celsede vazgeçivermemi...



Ben tüm bunları anlatmış olsaydım; belki dostlarım hak verirdi bana..
"E tamam o zaman; budur!" derlerdi...
Belki o zaman seni severlerdi...

Sanki çok umrumdaymış gibi...........



18.11.2013

MuTLu OLuN, HaYDi!



Sevdiğiniz işi yapın!
Yaptığınız iş sizi mutlu etmiyorsa, ayaklarınız geri geri gidiyorsa; o işi derhal bırakın! Mutlu olmak, huzurlu uyumak; çok para kazanmaktan daha önemli inanın.. Az kazanın ama mutlu olun.. Azıcık aşınız, lakin dertsiz başınız olsun :)

İstediğiniz kadar uyuyun!
Uyku insanı resetleyen bir şey.. Uykunuzu alamazsanız, her daim mutsuz olursunuz.. Ben şahsen; uykuyu çok sevdiğim için, fırsat buldukça uyuyorum.. Dinleniyor, arınıyor, unutuyorum.. Uyku; unutmanıza da, etkileri hafifletmenize de yardımcı olur.. Her kötü olayın peşine uyuyun zaten de; genel olarak da, bol bol uyuyun...

Yatağınız rahat olsun!
Kıyın  paraya ve yatak için para harcayın.. Kendinize zaman ayırabildiğiniz yer, muhtemelen sadece yatağınız.. Günlük koşuşturmadan sıyrılabildiğiniz, kendinizle kalabildiğiniz ve dinlenebildiğiniz yegane yer.. Uykunuzu şımartmak ve daha mutlu olmak için; mümkün olan en pahalı ve rahat yatağı alın..

Müzikle yaşayın!
Sevdiğiniz müzik, aslında sizi hayata bağlayan şey.. Müzik, insanlara pek çok şey hissettiren ve bu yüzden de aslında konsantre bir düşünce hapı olan; mucizevi bir varlık.. Mutluysanız, enerjikseniz, yorgunsanız, acılar içindeyseniz.. Mutlaka kendinize göre bir müzik bulun ve her fırsatta dinleyin.. Evde, iş yerinde, okulda, yolda.. Değişik ruh durumlarına, değişik müzikler seçin ve atın ortaya bir karışık :)

Bir konuda gerçekten iyi olun!
Bu; yaptığınız iş de olabilir, hobiniz de.. Herhangi bir konuda çok fazla bilgiye sahip olmak da olabilir, herhangi bir enstrümanı çok iyi çalmak da.. Bir konuda iyi olun ve bu konudaki üstünlüğünüzü insanlara hissettirin...

Dostlarınız olsun!
Özel tavsiyem, hemcinslerinizden seçin... Yıllanmış dostluklarınız olsun.. Hayatınızdaki insanları kolay kolay bırakmayın.. Yıllar geçtikçe, birikmiş yaşanmışlıkları ve tecrübeleri birilerine anlatmak zorlaşacak ve siz çocukluğunuzu bilen birilerine ihtiyaç duyar olacaksınız.. Ergenlikte yaşadığınız rezil anılardan, ilk aşkınıza; içip sapıtmalarınızdan, evlilik kararınıza.. Hayatınıza şahit olan birileri olsun... O sizin en büyük eseriniz, bırakın birileri bunu takdir etsin :)

Aşık olun!
Bol bol aşık olun.. Aşk, insanı tazeleyen bir duygu.. Her yeni aşkta, tüm kötü yaşanmışlıklara perde çekiyor insan.. Her yeni ilişkiye, geçmişini temizleyerek başlıyor.. Hem kendinizi temizleyip, hafiflemek; hem de o endorfin deryasında yüzmek için; bol bol aşık olun... Platonik olsa da olur; aşk olsun, çamurdan olsun...

Şiir okuyun!
Seversiniz, ya da sevmezsiniz; orası sizin bileceğiniz iş.. Ama gerekirse kendinizi zorlayın ve mutlaka şiir okuyun.. En azından sevmediğinize kanaat getirene kadar okuyun.. Ben şiir sevmem diyorsanız, altını dolduracak gerekçeleriniz olsun.. En azından bir Nazım Hikmet, bir Orhan Veli, bir Cemal Süreya okumuş olun... Şiirin; dilinizin ucuna kadar gelen ama bir türlü ağzınızdan çıkmayan o duyguları nasıl da özetlediğini görünce; hayret edeceksiniz..

Hayvan besleyin!
En azından sorumluluk sahibi olmanın ne demek olduğunu öğrenmek için bile yapın bunu.. Kedi köpek olsun demiyorum.. Sevmeyebilirsiniz.. Kuş olur; hiç olmadı balık olur... Düzenli yemek vermenin, yaşadığı yeri temizlemenin, hayatta kalmasının ellerinizde olduğunu hissetmenin ne demek olduğunu öğrenin.. Sizi bambaşka biri yapacak, emin olun...




Şimdilik aklıma gelenler bunlar... Belki dahası da gelir zamanla.. Aklına gelen varsa, başka maddeler; benimle paylaşsın :)

Hayatımın çok büyük bir bölümünü müzik ile harcıyorum!
Müzik ile, müzik için, müzik uğruna...
Sadece dinleyici olmamak, yaratan da olmak için neler verirdim; ah...
Ancak maalesef; böyle bir yetenek ile dizayn edilmemiş, naciz bedenim...
Ben de yapılmış olanın keyfini çıkarıyorum, işte böyle...

Buyursunlar...







Bu da tüm konserin linki...
Çok keyifli bir 1:39:19 için...
Enjoy :))
9.11.2013

ÖzLeDiM...

Keşke; tanıdığım insanları özleyecek kadar cesaretim olsa...
Oysa bende bir cesaret var ki, sanırsın; tek dişi kalmış canavar!
Tanımadığım birini özlemekten ciğerim soldu...
Tanıyorum aslında ama özleyecek kadar değil...
Annem olsa böyle derdi...
Ne kadar tanıyorsun da özledin ki derdi...
Dememeli...
Özlemek fiilini, bir takım kalıplara sokmamalı...
Hem nasıl özlüyorum; bilse, ağlardı annem...
Bu kadar büyük mü yüreğin derdi...
Nasıl sevdin bu kadar?
Demeli...
İşte annem bana böyle demeli...

Bazen kelimeler öyle beceriksiz ki; hepsini tek tek sapanla vurasım geliyor...
Bu kadar kifayetsiz olacak ne var?
Ne olur sanki; içimden taşan bu hisleri, ıkınıp sıkınmadan anlatabilsem...
Bir tek özledim desem, akan sular dursa...
Saygı duruşu...


Öyle özledim ki...


7.11.2013

MüZiK-RuHuM..

Hafiften yağmur atıyor, hava kapalı...
Üst üste dinliyorum bu şarkıyı..
Ses çatallandıkça; ruhum sıkıştığı yerden kurtuluyor gibi..
Sürtünerek, derisi soyularak, kanayarak.. Ama kurtuluyor gibi...

Hep sevmişimdir, çatlak sesleri...
Bana; hayatta her şeyin yolunda olduğunu hissettirirler...
Her şeyin olması gerektiği gibi olduğu hezeyanına kapılmama neden olurlar...

Bir de söylediği; içinize dokunan, iliklerinize kadar hissettiğiniz bir şarkıysa...

Bu gün de bu şarkıya taktım...
Durmadan, ara bile vermeden; peşpeşe dinliyorum...
Hele ki, şarkı bitip tekrar söylemesi istendiğinde; nakaratın ikinci yarısından tekrar etmesi var ya...
İşte orada kullandığı ses...

Muhteşem değil de ne?

Müzik çok önemli ya, müzik çok önemli!



3.11.2013

VeDa..

Dün gece bir şey oldu...
Etkisini, acının sıcaklığıyla o an farketmediğim; yeni yeni hissetmeye başladığım bir şey...

Dün biri; beni, bir süredir görmekte olduğum güzelim rüyadan uyandırdı...

Düşündüklerimin, hayallerimin, kendime verdiğim sözlerin ve beni hayata bağlayan herşeyin; bir anda yok olmasına sebep olan bir şey söyledi, dün biri...

O kadar üzgünüm ki şu an...
O kadar büyük ki, kaybettiğim şey...

Ben artık yazmayacağım...
For my muse serisi, noktalanıyor...

Çünkü artık bir muse olmayacak hayatımda...
Aslında hiç yoktu o muse...
Ben farkında değildim...
Mutlu mesut, kendimi kandırmaktaydım...
Dün; çok zalim biri, bunların hepsini elimden aldı...

Ben; bir süredir istikrarlı şekilde yükseldiğim yerden, sert şekilde yere çakıldım!
Ellerim kollarım paramparça...
Kendimi toparlamam, yaralarımı sarmam falan biraz zaman alacak...

Artık biliyorum ki; insanlar çok zalim...
Birinin hayalleri bile batıyor birilerine...

Uzun zamandır kurmadığım kadar güzel hayalleri, uzun zamandır kurmadığım kadar uzun süre kurdum...
Bu da yanıma kar...
Ama artık bitti...
İstesem de kuramam artık...
Çünkü ben uyandım...
Uyandırıldım!

Hoşçakal İlhamım...
Hoşçakal hayallerim, hoşçakal dileklerim...

Üç kere dileyemedim bak...
Gerçek olası yokmuş demek...
Hoşçakal Melek!





ben öyle herkesi sevemiyorum, bunu bil..
tamam oldukça şıpsevdiyimdir.. hoşuma giden herkese ve herşeye ilgi duyabilir, merak edip araştırabilirim. ancak tabiatım böyle; maymun iştahlı oluşum, tüm bu ilgilerin kısa sürmesine sebep olur..
aşık olurum, geçer...

sevmek daha zor...
bambaşka bir mesai biçimi...
durmadan dinlenmeden düşünmek, hayal etmek, diyalog planlamak falan.. kolay şeyler değil bunlar..
ciddi bir emek...
bunu da her daim göze alamıyor insan...
özellikle kaçıyorum hatta...

ama işte bazen, yakalanıyorum...

yakalandım mı da, fena...

yazıyorum...
çiziyorum...
söylüyorum...
anlatıyorum...
fedakarlaşıyorum...
yeni doğmuş bir kedi yavrusunu, avuçlarımda taşır gibi; titreyerek alıyorum nefesimi...
uyku yok, keyif yok, heyecan yok...
sevdiğim adam yanımda yoksa, hayat yok!

şimdi diyorum ki..
hayatımı almasan elimden...
hayat dolu derler, beni tanıyanlar..
sürekli güler, kahkahaları meşhurdur derler...
o meşhur kahkahalarıma kıymasan...

diyorum ki; seçmişken ben seni, böyle sevmek için; kalkıp gelsen de, ben seni biraz da yakından sevsem...





1.11.2013

FoR My MuSe (17)

O’na baktıkça hissettiğim bu “şey”; içimden taşacaksa, bana layık gördüğün ruha ve bedene sığmayacaksa, bir ömür idare etmem gereken kalbi tekletecekse; ya hissettiğim bu “şey”i azalt, ya elimdekileri arttır!

Kendi kabınıza sığınız bayım, çok rica ediyorum! Beni de yoldan çıkarmayınız.. Hem size verilen beden ne güzel, nesini sevmediniz?

Sizi katlayıp, yeni yeni şekiller versem.. Origami yapsam sizden yani.. Ortaya çıkacak her yeni şekle de, bir daha/bir daha/bir daha aşık olsam mesela.. Şu ara biraz yalnızım da..

Sana bir kere bile dokunmamış olan ellere, bir ömür emanet etmeye bu kadar hevesli olmak.. Kışın, soğuk olup olmadığını bile bilmediğin ellere..
Saçlarının arasından bir kere bile geçmemiş nefese...
Başının, rahatlığından emin olmadığı omuzlara...
Kollarının kavuşup kavuşmayacağını bilemediğin bir bele...
Kokusunu tanımadığın bir tene...
Varlığı değil, yokluğu etkili olandan kork asıl..

Bu ne biçim bir sessizlik? Ne ile uğraşıyorsun? Ne var aklında? Şu an içinde vakit geçirdiğin odayı görmek için neler vermezdim.. Kuş mu olsam, “ayakları yere basan” olmaktan vazgeçip?

Yalnızlıktan şikayet edip, isyan ediyorsun ya; karşına çıksa tanrı, “nasıl bir hayat istiyorsun peki?” dese... Ne diyeceksin? Ne istiyorsun gerçekten?

Soru sorarak yönlendirmek, konuşmanı manipüle etmek istemem.. Lakin; sen ne anlatmak istersen, onu dinlemek için ölebilirim..

İsyan etmeyi, talep etmeyi, niyet etmeyi biliyorsunuz da.. Peki siz bayim.. Teşekkür etmeyi de bilir misiniz?

Sen bir ucuna otur tahterevallinin; ben diğer ucuna umutlarımı koyayım.. Acılarımı, hayallerimi, gerçeklerimi, beklentilerimi koyayım... Bakalım hangimiz daha gerçeğiz, hangimizin ederi daha fazla?

Ben söylemiştim, bir arpa boyu yol aldık demiştim! Sessizliğini sevdiğim, tek kelam etmemiştin.. İşte kendi gözlerinle gördün, “haklıymış” dedin mi?

Pardon, bakar mısınız? Ruhum, sesinize takıldı.. Baktınız ya şimdi mesela, bir parçam gözlerinizde kaldı.. İzin verir misiniz, yanınıza oturayım?

Bu sabah biraz fazla mı aydınlık? Azıcık kısın şu güneşi, rica ediyorum; gözlerim açılmıyor...

Tek bir gün bile, aynı olmayacak diğeriyle.. Sen bir bul şu yolu, gel -olman gereken yere-; ben sana her gün yeni güneş doğuracağım, her gece yeni ay..

Böyle sanki, bir şeyler olacakmış gibi bekliyorsun ya yarını...
Sabırla bekleyen ve umudunu hiç yitirmeyen yerlerinden öperim çocuk..

Düşünürsem, çıldıracağım şeyler var! İstediğin zaman düşünmemeyi başarmak, büyük nimet.. Düşünmüyorum, öyleyse yoklar!

Ben seviyorsam, sen kutsalsın!
İnandığım her şeyde..
Dinimde, örfümde, adetimde..
O kadar kutsalsın ki hem; adın yok, sana isim verecek cüret yok...
Bir sen varsın, sen de kutsalsın!

Bir çırağın, ustasına saldırması gibiydi; benden aldığın kelimelerle, canımı yakmaya çalışman..
Kesinlikle kalleşçe, fakat işlevli..

Aman yok ya, hiç bir şey olacağı yok.. Neyin umudu, neyin telaşı ki bu? Kızsam da netice değişmeyecek.. Kırılıyorum da, değişiyor mu sanki?

Hiçbir değere, sizin kadar sahip çıkamıyorum; hiçbirini sizin kadar sıkı saramıyorum.. Benim tek bir değerim var.. Ona da zaten yaklaşamıyorum..

Bir düşün; kalkıp gelmişsin, gözünü karartıp.. Ayakların kapıma getirmiş seni, yolu bile sormadan bulmuşsun.. Düşünemedin değil mi? Ben de..

Ben seni sevmiyorum, ben kendimi seviyorum aslında.. Benden bir parça olmayı seçen sensin.. Kendimi sevdiğim sürece, maalesef sevileceksin..

Çaydan şaraba geçme vakti geldi mi kaptan? Gecikmek istemem..

Çok da emin olamıyordum, bana mı öyle geliyor diyordum ama...
Bir süredir, boğazıma sebepsiz yumru düğümlenmiyor olması..
İçimi yırtarak çıkmaya çalışan cümlelerin yokluğu..
Artık çok eminim...
Sen bana bağlısın..
Ben sana düğümlü...
İyisin, çok şükür...
İyisin ki, iyiyim Melek...

Naapsak; birimiz ölse, diğeri peşinden mi gelse? Bir de böyle mi denesek?

Konu aşk olunca, emeklemek ne güzel.. Tüm yaşadıklarını unutuvermek ve yeni baştan başlamak herşeye.. Yeni baştan sevsen ya beni.. Adem'den..

Sana edilen güzel kelamları kulak arkası edersen; ettiğin güzel kelamları duymayanlara kızamazsın bayım! Aşk sadece sana eziyet etmiyor!

Gece 2'de yatıp sabah 8'de kalktım misal, ben..
Ama uyumuyorum, bu saat oldu..
Neden?
Çünkü cümlelerim devrik, senin yüzünden!
Bi çeki düzen ver artık, lütfen!







 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!