Bu yazdan kalma havalar devam ettiği sürece; insanın içinden ne çalışmak ne de ders anlatmak geliyor...
Bahçede oturup güneşlenmek varken; sınıfa girip, ders anlatmaktan daha kötü ne olabilir?
Tamam, eskiden -2. katta bir ofiste, güneş görmeden çalışıyordum ama.. En azından güneş görmüyordum.. Yaz da olsa, kış da olsa hep aynıydı.. Oysa şimdi, güneş odamın içinde ve beni bahçeye çağırıyor...
Aslında bu ruh halinin öğrencide olması gerekmez mi? Bana ne oluyor kuzum :))
O değil de; şimdi bahçedeki palmiye ağaçlarının arasına bir hamak kursam.. Kantinden de buz gibi bir limonata söylesem.. Hafif rüzgar hamağımı sallarken, elimde limonatam ile uyuklasam; hoş olmaz mıydı? Bence olurdu...
Ya da bahçedeki büyük ağacın gölgesine konuşlanmış süs havuzunun etrafındaki banklara kurulsam... Gölgeden de faydalanarak, Hakan Günday'ımı okusam.. Kantinden çay gelse... Ayaklarımı uzatsam, sessizlik olsa...
Deniz kenarında da olabilirim aslında.. Bu havada eminim plajlar dolup taşıyordur... Sakin bir plajda, gölgedeki şezlongumda yatarken; bir yandan dalga seslerini dinleyip, bir yandan kitabımı okusam...
Hayata biraz tembellik lazım ama...
Değil mi :D
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
evet "biraz" tembellik lazım, ama biraz :))
bir de öğrenci psikolojisine göre bazı farklılıklar var, örneğin hamakta kitap okumak, hiçbir öğrencinin böyle bi hayali olmaz :)
neden canım, çok insani bir istek bence :))
hamak candır :D
Yorum Gönder