Şimdi yalan yok; ben otuz yaşımı geçeli oldu biraz.. Yani aslında öyle toy, acemi biri sayılmam.. Ama insanın yaşıyla birlikte büyümeyen bir şeyler var..
Uzun bir yalnızlık döneminden geçtim..
Kimseyi istemedim uzun süre hayatıma.. Sonra yalnızlığa alıştığımı farkettim.. Sonra üşendim, yeni şeylerin tümüne; alışkanlıklarıma sarıldım...
En son, yalnızlıktan yorulduğumu fark edip, kendimi dünyaya açayım dedim...
Ama işte; insanın yaşıyla hiç de alakası olmayan şeylerden biri, henüz yaşanmamış şeylerin olduğu gerçeği imiş...
"Bu saatten sonra, en fazla ne olabilir ki" dediğim zamanda bile, mevlam şaşırtmayı deniyor ya beni.. İyi niyetine kurban, seni mi kırıcam? En güzel ben şaşırırım!
Bana zaman ayıran, benimle ilgilenen, beni merak eden, cepleri güzel kelimelerle dolu bir adam tanıdım.. Farklı bir şehirde yaşayan.. İşi işime, yaşı yaşıma, aklı aklıma denk.. Tadından yenmez.. Öyle çok yakışıklı sayılmaz ama o kadar kusur bende de var...
Velhasıl..
Yaşadığım korkunç evlilik deneyiminden yanmış ağzım için bile, yoğurdu üfleyemedim.. Bildiğin aşık oldum, hem de bayaa.. Evlenme teklifi etti; inanmazsın ya, olur dedim!
Ama işte, asıl hikaye sonra başladı..
Tam olarak, "bu yaştan sonra, bunu da mı görecektim" kısmı burda başlıyor..
Çok da detaya girmek istemiyorum, mecalim yok zira anlatmaya...
Neticede, ayakta uyutulmaya ne kadar müsait biri olduğumu öğrendim.. Birinin bana yalan söyleyebileceği aklımın ucundan bile geçmiyor! Neden söylesin ki yalan, sakıncalı olduğunu düşünse yapmaz zaten gibi bir mantık hakim bende.. Ama işte, o işler öyle olmuyormuş...
Bahsettiğim zaman dilimi ne kadar kısa da olsa; geçen her bir gün X 24 saat boyunca yalan dinlemişim meğer... Bak bu da çok enteresan.. Bu kadar yalan neden? Bari anlattıklarının bir kısmı doğru olsaymış...
İşinden, yaşından, eğitiminden falan bahsetmiyorum; onlar doğru şükür (beterin beteri var ne de olsa) Bahsettiğim başka...
Yahu amma uzattım.. Neticede; bu adam ülkenin dört bir yanında sohbet muhabbet ettiği onlarca kadın olan biri çıktı.. Bunların herhangi biriyle bir şey yaşıyor mu bilmiyorum.. Zira kanıtlayamıyorum.. Ama hissediyorum! Bu çirkin sürecin bana kattığı en güzel şey de bu oldu galiba.. Hislerimin ne kadar kuvvetli olduğunu hatırlattı bana.. Bir konuda içinde şüphe varsa, bir türlü rahat edemiyorsan; orda mutlaka bir bit yeniği varmış.. İçimdeki kadına güvenmem gerekirmiş.. Ama işte, insan kondurmak da istemiyor.. Hangi insan evladı, göğsünü gere gere "süper aldatılıyorum, bana muhteşem yalanlar söyleniyor" der ki? Ben de demedim...
En can alıcı kısmı da sona sakladım.. Bakın herhangi biri bunu anlatmaz.. Kendine yediremez.. Ben yediririm, umrumda değil.. Yedim bi bok, inandım mal gibi; ben biliyorsam, siz de bilin.. Salak olduğum için beni daha az sevecek değilsiniz.. Ya da "bu salağı bir de ben kandırayım" demezsiniz umarım...
Geçirmekte olduğu kötü günler sebebiyle, benden 2 günlük bir zaman istedi.. Her tür iletişim yolunu kapatıp, hayatıyla ilgili önemli kararlar almak için kendisiyle kalmak istediğini deklare etti.. Son derece medeni ve elzem buldum.. Dedim peki; nasıl istersen, öyle...
O iki gün bitmedi ya!
Dört gün olduğunda artık, şüphelendim ve ben arayayım bari dedim...
O telefon açılmadı ya!
O akşam belki 10 defa aradım... Bir de endişeleniyorum, başına bişi mi geldi diye; te allam..
Ertesi gün iş yerinden ulaştım, cebinden ararsam yine açmaz belki diye..
Verdiği cevap ne olsa beğenirsin? "Kimseyle konuşmak istemiyorum çünkü"
Lan ben seni dün akşam aradığımda, bir saat boyunca meşguldü telefonun? O mecburi bir konuşmaymış...
Aman ne sikimse.. (özür)
Yazıklar olsun kabilinden bir konuşma ile noktaladım, o şok anlarını...
Hala da anlamış değilim, başıma ne geldiğini... Ya da neden benim başıma geldiğini...
Bunca zamanlık yalnızlıktan sonra ve bu yalnızlığa nokta koymaya karar verdiğim ilk seferde başıma böyle bir şey gelmiş olması; Tanrı'nın bana "sen artık bi vazgeç bu işlerden" demesinin bir yolu olabilir mi?
Velhasıl kelam; hayatımda belki de ilk defa bu kadar ayakta uyutuldum, böylesi ucuzca aldatıldım (ondan emin değilim) ve bu şekilde terk edildim...
Lan tamam, her şey insanlar için de; karşımdaki insan değil?
Bu yazıyı yazana kadar, acı çekmekteydim aslında.. Üstünden henüz 3 gün geçti çünkü... Ama bir kaç saat önce bir idrak geldi bana..
Saçma gelecek belki ama, whatsappta sürekli online olduğunu görmek, twitterda her kadının üstüne alınabileceği şeyler paylaşması falan..
Aydınlandım!
Ve kabullendim...
Umursanmadığımı, önemsenmediğimi, kıymetsiz olduğumu, yerimin derhal dolduğunu, yalanlar duyduğumu, bir yalana inandırıldığımı ve belki de aldatıldığımı...
Hepsini kabulleniyor ve şu yaşımda kendime bu kadarlık bir yanılma payı bırakıyorum...
İlk yanılma payım da efsane gerçi ama.. Olsun yahu, benden kıymetli mi?
2 yorum:
bizim acil rakı içmemiz gerek...
yerim yurdum belli cancağızım, gel buyur...
Yorum Gönder