Yarın sabah, İstanbul'a gidiyorum, a dostlar!
Yazdan beri gitmemiştim, çok özledim...
Hele ki kardeşimi!
9 Şubat'a kadar da orada olacağım...
Özlediğim herşeyi yapacağım elbet...
Ama sanıyorum, yine en çok alışveriş :))

Şimdilik belli olan bir tiyatro oyunumuz cepte..
Bir de çengelköy'de kardeş rakısı...
Annemde kalma, pendik pazarına gidip çıldırma gibi aktiviteler planladık...
Bakalım başka başka neler olacak...

Taksim'e gitmeyi de çok istiyorum..
Kadıköy'ü de acayip özledim...
Zamanım yettiği kadar, tadını çıkaracağım...
Belki her istanbul seyahatimde olduğu gibi, ikea yaparım yine :))

Yokluğumda buralara iyi bakın...
;)
28.01.2014

UzaK

Herkese uzak, herkese mesafeli...
Kendimi en çok böyle hissediyorum bir süredir...
Yanımda yakınımda kimseye yer yok, sahip olduğum mekana ben bile sığamıyorum...
Ne kimsenin derdini dinlemek istiyorum, ne kimseye derdimi anlatmak..
İyi günlerini de bilmek istemiyorum, iyi günlerimi de yalnız geçirmek..
Kimse hayatıma iyi ya da kötü şekilde dahil olsun istemiyorum...

Mesafeli... Hem de herkese...
Hatta bunca yıldır en yakın bildiklerime bile...

İyi değilim ahretlik, iyi değilim...

26.01.2014

UyaNış....

Arkadaşlarımın çoğu evlenip çoluk çocuğa karıştı.. Her birinin en az bir çocuğu var...
Ne kadar yoğun çalıştıklarını da, ne kadar yorulduklarını da, kariyer yapmak için nelerden fedakarlık ettiklerini de görüyorum...
Ama hepsinin, çocuklarına ne kadar çok vakit ayırdığını da görüyorum..
O yoğun tempoda, o yorgunlukla; yine de çocuklarının yanında olmayı nasıl da başardıklarını...

Çocukken insana anlamsız gelir.. Anlam veremediğin için de sorgulayamazsın..
Anne-baba olmanın ne demek olduğunu anlayamazsın...
Ama yaşım kemale erdiğinden; kendim anne olmasam da, çocukluğundan beri tanıdığım arkadaşlarımın anne-baba hallerini gördüğümden; her şey daha anlamlı şimdi..

Aslında zor bir şey değilmiş, ebeveyn olmak...
Gereken tek şey sevmekmiş aslında..
Çocuğunu sevmek...
Çünkü sevgi, her zorluğun üstesinden gelen tek şey..
Yorgun da olsan, moralin bozuk da olsa, hayat üstüne üstüne de gelse...
Sevdiğin bir canlı var ise, hele ki bu senin çocuğun ise; dünya durur durur yeniden dönermiş...

İşte şimdi bu bilgiler ışığında, tekrar değerlendiriyorum geçmişimi...
Çocuklarıyla vakti geçirmeyen, geçirdiği zaman da burnu akıyor diye çocuğunu döven bir baba...
Babanın sorumsuzlukları karşılığında tüm hayatını çalışmaya ve ağlamaya adamış bir anne...

Bizim ebeveynlerimiz çok meşgul, çok hüzünlü, zor günler geçiren insanlar değilmiş; bize anlatıldığı gibi...

Şimdi durduğum yerden bakıyorum ve diyorum ki; bizim ebeveynlerimiz aslında bizi hiç sevmemiş....
24.01.2014

KuTSaL

Çıkar ellerini cebinden ve sessizce avuçlarıma bırak..
Artık üşümesinler..
Yaşadığın yer soğuk, yaşadığın yer ayaz...
Yorulmadın mı cebinde gezdirmekten?

Tamam, soğuk iklim insanısın sen, ama önüne geçemiyorsun işte titremenin..
Ben seni bilir, ben seni severim..
Zerre yadırgamam..
Gel bana teslim et, masumiyetinin kalesini...
Ellerin çünkü..
Ellerin, cennetimdir benim...
İzin ver, sahip çıkayım en kutsalıma...
Hem de kendimden bile fazla...

Vursalar alamazlar benden..
Dövseler, milim gevşetmem...
Sımsıkı tutar, nefesim sayarım...
Ben ellerini kaybedersem, cennetimden atılırım...

Canım pahasına, ruhum pahasına, bir yudum su pahasına..
Hem de ne büyük enkazlar altında...




17.01.2014

Tek

Tek bir fotoğrafa saatlerce bakabilecek kadar sakin biriyim aslında...
Ya de tek bir sesi, sonsuza kadar dinlemekten başka bir şey dilemeyecek kadar tamahkar...

Ama işte bazı şiirler..
O şiirler ki; beni bile yoldan çıkarabiliyorlar..
16.01.2014

Üç...

Aşk, benim alameti farikamdır; korkmayınız,
Hikmetimden sual olunmaz, sormayınız..
Önünüze koskocaman bir ömür serdim,
Çekinmeyiniz, kullanınız..

İster semt pazarlarında yok pahasına;
İster neonlar altında, deve yüküne;
İsterseniz de;
Bir sandıkta, baş köşenizde...

Pazar sizin, neon sizin; deve bile sizin...
Değil ki, ömür sizin...
İster atın, ister satın, ister kaybedin kıymet vermediğinizden unutup...
Ben yine, yapar yapar veririm size..
İşimin adı ne?

İşimin adı siz!
En az; aşk kadar üç harfli...


Sen benim içim!
Sen benim dışım!
Kıyım, köşem...
En kuytum, saklım...

Senin bile bilmediğin...
Hiç görmediğin, asla göremeyeceğin; görsen de anlamayacağın...
Diline yabancı, dinine yabancı...
Varlığına, yokluğuna yabancı...

Ben...
Sen, benim canım!

7.01.2014

ATaR

Sana yazmaya ne zaman kalkışsam, bir takım kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Oysa senin yanında değil bir takım, birden fazla kişinin yan yana anılması bile abes ile iştigal ediyordu… Sen yalnızlığı kendine zırh edinmiş bir korkaktın.. Üstelik ne hikmetse, zamanında bundan çok ekmek yemiştin… Yediğin kaba da pislemiyordun..Tüm o mutsuzluk tiradlarını, cebinde sakladığın ellerin gibi koruyordun; ayazlardan, soğuktan.. Eskaza hayatına biri girse, 30 küsur yıllık yatırımının yıkılıp gideceğini biliyordun... Yalnız kalmaya mecburdun ve ben bu yüzden sana tek kelimeden fazlasını bile edemiyordum… Yalnız adamın yalnız kelimelerini taçlandırmaktan başka, yalnız adamın bohemini pışpışlamaktan başka varlığım yoktu hayatında… Ve olmayacaktı da; biliyordum… Sadece bu sebeple bile hayatından ışık hızıyla defolup gitmeliydim.. Gidemiyordum…

Kurduğum tüm afili cümlelerin, seçilmiş tek kelimesini sana ediyor, gerisini içime atıyordum… İçimde biriken kelimelerle ağırlaşıyor, olduğum yerde hareketsiz kalıyordum…

Bir insan kelimelerde boğulur mu? Boğuluyordum…

Kıyamam yalnızlığına, kıyamam kendine biçtiğin role…
Evet bir tanem, çok yalnızsın sen… Seni kimse anlamıyor… Sevmiyorlar da… Tanısalar severler belki ama, tanımaya layık da bulmuyorlar… Derinlerinde sakladığın o mücevher gibi kalbinle, tek başına yaşlanıyorsun… Bu senin kaderin canım, oysa daha iyilerini hak ediyorsun…

Ne kadar seversem seveyim, bir tarafım hep tiksinecek senden… Oynadığın bu oyunu benden başka görebilen olmadığından; merak etme, bu konuda ilk ve tek olacağım... Kusura bakma ama, bu yalnızlığı senden devralacağım… Senden nefret eden, ettiğin kelamlardan midesi bulanan ama sesini duymadan nefes de alamayan tek canlı olacağım…

Bundan sonrasını ne sen bileceksin, ne de bundan gayrı duyacaksın… Oturduğum yerde, içime atıp durduğum o geriye kalan kelimelerle ağırlaşıp; gün geçtikçe daha derine batacağım… Sesim sana ulaşamaz olduğunda, canını sıkan ve gerçek seni yüzüne yüzüne vuran bu sesten de kurtulacaksın…

Ama o zamana kadar ne benim kadar seveni, ne benim kadar göreni ne de benim kadar tiksineni bulamayacaksın benden başka…


Dikkat et de, o zamana kadar alışma…
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!