30.06.2014

Olur Olmaz...


Senden bana sevgili olmaz..
Rakı masama sohbet olur, derdime derman olur, mehtaba bakmaya yandaş olur..
Senden bana arkadaş da olmaz..
Derdini dinleyemem, gözyaşını silemem, geçmişine direnemem..
Senden bana, olsa olsa "tanış" olur...
Yolda görür, selamını alır; gecelerime uykusuzluk yaparım...
Kelamıma kafiye, yarama tuz, derdime deva yaparım...

Senden her ne olacaksa; sen zahmet etme, ben kendi kendime yaparım...
- Merhaba; arkadaş olmak istiyorum seninle..
- Teşekkür ederim ama ilgilenmiyorum...
- Neden ki?
- Yeterince arkadaşım var benim...
- Ben peki? Benim yok belki?
- Ne yapabilirim, bana ne hem?
- Öyle diyorsun ama tanısam belki severim seni..
- ?????
- Tanıdıkça sevecek birine ihtiyacım var.. Şimdiye kadar hep hazırlıksız yakalandım aşka.. Sonu da bir boka benzemedi işte.. Bu sefer diyorum; önden tanıyayım, belki tanıdıkça severim..
- O ne biçim teklif yahu?
- Açık, apaçık teklif işte.. Dürüst teklif... Sevmesem de olur hem... Tanış kalırız o zaman da.. Ne kaybederiz?
- Deli misin sen be?
- Belki de.. 

Ben, her zaman pozitif ayrıncılık taraftarı olmuşumdur...
Her daim, kadınların erkeklerden daha başarılı olması konusunda söylemlerde bulunmuş, bunun zaten "üreten" sıfatından kaynaklanan bir -doğal varoluş- olduğunun altını çizmiş ve bu konuda üzerime düşeni de yapmış biriyim...
Özel sektörde çalışırken, en fazla kadın stajerlerime özen göstermiş, üniversitede hoca olduktan sonra da en çok kız öğrencilerime ayrıcalık tanımışımdır...
Bunun altını, gururla çizmekteyim..
Ancak!

Ben adalete de inanmaktayım...
Benim başarı kriterim, "iyi olan kazansın" dır...

Kadının doğurganlık vasfı, yaradılışından gelen fiziki güç eksikliği vs gibi şartlar; kadınlara ayrıcalık tanınmasına sebep olamaz bence...
Ben bunca yıllık iş hayatımda hiç bir zaman; "o kutu çok ağır, taşıyamam" ya da " o iş çok geç bitecek, benim eve erken dönmem gerek" gibi gerekçelerle, işimden kaytarmışlığım olmamıştır.
Erkek çalışma arkadaşlarım hangi şartlarda çalışıyorsa, ben de o şartlarda çalıştım..
Zira; aksini de hakaret kabul ettim...
"Ama o kadın, geç saate kalamaz" gibi bir gerekçeyle, iş bitmemişken eve erken gönderilmeyi kabul etmedim...
"Regl dönemimdeyim ve karnım çok ağrıyor" gibi bahanelerle de işten kaytarmak gibi taleplerim olmadı...
Buna rağmen; onca erkek rakibimin arasından sıyrılıp müdür oldum..
Onca erkek rakibimin arasından sıyrılıp müdür yardımcısı oldum...

Nice erkek rakibim yan gelip yatarken, canımı dişime takıp çalıştım...

Çocuğum yok..
Olsun isterdim elbet...
Ancak olsaydı bile, ben doğum iznine ayrıldığımda işimi yapacak başka birini bulduklarında iş yerime kızamazdım...
İş devam etmeli show must go on...

O yüzden diyorum ki...
Her ne kadar; genel olarak, kadınların erkeklerden daha üstün bir ırk olduğuna inansam da (multi tasker özelliğinden kaynaklı olarak) kadınlara tercihlerinden dolayı ayrıcalık tanınamayacağı kanaatindeyim...
Çalışma şartları bunlarsa ve bu şartları eksiksiz yerine getiren birileri varsa; eksik şekilde yerine getirdiğin işten, sadece kadın olduğun için çıkarılmamayı umamazsın!

İyi olan kazanır!!!


Not: Bu yazı, aşağıda yer alan linkteki feminist yazıya antitez olarak yazılmıştır... Ha zayıftır, eksiktir; beni bağlamaz.. Zira içimdekilerin tamamını ifade edemeyecek kadar sarhoşken yazıyorum.. Belki kafam ayıkken, daha iyi ifade edebilirim.. Siz de bi zahmet o zaman yürüyün üstüme ;)

http://www.bianet.org/biamag/kadin/156429-percinci-rosie?bia_source=facebook&utm_source=dlvr.it&utm_medium=facebook


10.06.2014

FiKiR...

Seni de alıp gideyim diyorum buralardan...
Gözlerinin göremeyeceği, seslerinin ulaşamayacağı bir yere...
Belki o zaman anlar dünyanın geri kalanı;
İçine bir başıma hapsolduğum zavallı "sensiz azınlığın" ne hissettiğini yıllardır...
Bu iş iyi hoş da...
Her sene, o çok alıştığım çocukları göndermek giderek daha zor gelmeye başladı...
O kadar yatırım yapıyorum onlara, ablalık yapıyorum; yeri geliyor annelik...
Koruyor, öğretiyor, kızıyorum...
Resmen gözümün önünde çocukluktan gençliğe terfi ediyorlar...
Konuşmayı, düzgün davranmayı, hitap etmeyi, öğrettiğim mesleği kusursuz icra etmeyi öğreniyorlar...

Sonra bir bakıyorum, artık gidiyorlar...
O kadar zor geliyor ki...

Onlar her gittiğinde, benim de içimden bir parça gidiyor gibi...
Bir kısmım eksiliyor sanki...

Her birini okul numarasına kadar bildiğim...
Ailesini öğrendiğim....
Çektikleri aşk acısından aile sorununa kadar bildiğim...
Odama gelip ağlayan, kızan, kavga eden o çocuklar...

Bak işte yine gidiyorlar...

Giden değil, kalan olmak çok zor be...

2.06.2014

ÖlümsüZ

Kalbim, ruhum, aklım senin....
Sana ait varlığımdan, aklımdan, ruhumdan çıkanlarla nesiller yetiştiriyorum...
Adını bir kez bile anmasam da, her yeni kişiye senden bir parça bırakıyorum...

Ben seni; işte böyle böyle ölümsüz yapıyorum...
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!