Aldığım nefes, kurduğum hayal, attığım adım.. Ölüyorum
diyeceğim, o bile yarım...
Kelimeler beklediğinde çürüyor, masallar yarımken hiç de
güzel görünmüyor aynada.. Sen "üç nokta" ol hayatta.. Sonun gelmesin!
"Canım" dediğin kişi gittiğinde anlarsın.. Kimseye
dokunamadığında, ellerin; kimseye bakamadığında, gözlerin; kimseyi sevemediğinde,
kalbin olduğunu.. Canın değil belki ama, en büyük parçası olduğunu.. Çünkü
hayatta kalırsın.. Anlamaya yetecek kadar uzun bir hayat..
Her şey sona erdiğinde; hayatımın jeneriğinden akan tek
isim, tek yüz olur musun Melek?
İyelik eki ile dolu cümleler yazıyorum.. Kalbin, ana diline
hakim değil.. Görmüyorsun.. Bir çift
güzel kafiyeden ibaret kalıyorlar!
Ne tamdı, ne yarım; artık görmüyorum.. Baştan başlıyorum..
Herşey tastamam.. Benimle baştan başlar mısın?
Veda etmeye kalkıyorsun, veda etmeler bitmiyor.. Derken, ölmekten
vazgeçiyorsun.. Yalnızlık uğruna vazgeçtiğin hayata, kalabalık yüzünden
dönüyorsun!
Altını çizmek istediğimiz tüm cümleleri, davullarla
vuralım.. Göremeyenler duysun diye.. Sanki istiyorlar da, yetmiyorlar gibi..
Ben imkanların ve fizik kanunlarının altını üstüne getirdim
de, sen o güzel ayaklarını şuraya getiremedin!
Tek bedeni olan çifte ruhlar taşımaktayız.. Azınlığız, göze
batmıyoruz...
Tüm geride bırakılışları ve beklemeleri deniz kenarında
yaşamış birinin, denizsiz memlekette yaşamayı seçmesi.. Daha doğal olamazdı..
Dünyanın binlerce farklı yerinde, binlerce küçük mucize
yaratılıyor.. Mesela ben seni düşünüyorum.. Mesela sana yazıyorum.. Mesela..
Aşk, terbiyesizlik cüretini kalbimizden almaktadır..
Şimdi kalbime bir olta salacağım, ya nasip diyerek.. En
büyük balık sensin, yine seni tutucağım...
Ak derim, kara dersin.. Uğruna kan dökersin.. Hep kendi kanın,
yandaşsız şovalyem..
Aklındaki her sorunun, içindeki her çıkmazın cevabı var
bende; hem de kafiyeli.. Bir gün duymak istersin diye, usul usul biriktiriyorum..
Sayfalarca yazdıran aşkı; unutsan bi dert, unutmasan ayrı! Unutcaksın
da ne olacak? Ne yazcaksın? Yazmasan ne olcak halin?
Herkes gider, her hikaye biter, her yıldız kayar.. Biz de
arkalarından şarkılar yaparız.. Biz işte, aşıklar..
Oysa yapılması gereken; gidecek olanlar ile, kalmaya niyeti
olanları ayırdedebilmek! Gitmek isteyeni tutmak yerine, kalmak isteyene yer
vermek..
Hiçbirşey, olması gerektiği gibi değil.. Çünkü hiçkimse,
olması gereken yerde değil..
Her gece; yıldızları kırpar, tozlarını başucundan uykularına
savururum.. Tüm o parlayanları senin sanırsın.. Aşk benimdir, sihir sanırsın..
Sana ait herşeyi, hazinem olarak sakladığımdan herkesten..
En derinime sakladım ellerini de.. Gözleri değsin istemedim..
Keyfin yerinde ve herşey çok güzelken, ansızın boğazına düğümlenen
o yumruyu anlayamıyorsun değil mi? Kurduğumuz bağın karşılıklı olduğunu kabul
et artık!
Aşkın doğası katil, defalarca da sorsan nedenini; alacağın
tek cevap sessizlik olacak.. Hangi cellat açıklayabilmiş, ellerindeki kanı?
İstediğin gibi yaşayamıyorsan, istediğin gibi de ölemiyorsan
bir taraftan.. Araf'tasın işte, hoşgeldin aramıza.. Çok fazla sorgulama!
"Az kalsın ölüyorduk" bazılarımız için bir bir
kurtuluş, bazılarımız için ise bir hayal kırıklığı cümlesidir..
O kadar yanlış şey var ki, hangisini düzelteyim? “Dahi”
anlamındaki -de' yi ayrı yazmıyor, yanlış şehirlerde yaşıyor, yanlış insanları
seviyorlar..
Ne uyuyabiliyor, ne yazabiliyorsun.. Saçma sapan bir
"hiç" liğin ortasında, saçma sapan kalakalıyorsun.. İşte bunlar hep
benden..
Bu gece ölmemiz gerektiğini biliyor, fakat yöntemi
yakıştıramıyorduk kendimize.. Destansı olmalıydı falan.. Kendimize kıyamıyorduk!
2 yorum:
Eğer bir kitapta okuyor olsaydım bu yazıyı, şu ikisinin altını çizerdim:
"Yalnızlık uğruna vazgeçtiğin hayata, kalabalık yüzünden dönüyorsun!"
"O kadar yanlış şey var ki, hangisini düzelteyim? “Dahi” anlamındaki -de' yi ayrı yazmıyor, yanlış şehirlerde yaşıyor, yanlış insanları seviyorlar.."
Kitaplarda beğendikleri cümlelerin altını çizen insanların, benim gibi insanların; beni okuduğunu bilmekten daha güzel bir hediye olamazdı.. teşekkürler elo!!..
Yorum Gönder