Bu saat olmuşsa ve yarın karşına dikilecek sorumluluklara
rağmen uyumadıysan, kalbinde sorumluluklarından daha güzel biri vardır..
Yalnız değilsin, sadece bensizsin.. ve en korkuncu da;
farkında değilsin!!
Bi an olacak, aklından geçecek, "yazmış mıdır" diyeceksin..ve
biliyorum ki; bi kontrol edeceksin, bu cümleyi görüp gülümseyeceksin..
Henüz hayatına almadığın, daha tanımadığın bir melek var;
her gece sabaha kadar başucunda bekleyen..
Huzurlu tek uykuyu, yakınımda tadacaksın.. Henüz tecrübe
etmemiş olman, doğru olmadığı anlamına gelmiyor; yaşayacaksın, söz..
Ve uyuduğunu sanıyorsun.. İyi geceler, benim ruhumun
dönülmez akşamı..
Yaşlandıkça bir halka daha atıyor zaman boynumuza.. Ayakta öleceğiz,
yüzyıllık çınarlar gibi.. Halkalar kesmezse nefesimizi..
Nasıl ağlamam lazım bu gece sana.. Ağzımdan bölük pörçük kelimeler
çıkmalı, bir tek sen anlamalısın.. bana ulaşmalısın!
Öyle bir gücüm vardı ki, herkesi sıradan olduğuma inandırmam
lazımdı..Aksi takdirde, koca bir nesil aklını yitirebilirdi, kıyamazdım...
Bir sürü saçma sapan şey yaşayıp, seni özlüyorum. Özlüyorum
bildiğin, kokunu falan.. Tanrıdan dileklerim: önce akıl fikir, sonra kokun..
İçini sevdiğim, ruhu yüzünden güzel adam.. hep renk olasın,
rengarenk kalasın.. Ahenkli, dingin,tablo gibi..
Kurduğum tüm cümleler, birinci çoğul şahıs..Ne ben gözümde
büyüteyim, ne sen küçümse.. Basit bir dil bilgisi kuralından ibaretiz..
"Alışmak" istiyorum sana, hepsi bu...
Anneler, sadece yaşayan çocuklarını affeder.. ne tuhaf değil
mi?
Senin benim için ne ifade ettiğin değil, benim sana neler
yazdırabileceğim önemli..
Kapılardan girmek zor, çıkmak ise çok kolaydır;
bilirim..Önünde ciğerci kedisi gibi dolanıp durduğum tek kapı da seninkidir..
Yeterince yorulursak, belki uyuyabiliriz..
Kalbimiz sağlam kalsın.. Yol dediğin nedir?
İçimde tarifsiz bir özlem! Olduğun yerde olmalıyım, biliyorum;
olamıyorum.. Kesif bir çaresizlik kokusu yayılıyor, sessizce izliyorum...
Tüm yolların dönüp dolaşıp sana bağlandığı bu alternatif
fakiri zamanlarda, kendi yolumu çizmem gerektiğini söyleyenler bile var.. Anlatamıyorsun
ki; elde etmeye çalıştığın rakam 1 ise, 2 'yi 7 ile çarpsan ne? Ruhu vizyonsuz,
gözünde perde; tutturmuş matematik diye.. Oysa sınırlı sayıda insan biliyoruz
ki, dünyanın en büyük gizemlerinde üst sıralardayız. Kara delikler, şeytan üçgeni,
sen ve ben.. Bir de “artık zamanı geldi” demiyorlar mı? O zaman, ayaklarınla
birlikte gelecek! Ayakların değmediyse kapı eşiğime, zamanı gelmemiştir; net!
Geçebilesin diye, ördüğüm duvarları yıkacak değilim.. Geçesin
varsa, o duvarı yerle yeksan etmeyi bilmelisin..
Küçükken koşmayı marifet sanırdım, büyüdükçe varmayı.. Şimdi
ise, düşmemek bile yetiyor..
Aklımda kalacağına kalbimde kalsan ya.. Daha sıcak olur hem,
hem de zaten bir odan var orda.. Kendine ait bir oda..
Bugün yoksun diye, rüya görmeyi reddecek değilim..Yarın
ihtiyacın olduğunda uykularına sunmak üzere, anı biriktirmeliyim..
O kadar kıyamam ki sana; dönmedin diye kızmadan önce, cebine
ekmek kırıntısı koyup koymadığımı sorgularım.. (çünkü masalız biz...)
Sevgilim.. Hala bekleyip beklemediğimi sormuşsun.. Bekliyorum
elbet.. Sen beni bunun için bırakmadın mı?
Aynı gökyüzüne bakıp da, aynı hayali kurabilen; üstümüzden
kayan yıldıza bakıp, aynı dileği tutabilen kaç kişi kaldık ki zaten?
Dünya; benim olduğum yerden, senin olduğun yere kadardır! Aksini
"bilmek" istemeyen bir aşığa, ne desen beyhudedir..
Bensiz geçen her dakikanın ne büyük kayıp olduğunu anladığında,
kafanı vuracak duvar arayacaksın.. Üzülme, ben onu da vereceğim sana...
Seninle aynı anda ağlayacak, her an buna hazır birini bulmak
ne kadar zor; biliyor musun?
Şimdi yarım, yarın eksik.. Eksikliklerine "hafiflemişim"
diye bakabilene kadar, kendini yerinde ağır taş sanmaya devam..
Biliyorsun olmayacak.. Ölmeyecek de.. Asılı kalacak,
yarım..İnancını sorgulayacaksın, kimse farketmeyecek. Alışacaksın sonra...
Gün geçtikçe, ardımızda daha çok "yarım" şey
bırakıyor ve yarım yamalak gidiyoruz ölüme.. İçimiz hep eksik..
Daha fazla yazarsan ağlarım biliyorsun, ne zaman bu kadar
çok yazsan hep ağladım..Ve ben ağladığımda, mutlaka kötü bir şey oluyor..
Hey dünya! İçimdeki güzelliklerin birine bile sahip
olamayacak kadar kötüsün! Ama benim sahip olamadığım tek güzellik de sende..
Birinin bize ne ifade ettiğini anlatmak için o kadar
uğraşıyoruz ki; biri için ne ifade ettiğimizi dinleyecek zaman kalmıyor..
Ortak yaşanmışlıklardır yaklaştıran, aynı uykusuzluğu
paylaştıran.. Kanımız bile aynı renk, o günden sonra..
Başlarken hedefimiz "dinlesinler" değildi ki,
neden seviniyoruz kalabalıklara? "Anlasınlar" istemiştik, bir arpa
boyu yol aldık..
Senden beslenip kendimi çoğaltmaya başladığımdan beri, kalabalık
seviyoruz seni... Ne zaman çınlasa kulağın, bizden biri özlüyordur!
Seni sevdikçe içimde büyüyen "o şey" lere ben bile
yetişemiyorum.. Sayende, içim dışımdan büyük artık..
Bu kadar üşüyor olması ellerimin, titriyor olması
parmaklarımın; sanma ki geceler bağlanmıyor diye sabahlara.. Yoksun; hepsi bu..
Kalemimden damlayan kan ile, çok hayat kurtulurdu... Ben
ise, her büyük kelamın ardına üç noktalar koymak için kullandım..
Güneş doğsa ne olacak, bağlanmıyor ki benim gecelerim
sabahlara.. Bu yüzden hep soğuk kalıyor ellerim, avuçlarım hep bembeyaz..
Bekleyeceğim.. Her gün yeni bir umutla, bitmeyecek bir
heyecanla bekleyeceğim.. Çünkü içimde umut dolu bir "belki" var, "inşallah"la
beslenen...
Gerçek bir elvedaya kadar çok iç çekeceğiz, çok gün
geçmeyecek, çok gece sabaha bağlanmayacak, çok ağlayacağız, çok şarkı
yapacağız!
Büyük laflar etmek istiyorum eskisi gibi.. Ayna çıkıyor
karşıma, soruyor tokat gibi.. Ne eskisi gibi ki?
0 yorum:
Yorum Gönder