Seni yenmeyeceğim ulan İstanbul, hep sürüncemede bırakacağım...
kimin kazanacağı belli olmayan müsabakalarda, sürüm sürüm süründüreceğim..
arada bir iki avans verip, sevindirecek; sonra apansızın alacağım avantajını elinden..
"acaba yeniden?" lerin arasında kıvranıp duracaksın!
İstanbul'dayım, efendiler.. biraz belli etmiş olabilirim.. bir kez daha hatırlıyor ve kendime sonsuz hak veriyorum.. bu şehirden neden gittim! bu şehirden, sadece bu şehir olduğu için bile gitmiş olabilirdim, oysa benim boyumdan büyük sebeplerim vardı!
Konu her açıldığında tekrarladığım, önemli bir mottom var; "İstanbul, turistken güzel"
evet efendim, bal gibi öyle.. şimdi elimde akbil, zamanımın tamamı bana aitken, sokağa çıkacağım saatleri trafiğin yoğunluğuna göre ayarlayabilirken; istanbul bir nevi cennet...
çok özlemişim, en çok kadıköyü.. tüm sokaklarını gezdim güneş altında.. değişmiş yerler de vardı, aynı kalmış olanlar da.. kokusunu çektim içime.. çocukluğum kokuyodu lan! bariz gençliğim kokuyordu.. sokaktaki herkesin üstüne gençliğimin kokusu sinmişti.. herkes benden bi parça gibiydi...
İstanbul'da yapmam gereken çok şey, görmem gereken çok insan ve bunların tamamına yetecek yeterli zamanım var.. acelem yok, yavaş yavaş yaşıyorum.. İstanbul'un nabzına inat, yavaş atıyor nabzım... öyle de kalacak.. acele etmeden deniz kenarları gezeceğim.. martıları bile yavaş yavaş besleyeceğim...
acelem olan tek konu 28 temmuzdaki konser... işte onu iple çekiyorum...
müzik olsun ya!
müziksiz hayat, boşa geçiyor!
siz İstanbul'dakiler...
ben sizden daha şanslıyım, biliyorsunuz değil mi :)
0 yorum:
Yorum Gönder