27.07.2014

Ufuk Bayraktar :)

Dün Cihangir Kahve'de Ufuk Bayraktar ile karşılaştım.
Yanımda, onu tanıyan biri vardı, tanıştırdı bizi..
Gülümsedi, elini uzattı, merhaba dedi...
Ben ne yaptım?
Mala bağladım :)
O kadar heyecanlandım ki, "merhaba, ben sizin çok hayranınızım.. Şu an kalbim yerinden çıkabilir" dedim :)
Sanırsın 17 yaşında ergenim :D
Bu tepkime kendisi de şaşırmış olmalı ki, "Vallaha mı? Çok teşekkür ederim" dedi :)

O kadar sakin, o kadar doğal, o kadar güzeldi ki...
Masasında oturan arkadaşı ile sohbet etti.. Arada kahvenin iç tarafına geçti, bişiler içti ve sonra arkadaşı ile birlikte kalkıp gitti...
Arada bakıştık, bir defa gülümsedik birbirimize...
O kadar etkilendim ki ondan..
Zaten inanılmaz beğendiğim bir oyuncu..
Bir de bu doğallığına, bir kez daha hayran oldum...

Bu da böyle bir anımdı, burda dursun...

Siz de bu arada Ufuk Bayraktar'ı sevin...
"Kader" filmini izleyip hayran olun O'na...
Ne hissettiğimi anlamaya çalışın...

Pek çok kişi için, ne bileyim, Robert De Niro ile tanışmak ne ise benim için de onunla tanışmak o idi...
Siz ne kadar mallaşırdınız, onu düşünün ve kınamayın beni...
Tamam mı :D

"Bitmesini istemediği bir an olur da, o anda kalıp bir nefes fazla alabilmeyi isterse; benim nefesimi alabilir" dedim dün gece birine, biri için...
Ciddiydim...
Sadece onun yüzü gülsün, bir an bile olsa mutlu olsun diye; nefesimi verebilirim ona.. Bir an bile duraklamam, acaba demem...
Bir kişi var sadece böyle hissettiğim...
Bir insanın bir insanı bu kadar sevmesi mümkün değil gibi geliyor..
Ama mümkün...
Ben seviyorum, ordan biliyorum...

Aşk değil hissettiğim...
Sadece sevgi...
Saf, tertemiz, kusursuz bir sevgi..
Keşke anlayabilse..
Keşke biri de çıkıp, bunu ona anlatabilse...
Neyse....

Yarın itibari ile tatilim başlıyor, ey ahali :)
Tüm sene, tabiri caiz ise eşşekler gibi çalıştım.. Müdür yardımcılığı bir yandan, haftada 32+28 sat derse girmek bir yandan, son derece klas şekilde organize edilen davetler bir yandan derken; benim de posam çıktı.. Okul bitince dertler bitmedi, her gün okula gidilmeye devam edildi. Daha ayağım deniz suyuna değmiş değil.. Varın siz hesap edin..
Ama artık, herkeslerden çok hakettiğim tatilim başlıyor..
30 Ağustosa kadar burada olmayacağım..
Burası bensiz yapabilir sanıyorum...
İstanbul, Ayvalık ve (İnYa'nın gazı ile) Ankara.. Bekleyin beni anacım :D

Param yok gerçi ama, para çok da lazım değil sanki.. Zaten çok büyük planlarım da yok.. Ankara'ya gitmek biraz para isteyecek.. Onun dışında, no problem.. Paraları yoksa tez yazsınlar zaten...

Umarım bol bol dinlenir, kafamı dağıtır, güneşlenir, kardeşceğizimle hasret giderir, annemin kucağına doyar da öyle dönerim...

Ha bir de zayıflarım inşallah biraz yahu :D

Şimdilik benden haberler bu kadar...
Valizim hazır sayılır, ev de de toparlandı..
Yarın sabahtan yapılacak hızlı bir temizlik ile ev, uzun bir tatile girebilir..

Her birinize iyi tatiller diliyorum...
Gittiğim yerlerden ulaşmaya çalışırım size...

Byeee :D


22.07.2014

Tebrik

Kendimi tebrik etmek istiyorum huzurlarınızda!
Bu kadar mı bahtsızlık, bu kadar mı cenabetlik olur arkadaş!
Bunca zamandan sonra dikkatimi çeken, hoşuma giden ilk adamın ankaraya tayini çıkmış!
Aman ne hoş ya, gerçekten!
Böylelikle "belki de yalnız ölmem lan" umutlarım da suya düşmüş oldu..
Artık yalnız ölmek konusunda kendimden daha eminim..

Varsa sizin de sürdürmek, göndermek istediğiniz; gözünüzün önünden kaybolmasını istediğiniz biri..
Gösterin bana, azıcık beğeneyim; hemen hallolur!
Adam ertesi gün yok!

Te allam ya!
Beni mi sınıyosun anlamıyorum ki...






O değil, gitti gül gibi adam hakkaten ya :(((

21.07.2014

Sıkıntı

Herkes, her yer ve her zaman dilimi çok sıkıcı!
Kiminle, nerede ve ne zaman olursa olsun; sıkılmaktan vazgeçemediğimde farkettim hayatın bu gerçeğini..
Siz de öğrenmek için tecrübe etmeye ihtiyaç duymayın diye söylüyorum...
Gideceğiniz her hangi bir yerde sıkılmaktan kurtulacağınızı falan da düşünmeyin sakın..
Gündüz gece demeden, tatil beldesi demeden sıkılacaksınız..
Yanınızda kim olursa olsun!
Bu da burda dursun!

20.07.2014

Nazar...

Enerjime nazar değdirdiniz!
Ne kadar enerjik olduğumla ilgili bir şeyler yazdığımdan beri, üstüme giderek ağırlaşan bir öküz oturdu!
O enerjiden eser yok artık!
Yine oturduğum yerde gün geçirir oldum..
Gerçi bunda iflah olmaz sıcakların da etkisi olabilir..
Geçen gün gazetede, hissedilen sıcaklığın Antalya'da 68 derece olduğunu gördüm..
İşte hayat damarlarımdan biri, o an koptu!
Gerçekten de, vantilatör olmadan yaşanmıyor hiç bir şekilde..
Evimde klima olmadığı için, vantilatör diyorum; yoksa klima demeyi ben de bilirdim...
Ev sahibim götlük yapmasa alıcam bi klima ama..
"Al klima, evden çıkarken götürürsün" diyo..
Klimayı taşıtmak, yeni klima almak kadar pahalı; alamıyorum bu yüzden...
Evden çıkma umudumu da taze tuttuğumdan...

Neyse efendim, bana değen nazar konusunda godsy'i suçluyorum alenen...
Adam neye baksa, yangın çıkıyor anasını satayım...
Enerjime zeval getiren kendisi bence, sıcak bahane...

Nazarını üstümden çek Godsy :D
16.07.2014

Tatil Öncesi

Tatile çıkmama sayılı günler kala, yine "bir tuhaf telaşlı ama hiç bir şey yapmayan hal" aldı beni..
İnternetten sipariş ettiğim valizim geldi bugün.. Amman pek havalı :D
Şimdi artık dolabı elden geçirip, kirlileri yıkayıp, yıkanmışları ütüleyip valizi doldurmaya başlama zamanı...
Evi temizlemem de lazım ki, geldiğimde mis gibi bulayım...
Sonracığımaaaaa....

Köpekler için veterinerle konuşmam
Su parasını yatırmam
Aidatı ödemem
Tezimle ilgili tüm evrakları toparlamam
Kütüphaneye iade edilecek kitaplardan alabileceğim kadar çok şey alıp zamanında iade etmem
Son kez doktoruma kontrole gitmem
Dişçimle konuşup, son güne diş temizliği randevusu almam
Son gün için kuaför planlaması yapmam

Lazım

Yazayım ki, unutursam bakayım burdan.. (To Do List)

Tatil dediğin İstanbul'dan başlar :)
24 temmuz akşamı İstanbul'a uçuyorum (yepyeni valizimle hem de)
O gece kuzende kalınacak
25 temmuz günü kardeşimle birlikte Sakarya'ya gidip tez danışmanımla görüşecek ve enstitüye tez konusu değişim formumu teslim edeceğim.
Akşamına yine İstanbul...
Sonrası Allah Kerim...
6 Ağustos'ta Ayvalığa gidiş
16 Ağustos'ta Ayvalık'tan ayrılış
Nereye? Belli değil.. Belki İstanbul, belki başka yerler...

Bu seneki tatil planlarım içinde Ankara var..
1-2 geceliğine de olsa, Ankara' ya gitmek niyetindeyim.
İnşallah sorun çıkmaz da bu defa başarırım gitmeyi :)

30 Ağustos'ta da Antalya'ya dönüş...
Aradaki boşluklarda görmek istediğim insanlar var..
Hem de bir sürü...

Onlara da vakit ayırabilirsem, çok güzel olur :)
Ayrıca; hazır İstanbul'dayken, kütüphane gezmemek olmaz.
Madem tez yazıyorum, kütüphane tozu yutmalıyım.
Sadece Akdeniz Üniversitesi Kütüphanesi tozu yetmez...
Daha çok toz verin bana :D

Ay yazarken yoruldum...

Şimdilik bu kadar yeter...
Gerisini de yaptıkça yazarım D:
15.07.2014

Para-sızlık

Evet sebepsiz mutluluğumuzun sonuna geldik...
Zaten de belliydi...
Durduk yere bu kadar mutlu olunur mu canım?
Neymiş, burnundan nefes alabiliyormuş; peeeh...

Yaz geldi ve benim yine nefes aldırmayan parasızlık günlerim başladı...
Bu kadar mı parasız olunur arkadaş?
Resmen, ölücem parasızlıktan!

Hiç bir şey yemesem, içmesem...
Kira, fatura falan da ödemesem...
Boşlukta asılı kalsam yani...
Yokmuşum gibi olsa, hiç var olmamışım gibi...
Ama bi yandan maaşım da yatmaya devam etse...
Ancak ve ancak 16 ay sonra sıfırlanıyor borçlarım!
Böyle bir hayat var mı ya?

Yemin ediyorum o kadar sıkıldım ki!
18 yaşımdan beri ekonomik olarak rahat yüzü görmedim arkadaş!
Bu nasıl bir bahtsızlıktır?

Meslek konusunda yanlış seçimler mi yapıyorum yoksa külliyen mi bahtsızım; anlayamıyorum..

Bu saatten sonra yapabileceğim tek şey, el açıp yalvarmak...
Allaha elbet...
Başka kimden istenir o kadar para?
Milli piyango falan alıp, çıkmasını ummak..
Öyle büyük ikramiye falan da istemez..
50.000 TL yeter bana...
Bi süre rahatlatır, yazı geçirir en azından...
Sonra söz, ayağımı yorganıma göre uzatıcam...

Nolur Allahım ya, bi kere de benim yüzüme gül...
Ay yemin ediyorum ağlıycam şimdi :(((((((((((

14.07.2014

Merhaba dünya!

Merhaba sabah 7'deki uyanışım, hem de alarmsız!
İnanamıyorum hakkaten, bana 6 saatlik uyku yetti!
Saati 07:30'a kurmuştum da, 7'de kendiliğimden uyandım...

Merhaba tertemiz evim!
Dün gecenin körüne kadar toplama-temizleme işini bitiremediğim ve sabah uyandığımda mis gibi kokan evim...

Merhaba okul...
Tatil başladığından beri ilk defa bu kadar erken geldim okula..
08:30 falandı sanırım...
Odamı temizlettim, açtım bilgisayarımı, tezime bakmaya başladım...

Merhaba çay, kahve ve aromalı daha nice şey..
Ne güzelmiş tadınız!
Önceden hepiniz sıcak sudan ibarettiniz bana..
Şimdi fark ediyorum, her birinizin çok güzel aromasını olduğunu.. Yeşil çayın bile :)

Bu akşam eve gidip, sağı solu temizlemek için dakika sayıyorum adeta..

Allahım, aklıma mukayet ol :D
13.07.2014

Hayret :)

Hayatımda benden habersiz çok acayip şeyler oluyor....
Ameliyattan sonra başlayan, enteresan bir değişim...
Sabahları erken kalkma isteği mesela...
30 küsur yıllık hayatımda, ilk defa başıma geliyor..
Geceleri geç yatma hevesim geçmediğinden, sabahları erken kalkmakta zorlansam da; saat falan kuruyorum yahu :)
Evin temiz olması konusunda hassasiyet mesela..
Her daim evi gezip dolaşıp, yapacak ufak tefek şeyler buluyorum...
Götümün üstünde oturmak zor...
Tuvalete gidip, "şu lavaboyu ovayım bir" diyorum mesela..
Enteresan....
Yemek yapıyorum!
Bunca yıldır düzenli yemek yapmakla ilgili ciddi sıkıntılar yaşadım, her hangi bir şey rutine bindiğinde beni afakanlar basar..
yemek yapmayı severim ama her gün yapmak zorunda hissedersem olmuyor...
Du...
Nedense bu aralar, pek bir düzenli yemek yapan ve dahi yiyen birine dönüştüm...
Bir de tabii diyet mevzusu var...
Beslenmeme çılgıncasına dikkat ediyorum...
Yemek yapma hevesim de ordan geliyor tahminimce...
Diyete başlayalı bugün 10. gün ve 3,5 kilo verdim...
Üstelik ne açım ne de açıkta...
Deli gibi yiyorum ama işte adam gibi bişiler yiyorum...
Bildiğin yemek yiyorum..
Önceden yaptığım gibi ekmek arası fln değil...
Hal böyle olunca, gidiyor kilolar :)

Tez yazma mevzuundan zaten bahsetmiştim...
Üstüme yapışıp kalmış olan o bıkkınlık ve üşengeçlik hissinden kurtulup, yarım kalan işlerimi bitirme hevesi de eklenmiş oluyor listeye...

Bambaşka bir insan oldum vesselam...

Umarım geçici bir heves değildir ve umarım artık böyle yaşayan birine dönüşürüm :))

Bir de şu sigarayı bırakabilsem :D
10.07.2014

Yeniden...

Uzun zamandır şöyle hasbıhal etmemişiz. Hayatımda ne olup bittiğini yazmamışım hiç.. Ama gerçekten bir süredir, önü alınamaz bir ilhamla yazıyordum.Ki yazdıklarımı da paylaşıyordum.. Az çok siz de farkındasınız :))
Ancak o ilhamın sonu geldi sanıyorum. Bir süredir, tek kelime yazamaz oldum. Bunlar hep dönem işte :)

Neyse bu arada hayatımda neler olup bittiğini anlatayım biraz...

Okulların kapanması ile birlikte, bir boşluğa düştüğümüz gerçek.. Mal gibi kalakaldık açıkçası...
"Eee şimdi ne olacak?" birbirimize en çok sorduğumuz soru.. Okula gidiyoruz, yapacak hiç bir şey yok.. Pc başında oturup, eve geri dönüyoruz...

Bu fırsattan yararlanıp, hayatımı cehenneme çeviren alerjim için doktora gittim ben de..
Burnumdaki polipler nedeniyle bunca acı çektiğimi biliyordum, alalım dedi doktor.. "Acil" dediği için de randevumun 5 gün sonrasına ameliyat ayarladı. Normalde lokal anestezi ile yapılabilen bi operasyonken, benimki fazlaca olduğundan genel anestezi yapılacak dedi.
Gittim, MR fln çektirdim.. Poliplerimin tipini fln belirledik ve ameliyat günü de hastaneye gidip efendi gibi yattık...
Orada çektiğim fizikyel ve psikolojik acılardan bahsetmek istemiyorum açıkçası.. Çoook zordu...
Neyse; ameliyata aldılar beni. 1 saat sürmesi gereken ameliyattan 5 saat sonra çıkarmışlar beni. Yanımda refakatçi gelen arkadaşım çok korkmuş.. Annem haber alamayınca, ayvalıktan atlayıp antalyaya gelmiş fln..
Neyse efendim; ancak ertesi sabah uyanabildim. Kontrole gelen doktorum; "Filmde görünenden çok daha fazlası varmış. Kafatasına kadar yayılmış poliplerin. Temizlememiz çok zor oldu" dedi.

Sonrası yine fiziksel acı zaten.. O tamponların çıkarılması var ya.. Olmaz olsun.. Allah, düşmanımın başına öyle acı vermesin, mümkünse bana da bir daha yaşatmasın...

Sonrası kontrol fln.. İyileşme sürecimi hızlandırmak için bir sürü ilaç elbet.. Ama en fenası, kortizon!
Evet, bir haftadır kortizon kullanıyorum. Hem de öyle böyle değil.. İlk 5 gün, günde 12 tane, sonraki 2 gün 10, sonraki 8 diye diye bitecek 15 günde... Alınabilecek en tavan doz bu.. E tabi bünyemde şişme, su toplama fln olacak.. Tuz yeme dedi doktor.. 1 ay boyunca sıfır tuz!
Beni aldı bir korku.. Zaten şişkoyum.. Bir de kortizon şişirirse, yandım allah diye veryansın ettim ancak ne fayda.. Kullanacaksın dedi doktor.. Yanında bir sürü antibiyotikler, spreyler, antihistaminikler fln.. Mutfak masamın üstü, eczane tezgahı gibi :(

Bu kortizon hadisei beni fena korkuttuğu için, gerçekten yediğime içtiğime dikkat etmeye başladım.. O keyifle yediğim pizzalarla fln vedalaştım.. Aslında bir nevi sağlıklı beslenmeye başladım. Tuzsuz ama :))
Bugün 1 hafta doldu kortizon kullanmaya başlayalı.. Ve tam 2,5 kilo verdim!
İnanılır gibi değil :D
Beni görenler hayret ediyor :)
Verdiğim kilo farkedildiğinden değil, 2,5 kilo dediğin devede kulak benim için.. Kortizona rağmen kilo verebilmiş olmam, onları hayrete düşüren... :)

Bu vesile ile de hayatımda bir takım değişiklikler yapmaya karar verdim. Sağlıklı beslenme diyetine bundan sonrası için uymaya örneğin. Kortizon için belirtilen 1 aylık süre bitse de, tuzsuz yemeye, şekerden ve undan uzak drumaya ve sağlıklı beslenmeye devam edeceğim. Artık üstümde taşıdığım bu fazla kilolarla vedalaşma zamanı geldi, :D

Bir değişikliği de; tezimi yazma kararını vererek yaptım.. Eskiden beri beni okuyanlar bilirler, seneler önce yüksek lisans yapmaya başlamış, gecemi gündüzüme katıp ders dönemini bitirmiş ancak şu teze bir türlü başlayamamıştım.. Hah, işte şimdi onu da vereyim de kurtulayım moduna girdim... Artık yeter..
Hayatıma yük olan her şeyden kurtulacağım.. Sonrasında doktora yapıp yapmamak konusunda karar vermedim henüz. İster yaparım, ister yapmam. Yeter ki şu geçmişimden gelen yükler bir azalsın :))

Durum budur...
temmuzun 24 ü itibari ile tatile de çıkıyorum... Kafamın da dinlenmesi lazım.. Bu sene gerçekten çok ama çok yoruldu. Önümüzdeki senenin planlamalarına bakacak olursak, yine çok yorulacağım aşikar. O zaman sağlam bir tatil yaparak, yeni seneye bomba gibi girmenin zamanıdır diyorum :))

Yeni şeyler olursa yine yazarım ama yeni şeyler pek olmuyor bizim buralarda.. Belki istanbulda :D
Haydi hoşçakalın :D

7.07.2014

Yaz...

Bu yaz ayları neden hep böyle?
Okul bitse de rahatlasak diyoruz ama, okul bitip de öğrenci gidince hayatımız bir çöle dönüyor neredeyse...
Okulda yapacak hiç bir şey yok!
İş yok, güç yok..
Günde belki bir (bazen de hiç) tane imzalanacak evrak geliyor; hepsi bu...
Eve gelsen, sıcaktan ne yapacağını şaşırıyorsun...

Saat şu an 18:56, eve geleli sanırım bir saat kadar oldu..
Gecenin geri kalanında ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok..

Dizi ile, kitap oku, oyun oyna...
Sonra?

Çok sıkıldım beah!
6.07.2014

Yok Yok...

Aslında o kadar da sıcak değil yahu.. Abartıyorlar mirim...
Rahatlıkla, vantilatör ile geçiriliyor koca yaz Antalya'da..
Ya da belki ben alıştım, kim bilir?

Mesela az sonra, takriben 50 derece sıcakta; temizlik yapacağım.. Kulaklarınız sizi yanıltmıyor.. Evet evet.. Temizlik yapacağım... Temizlik dediysem; elektrikli süpürge açıp, sonrasında vileda ile sileceğim. Hepsi bu.. Ama işte küçümsemeyin...
Nasıl olacağını tecrübe etmek istiyorsanız, bu işlemleri saunada gerçekleştirmeyi deneyin..

Bugün nedense garip bir enerji ile uyandım.. Uyanır uyanmaz çamaşır makinesini çalıştırmamdan belliydi zaten :D
Ameliyattan sonra bir türlü eski hayatıma dönememiştim. Bunda yazın ve sıcakların da etkisi büyük elbet. Ancak iyileşiyor olmalıyım ki; bugün evin pisliği ilk kez battı bana.. Dedim ki kızım bu iş böyle olmaz.. Kalk ve gerekeni yap :D

Hakkımda hayırlısı elbet...
3.07.2014

Hayır!

Hiç bir yere gidemezsin!
Bana daha bir kere bile gülmedin...
Bir kere bile ekmek getirmedin fırından eve..
Hiç tıraş olmadın banyomda, hiç gömleğini ütülemedim...
Sevdiğin yemeği öğrenemedim daha, kahvenin köpüğünü tutturamadım...
Köpeğimin başını okşamadın, yazdığım gizli öyküleri okumadın..
Daha hiç kıskanmadın beni, hayatı zehir etmedin hiç...
Sarhoş olup kusmadın banyoma, börek istemedin ıspanaklı...
Kavga bile etmedik daha...
Dahil olmadığın bir hayattan;
Kapısından bile  girmediğin bir evden,
Bir gün bile hakkında hayal kurmadığın bir kadından...
İstesen de gidemezsin!
1.07.2014

MüMKüN..

Biliyor musun sevgilim?
Başka bir dünya mümkün!
Ben nefes aldığım sürece,
Senin hayal ettiğin her şey mümkün!
Yurdum aydını böyledir işte...
İlgilendiği ya da ilgilenmek zorunda hissettiği bir sanat dalıyla ilgili bir şey kaleme almaya yeltendiğinde; sadece "kendi gibilerin" okuyabileceği bir şeyler çıkartır ortaya... Bunu da severek, isteyerek ve gurur duyarak yapar... Ona göre; yazısında kullandığı kelimelerin anlamını bilmeyen "alt tabaka" zaten onun yazısını okumasındır. Zaten de; sanat, sanat içindir..

Nuri Bilge Ceylan' ın Altın Palmiye'li Filmi "Kış Uykusu" hakkında bir eleştiri yazısı okumaya yeltendiğimde geldim buralara... Amacım, film hakkında biraz bilgi almaktı. Ancak ne haddime! Beni gidi alt tabakanın, o ağdalı cümleler ve dahi tumturaklı kelimeler arasında yolunu bulabilmesi zaten mümkün değildi!

"Aydın" olarak adlandırılan (ki bunu da doğru bulmuyorum ama) insanların, geneline baktığımızda; yüksek öğrenim görmüş, belki lisans üstü eğitim almış, edebiyatla ve güzel sanatlarla ilgili, eli kalem tutan kişiler olduğunu görürüz. Ancak "aydın" olmak için, bunlar yeterli midir? "Aydın" dediğiniz kişi, tam kelime karşıtı olarak; aydınlanmış/aydınlatılmış kişi anlamına gelmektedir. Nasıl aydınlanmış peki bu kişi? Bilgi ile elbette... Ne kadar çok şey bilirse, o kadar aydın mı yani?

Aydın demek, bakış açısı geniş insan demek bana göre.. İstediğiniz kadar okuyun! Enstitülerin kapısından inek girip öküz çıkan nice yiğit gördü bu gözler.. Okumakla aydın olunmuyor!

Aydın, yani aydınlanmış kişi; bir farkındalığa sahip kişidir bana göre.. İçinde yaşadığı coğrafya ekseninde, dünyayı anlamaya çalışan ve geniş bir perspektif ile dünyaya bakan kişidir. Yani dünyada sadece kendisinin ya da kendisine benzeyenlerin yaşamadığının farkında olan kişi... Bu konu döner dolaşır, nereye bağlanır; biliyor musunuz? "Benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir mi" meselesine...
Bu lafı etmiş kişi, Aysun Kayacı'dır; hatırlamayanlara hatırlatmış olayım. Aysel Gürel ve Müjde Ar ile yaptığı bir televizyon programında sarf etmiş idi bu vahim soruyu. Aysun Kayacı, hayatımıza -manken- sıfatıyla, magazin programları aracılığı ile dahil olmuş bir kızcağız. Bu programı yaptığı dönemde; özel bir üniversitede, yüksek lisans eğitimi almaktaydı bildiğim kadarıyla..
Az önce yaptığımız (ve aslında tasvip etmediğimiz) aydın tanımına uygun olarak, lisans üstü eğitimini sürdürmekteydi aslında...
Şimdi siz söyleyin, aydın mıdır bu kız?
Yaşadığı ülkeye yabancı, kendi insanına yabancı, herkese tepeden bakan, televizyon gibi milyonlarca kişiye aynı anda hitap edebilen bir medya organında bu lafı sarf edebilecek kadar toy..

Aslında Aysun Kayacı'nın, konuya girerken bahsettiğim (ama fazlaca dağıttığım) "Kış Uykusu" filmine eleştiri kaleme alan kişiden hiç bir farkı yoktur gözümde... İkisi de aynı derecede halkına ve coğrafyasına yabancı kişilerdir. Aysun Kayacı, dağdaki çobanı aşağılayarak kendini yüceltmeye çalışmıştır. Bu eleştiriyi yazan kişi ise, kullandığı kelimeleri anlayamayacak olan herkesi aşağılamaktadır.

Kış Uykusu filmi, "sanat filmi" olarak adlandırılan ve ülkemizde pek de rağbet görmeyen filmlerden aslında; tüm Nuri Bilge Ceylan filmleri gibi. Ancak altın palmiye ödülünü alması ve ülkemize gurur kaynağı olması münasebeti ile, halkımızın ilgisini çekmeyi başarmış (Aynı nobel alan Orhan Pamuk gibi) ve rekor sayılabilecek sayıda sinema salonunda aynı anda gösterime girmiş bir film.

Bu ne demek? Bu; filmin çok geniş kitleler tarafından izlenmesi bekleniyor demek. Sadece "aydınlar "değil yani, "alt tabaka" da izleyecek bu filmi.. İzleyecek ve gururlanacak...
Şimdi sen, aydın geçinen biri olarak; film ile ilgili kaleme aldığın eleştiride, filmi izlemesi muhtemel insanları uzaklaştırmak niyetinde misin? İnsanların aklına, "ben bu filmi anlamam" yanılgısı sokmaya mı çalışmaktasın? Vazgeçirmek mi niyetin?

Ben şahsen, ki kelimelerle de aram iyidir hani, bu yazıyı okuduktan sonra; filmi izlemek konusunda kuşkuya düştüm diyebilirim. Zaten Nuri Bilge Ceylan sineması, zor bir sinemadır. Süreleri uzun, sahne geçişleri yavaş, temaları karanlıktır. Olaylar yavaş akar, diyaloglar azdır ve bir olay değil, durum anlatılmaktadır. Zaten insan, NBC filmi izlerken sıkılmak ile sıkılmamak arasında gidip gelmektedir. (Kendi adıma konuşuyorum elbet) Bir de filmle ilgili böyle bir eleştiri okuyup, hiç bir şey anlamadıysam; o filme gitmem arkadaş! Neden kıymetli 3 saatimi, çok sıkılacağım ve kuvvetle muhtemel hiç bir şey anlamayacağım bir film için heba edeyim ki?
Gitti güzelim altın palmiyeli film...

Aslında bu "aydın sorunsalı" üzerine sayfalarca şey yazılabilir. Ancak buna ne sabrım, ne de niyetim bulunmakta.. Sadece bir ateş püskürme idi benimkisi..

Ama elbette, bu kadar yazmama ilham olan eleştiri yazısını sizinle paylaşacağım. Bakın bakalım; sizin kelimelerle aranız, benden iyi mi? Bakın bakalım; siz filme gitmek için iştah duyacak mısınız, bu yazıyı okuduktan sonra?..
Keyifli okumalar, ciciş biciş aydınlarıma :)))

İlgili yazı
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!