31.08.2013

KaPı

Herkesin hayatı, kendine kırk kapılı...
Her kapının da belli gerekçeleri var...
Birilerini o kapılardan almak için, bir takım sıfatlara ihtiyaç duyuyorsunuz..
Tanıdıklar, arkadaşlar, dostlar, aile, sevgili, eş...
Bu liste uzar gider...

Ben kapısını kolay açanlardanım...
Hele ki ilk kapısını...
İnsanları hayatıma alırken, bin dereden su getirmek benim tarzım değil..
Ancak ilerleyen kapılarda, arıza çıkartıyorum...
O da normal yahu..

Ama işte; benim kapılarımı açtığım insanlar, bana aynı şekilde kapılarını açmazlarsa...
O kapıların dışında kalırsam, yaşadığım üzüntü muazzam oluyor...

Demem o ki...
Zaten kırk tane kapım var, açmaya gönüllü olduğum...
Sınavlara tabi tuttuğum lakin sorularını kolay sorduğum...
Gelin siz de beni dışarlak yapmayın..
Dışarda kalınca ben üzülüyorum...

Bişi değil, güçlü kuvvetli kadınım...
Kapı çarpmaya niyetlenirsem, rüzgarından yıkılır yer gök...
Beni, yüzünüze kapı çarpmak zorunda bırakmayın!

Bugün çok önemli bir gün!
Bugün çok önemli bir hediye daha aldım!
Bu ikinci oldu...
Devamı da gelecek, hem de artarak..
İnsan, bir şeyi boşuna üç defa dilemez; değil mi?

Henüz iki kere dilemişken üstelik!
Bir de üçüncüyü dilesem, kimbilir neler olacak?
İnsanın mutluluktan başı döner ya hani...
O baş dönmesi beni alsın; uçura uçura eteklerimi, taşısın olmak istediğim yere...




26.08.2013

ÖZeL

insanları mutlu edecek şeyler ne çok...
ya da insanlar ne kadar küçük şeylerden mutlu olabiliyor diyelim..
hayran olduğunuz bir yazarla tanışmak, hakkınızda iyi şeyler söylendiğini duymak, yaptığınız bir şeyin hiç tanımadığınız insanlar tarafından beğenilmesi...
bunlar hep küçük küçük mutlu ediyor insanı...

ben de işte, bu günlerde; bu tip küçük mutluluklar biriktiriyorum..
tabii ki; gündüz mutlu, gece derbeder halim geçmiş değil.. 
geçmesin de zaten...
böyle Dr. Jekyll & Mr. Hyde takılmak hoşuma gidiyor..
varsın geceler de derbeder olsun..
varsın ben de bir bedende iki ruh gezdireyim..
bu beni yapsa yapsa "özel" yapar..
ki buna karşı çıkacak değilim ;)
24.08.2013

RiCa...

size kızdım diye, bana kızgın mısınız bayım?
yapmayınız..
sevdim diye sevdiniz, aradım diye aradınız zaten...
bir de kızdım diye kızmayınız...
özgün olunuz...
23.08.2013

HaYaT

çok inişli çıkışlı..
bir gün herşey yolunda oluyor, için içine sığmıyıor, herkesle paylaşmak istiyorsun
aynı günün akşamına öyle bir şey oluyor ki, canından can çıkıyor sanıyorsun..
sonra ertesi gün, yeniden düzeliyor herşey..

şunu bilir şunu söylerim ki, kalp insana en çok "hissettiren" organ
acıyı da o çektiriyor, yanıp kavruluyor
sevinci de o yaşatıyor; pır pır, yerinde duramıyor...

pır pırlarımınızın yanıklarımızdan fazla olmasına ise, "mutluluk" adını veriyoruz...
yanıklar olmayacak mı, elbet olacak
bari pırpırlardan az olsun...

mutluluk diliyorum herkese...
yanan canınızı bi kenara bırakıp, canınızı yakan o şeylerden koruyun kalbinizi...

çünkü ölmek denen şey bi anlık
yanıp duran kalp, bir an bıksa yanmaktan...
yeter bu kadar yandığım, bırakıyorum dese...

sahip çıkın kalbinize...
ve kalbinizi pırpırlatan herkese ;)

20.08.2013

BaaaaK!

hayırdır inşallah?
sen beni al bi özgüven!
ben bi barış aynalarla...

hoş gerçi her zaman narsist bi insandım ama, bu defa bi başka :)

bu sabah nedense, pek bi keyifliydim a dostlar..
sanki böle her bişeyim tammış gibi hissettim...
sabah arabaya binince, müziği açınca, şarkıya eşlik ede ede okula gelince..
nasıl iyi hissettim kendimi...

bunca yıldır kendime şuncacık iyiliği çok gören kendimi de bu vesile ile kınıyorum...

sarışın olmayı seviyorum!
tırnaklarımın her daim uzun olmasını seviyorum
balık etli (tamam, tombul) olmayı seviyorum
dağınık evimi ve iki köpeğimi seviyorum
yıllarca borç ödeyecek olsam da, araba alabilmiş olmayı seviyorum
düzenli olarak güzellik salonuna gitmeyi alışkanlık haline getirmiş olmayı seviyorum
kendimle barışmış olmaya bayılıyorum!

bu yıl için daha nice çok güzel planlarım var...
ilk adımlarını atmaya başladım bile...
dergi abonelikleri, yepyeni kitaplar, işime yatırım olarak ders kitapları, konser planları, hatta yürüyüş ayakkabısı :))
2013 benim senem olabilir zannımca :D


19.08.2013

PRoCe

Süpersonik bir procem var!
Zeki Demirkubuz'un senaryosunu yazıp yönettiği ve aşağıdaki kadro ile çekilecek bir film yapılsın istiyorum!
Türk sinema tarihinde, milat olur bence :))

Bu filmi çekecek maddi gücü olan arkadaşlar, bana ulaşsın; çok sevinicem :)

ERKEK OYUNCULAR                                                                 KADIN OYUNCULAR
erkan can                                                                               vildan atasever
ufuk bayraktar                                                                        derya alabora
uğur polat                                                                               dolunay soysert
nejat işler                                                                                nurgül yeşilçay
fikret kuşkan                                                                           özgü namal
fırat tanış                                                                                 begüm birgören
ruhi sarı                                                                                  başak köklükaya
olgun şimşek                                                                          serenay sarıkaya
sarp akkaya                                                                           melisa sözen
ismail hacıoğlu                                                                        bennu yıldırımlar
berkun oya                                                                             sumru yavrucuk
mert fırat                                                                                asuman dabak






18.08.2013

KüFüR İçeRiR!

boşa yaşıyoruz ya, valla bak..
benim elde etmek için çabaladığım şeylere, bi takım insanlar havadan sahip oluyorsa, sikeyim ben böyle dünyanın adaletini!
17.08.2013

BaĞıŞLaYıN BeNi

attığı adımdan, ettiği kelamdan ötürü özür dileyen insanlar var..
özür dilemek zorunda kalan..
her yaptığı hatalı olan, her ettiği yanlış..
sadece var olarak bile, zarar veren insanlar...

birini sevse, zarar veren..
birinden gitse, enkaz eyleyen...

yalnız olması, mümkün olduğu kadar az insan içine karışması gereken
ve bunun da bilincinde olan..

kendinden memnun olmamakla başlayan bir macera bu..
böyle başlıyor...
kendini sevmeme nedenini araştırmakla devam ediyor..
sebep bulamamakla sürüyor...
sebepsizce kendini sevmeye başlamakla bir sonraki evreye taşınıyor..

kendini sevebilmek için, çok bedel ödüyor insanlar...
ortaya sevilebilecek bir şey çıkarabilmek için...
en karanlık sırlarını bildiğiniz birini, nasıl sevebilirsiniz?
ya görmezden gelmeyi, ya affetmeyi biliyor olmanız gerekir..

ne görmezden gelebiliyor, ne affedebiliyorlar; böyle insanlar...
kendilerini sevemedikleri için de, birilerinin onları sevebileceğine inanamıyorlar...
"sevilebilecek biri olsaydım, ilk önce ben severdim kendimi" diyorlar..
karşılarındakinin hislerinden şüphe duyuyor ve en sonunda da reddetmeyi seçiyorlar...
es kaza, inandırdıysa karşıdaki, gerçekten sevdiğine; bu defa da ona sevilmeye layık olmadıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar...
ellerinde eteklerinde ne varsa döküyorlar ortaya..
"bak, aslında ben senin sandığın gibi biri değilim.. yol yakınken vazgeç beni sevmekten" demenin bir başka yolu bu aslında..
kendini sevmeyen insan dilinde..

ve sonunda halka tamamlanıyor.. kendilerini sevmeyi başarmış yegane kişiyi de, allem edip kallem edip, uzaklaştırıyorlar kendilerinden..
sonrasında yine; kendine acıma, kendinden nefret etme ve yaşadığı için bile af dileme seansları başlıyor...

bu kısırdöngüye bir defa düşerseniz, artık kurtuluşu olmuyor...
tek yapılması gereken, ufacık da olsa bir çatlak oluşmasına izin vermek..
içeriyi gerçekten görmek isteyenler, o çatlağı zaten bulacaktır...

etrafınızdaki herkese, ne kadar da sevilmeye layık olmayan biri olduğunuz anlatmaya çalışacağınıza; bari sadece susun.. bırakın, onlar keşfetsin.. çabalamaya değer misiniz, değmez misiniz?

Bir kere bu denli yıkıcı bir hata yaptıysanız bayım, bir daha tekrarlamamak için çabalarsınız.
Birini yaralamak sizi bu kadar üzüyorsa; en azından kendiniz için, artık başkasını yaralamazsınız..
Aynı hatayı tekrar tekrar yapanlardansanız şayet, kendinizi bir cam fanusa hapsetmek yerine, biraz kenara çekip bi dörtlü yakar ve hayata kenarından dahil olmak için yeniden güç toplarsınız..
Hayatın size verdiği ikinci şansların sonu yok.. İş ki, okumayı bilin..

Siz okumayı öğrendiniz mi bayım?
günler, delicesine yavaş geçiyor!
neler neler yapıyorum, en son sıkılıyorum; bir bakıyorum 1 saat geçmemiş bile...

oysa hayat öyle mi?
göz açıp kapama arasında 3 yıl geçmiş oluyor..

eski şeylere merakımız da bundan herhalde.
daha o şeyler eskiyemeden, yenileri çıktığından rafa kalkmış oluyorlar..
oysa daha eskimemişlerdi ki!

2000'li yıllardan kaç türk sineması izlediniz mesela?
kaç yerli filmin hakkını verdiniz, kaç yönetmeni kıyaslayabilecek kadar tanımaya fırsat buldunuz?
ya da genç kuşak yazar olarak adlandırılan 25-45 yaşları arasındaki yazarlardan kaçının birden fazla kitabını okuyup üslubunu benimseme şansınız oldu?

daha 2000'li yılların hakkını verememişken biz; 2010'lu yılları geçeli bile 3 sene oldu!
ne zaman oldu, ne ara oldu?

bakın 90'lara, 80'lere falan hiç inmiyorum..
2000'ler, oldukça yakın bir geçmiş sayılabilir aslında..
ama yok hakkı verilemeden; nice nice filmler izlenemeden, nice kitaplar okunamadan, nice şarkılar dinlenemeden; eskiyiverdiler!

işte ben buna baş kaldırıyorum!
2000'li yılların hakkını vermeden, arkamda bırakmak istemiyorum.
bugün "usta yönetmen" olarak kabul edilen adamların, çıraklık filmlerini izlemeden, onları anlamak mümkün mü? adam bugün çektiği filmde, ilk filmine gönderme yapıyor inceden, kimsecikler farketmiyor.. niye? çünkü bilmiyorlar...
sanıyorlar ki o adam, anasının karnından böylesine yetenekli doğmuş.

ve evet, orhan pamuk ilk yazdığı roman ile almadı o nobel'i!

hakkını verin, keyif aldığınız şeylerin..
o geçmek bilmeyen günler var ya, 2000'li yıllardan bir kaç çırak filmi izlerseniz nasıl da hızlı geçer inanamazsınız!
14.08.2013

EviM!

Uzun bir aradan sonra (35 gün kadar) evime kavuştum!
evimi, şehrimi, düzenimi çok özlemişim..
ama en çok kızlarımı.. köpeklerimi canım :)
inanır mısınız, arada gittiğim restoranı bile özlemişim..

bu kadar uzun aralardan sonra, bilirsiniz; yerleşmek de büyük külfet..
yarın işe gideceğim, eve döndüğümde halim de kalmayacak..
bakalım, belki hafta sonunda düzenimi tekrar oturtmuş olurum...

okunacak pek çok şey, izlenecek pek çok dizi fln birikmiş...
zaman geçirmekle ilgili pek sorunum olmayacak çok şükür :)

gecenin bu vaktinde yazılan kavuşma yazısından şimdilik bu kadar...
artık bilahare görüşmek üzere :))

Not: tatil önemli :D
6.08.2013

İSTaNBuL BiTTi...

İstanbul tatilim burada sona eriyor..
yarın öğlen, ayvalığa gitmek üzere yola çıkıyoruz.

sevgili istanbul, çok özlediğim insanlarla zaman geçirme lüksü verdin bana..
çok özlediğim sokaklarda dolaşma hakkı tanıdın..
bir de, melek sesini bir kez daha dinlememe vesile oldun..
teşekkürler...

artık anneme ve sonrasında evime dönme zamanıdır..

bir ara tekrar görüşmek üzere :)
2.08.2013

EsKi DoST İyiDiR!

10 yıldır tanıdığın, hem de ne biçim tanıdığın, biriyle yıllar sonra oturup, bişiler içmek iyidir..
o içtiğin bişilerin kıymeti var ya, ödenemez...

hayat, bazı insanları; ne kadar çabalarsa çabalasın, birbirinden koparamaz...
zamanında; daha çocukken hatta, birine sarhoşluğunu emanet ettiysen ve o kişi senin sarhoş ve çekilmez halini bile ne güzel taşıdıysa, o kişi senin için ayrı bi yerde durur..

sen; benim bir şarkı ile masaların altına saklanacak kadar yıkılmış halimi sevmişsin; o halimi bile tolere etmişsin, benimle o masanın altına sığışmışsın.. Sen! benim; dünya yansa, "yangında ilk kurtarılacak" ımsın :)

iyi ki varsın!!
arkadaşım, sırdaşım, dostum...
sen! benim canım!



 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!