çok çok değişmiş bir şekilde, yeniden karşınızdayım..
ballandırarak anlatacak bişi yok aslında, sırasıyla yazıp geçeceğim...
sevmediğim işimden ayrıldım ve sevdiğim işi yapmaya başladım...
istanbuldan taşındaım, artık antalyadayım..
sevgilimden ayrıldım, şimdi yalnızım..
kısacası...
yeni şehir, yeni iş, yeni ev, yeni hayat...
burdan güncellemelerim devam edecek diye umuyorum.
ne de olsa artık yalnızım ve tanımadığım bir şehirde, tanımadığım insanların arasındayım..
insan bu durumda sosyal ağ bağlantılarına sarılmaz da, ne zaman sarılır..
hayatımdan çıkardığım ya da çıkarmak zorunda bırakıldığım insanları geri kazanmaya çalışarak başlayacağım yeni hayatıma... ihmal ettiğim dostlarımı tekrar arayarak..
anılarıma tekrar sarılarak..
çünkü artık sadece ben, anılarım ve yeni hayatım varız.. bir de köpeciğim :)
Canım çok sıkkın!
Dün; bugün için evime davet ettiğim arkadaşımı, hiç bir sebep göstermeden işten çıkardılar!
“bizim için verdiğin emeklere teşekkür ederiz ancak yollarımız burda ayrılıyor” demişler, hepsi bu...
Peşine de bir güvenlik görevlisi takmışlar... sanki giderayak bişiler çalacak, ya da bişilere zarar verecek..
Nasıl bir zihniyet bu yahu? 2 yıldır seninle çalışan bi insanı, çat diye, sebepsiz yere işten çıkart..
Üstelik bi de hırsız muamelesi yap, terörist muamelesi yap...
Kızcağız dün akşam aradı beni. “Yarın gelemeyeceğim, ailemin yanına gidiyorum” dedi.
Nasıl üzüldüm.. en azından diyodum yarın oturur konuşuruz. Birazcık yatıştırırım onu.. o şansım da kalmadı..
Şu anda geldi mesela.. burda.. özel eşyalarını topluyor, bilgisayarından şahsi resimlerini fln alıyor.. başında bir güvenlik görevlisi...
Gözü bilgisayar ekranında.. “senin burdan çıkardığın herşeyden ben sorumluyum” diyo bi de utanmadan..
Nası bi yer burası, nası insanlar bunlar!
Şimdi, müdürüm istifa ettiğinden ve bana teklif ettikleri terfiyi reddettiğimden; gidenin yerine yenisini bulana kadar bana muhtaçlar ya.. acaba diyorum; bu kaos sona erince, bana da yaparlar mı benzer bişi.. çünkü ne kadar çalıştığının, ne kadar özverili olduğunun hiç kıymeti yok burda... biri bir karar verir, kraldan çok kralcı olanlar derhal uygular.. burda çirkin bir şölen başlar.. günün birinde bana da olabilir.. gecemi gündüzüme kattığım o zamanlar silinir gider..
Ne kapasitemi kullanabildiğim, ne gelişmeme izin verilen, ne hakettiğimi alabildiğim bu lanet yerde tıkılıp kaldığıma inanamıyoum! Ben ki, hayatımın herhangi bi döneminde böyle hissetmemek için ne fedakarlıklar yapmış idim oysa.. çaresizlik ya da mecburiyet hissi kadar nefret ettiğim ve kaçmaya çalıştığım şey o kadar az ki!
Ama az kaldı.. ben de gidicem burdan.. gönül ister ki, emeklerimin ve 5 senemin karşılığını, yani tazminatımı alıp gidebileyim. Ama olmazsa da oturup o para için üzülecek değilim.. burda sevdiğim insanlar da var ama hissettiğim şey, onları da bırakıp gitmem için yeterli.. tek gereken, doğru zaman ve doğru fırsat..
Gecenin bi vakti eve gelen sevgilim de, yazımı okuyunca heveslenmiş. “ne güsel şimdi uyandırsam, umut dolu olur bu” diyip uyandırmaya yeltenmiş.. hönkürmüşüm kendisine.. ağzımdan çıkan tek şey “peyniri buzdolabına kaldır” olmuş J sonra yine uykunun serin kolları..
Gece 3 gibi uyanıp yediğim üzümleri saymazsak, deliksiz bi uyku çekmişim yani.. sabah 7 de kalktığımda, hala uyuyasım vardı ama, günün ilerleyen saatlerinde geçer diye umuyorum : )
Bu akşam da artık eve gidince, güsel bi operasyon yapmak lazım gelir.. çünkü ev çığrından çıkmak üzere.. yarın da arkadaşımı davet ettim.. istersen temizleme J gitsem şöle; yerleri temizlesem, mutfağı toparlasam, çamaşır yıkasam, terası yıkasam, dük’ün havuzunu doldursam da azcık yüzse çocuk.. hatta belki, enerjim kalırsa şayet, yemek bile yapabilirim.. neden olmasın? Zaten eve gidince ne yapıyorum ki? İşyerindeki bilgisayarın başından kalk, evdekinin başına otur yane.. hayat böle geçiyo.. halbusi ne gerek var? Faideli bişiler yapmak lazım gelir...
Bi de hortum almam lazım eve giderken.. nalburda satılır mı hortum? Ne kadardır acaba metresi? Taşıma su ile teras yıkanmaz, ördek havuz doldurulmaz... hayat bana bunu öğretti : )
yooo dostum... bitmedi.. çok saygıdeğer hocamız, hepimizi dersten bıraktı :)
okulumuzu uzattı.. sonra da "aaaa, ben okulunuzun uzayacağını bilmiyodum, bilsem yapmazdım" dedi..
sağlık olsun, elbet çıkar bi yerden acısı..
bunun dışında neler oldu?
evi taşıdık, artık bir ev arkadaşım yok.. ama mükemmel bi terasım ve gerçekten güsel bi evim var :) bi yerden alıyosa, bi yerden vermeli.. tarkan'ın bi bildiği olmalı, karma diye bişi olmalı!
yaz geldi, sorumluluklar bitti, rahata erdik ve terasımız var.. bu demek oluyo ki, alkol var, dost sohbeti var, muhteşem akşamlar var... tatile gidemeyecek olsam da, tatili kendime getirme lüksüm var...
tamam biraz parasızım ama, ne zaman paralıydım k? biraz daha parasız olmak beni öldürmez sanıyorum :)
bundan gayrı güsel haberler veresim var :) beni bekleyin anacığım :)
not: annem ve kardeşim bendeler.. terasta çay keyfi.. bi de ördeğimiz var.. adı "dük"; "ördük" :)
ohhhh, sefam olsun :)
bi not daha: sevgilim, özledim...
biz burda sanal reklam yapmıyoruz paşam!
sırf bunu yazmak için, hiç bi masraftan kaçınmadım yeminlen!
geçen haftalarda nişantaşı ve fatih taraflarına kendisini zorla götürmemden ve bi tane gelinliği beğenmesinden sonra, tam sipariş vermeye gideceğimiz günün öncesi "ben sipariş vermekten vazgeçtim, biraz daha bakmak istiyorum"deyince pek sevinmiştim.. heveslendi yeniden diye.. bu cumartesi de attık kendimizi kadıköye.. bi sürü gelinlikçi var diye.. var mı yok mu bilmiyorum çünkü hiç ilgilenmedik gelinlikçiyle fln.. bi tanesine girip şöle bi katalog baktı, kadının uzattığı kartı bile almadan koşarcasına çıktı.. hepsi bu.. sonra efendim gittik bana pantolon aldık.. bi dünya "herşeyci" dükkanı gezdik.. bi tane de mont aldık hanfendiye.. hepsi bu..
yahu madem sadece alışveriş edesin, vitrin bakasın fln vardı; ben de ona göre gelirdim.. geçmiş haftalardaki tecrübelerim bana gelin olma yaşımın geldiğini gösterdi zaten.. hangi gelinlikçiye girsek, gelin olan benmişim gibi davranıyolar.. çünkü hanım kızımız paspallıkta sınırları zorlarken, ben özenip gidiyorum hep.. misal bugün saçımı felan düzleştirip, makyaj yapıp gittim. nedense pek bi ciddiye alıyorum bu olayı.. dedim; kendi düğünüme hevesim kalmıcak bu gidişle..
normal şartlar altında iş yerinde fln makyaj yapmadığımdan beni görenler özel bi durum var sanıyo, herkesin dikkatini çekiyorum.. kardeşime gelinlikbakmaya gitces deyince, inanmıyolar bi de :) evet sevgili güvenlik görevlisi, senden saklıyorum ki sevgilimle buluşmaya gittiğimi, senden yana kısmetim kapanmasın.. töbe töbe :D
şimdi; daha yeni adım attığım evceğizimde, gözlerimin arasına kapanmasınlar maksatlı sıkıştırdığım kürdanlar vasıtası ile, üstümü değiştirmeden ve makyajımı silmeden sevgilimin gelmesini bekliyorum.. çünkü saçımı o yaptı sabah ve akşama kadar bozulmasın olur muuu dedi.. ben de bozmadan bekliyorum işte..
o değil de; amma dertliymişim arkadaş :D
ben izleyicinin sadık ve sabırlı olanını severim :)
valla fena bozuldum.. ama o zaten artık beni izlemediği için, bozulduğumdan da haberi olmayacak muhtemelen..
bu da bi paradoks değil mi zaten?
yazasım yok, üşeniyorum...
bişileri yaşadıktan ve üstünden zaman geçtikten sonra böle oluyo bana... anlatasım gelmiyo hiç..
ama yine de özet geçeceğim, sonra gününde anlatacağım şeylere info teşkil etsin diye..
okulumun ikinci dönemi başladı, çok gerginim.. sürekli kafamın içinde bi saat tiktaklıyor.. zaman daralıyor, içimden hiçbişi yapmak gelmiyor.. bu gidişle bırakacaklar beni derslerden...
demem o ki yüksek lisans denen şey, size bildikleriniz dışında bişi öğretmez... sadece bi sürü şey okuyup, derleyip yazı yazmanızı gerektirir. vakti olana ne ala, vakti olmayana ise yazık ki ne yazık..
hocalığım da başladı.. bi sürü sevimli mini mini öğrencim oldu.. ikinci sınıf öğrencileri bu arada, mini mini derken benden mini :) ben gergindim, onlar da biraz gergindi ilk ders münasebetiyle.. ama atlattık sanırım, sevdiler beni.. hatta iyi ki siz geliyosunuz dersimize, bi hoca var hep asık suratlı en azından siz gülüyosunuz, bi enerjiniz var dediler :)
bi de iş yerimde izin alma problemim var..... toplam 6 günlük iznim kaldı ki bu hafta için de alınca 4,5 gün kaldı.. haftada 1,5 gün izin kullandığımı göz önüne alırsak, 3 hafta daha yasal olarak izin alabileceğim.. zaten yüksek lisans başlarken haftada bi gün demiştim, arıza yapcak yarım gün fazladan izne diye ödüm kopuyo.. şimdi bu izinler de bitince napcam bilmiyorum.. unpaid izin yazacağım mecburen ama.. hadi ben maaşımı eksik almayı göze aldım da, ya adam izin vermezse diye yürek ağızda valla. her hafta o izin kağıdını imzalatmak için odaya doğru yürürken, yeşil yoldaki "dead man walking" çanları çalıyor kulağıma..
neyse yahu, bu hafta da aldık izni :)
bi de kardeşimin düğün tarihi belli oldu, 3 temmuz.. biz de gelinlik arama turlarına başladık.. ilk hafta gittiğimiz nişantaşında bişi bulamamıştık ama bu haftasonu fatihe gittik ve bulduk.. aman allahım nası güsel bi gelinlik o! bi de gelinlik için öle abartı bütçeler ayırmaya gerek yokmuş, beğendiğimiz en pahalı gelinlik 2200 TL idi.. ve sanırım onu seçecek.. :)
bunun dışında parasal yönden sıkıntılar devam etmekte.. bıktım valla ucu ucuna yaşamaktan ve hatta çoğu zaman ucunu kaçırmaktan.. önümüzdeki aylarda rahata ereceğim umudunu içimde canlı tutuyorum.. umutsuz yaşanmaz heralde..
bi de ben tombul bi insan evladı olduğumdan, kardeşimin düğününe kadar zayıflama kararı verdim.. ama sadece karar verdim henüz.. çünkü her gördüğüm şeyi canım çekmeye devam ettiği ve ben de caanım bünyemi kırmaya dayanamadığım için; happuru huppuru yemeye devam ediyorum.. nolurdu sanki şu sihirli değnek ya da lamba cini fln gerçek olsaydı.. bendenizi birden sıfır beden bi insan haline sokuverseydi..
bunun dışında da herşey yolunda... özel hayatım da çok özel olarak sürmekte.. çok özel olduğundan anlatamayacağım :) ama yolunda, bu böyle biline :)
şimdilik bu kadar laf yeter.. yüksek lisanstan şimdi geldim ve kendimi sersemlemiş hissediyorum... uzak olmasa da şehirlerarası bi yolculuk yaptım, ne de olsa.. yarın da ders vereceğim.. oturup bi de ona hazırlanmam lazım :)
ben kaçar..

Fort Minor - Remember The Name
Yükleyen FortMinor-Official. -
klasik müzik enstrümanları, mesela rock ya da r&b enstrümanları ile birlikte kullanıldığında kendimden geçiyorum ben! mesela keman, mesela piyano...
daha baskın, daha -altıçizili- geliyo bana..
işte buna benzer bi müzik keşfettim bugün.. bi süre önce duymuş, beğenmiş; fekat peşine düşmemiştim. bugün düştüm.. aradım buldum.. aha buraya da ekliyorum şimdi..
çok rap, lyric kısımları özellikle ama o kemanlarrrrr...
şu an co-production aşamasında bulunan bir film olan karate kid filminin soundtrack parçası bu. fragmanını da ekleyeceğim zaten.. jakie chan ve will smith'in küçücük oğlu jaden smith oynuyorlar başrollerde.. yaşı yetenler için, eski filmlerle konu olarak aynı.
klasik bi hollywood hikayesi hattızatında; farkındayım.. ama olsun, o eski filmleri de pek severdim zaten..
haydi bakalım, cilala parlat :D
Karate Kid Trailer 2010 Avec Jackie Chan
Yükleyen swicth. -
öylesine bakımlı bi kadınım ki...
saatlerdir kendimle uğraşıyorum.. her zaman olmasa da arada bunu yapmayı seviyorum, ne yalan söliim.. böle kimse olmasın, bi başıma kendimle ilgileneyim istiyorum.. maskeler yaptım, duş aldım, oje sürdüm, ayak bakımı yaptım fln.. vakit alıyo ama bence ruha iyi gelen bi terapi yöntemi bu.. üstelik sonunda pembe topuklar, pürüzsüz ciltler kalıyo kar :)
şimdi de sağlıklı çok sağlıklı meyveler yiyeceğimdir.. sevgilim sağolsun dün "bana meyve allll" diye ağladı, bi muz yedi yattı uyudu.. şimdi kalanını ben yiyeceğim :) ehu, bekle beni kiwi!
keşke her daim olsa bu heves bende.. keşke herşey için bu kadar maymun iştahlı olmasam :)
çok çok sevdiğim bi arkadaşımın boşandığı haberini aldım az önce.. nedenini sölemiyo.. ancak adamakıllı sarhoş olursak anlatırmış.. izmirde kendisi.. nası bir araya geliriz de sarhoş oluruz bilmiyorum.. ama yapmam gereken şeylerden biri, onun yanında olmak...
karmakarışık, hayat denen şey... sımsıkı örülmüş bi yumak, aç açabilirsen.. yoruluyo insan bazen.. insan olan tabi.. neden böle şeylerle uğraşmak zorunda kalasın ki.. neden beyazdan bi anda siyaha geçmeli? ufak gri tonları her kadına yakışır oysa..
okulum başlıyor, sıkılmaya şimdiden başladım...
ben şahsen bizzat kendim... yoruldum!
nefes almakta güçlük çekiyorum, burnum akıyo, genzim ve burnum kaşınıyo... hapiuruyorum ve dolayısıyla da çok yoruluyorum...
4 senedir bilfiil çalışmaktayım; aynı iş yerinde...
eylül ayından beri yüksek lisans yapıyorum.. haftada bi gün şehir dışına çıkıyorum.. bazen de iki gün, hem de gidip gelmeli..
bütün bu tempo, yorgunluk, halsizlik vs içinde uzun zaman geçirdim, hala da geçirmekteyim..
üstelik kansızım ve metabolizmamın yavaş çalışmasına ve sürekli yorgun hissetmeme sebep olan bi hastalığım var..
dokuz aydır birlikteyiz sevgilimle..
o bugün hasta hissediyor kendini..
işten daha yeni geldi, 12 saatten fazla çalıştı..
ve "bütün gün hapşurdum, burnum aktı, genzim kaşındı.. ayrıca çok çalıştım.. çok yorgunum" deyip suratını astı ve kapıdan girdiğinden beri ettiği kelam sayısı 20 falan..
şimdi...
adalaetin bu mu dünya?
ben mi çok dayanıklıyım?
çok mu iyi niyetliyim?
yorulmaz mıyım?
hasta hissetmez miyim?
yazamıyorum ama, elim gitmiyor...
bu sayfayı açsam da, yeni bişiler yazamıyorum..
okuyamıyorum da, neredeyse hiç..
ama geçecek...
yeniden yazacağım kısa süre sonra..
okul bi açılsın da :D
dert olmadan yazamıyorum sanırım ben..
:D
sanki aylarca ağlayan ben değilmişim gibi, nası sevindim ve nası azimlendim!
şimdi bi güsel dinlenip yeni döneme bomba gibi bi dönüş yapmaz mıyım?
ilk dönem bitti, daha rahatım halbuki.. ama yapmayı özlediğim öle çok şey var ki...
bunların en başında uyumak geliyo elbet... kurbağalama ve balıklama uyumak istiyorum...
sonracığıma film izlemek... o kadar özledim ki.. ama sevgilim sağolsun, filmsiz bırakmadı beni kaç gündür...
geçenlerde mesela, film aldık iki tane güsel.. çekirdek aldık, cips aldık, mısır patlattık, çay yaptık.. ne de güseldi... özlemim dindi bi nebze olsun...
ama daha yapılması gereken çok şey var... mesela ölümüne sims oynamak... sonra deliler gibi bakıma girmek..dizi izlemek, hatta örgü örmek :)
gerçi değerlendirmem gereken bi anketim var ki, evlere şenlik. ama dur bakalım ya, daha yeni başladı tatil.. şubata daha çok var....
bi de dün akşam evimizi bok bastı.. bildiğin tuvalet taştı lan, ıyk!allahtan cevval atakan bi kapıcımız var da, yarım saatte çamaşır suyuna boğdu evimizi :)
böle anlatınca hiç şeysi kalmadı..
unutmuşum buraları desem yeri, uzun zaman olmuş.. yeni yıl yazısı bile yazmamışım... 2009 şimdiye kadar yaşadığım en güsel yıldı.. işalla 2010 daha da güsel olur...
herkese iyi günner :)