2014'e  veda ederken; yeni yılla ilgili yazı yazmak adetullahtandır :)

Efendim, 2014'ün benim için boş bir yıl olduğu, sağır sultanın bile malumu..
Hele son aylarında yemiş olduğum kazık, dillere destan..
Ama napıcaz? Hepsini geride bırakıcaz :)
Bırakıyorum!

2015' e içim tertemiz girmek istiyorum..
Karamsarlıktan, umutsuzluktan ve ruhani yorgunluktan arınmak istiyorum...

Yeni bir yıl ile birlikte, yeni hisler taşımak istiyorum içime...
Umut...

Büyük hayaller kurmayacağım...
Nasılsa gerçek olmuyorlar..
Ama o büyük hayallerin, büyük hayal kırıklıkları oluyor..
Olmasın...

Küçük şeyler istiyorum bu sene..
Biraz umut, biraz huzur ve dinginlik..
Stabilite yahu :D

Ve tabi para :))

Geçen Godsy'ciğim benimle dalga geçti;
"Her sene düşürüyorsun istediğin meblayı; ilk sene 250.000, geçen sene 50.000 istedin. Bu sene ne isteyeceksin bakalım?" dedi :D
Evet, bu sene çıtayı iyice aşağı çekiyor ve 30.000 TL istiyorum :))
Aradan geçen zamanda borçlarımın bir kısmını ödediğimi ve gerçekten de borcum kadar para talep ettiğimi de burdan anlayabilirsiniz bence :D

Budur...

Sağlık olsun azizim.. Önce sağlık... Kötü haberler almayalım...

Huzurumuz olsun....
Aşk olsun, bak valla hayır demem :))

Hepsi bu...

Haydi bakalım 2015..
Mütevazi gel ama hakkaten gel yani :D


28.12.2014

Hayat Dersi..

Hayatla ilgili öğrendiğim en önemli ders, ne olursa olsun birinin kalbini kırmamak gerektiği...
Hani "Ah almak" derler ya.. İşte onu almayın.. Çünkü hiç bir şekilde, cevapsız kalmıyor..

Bunu en net, siz de anlattığım son olayda gördüm...
Beni bu kadar üzen ve değersiz hissettiren adam, bir süredir twitter'da aşk acısı ve terkedilmişlik soslu şeyler paylaşıyor..
Yani tam olarak beni nereden kırdıysa, oradan kırılıyor.. Kırılmak ne kelime, parça parça ediliyor..
Dilimin ucuna kadar gelip de "o kadar da abartmayayım, ne kadar üzüldüğümü de görmesin bi zahmet" dediğim herşeyi yazıyor..
Teknoloji yeterince ilerlemiş olsa, ekrandan gözyaşları akacak, o derece...

Buna bir yandan üzülüyorum...
Üzülmemin ilk sebebi, sanırım hala ona kıyamıyor olmam..
İkinci sebebi ise; bu kadar sevmek ve üzülmek için, benden başkasını seçmiş olması.. Yani; madem birini bu kadar sevebilecek potansiyelin vardı, beni seveydin... Allahın salağı!

Bir yandan da seviniyorum, ne yalan söyleyeyim... Beter olsun! Sadece benim değil, benimle birlikteyken umut verdiği her kadının da ahını aldı neticede.. Bazı kötülükler de karşılıksız kalmasın yani :)

Bu yeni farkındalığımla da, kendi geçmişime bakıyorum.. Acaba diyorum, bunca zamandı kırdığım kalplerin bedelini mi ödüyorum ben de?
Gençken (:p) biraz hızlı olduğum doğrudur.. Bilerek yapmasam da, birilerini üzdüğüm de doğrudur.. Demek ki diyorum, ben de bedel ödemişim... Bunca mutsuzluğun ve kahredici anının başka gerekçesi olamaz yani :D

Ama geçmişte kaldı anacım... Herşey geçmişte kaldı.. Bundan sonra; kimseyi üzmek, kalbini kırmak yok.. Bir kalp, kolay onarılmıyor; öğrendim..

Velhasıl kelam; hazır yeni bir yıl da gelmek üzereyken, bununla ilgili bir takım kararlar almanın tam vaktidir...

Alırsam, paylaşırım :D
20.12.2014

Veda..

Bugün ayrılığın 10. günü.. 10 gündür sana üzülüyorum sevgili.. Kaybına..

Bu gece son sevgili.. Bu gece bırakıyorum.. Son kez sana kalkıyor kadehim..

Üzüldüğüm şeyin sen olmadığını; bunca zamandır içimde biriktirdiğim sevme hasreti olduğunu idrak ettim..Ona yazık oldu, bu sürede..
.
Ben seni değil, sevmeyi hayal ettiğim adamı sevdim.. Senin suretini kullandım gerçi, hakkını helal et..

Artık kızmayacağım sana..
O çok inandığını deklare ettiğin tanrın var ya.. Ona havale ediyorum seni bundan gayrı...

Ne büyük hayallerle evinde bıraktığım herşeyi atmışşsındır eminim... Atmadıysan da at... Bu saatten sonra, yalvarsan da girmem o eve...

Bu saatten sonra değil seni, sana benzeyen kimseyi sevmem...

Bu kayıp benim değil sevgili...

Sabahına hediyem olsun; son sözüm olsun...
Veda Şarkısı

Bu kez gerçekten elveda sevgili...


17.12.2014

Yoo!

Ben gitmesine giderim, hiç sorun değil..
Ama sen ne olursun benden sonra?
Kusura bakma da;
Dedirtemem kendime...

"Bunu mu sevmiş yıllarca?"
14.12.2014

Günah Çıkarma..

Şimdi yalan yok; ben otuz yaşımı geçeli oldu biraz.. Yani aslında öyle toy, acemi biri sayılmam.. Ama insanın yaşıyla birlikte büyümeyen bir şeyler var..

Uzun bir yalnızlık döneminden geçtim..
Kimseyi istemedim uzun süre hayatıma.. Sonra yalnızlığa alıştığımı farkettim.. Sonra üşendim, yeni şeylerin tümüne; alışkanlıklarıma sarıldım...
En son, yalnızlıktan yorulduğumu fark edip, kendimi dünyaya açayım dedim...
Ama işte; insanın yaşıyla hiç de alakası olmayan şeylerden biri, henüz yaşanmamış şeylerin olduğu gerçeği imiş...
"Bu saatten sonra, en fazla ne olabilir ki" dediğim zamanda bile, mevlam şaşırtmayı deniyor ya beni.. İyi niyetine kurban, seni mi kırıcam? En güzel ben şaşırırım!

Bana zaman ayıran, benimle ilgilenen, beni merak eden, cepleri güzel kelimelerle dolu bir adam tanıdım.. Farklı bir şehirde yaşayan.. İşi işime, yaşı yaşıma, aklı aklıma denk.. Tadından yenmez.. Öyle çok yakışıklı sayılmaz ama o kadar kusur bende de var...

Velhasıl..

Yaşadığım korkunç evlilik deneyiminden yanmış ağzım için bile, yoğurdu üfleyemedim.. Bildiğin aşık oldum, hem de bayaa.. Evlenme teklifi etti; inanmazsın ya, olur dedim!

Ama işte, asıl hikaye sonra başladı..

Tam olarak, "bu yaştan sonra, bunu da mı görecektim" kısmı burda başlıyor..

Çok da detaya girmek istemiyorum, mecalim yok zira anlatmaya...
Neticede, ayakta uyutulmaya ne kadar müsait biri olduğumu öğrendim.. Birinin bana yalan söyleyebileceği aklımın ucundan bile geçmiyor! Neden söylesin ki yalan, sakıncalı olduğunu düşünse yapmaz zaten gibi bir mantık hakim bende.. Ama işte, o işler öyle olmuyormuş...

Bahsettiğim zaman dilimi ne kadar kısa da olsa; geçen her bir gün X 24 saat boyunca yalan dinlemişim meğer... Bak bu da çok enteresan.. Bu kadar yalan neden? Bari anlattıklarının bir kısmı doğru olsaymış...
İşinden, yaşından, eğitiminden falan bahsetmiyorum; onlar doğru şükür (beterin beteri var ne de olsa) Bahsettiğim başka...
Yahu amma uzattım.. Neticede; bu adam ülkenin dört bir yanında sohbet muhabbet ettiği onlarca kadın olan biri çıktı.. Bunların herhangi biriyle bir şey yaşıyor mu bilmiyorum.. Zira kanıtlayamıyorum.. Ama hissediyorum! Bu çirkin sürecin bana kattığı en güzel şey de bu oldu galiba.. Hislerimin ne kadar kuvvetli olduğunu hatırlattı bana.. Bir konuda içinde şüphe varsa, bir türlü rahat edemiyorsan; orda mutlaka bir bit yeniği varmış.. İçimdeki kadına güvenmem gerekirmiş.. Ama işte, insan kondurmak da istemiyor.. Hangi insan evladı, göğsünü gere gere "süper aldatılıyorum, bana muhteşem yalanlar söyleniyor" der ki? Ben de demedim...

En can alıcı kısmı da sona sakladım.. Bakın herhangi biri bunu anlatmaz.. Kendine yediremez.. Ben yediririm, umrumda değil.. Yedim bi bok, inandım mal gibi; ben biliyorsam, siz de bilin.. Salak olduğum için beni daha az sevecek değilsiniz.. Ya da "bu salağı bir de ben kandırayım" demezsiniz umarım...

Geçirmekte olduğu kötü günler sebebiyle, benden 2 günlük bir zaman istedi.. Her tür iletişim yolunu kapatıp, hayatıyla ilgili önemli kararlar almak için kendisiyle kalmak istediğini deklare etti.. Son derece medeni ve elzem buldum.. Dedim peki; nasıl istersen, öyle...
O iki gün bitmedi ya!
Dört gün olduğunda artık, şüphelendim ve ben arayayım bari dedim...
O telefon açılmadı ya!
O akşam belki 10 defa aradım... Bir de endişeleniyorum, başına bişi mi geldi diye; te allam..
Ertesi gün iş yerinden ulaştım, cebinden ararsam yine açmaz belki diye..
Verdiği cevap ne olsa beğenirsin? "Kimseyle konuşmak istemiyorum çünkü"
Lan ben seni dün akşam aradığımda, bir saat boyunca meşguldü telefonun? O mecburi bir konuşmaymış...
Aman ne sikimse.. (özür)

Yazıklar olsun kabilinden bir konuşma ile noktaladım, o şok anlarını...

Hala da anlamış değilim, başıma ne geldiğini... Ya da neden benim başıma geldiğini...
Bunca zamanlık yalnızlıktan sonra ve bu yalnızlığa nokta koymaya karar verdiğim ilk seferde başıma böyle bir şey gelmiş olması; Tanrı'nın bana "sen artık bi vazgeç bu işlerden" demesinin bir yolu olabilir mi?

Velhasıl kelam; hayatımda belki de ilk defa bu kadar ayakta uyutuldum, böylesi ucuzca aldatıldım (ondan emin değilim) ve bu şekilde terk edildim...

Lan tamam, her şey insanlar için de; karşımdaki insan değil?

Bu yazıyı yazana kadar, acı çekmekteydim aslında.. Üstünden henüz 3 gün geçti çünkü... Ama bir kaç saat önce bir idrak geldi bana..
Saçma gelecek belki ama, whatsappta sürekli online olduğunu görmek, twitterda her kadının üstüne alınabileceği şeyler paylaşması falan..
Aydınlandım!
Ve kabullendim...
Umursanmadığımı, önemsenmediğimi, kıymetsiz olduğumu, yerimin derhal dolduğunu, yalanlar duyduğumu, bir yalana inandırıldığımı ve belki de aldatıldığımı...
Hepsini kabulleniyor ve şu yaşımda kendime bu kadarlık bir yanılma payı bırakıyorum...

İlk yanılma payım da efsane gerçi ama.. Olsun yahu, benden kıymetli mi?
9.12.2014

Ancak...

Bu tip bir sessizlik, ancak ölmüş olman durumunda; bu tip bir yalnızlık, ancak ölmüş olmam durumunda kabul edilebilir..
8.12.2014

Nasıl?

Bazı dertleri taşımak, olgunluk ister..
Alışmak ister, benimsemek ister..
Bazı dertleri taşıyabilmek için, o dertlerden hiç kurtulamayacağını bilmek gerekir.
Usul usul sahiplenmek...

Önce biraz içmek istersin..
Sonra daha da çok içmek istersin...
Zamanla; içince geçmediğini idrak edersin..
Geçmiyor işte içince...
Kafan güzelken, aklındaki tek şey o dert..
Sonra ayılırsın, kafan leş gibi..
Aklına gelen ilk şey, yine o dert...
Uslanmazsın, yarın bir daha..
Ertesi gün bir daha...

Bazı dertlerle, içerek başa çıkılamayacağını öğrenmen gerekir...
Bazı dertlerin senden asla gitmeyeceğini...

Ben mesela...
Nasıl mutlu olunacağını bile bilmiyorum...
O dert benden giderse, nasıl yaşayacağımı bilmiyorum...

Ha uslanmıyorum, içmeye devam ediyorum...
Sabah kalkıyorum, kafam leş gibi..
Ama aklımda yine o dert..

Derdim benden gitmesin, ben nasıl yaşanır bilmiyorum...
Derdim benden gitse de, nasıl yaşanır bilmiyorum...

Şu lanet hayatı nasıl yaşayacağımı bilmiyorum!
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!