hepimiz "büyümüş çocuklar" ız..
vakti zamanında, peşinden koştuğu hayalleri olan, "olmak istediği kişi" olmaya çalışan..
olmadığı, olamayacağı kişiler gibi davranan..
iyi yalancılardık..
hayatımız roman olacaktı..
yaşadıklarımız kıymetli...
bizi anlamayan ailelerimiz vardı, hayal gücünden yoksun..
ruhları olmayan, dünyaya 40 yaşında gelmiş..
oysa bizim hayallerimiz vardı, attığımız her adım özel..
bizden başka kimse yaşayamazdı bu özel anları..
sadece biz ve o an yanımızdaki bir kaç şanslı kişi daha..
bizden başkası anlayamazdı, içimizdeki eşsiz ruhu..
bizden başka herkes, içi boşaltılmış patates çuvalıydı..
hayat bizi büyüttü..
şimdi anlıyor muyuz, ninelerimizin siyah beyaz fotoğraflara bakarken döktüğü göz yaşlarını..
annelerimizin gençliklerinde ne kadar güzel olduklarını..
babalarımızın nasıl da yakışıklı..
birbirlerine aşık olduklarını, aşk için risk aldıklarını, aldıkları bu risk ile hayatlarını karartmayı göze aldıklarını?
o gencecik çocuk halimizle dinlediğimiz her şarkı bize yazılmıştı..
hala içinizde bir yerleri acıtırken o nameler, farkında mısınız şimdiki gençlere hiçbir şey ifade etmediğinin?
ve müzik diye dinledikleri o gürültüden keyif almadığınız için sizi ruhsuzlukla itham ettiklerinin?
sezen aksu'sun bir şarkısı vardı..
"anneni daha sık anımsıyorsan, hatta anlıyorsan"
daha sık anımsıyor, daha sık anıyor, hatta anlıyorum..
aynı hataları yapmaya gerek var mıydı bu farkındalığa ulaşmak için, onu anlayamıyorum..
1 yorum:
kendi seçimlerinizle kendi hatalarınızı yapmak da keyiftir kimi zaman. çünkü hata yapmaya cesaret edemediği için belki de hayatının kişisine el sallamak zorunda kalmış olmak çok ağır. acaba diye bir ömür sürünürsünüz.
Yorum Gönder