Herşeyi çift görüyorken, seni tek görüyorum yine! Bu; normalde
çok yarım olmadan mı kaynaklanıyor hayatımda?
İçimin odalarında hep ayak sesleri, susmak bilmeyen
yankılar.. Ayna odasına girmişim gibi, üstüste yansımalar.. Nasıl sevdiysem
artık..
Sesi eşsiz diyorlar, sözleri emsalsiz diyorlar!
Çıldıracağım, kanatların olduğunu gören bir ben mi varım!!
Bir ömür "taburede oturur gibi eğreti kalmamın"
sebebini söyledin işte! “Yarım” mışım meğer, nasıl da farketmeden!
Sana gelene kadar neler yaşamışım, umurumda mı? Gelmişim
işte! Tek yapman gereken biraz sevmek... Yapabilir misin?
Hayatımıza giren herkesi böyle güzel bir “hoşgeldin” ile
karşılasaydık, anahtarla açmak zorunda kalmazdık kapıları..
Nasıl kestiyse parmaklarımı kırık kanatların, geçmedi
hissizlik.. Dokunamıyorum! Bu muydu istediğin? En son sana dokunmuş olarak ölmem??
Akıttığım her damla kan için, bir çuval alkış alıyorum.. Bu
kadar kan kaybedince mi Melek oluyor insan? Bunca alkışlanınca mı?
Şimdi durup dururken "artık ölmeliyiz" desen,
neden demem.. Susar ve itaat ederim.. Belki zordur anlaması sessizliğimden
ama....
Yanımda olmadığın her dakika, tek bir eşyanın yerini
değiştirmemeyi marifet sayıyorum! Yokluğunu protesto ediyorum! Duyuyor musun?
Yüreğimdeki Melek, her gece başucumda benim.. Sadece uyuması
gerekiyor bunun için.. Uyanıkken açılmaz kanatları çünkü, uçamaz.. O, rüya
gördüğünü sanıyor; renkli ve mutlu rüyalar.. Renk de mutluluk da benim
hayatındaki, bilmiyor..
Sen doğana kadar dünya 2 büyük savaş ,2 atom bombası,
sayısız soykırım görmüş! Sen dünyaya geldiğinden beri, dünya daha güzel bi yer!
Bazı gidişler vardır.. Arkasından ne kadar yazarsan yaz, ne
kadar söylersen söyle; yeteri kadar yazılmamış, söylenmemiş hissedersin..
Çünkü o "bazı gidişlerin" giden değil de kalan
kısmındaysan, ardında bıraktığı boşluğu kelimelerle doldurmaktan başka çare
yoktur...
Gerçi kelimeler yetmez.. O kadar küçük bir adamın, arkasında
nasıl olup da bu kadar büyük bir boşluk bırakabildiğine inanamazsın..
Ben öğrendim çoktan; gözlerinin diyebileceklerini, dudaklarının
söyleyebileceklerini.. İş ki; sen benim gözlerimi okuyabilecek misin?
Her "çok sevilen", batan güneşteki gölgesi kadar
bir boşluk bırakır ardında.. Bundan sonrakiler için..
Ay bile; ışığından vazgeçip dünyaya bi şans veriyor, güneşi
görsün diye... Sen tek bir şans bile vermiyorsun, bunca zamandır etrafında
dönen bu kadına..
Bir geride bırakılmak var, bir de gitmesi istenen olmak! Kal
duymayı beklerken, git duymak! Şimdi söyle, nereden kanayacaktık?
Şimdi bir kelam edeceğim, sen alıp şarkı yapacaksın.. Sonra
unutalacak.. Bir sen kalacaksın hatırlayan, bir ben! Sonra sen de unutacaksın!
Bir ben kalacağım.. Kimseleri inandıramayacağım.. Öksüz
kalacağım.. Olsun diyeceğim, Melek diyeceğim.. Nafile diyeceğim,
duymayacaksın.. Uyuyacağım........
Sanki parmağım kesilmiş, adını yazmaya yetmemiş akan kan;
dahasını yazabilmek için biraz daha kan akıtmış gibiyim.. Hafif başım dönmekte!
"Yalancı Çoban"ı bilir misin? Şimdi sana
"ölüyorum, gel" desem nasıl gelmezsin ya.. Hah işte aynen öyle..
Çağırma, gelmiyorlar..
Aslında çok güzel, çok naif şeyler söylemek istiyorum sana..
Ama içim öyle karanlık ki, ne çıkacak göremiyorum...
Sen sevmiyorsun diye "yaz"dan vazgeçiyorum ben, karpuzdan
vazgeçiyorum.. Tam da o anda, anlamsız bir reddedilişe boyun eğiyorum.. Eksiliyorum..
Bugün bana veda ederken sen, artık olmayacağını düşünmüyorum
ben! Her gün yeniden ölmeye alışkınım da, sen ne yaparsın benden sonra?
Birlikte güldüğümüz, bize özel bişey duyduğunda demiyorum ki
be adam! “Kan gördüğünde” diyorum, “Kan” diyorum! Bari bunu "biz"e özel
kıl!
Bir düşün! Ben bu kadar yazmasaydım, bu kadar var
olmasaydım; az önce aldığın nefes o kadar tat verecek miydi sana? Bana söyleme
cevabını, kendine ver hesabını..
Gelmelerin hikayesi destansı ama hiç gelmeyişlerin hikayesi
öksüz değil mi Melek? Onu da ben yazayım!
"Ölüyorum" diyorum,"bir dakika!"
diyosun.. Aynı anda ölmeyi beceremediğimiz için, aynı anda yaşayamıyoruz
diyorum.. Meşgulsün, duymuyosun..
İçimde bir boşluk.. Sanki yüreğim çok uzakta! Denizsiz bir
memlekette.. Pamuklar arasında.. Sanki sıcakta.. Sanki bende değil artık..
Ne çok yazabiliyoruz, kelimelerimize sağlık.. Ne az
unutabiliyoruz ama..
Her yolcuyu kabul etme hancı! "Kalmaya geldim"
diyeni sev.. Geçiyorken uğramışları değil!
İçime işliyor be!
Kendime ağlıyorsam namerdim! Daha fazla yazma ne olur! Öleceğim acından!
Öldürür mü acın beni? Lütfen deneme!
En zoru da, bağıra bağıra çağırdıklarının geri gelmemesi
değil mi? Sonra ardından yenik şarkılar yapmak.. di'li geçmiş zamandan..
"Yeterince çıkmamış sesim" diye kendine
yüklenmek.. "Belki biraz daha zorlasaydım gırtlağımı.." diyerek..
Şimdiki zamandan..
"zamanını sevdiğim" diyip bi de konuyu yine ona
bağlamak.. Aşkımı seveyim!
Sensizlikle lanetlenmişim.. Bu yüzden elim kolum yarım... Bi
uzanabilsem; bak nasil tam, bak nasil tasiyorum...
Ben erkek sevmeyi beceremiyorum.. Layığıyla sevebildiğim ilk
erkek Babam, son erkek ise Melektir! Hayatımın jeneriğinde "Mutlu
Son" yazacak!
0 yorum:
Yorum Gönder