Nasıl geçti bu yaz? Hiç bir şey anlamadım ben.. Günleri fark ettim, geceleri bekledim, sıcaktan öldüm öldüm dirildim. Şimdi dönüp baktığımda haziran ayı hiç yok mesela, temmuz kısmen hatıramda, ağustos bile gelmiş de bitiyor. Zaten her sene böyle oluyor. O soğuk kış günlerinde "yaz gelsin, mutlaka çokça denize gideceğim, güneşlenip bornzlaşacağım" fln gibi kararlar alıyorum. Ama yaz geldiğinde de hiçbir şey anlamıyorum. Yaklaşık 1 ay sonra okul açılacak yeniden. O yoğun tempo, o sıkılmalar, o şikayetler başlayacak.. Sonrasında "yine yazı bekleriz" Bu şehrin en büyük sıkıntısı bu zaten, aşırı sıcak. O kadar sıcak ki, hafızan bile eriyor işte.. Rahat uyuyabileceğin toplasan 3 ay yok. Ya cehennem gibi sıcak, ya da korkunç bir ıslak soğuk.. 1,5 ay yazdan kışa, 1,5 ay da kıştan yaza işte.. Hepsi bu.. Peki ne yapmalı? Herkes ne yapıyor arkadaş? * Buranın yerlisi, yaz geldiğinde yaylaya gidiyor. Zaten yerlinin denizle işi yok. Olsa bile, denize girmek için vakit çok. Yaylaya haziran'da gitsen, mayıs ayı deniz ayı. Eylül ortası dönsen, eylül ekim tadından yenmez.. Yaylada geçen 3,5 ay ve üstüne yine deniz tatili... O zaman rota belli, yaylaya kaçmanın yolları aranacak.. Gerçi buranın yaylası da dağ başı.. Ama yayla gibi olan başka yerler var. Mesela canım Ayvalık.. Bu yaz 10 günlüğüne gittik, vallahi nefes aldık.. Hatta konuştuk da aramızda, alalım burdan bi yer diye.. Hoş, öyle bir paramız olduğundan değil ama umudumuz var :) * O zaman rota oluşturulsun.. Ayvalık'tan ev bakmaya başlayayım ben. Yenilerin deyimi ile "manifestleyeyim" Hem tüm akrabalarım orda. Kardeşim, kuzenim, iki de teyzem. Başka da kimsem yok zaten, tüm akraba popülasyonum bu kadar.. Oğlan da büyüyor zaten, laf anlar duruma gelir artık. Kardeşiminkini 2 yaş büyük benikinden, kuzeniminki de 1 yaş büyük. Bunların üçünü sal işte, takılsınlar birlikte. Bizde rahat bir tatil yapalım, serin serin. Uzun yaz tatilleri, çocukluğumdan beri hayal ettiğim gibi... Özellikle öğretmen çocuklarına çok özenirdim ben. Güneyde bi yerde yazlıkları olurdu, yaz gelince tası tarağı toplayıp yazlığa giderlerdi. Tüm tatili orda geçirirler, bambaşka bir arkadaş çevreleri fln olurdu. Biz garibanlarsa tüm yazı şehrin yüksek binaları arasında sıkılarak geçirirdik. Biz bi tık şanslı kesimdik zira 1 hafta bile olsa tatile giderdik bi yerlere. Ama o yaştaki çocuk otel tatilinden ne anlar? Arkadaş yok, bize göre eğlence yok.. Biz o tatillerde de sıkılırdık.. Tek eğlencesi denize girmek, ona da ebeveyn rehberliği gerekiyor. E bizimkiler de sevmez deniz.. Pfff... Neyse, odaya misafirlerim geldi ve aklım dağıldı. Bu da böyle kalıversin :)
18.06.2024

Kıyas

Bugün siz onlarca influcer takip ediyorsunuz. Kimi gezgin, kim güzel giyiniyor, kimi komik, kimi makyaj yapıyor, kimi alim belirli konularda... Biz bunların hepsiydik arkadaşlar. Sadece sosyal medya denen şey yoktu ve kendi sosyal çevremize kadardık. Ünümüz duyulurdu şehirde, tanışmaya gelirlerdi. Ya da çekilmiş bir fotoğrafımız dolaşırdı ellerde.. siz bugün her bir konunun en iyisini bulup takip etmeye kalksanız listenizde en az 50 kişi oluyor, biz o 50 kişin kendisiydik. Ha derseniz, "abartma", buyurun şehrinizin hafızasına sorun. Tek değilim ki ben, her şehirde vardı bizden bir tane. İnsanların masasına oturmak için çaba sarfettiği, sohbetine dahil olabilmek için araya tanıdık soktuğu. . Bizi elbet bilirler. Kimi hayranlıkla, kimi hasetle... ama illa ki bilirler. Bugün sizin sevdiğiniz herkesi ve her şeyi bu kadar küçük görmemiz bundan...
Mezuniyet günü! 14. kez mezuniyete katılıyorum, 14. kez öğrenci mezun ediyorum. O kadar eskimeyen bir his ki.. O çocukların her birinin ruhuna dokundum 2 yıl boyunca. Gözümün önünde büyüdüler.. Bazıları büyük işler yapacak, bazıları olduğu yerde kalacak. Ama ben biliyorum ki, hiçbirisi burayı unutmayacak. Kendi okul hatıralarımı nasıl unutmadıysam ben; nasıl hala aklımdaysa hocalar ve dersler; onlar da hatırlayacak yıllar geçse de.. O anıların parçası olmak, insanların üzerinde böyle izler bırakabilmek, paha biçilemez gerçekten.. Yıllardır gurur duyuyorum ve bu hiç azalmıyor... Her özel günde olduğu gibi, bugün de normal dışı bir durum var. Sabah korkunç bir sıcak vardı. Şimdi ise deli bir rüzgar. Üstelik meteoroloji sağanak yağış uyarısı yaptı! Ne yaşanırsa yaşansın, giyinecek ve süsleneceğiz. O diplomaları gururla verecek, mezun olan çocuklarla halaylar çekeceğiz. İnsanın hayatında çok fazla yaşanan anlar değil bunlar. Hiçbir şeyin moralimizi bozmasına izin vermeyeceğiz! İnsan, durduğu yerde mutluluğun kendisine gelmesini beklememeli ya. Durumdan mutluluk çıkarmayı öğrenmeli.. Bugün çok mutlu olalım, bugünü diğerlerinden güzel yapalım... Yüklensin yeni anılar, haydi bakalım...
27.05.2024

Büyüyoruz, hala..

Bugün doğum günüm. bugün bir yaş daha büyüdüm/yaşlandım. insan elbet istiyor, havai fişekler patlatılsın. kutlamalar yurt sathına dağılsın. bir şeyler beklediğin gibi olmadığında, küsmek ve üzülmek seçenek elbette ama beklentini bildiği halde onu gerçekleştirmeyen biri, küsmenden ya da üzülmenden etkilenir mi? çok üzgündüm yaklaşık 2 saat önce. ruhumda bir yerler incinmişti. ama sonra durdum ve dedim ki, kendi mutluluğunu gerçekten bırakacak mısın "bunun" eline? açtım şarabımı, oturdum bir başıma masaya. içiyorum, düşünüyorum ve hayal kuruyorum. kendi değerini, değer nedir bilmeyen insanların eline bırakmaktan vazgeç. kendi değerini kendin belirle. yeni yaşım sadece bana gelecek. ben büyüyeceğim, ben yaşayacağım. o zaman kutlama şerefi de şahsıma ait.iyi ki doğdum, iyi ki varım. neler neler yaşadım, nerelerden nerelere geldim. görüyor, fark ediyor ve gurur duyuyorum. daha da güzellerini yapmak üzere, kendime bir gecelik ara veriyorum. yarın yeni yaşımın ilk günü olacak. mutlu, sağlıklı, huzurlu yıllar bana... sadece bana!
23.05.2024

Reçete

İçimde, içimi yiyen bir şeyler var.. Adını koyamıyorum; nedir desen, bilmiyorum.. Ama sürekli gözümü telefona kaydıran, dikkatimi darmadağınık tutan bir şey.. Bir haber beklemezken insan, neden sürekli telefona kayar gözü? Neden bir türlü kafasını toplayamaz? Neden içindekinin adını koyamaz? Hep duygusal kadındım ben. Hep, her şeyden çabucak etkilenirdim ama bu seferki benimle ilgili değil.. Benden dışarda, müdahil olamadığım; sadece izlemek ve beklemekle lanetlendiğim bir durum.. Neyi beklediğimi bile bilmeden, beklediğim.. Bir süredir eski yazıları okuyordum burda. Ne güzel yazmışım, ne güzel içimdekini dökmüşüm diye geçiyordu aklımdan. Ve bak işte; yine en iyi bildiğim şeye dönüyorum. Yazmaya, yazarak anlatmaya.. Telefona alınan küçük notlar, yeni alınan bir defterin sadece ilk sayfasına karalanan anlıklar.. Hiç biri buraya yazmak gibi doyurmuyordu. Ha şimdi rahatlatır mı aynı şekilde, hiç bilmiyorum. Ama şu an, parmaklarım ezbere dolaşırken klavyede, kendimi çocukluğumun geçtiği terkedilmiş eski evin odalarında geziyor gibi hissediyorum. Gözüm kapalı yürürmüşüm, hiç de tökezlemezmişim gibi.. Yol tanıdık, adımlar aşina.. Ama üstünden o kadar çok yıl geçmiş ki.. Ev eskimiş, ben değişmiş.. Hadi yumuşatmayalım, yaşlanmış... Belki de benim iyileşme yolum da budur.. Belki ben paylaşmadan iyileşemeyenlerdenimdir. Neden paylaşmayı bıraktığım ise muamma.. hayat neler getiriyor, nicelerini götürüyor. Bazınsında elinden bir şey gelmiyor, bazısını sen salıyorsun rüzgara. Ama insan kendi ilacından bu kadar kolay vazgeçer mi? İlaç mı gerçi? Bunu da zaman gösterecek. Bunca yıl sonra burayı kimsenin okumayacağını umut ediyorum. Çünkü derdim kimseye bir şey anlatmak değil. Ben kendimle konuşmanın yolunu arıyorum...
3.08.2016

Ne Uzun...

Ne uzun zamandır uğramamışım buralara.. Yerimde başkası olsa, dükkanı kapatır giderdi.. Ama bendeki yapışıp kalma hali, buraya da sirayet etmiş zaar..

Aslında yazacak bir şey olmadığından mı? Yoo.. Hayat dediğin, her gün ayrı macera..
Bazen; insan bazı alışkanlıklarından fark etmeden kopuyor demek.. Eskiden günde en az 2 defa bakardım buraya..

Yazmayı önce siz bıraktınız..

Hayatın ciddi bir kısırdögüye girdiğini inkar edecek değilim.. Ama isteyen, en ala kısırdögülerde bile anlatacak bir şeyler bulur.. Kabul ediyorum; yazmak ya da kendime dair bir şeyler anlatmak hususunda biraz isteksizim.. Bir süredir..

Belki değişir, belki de devran bu şekilde dönmeye devam eder..

Merak edenler için.. Aynı yerde, aynı mesleği yapmaya devam ediyorum..

İşimi seviyorum ve her sene daha da iyi oluyorum.. Sıkılmak? Elbette.. İnsanoğlu sıkılgan varlık.. tabii ki sıkılıyorum.. Ama daha iyisi yok...

Kısacası, buralardayım hala...
Haberiniz ola ;)





20.12.2015

;ES

Taa göklerden uzanan bir ipin ucunda sallanıyor gibiyim.. bazen, sallanmaktan midem bulandığında, can havliyle ayağımı indiriyorum yere.. artık nerede değerse yere; orda biraz dinleniyorum.. orası bazen steril bir hayat oluyor, bazen diplere vuruşlar.. çok fazla direnecek gücüm de yok, işin kötüsü.. bi yerden sonra ayağım dayanmıyor.. yeniden çekiyorum yukarı.. yeniden sallanmaya başlıyorum.. bir sonraki mide bulantısı krizine kadar..
sadece istikrar istiyorum, lanet olası!
biraz istikrar..
"işte ben buyum"
diyecek kadar kalmak istiyorum...
bu da mı fazla?
ben neyim, onu bile bilmiyorum..
25.09.2015

Bu

Uzun zaman sonra, o sevdiğim sesi dinliyorum... Biraz rakı içiyorum..
Rakı bile içemeyecek kadar enkazdım galiba bir süredir.. Lakin dinlendim..
Bu kadeh, müziğe...
20.02.2015

Hal..

Üstümde yine çirkin bir boşvermişlik ve üstesinden gelinmez bir bıkkınlık var!
Bu hayatı nasıl sürdüreceğimi bilmiyorum!
İçimden gelen tek şey, hiç bir şey yapmadan oturmak ama ondan da çok çabuk sıkılıyorum!
Mesela şu an...
Evdeyim.. Bilgisayar başında oturmuş çay içiyor ve sağa sola bakınıyorum. Film izleyeyim dedim, sıkıldım. Oyun oynamaya yeltendim, rakibin sürekli pas geçmesinden yıldım. Müzik dinlemeye kalksam, zaten kafam götürmüyor bir süredir..Yeni hiç bir şeye tahammülüm olmadığından, eskileri dinleyip duruyorum. Bir süre sonra kabak tadı veriyor elbet..
Evi temizleyeyim desem, enerjim yok..
Bişeyler okuyayım desem, derhal uykum geliyor..
Tezimi yazmaya kalksam diycem; cehennem azabı; bu bahsi kapatalım lütfen...
Ders hazırlayayım bari, pazartesi ne anlatıcam sınıfta demeye kalkmadan; ağzımın ortasına yumruk yemişcesine buruşuyor yüzüm...

Bu isteksizlik ve ve hatta "hayat gayesizliği" beni nereye götürecek?
Belli ki, hiç bir yere!
Bir arpa boyu yol alamadım, şu lanet şehre geldiğimden beri!
Kendimden, çevreden, insanlardan nefret eder hale geldim hatta.. Köpeklerimle ilgilenecek hevesim bile kalmadı...

Benim için yapılabilecek bir şey var mı?


Dipsomani, eski Yunanca'dan köken alır. Dipsa: susuzluk, mania: çılgınlık, anlamına gelmektedir. Psikiyatride dipsomani bir tür alkol kötü kullanımıdır. Bu dar psikiyatrik anlamı ile tanımlamak gerekirse, dipsomani karşı konulamayan bir şekilde ve periyodik bir biçimde alkol kullanma arzusu ve yoğun miktarda alkol içme ataklarıdır. Çoğu kez zehirlenme düzeyine kadar içme ataklarına karşın, nöbetler arasında alkole karşı isteksizlik vardır. Bu ara dönemlerde birey, kontrolsüz içme davranışından dolayı kendine şiddetli öfke ve nefret hissedebilir. Bazı özel durumlarda içme atakları öncesinde huzursuzluk, bunaltı, gerginlik, çaresizlik, korku veya uykusuzluk tabloları gözlenebilir. Yoğun miktarlarda alkol alınması sadece sarhoşlukla sonuçlanmakla kalmaz kişide kontrolsüz davranışlarla giden 'kişilik değişikliklerine' sebep olabilir. Dipsomanik içme davranışı gösteren kişiler arasında azımsanamayacak ölçüde, iyi eğitimli ve sosyoekonomik bakımdan üst düzeyde insanlar vardır ve bu kişilik değişiklikleri ciddi sosyal prestij kaybı ile sonuçlanan yıkıcı etkilere yol açar. Özellikle kendini kişilerarası ilişkilerinde aşırı şekilde baskılayan (sosyal fobi ve anksiyetesi olanlar) ifade edemedikleri, biriktirdikleri duygularını (öfke, sitem, hayalkırıklıkları, hüzün vb.) alkol etkisi ile patlar şekilde dışa vururlar. Alkol etkisi ortadan kalktığında, geride çoğu kez hatırlamak bile istemedikleri olaylar kalır. Bazı dipsomanlar, içme atakları dışında alkolden nefret dahi ettiklerini söylerler. Bazı dipsomanikler için alkol kullanmak, bir anlamda dönemsel çılgınlık gibidir. Dinamik ve varoluşcu açıdan dipsomani aslında 'alıp başını gitmek' gibidir. Kişi kendinden ve ağırlığı altında ezildiğini düşündüğü yaşamdan kişiliğini değiştirerek uzaklaşır. Bu seçim, varoluş bunaltısı ile baş etmenin çok pahalı bir yoludur.

GÜNLER BOYU SÜREBİLİR

Dipsomani atakları bazen saatler, bazense günler boyu, bedenleri dayanamaz hale gelene kadar sürebilir. Bazı kişiler, bu nöbetler sırasında evlerini, işleri terk ederek giderler.tehlikeli ara sokaklarında sızmış olarak polis tarafından bulunarak evlerine teslim edilenler olur. Bunların arasında, sosyo-kültürel düzeyi nedeniyle asla bu duruma düşmeyeceği düşünülen insanlar bulunur. Alkolik olmadıklarını, hatta ara dönemlerde alkolden nefret ettiklerini söyleyenler, yüksek miktarlarda alkol alımının kaçınılmaz bir sonucu olarak alkol bağımlısı haline gelirler. Nöbetler arasındaki süre gitgide kısalmaya başlar. Daha önceden birkaç ayda bir gelen ataklar, artık birkaç haftada bir gelmeye başlar ve insan sürekli içici durumuna gelir. Erken dönemlerde bu tür sorunları olan bireylerin bir kısmı, iyi bir terapi ile alkol kötü kullanımını bırakabilir. Dipsomaniye zemin hazırlayan, altta yatan psikiyatrik rahatsızlıklar (sosyal fobi, depresyon, anksiyete vb.) çoğu kez tedaviye iyi yanıtlar verir. Altta yatan nedenlerin tedavisi, dipsomani üzerinde olumlu etkiler yapacaktır. Ancak kesin tedavi, tüm alkol bağımlılıkları ve kötü kullanımlarında olduğu gibi hiç alkol almamak ve yoksunluk tedavisi olmaktır.
Yapmam gereken o kadar çok şey var ki!
Ama sorumluluklar biriktikçe, bende bir kabuğuna çekilme hevesi baş gösteriyor. Ne kadar sorumluluk varsa, o kadar derine kaçasım geliyor..

Sadece yapacak hiç bir şeyi olmayan bir insan olmak istiyorum galiba.. Hani şu eve gelince televizyon karşısına geçip, meyve soymak durumunda olanlardan...

Galiba Antalya'ya taşındığımdan beri, herşey kötü gidiyor..
Gitmeli mi burdan artık?

2014'e  veda ederken; yeni yılla ilgili yazı yazmak adetullahtandır :)

Efendim, 2014'ün benim için boş bir yıl olduğu, sağır sultanın bile malumu..
Hele son aylarında yemiş olduğum kazık, dillere destan..
Ama napıcaz? Hepsini geride bırakıcaz :)
Bırakıyorum!

2015' e içim tertemiz girmek istiyorum..
Karamsarlıktan, umutsuzluktan ve ruhani yorgunluktan arınmak istiyorum...

Yeni bir yıl ile birlikte, yeni hisler taşımak istiyorum içime...
Umut...

Büyük hayaller kurmayacağım...
Nasılsa gerçek olmuyorlar..
Ama o büyük hayallerin, büyük hayal kırıklıkları oluyor..
Olmasın...

Küçük şeyler istiyorum bu sene..
Biraz umut, biraz huzur ve dinginlik..
Stabilite yahu :D

Ve tabi para :))

Geçen Godsy'ciğim benimle dalga geçti;
"Her sene düşürüyorsun istediğin meblayı; ilk sene 250.000, geçen sene 50.000 istedin. Bu sene ne isteyeceksin bakalım?" dedi :D
Evet, bu sene çıtayı iyice aşağı çekiyor ve 30.000 TL istiyorum :))
Aradan geçen zamanda borçlarımın bir kısmını ödediğimi ve gerçekten de borcum kadar para talep ettiğimi de burdan anlayabilirsiniz bence :D

Budur...

Sağlık olsun azizim.. Önce sağlık... Kötü haberler almayalım...

Huzurumuz olsun....
Aşk olsun, bak valla hayır demem :))

Hepsi bu...

Haydi bakalım 2015..
Mütevazi gel ama hakkaten gel yani :D


28.12.2014

Hayat Dersi..

Hayatla ilgili öğrendiğim en önemli ders, ne olursa olsun birinin kalbini kırmamak gerektiği...
Hani "Ah almak" derler ya.. İşte onu almayın.. Çünkü hiç bir şekilde, cevapsız kalmıyor..

Bunu en net, siz de anlattığım son olayda gördüm...
Beni bu kadar üzen ve değersiz hissettiren adam, bir süredir twitter'da aşk acısı ve terkedilmişlik soslu şeyler paylaşıyor..
Yani tam olarak beni nereden kırdıysa, oradan kırılıyor.. Kırılmak ne kelime, parça parça ediliyor..
Dilimin ucuna kadar gelip de "o kadar da abartmayayım, ne kadar üzüldüğümü de görmesin bi zahmet" dediğim herşeyi yazıyor..
Teknoloji yeterince ilerlemiş olsa, ekrandan gözyaşları akacak, o derece...

Buna bir yandan üzülüyorum...
Üzülmemin ilk sebebi, sanırım hala ona kıyamıyor olmam..
İkinci sebebi ise; bu kadar sevmek ve üzülmek için, benden başkasını seçmiş olması.. Yani; madem birini bu kadar sevebilecek potansiyelin vardı, beni seveydin... Allahın salağı!

Bir yandan da seviniyorum, ne yalan söyleyeyim... Beter olsun! Sadece benim değil, benimle birlikteyken umut verdiği her kadının da ahını aldı neticede.. Bazı kötülükler de karşılıksız kalmasın yani :)

Bu yeni farkındalığımla da, kendi geçmişime bakıyorum.. Acaba diyorum, bunca zamandı kırdığım kalplerin bedelini mi ödüyorum ben de?
Gençken (:p) biraz hızlı olduğum doğrudur.. Bilerek yapmasam da, birilerini üzdüğüm de doğrudur.. Demek ki diyorum, ben de bedel ödemişim... Bunca mutsuzluğun ve kahredici anının başka gerekçesi olamaz yani :D

Ama geçmişte kaldı anacım... Herşey geçmişte kaldı.. Bundan sonra; kimseyi üzmek, kalbini kırmak yok.. Bir kalp, kolay onarılmıyor; öğrendim..

Velhasıl kelam; hazır yeni bir yıl da gelmek üzereyken, bununla ilgili bir takım kararlar almanın tam vaktidir...

Alırsam, paylaşırım :D
20.12.2014

Veda..

Bugün ayrılığın 10. günü.. 10 gündür sana üzülüyorum sevgili.. Kaybına..

Bu gece son sevgili.. Bu gece bırakıyorum.. Son kez sana kalkıyor kadehim..

Üzüldüğüm şeyin sen olmadığını; bunca zamandır içimde biriktirdiğim sevme hasreti olduğunu idrak ettim..Ona yazık oldu, bu sürede..
.
Ben seni değil, sevmeyi hayal ettiğim adamı sevdim.. Senin suretini kullandım gerçi, hakkını helal et..

Artık kızmayacağım sana..
O çok inandığını deklare ettiğin tanrın var ya.. Ona havale ediyorum seni bundan gayrı...

Ne büyük hayallerle evinde bıraktığım herşeyi atmışşsındır eminim... Atmadıysan da at... Bu saatten sonra, yalvarsan da girmem o eve...

Bu saatten sonra değil seni, sana benzeyen kimseyi sevmem...

Bu kayıp benim değil sevgili...

Sabahına hediyem olsun; son sözüm olsun...
Veda Şarkısı

Bu kez gerçekten elveda sevgili...


17.12.2014

Yoo!

Ben gitmesine giderim, hiç sorun değil..
Ama sen ne olursun benden sonra?
Kusura bakma da;
Dedirtemem kendime...

"Bunu mu sevmiş yıllarca?"
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!