Büyük beklentiler oluşturan bir yıl oldu 2013..
Beklentilerle girmedim yıla, zamanla oluştular...
Temelini doğru atmadığın hiçbir şeyin, beklediğin kadar kusursuz olamayacağını da öğrendim; uygulamalı olarak..
Beklediğim, istediğim, umduğum hiç bir şey olmadı desem, yeri hatta...

2012 hayatımdaki en berbat yıl idi;
2013 için o kadar kötü konuşamam; şimdi hakkını yemeyeyim...
Şahsi tarihimde, inanılmaz durağan bir yıl olarak görünecek; yıllar sonra baktığımda..

Çok fazla çalıştığım, çalışmaktan önümü göremediğim bir yıl oldu...
Çok da yalnız kaldığım...
Yalnız kalmanın ne demek olduğunu öğrendiğim...

Dersler aldığım...
Kimseyi; canından parça bile olsa, önceliğin yapmaman gerektiğini öğrendim...
Senin öncelik yaptıklarının, seni öncelik yapmadığını görmenin; ne kadar can yaktığını yaşayarak öğrendim...

Tercih edilmemenin ne demek olduğunu da öğrendim, kan kusarak..
Yaşlanmak kavramıyla yüzleştim!

Aşkın anlamını öğrendim...
Tenden bağımsız görebilmeyi, aşkı...
Tenine değemediğin birine aşık olmanın, nasıl yüce bir kavram olduğunu...
Aşk denen şeyin, aslında ilahi bir kavram olduğunu ve öncelikle kabullenmekten geçtiğini....

Cinsiyetler üstü bir kavram olduğunu sevginin...
Sevmenin ne meşakatli bir süreç olduğunu, ama bir kez başardın mı tadından yenmediğini...


Kendime de yaklaştım aslında...
Neyi sevdiğimi, neyi sevmediğimi öğrendim..
Ne garip değil mi, bu yaşıma kadar farkında bile değilmişim meğer...
2013'te kendimi anladım ben...

Sevdiğim insanlara, sevdiğim alanlara, sevdiğim nesnelere zaman ayırmayı öğrendim...
Kendim için para harcamanın ne güzel bir şey olduğunu...
Paramı idare etmeyi henüz öğrenemedim gerçi ama, bu konuda bir sorunum olduğunu öğrendim en azından...


Ve şimdi, yeni bir yıl adım atmaya saatler kala; bundan sonraki hayatım hakkında kararlar vermenin ne kadar saçma olacağını da biliyorum...
Sadece dileyebilir, umut edebilirim...

Önce hayatta kalmayı diliyorum...
Bu yılın tamamını görebilmek istiyorum...
Sağlıklı şekilde hem de...
Hayatımdan ya da sağlığımdan endişe etmek istemiyorum...
Ve Allah'tan en büyük dileğim, ne bu yıl ne de önümüzdeki yıllarda bana ailemden birilerinin acısını göstermemesi...
Kimse için üzülmek ya da korkmak istemiyorum..
Herkesin iyi olduğunu bilmek, en büyük temennim...

İkinci sıradaki dileğim, huzur....
Kavgasız, gürültüsüz, net, açık bir yıl olmasını diliyorum...
İşimde ve özel hayatımda huzur; en kolay kaybettiğim ve en zor bulduğum şey çünkü..
Ben kıymetinin farkındayım ve pamuklara sarıp saklamaya da hazırım...

Ve sevgi...
Adına ister aşk deyin, ister başka birşey...
Hayatım boyunca hayalini kurduğum o duyguyu bu yıl  istiyorum artık..
Bekleyecek takatim kalmadı...
Beni hakeden ve benim de haketmek için uğraşacağım birini istiyorum yanıma...


Bu ana dilekler dışında bir kaç da yavru dileğim olacak...

Para gibi :)
Aldığım milli piyango biletine 500 bin TL'cik çıkmasını rica ediyorum...
Hayatımı baştan sona değiştirmekle kalmayacak, yoksunluktan elimin gitmediği çok kişiye de yardım etmemi sağlayacak bir para...

Yüksek lisansımı bitirebilmek gibi...
Kaç sene oldu yahu, yazabileyim artık şu tezi :(

Para çıkmaması durumunda; kira bile olsa, bahçeli bir ev gibi...
Kendim için bişey istiyorsam namerdim, hepsi köpeklerim için :)

Gerçekten sıkıldığımı hissettiğimde, buradan ayrılabilmek gibi...
Ege'ye aitim ben.. Ruhum da, bedenim de egeli...
Oraya dönebilmek ve ait olduğum yerde yaşamak istiyorum..
Şimdi değil belki ama yakın tarihte mutlaka...

Daha çok okuyabilmek, nice konserlere gidebilmek, bolca yazabilmek ve öğrencilerim için verimli bir hoca olmaya devam edebilmek istiyorum...


Çok da fazla değil sanki...
Sonuçta yılda bir defa diliyorum :))


Bir de Melek var ama o konuyu buraya yazmayacağım...
Kalemime değdiği ya da dilimden döküldüğü her dakika; ucuzlatıyorum sanki...
Ederini, hakkını verecek ve size bundan hiç bahsetmeyeceğim..
Ama saat 00:00 olup gözlerimi kapadığımda; kalbimden çıkan ilk ve en samimi dilek onunla ilgili olacak...

Herkese gönlünden geçtiği gibi gelsin yeni yıl..
Ne istiyorsanız, misliyle alın...
Yüzler gülsün, kalpler atsın..
Kalp önemli :))

Heybetinle gel be 2014 !!!!!
Ben seni özlediğimde, damlalar bulutlarda donuyor..
Ağırlaştıkça bulutlar, yollara dökülüyor..
Üstlerine basmaya kıyamadığımdan, gelemiyorum..
Sen özlemedim sanıyorsun..
Ben doğanın dengesini koruyorum!


Özür diliyorum, canım kendim...
Çok hırpaladım seni, yıl be yıl...
En çok sana yüklendim...
Uykusuz bıraktım, aç bıraktım, bayılana kadar çalıştırdım..
Sigara içtim, alkol aldım...
İnsan gibi yapsam, yine sorun değildi..
Rakı masasında, on Aydın Boysan gücüne ulaştığım oldu..

En çok kalbini yordum tabii..
Olduk olmadık kişileri sevdim..
Ben sevdim, sen çektin...
En çok çalışan organın yaptım, yumruk kadar kalbini...
Kimsesiz kaldı, küçülüp hedef küçülttü...
Kocaman sevdim, göğüs kafesine sığmadı...
Bir türlü rutinini bilemedi, hep bir endişe içinde yaşattım onu...

Çok üzgünüm, canım kendim...
Oysa ben, şu hayatta en çok seni sevdim; biliyor muydun bunu?
Seni sevmeden, başkasını sevemezdim ki, biricik kendim...
Başkasını sevmeyi, sende deneyerek ve yanılarak öğrendim...

Affetmeyi de senin sayende tecrübe ettim mesela..
En çok seni affettim, hoşgördüm..
Yoksa sen beni mi demeliyim?

Öyle ya da böyle, bunca yıldır birlikte yaşadık..

Yeni bir yıla başlarken, hakkın kalsın istemem üstümde...
2013 çok insan götürdü bizden ya hani..
Kimsenin sağ kalacağının garantisi olmadığını idrak ettik bir kez daha...
Olur da, zamansız bir gidiş planlıyorsa kader bana; en çok hakkı geçen sensin...
Gel sen bana hakkını helal et..

Yaşarsak şayet (ki tüm planlarım yaşayacağım ihtimali üzerine kurulu), oturur yeni bir plan yaparız birlikte..
Sen beni affedersin, ben seni azıcık daha mutlu etmenin yollarını ararım...

Şu yıla başlarken, önce hayatta kalabilmeyi dileyeceğim sanıyorum...
Yapmak istediğim çok şey var falan da; daha önemlisi,
Hissetmek istediğim de çok şey var...
Onları yaşamadan, hissetmeden ölmeyeyim isterim...

Sen beni idare et, canım kendim..

Şimdiye kadar yaptığım her şey için...
Yarından itibaren yapacağım, daha niceleri için...
Önce gecikmiş, sonra peşinen..
Kocaman özürler diliyorum senden...
Büyüklük sende kalsın, olur mu?
Affet beni, kıymetli kendim...



30.12.2013

Tam Şu An...

Bıktım anlık dalgalanmalardan!
Az önce odama gelip yeni yıl ile ilgili güzel dileklerini sunan öğrencilerime gülücükler dağıttım..
Oysa tam şu an, loş ışıklı bir odada yüksek sesle Asaf Avidan dinleyip, şarap içmeyi; içimden gelirse de böğüre böğüre ağlamayı istiyorum!
Fakat bir saat sonra dersim var ve ne de olsa,
Show Must Go On!
22.12.2013

AKıLLı

Benim seni sevdiğim gibi,
Bir insanı sevemezsin...
Aklın izin vermez buna, yitirirsin...
Kalbin izin vermez, tekletirsin..
Bu yüzden diyorum işte, sen meleksin...
Ben ise herkeslerden akıllı..

İnsanların yalnızlıkla başa çıkma yolları, çeşit çeşit...
Sevgilin terkeder, ev gözüne bomboş görünür; içip sızmayı denersin...
Biriyle paylaştığın evde ansızın yalnız kalırsın, sen de evden çıkmayı seçersin...
Duramazsın o evde, üstüne gelir duvarlar...

Başkalarının başına gelen her tür trajedinin, beni yalnızlığımla yüzleştiriyor olması çok enteresan..
Ya gerçekten dünyanın etrafımda döndüğünü sanan bir benmerkezciyim...
Ya da, üstüme yapışıp kalmış olan bu çaresizliği pek güzel kamufle etmiş ama beklenmedik her olayda, sızdırmasına engel olamayan bir beceriksiz....

Yalnızların yanlış anlaşılması, şaşılacak bir durum değil aslında...
"Ben sana hayatımdaki en kötü olayı anlatıyorum, sen kendi acılarını anlatıyorsun bana" diye kızarlar mesela...

Aslında yalnızlar, kendi kaderleriyle hesaplaşıyorlardır...
Sana "daha kötüsü de var" diyip, seni teselli etmeye çalışıyorlardır.

Sevgilinle mi kavga ettin? Üzülme bir tanem; bak, benim kavga edecek bir sevgilim bile yok...
Ne, kocan evi mi terketti; çok mu yalnız hissediyorsun kocaman yatakta? Bunun için kendini üzmeye değer mi? Ben her gece yalnız uyuyorum, öldürmüyor merak etme...

Evet belki çok duygusuz geliyor olabilir...
Hem durumunu sana güzelliyorum...
Hem kendime trajedilerden battaniye örüyorum...
Benim de bir yerde, ağlayabilmem lazım!
Her gün içinde bulunduğun ve artık kanıksadığın bir duruma ağlayamıyorsun ki....
Senin trajedin beni sarsıp uyandırıyor!
Senin on üzerinden dört alan acına verdiğin reaksiyon, benim sekizlik yalnızlığıma ağlamam gerektiğini hatırlatıyor bana...
Sen beni sağlıklı bir insan yapıyorsun, ben de seni teselli ediyorum işte.. Ne var bunda kızacak!

Şu aralar ruh bütünlüğümü sağlayamıyorum bir türlü, ne yapsam olmuyor..
Çok fazla çalışıyorum...
Sabah 9 akşam 22 okuldayım...
İnanılmaz yorgunum, dolayısıyla...
Bir de evime ve köpeklerime gereken ilgi alakayı gösteremiyor olmanın getirdiği vicdani yük üstümde...
Akşam eve pelte gibi gidiyor, bir iki şey atıştırıp yatıyorum..
Yatmıyorsam da, mutlaka yapmam gereken bir iş olduğundandır...
Yapmam gereken işler bir türlü bitmiyor...

Yaşadığını hissetmek için, yazması-okuması-dinlemesi gereken insanlardanım ben üstelik...
Tek kelime yazamıyor, ders kitabı/rapor dışında bir şey okuyamıyor, çalışırken arkadan vızıldayan müziği duymuyorum...
Ben, ben değilim sanki...

Kendimi toparlamam gerektiğini hissettiğimde ise, zorla da olsa bir şeyler karalamaya çalışıyorum ama...
Zorla güzellik de olmuyor...

Okul bitsin artık, gerçekten çok yoruldum!



Alın size; bu tempoda oradan oraya koşarken, "yazmam lazım" çırpınışında çıkan son şaheserim :)

Benim yaşım yeşil, boyum mavi
Çağırsan, gelmeme yok mani..
Çok da beklentim yok zati;
Gözün yolumda olsun, kafi...

:D

11.12.2013

İnsaN!!

İnsanı, insan olduğu için...
Hayalleri, umutları, düşünceleri, annesi-babası, sevdikleri, sevenleri...
Olduğu için sevin!
Ne olur yahu; insanı, insan olduğu için sevin...

İnsan hayatı kutsaldır!
İnsanlar hayatta kalsın, insan ömrü uzasın diye; hayvanlar üstünde yapılan deneyleri bile, damarlarını şişire şişire savunanlar!
İnsan hayatı kutsaldır desinler keşke, her seferinde!

Hiç bir özgürlük, senin elinde olduğu sürece legal; senden olmayana sıra geldiğinde, illegal olmasın!
Kimseyi kendinden kıymetsiz görme, güzel kardeşim....

Zamanında Aysun Kayacı, televizyonda "benim oyum ile dağdaki çobanın oyu aynı mı?" dediğinde; ayağa kalktı bu ülke...
Hak, özgürlük, eşitlik; kahrolsun elitizm diye..
Hepimiz eşitiz diye bağırmaktan ciğerimiz soldu!

Şimdi neyin peşindesiniz?


Lütfen; resmi büyütüp bakın ve yanında yazan yazıları okuyun...
Tamam; senin ülkene, bayrağına, milli bütünlüğüne ters gelen şeyler yazıyor olabilir burada...
Ne yapalım o zaman?
Van'da üşüyen, hasta olan, aç olan; soğuktan donma noktasına gelen insanları yardımsız mı bırakalım?
Onlara bir ev yapmayalım mı?
Evimizde kullanmadığımız kıyafetleri, battaniyeleri göndermeyelim mi?
Ölsün mü bu insanlar, gözümüzün önünde?

Günahtır; hanımlar beyler...
Büyük günahtır...
İnsanlar hayatta kalsın, insanlar temel insan haklarından mahrum olmasın...
Barınma, aç-susuz kalmama gibi; en temel ihtiyaçlarından mahrum olmasın...
İnsanlar, insan gibi yaşasın; sonra gelin onlara aklınızdakileri anlatın...
İkna etmeye çalışın, bir dinleyin bakalım; neden böyle derler, neden böyle düşünürler...
Karşılıklı anlaştıktan sonra, karar verin kim haklı, kim haksız...
Varsa bir suçu bu insanların, adil şekilde yargılayın ve cezalandırılmalarını sağlayın...
Burası hukuk ülkesi...
Kim hata yapar ise, hukuk verir cezasını...

"Bunu yazana yardım yok, ölsün bunlar" demek; benzer bir cezalandırma sisteminde, ilk öldürülecek kişilerin siz olduğuna işaret eder...
Etmeyin eylemeyin..
İnsanı, insan olduğu için sevin; ne olur...

5.12.2013

YarıN

Kendi inancımı, kendi tanrımı, kendi aşkımı, kendi Şems'imi yaratıyorum...
Sen inanmasan da, ben inanıyorum...
Yıllar sonra; hiç istemesen bile yazıyor olacak adın, nice kitapta...
Varlığınla değil üstelik, yıkılamaz yokluğunla...
Adına tasavvufi bir felsefe üretilmiş, hiç bir faninin ulaşamayacağı şekilde sevilmiş, karşılıksız sevmeyi şiar edinmiş müritlerin yerlere göklere koyamadığı biri olacaksın...
Sen bugün sadece "olmayarak" , yarına iz bırakacaksın...
Üstelik hiç zahmet etmeyeceksin...

Çünkü sen bir meleksin ve melek sevmek bunu gerektirir.....
30.11.2013

??

Durmadan susuyorsun...
Yerimizde sayıyoruz..
Belki iki kelam etsen, aşk olacak...
Nereden biliyorsun?
26.11.2013

SıNıRLaR

Bir ses ancak bu kadar özlenebilir ve ben her zamanki gibi sınırları zorlamak konusunda ısrarcıyım...
Çok özlemişim sesini...
Benim "çok"um ile dünyanınki örtüşmez bilirsin...
İşte öyle çok özlemişim...
Ben kadar, benim kadar...

Senden uzak kalmak, iyi gelmiyor bana...
Yenile yenile, ezile büzüle; ettiğim tüm yeminlere basa basa...
İyileşmek için...

Çok özlemiştim, işte geldim...

Şu kapıyı, azıcık aralar mısın?
23.11.2013

Video Öykü

Video öykü yarışması ilanı gördüm geçenlerde..
Enteresan geldi, denedim :)
Sağolsunlar; hevesimi kırmamış, yayınlanmaya değer 5 öykü arasına koymuşlar...
Ben de sizlerle paylaşmak istedim...
Video da, videodan yola çıkarak yazdığım öykü de aşağıda...
Umarım seversiniz...




Oturduğum Yerden

Bekliyorum…

Bunu özellikle karanlıkta yapıyorum ki dağılmasın dikkatim…

Zaten pencereden yeterince ışık sızıyor; gölgeni görmeye yetecek ışık, adımlarını duymaya yetecek sessizlik…

İşte seni böyle, tam kadro bekliyorum.

Sürpriz yapmayı da seversin biliyorum, ansızın çıkıp gelmeyi…

İşte bu yüzden de beklemiyor gibi yapmayı çalışıyorum bir yandan.

Çok şaşırmaları çalışıyorum.

Zaman geçtikçe, gelişinin senaryolarını çeşitlendiriyorum kafamda.

Elinde valizinle giriyorsun bir defasında kapıdan.

Birinde zili çalıyorsun.

Birinde ne hikmetse, anahtarınla açıyorsun kapıyı.

Ne şekilde olursa olsun gelişin, yanında ağır yükler getireceğini de biliyorum.

Hazırım zaten.

Dinlemeye, sadece dinlemeye…

Bir dinlemek ki tüm yüklerini üstüme geçirmeye…

Biliyorum ki sen anlattıkça taleplerin de artacak benden.

Anlatırken yüzüne bakmamı istemeyeceksin.

Duvarda kaç çatlak olduğunu şimdiden ezberlememeye çalışıyorum.

Konuşmamı, müdahale etmemi; bir şekilde araya girmemi de istemeyeceksin.

Dudaklarımı şimdiden mühürlemeye çalışıyorum bu yüzden.

Uzun sessizlikler; antrenmansızsan şayet, zor oluyor gerçekten.

Öyle şeyler çıkacak ki ağzından, duymamış olmamı tercih edeceksin.

Ben şimdiden, sessizlikle terbiye ediyorum duyma yetimi.

Gerektiğinde ondan başkasını duymamak için…

Sessizliğin güvenli sırdaşlığında, rahat ettirmek için seni…

Ve sonunda gideceğini de biliyorum.

Tüm yüklerinden arındıktan sonra, bana her şeyi anlattıktan;

Seni görmeden, sesini duymadan ve adını bile söylemeden; her şeyi bilir hale getirdikten sonra beni

Çekip gideceksin, geldiğin gibi…

O sessizlikte o kapı öyle bir kapanacak ki nerede olduğumu şaşıracağım.

Bana bıraktığın tüm o hikâyelerin ağırlığıyla yaşamanın, benim için sorun olmadığını düşüneceksin.

Hafiflemiş olarak gideceksin.

Hani giderken, sağ şakağımdan öpüyorsun ya beni,

İşte sen o sağ şakağımdan öpesin diye, yine dinleyeceğim seni.

Konuşmadan, duymadan, görmeden dinleyeceğim.

O sağ şakağıma bir kurşun isabet ettirmeyi her şeyden çok isteyerek ama bunu her zamanki gibi erteleyerek…

Önce gitmeni beklemek, sonra da bir dahaki gelişini beklemek için…

Hayatımı, hayalinle yaşadığımı bile söyleyemeden ben; sen gideceksin, ben bir kez daha erteleyeceğim ölmeleri.
Benim "sen bu adamı özlüyorsun hakkaten" diyen arkadaşım olmadı hiç...
Göze alıp anlattığımda "sen ciddi misin, o kadar mı yani?" diye soran arkadaşım da olmadı..
Hiç hem de..

Benim tüm arkadaşlarım gerçekçiydi...
"Ondan sana sevgili olmaz" diyecek kadar gerçekçi hem..
"Ondan hiçbir şey olmaz hatta" diyecek kadar acımasız hatta...
Acı söyleyen dostlarım...

"Artık azıcık yere bassın ayakların" diyen..
Bunun için yalvaran...
Olmayacak hayallerin peşinde koşmamı tasvip etmeyen; dost gibi dostlarım..

Omuzlarının genişliğine, yüzünün güzelliğine, boyuna posuna takılan...
Seni bana yakıştırmayan, senin bana bakmayacağını düşünen belki....
Gerçekçi...



Hiçbirine anlatmadığımdan belki....

Bu sahilin seninle oturduğumda; bir masal diyarına dönüştüğünü..
Ayın, yakamozunu üstümüze saldığını...
Hayal kurmaya birebir ortamlar yarattığını..
Elimizde bira ile oturduğumuzda, bir çocuk parkının bile dünyanın en romantik yeri olduğunu...

Başım, göğsüne değdiğinde; kalp atışlarının hızlandığını...
Vücut ısının, yanında uyuduğumda yükseldiğini...
Çok popüler bir sahil kasabasının, elele yürüdüğümüzde sanki ikimizden başka kimseye yer yokmuşcasına ıssızlaştığını...
Toplu tüfekli bir heykelin altında, "hoşgeldin yenge" diyen bir arkadaşına dünyaları bahşedebileciğimi...
Domatesi kabuğuyla yemediğini...

Elinde alışveriş poşetleriyle, apartman kapısından girdiğini gördüğümde; bundan sonra bu şekilde gireceğin ilk kapının evimiz olmasını nasıl istediğimi...

Senden yapacağım bir erkek çocuğunun, sana benzemesini nasıl da istediğimi...
Yıllardır kurduğum "isim" hayalinden tek celsede vazgeçivermemi...



Ben tüm bunları anlatmış olsaydım; belki dostlarım hak verirdi bana..
"E tamam o zaman; budur!" derlerdi...
Belki o zaman seni severlerdi...

Sanki çok umrumdaymış gibi...........



18.11.2013

MuTLu OLuN, HaYDi!



Sevdiğiniz işi yapın!
Yaptığınız iş sizi mutlu etmiyorsa, ayaklarınız geri geri gidiyorsa; o işi derhal bırakın! Mutlu olmak, huzurlu uyumak; çok para kazanmaktan daha önemli inanın.. Az kazanın ama mutlu olun.. Azıcık aşınız, lakin dertsiz başınız olsun :)

İstediğiniz kadar uyuyun!
Uyku insanı resetleyen bir şey.. Uykunuzu alamazsanız, her daim mutsuz olursunuz.. Ben şahsen; uykuyu çok sevdiğim için, fırsat buldukça uyuyorum.. Dinleniyor, arınıyor, unutuyorum.. Uyku; unutmanıza da, etkileri hafifletmenize de yardımcı olur.. Her kötü olayın peşine uyuyun zaten de; genel olarak da, bol bol uyuyun...

Yatağınız rahat olsun!
Kıyın  paraya ve yatak için para harcayın.. Kendinize zaman ayırabildiğiniz yer, muhtemelen sadece yatağınız.. Günlük koşuşturmadan sıyrılabildiğiniz, kendinizle kalabildiğiniz ve dinlenebildiğiniz yegane yer.. Uykunuzu şımartmak ve daha mutlu olmak için; mümkün olan en pahalı ve rahat yatağı alın..

Müzikle yaşayın!
Sevdiğiniz müzik, aslında sizi hayata bağlayan şey.. Müzik, insanlara pek çok şey hissettiren ve bu yüzden de aslında konsantre bir düşünce hapı olan; mucizevi bir varlık.. Mutluysanız, enerjikseniz, yorgunsanız, acılar içindeyseniz.. Mutlaka kendinize göre bir müzik bulun ve her fırsatta dinleyin.. Evde, iş yerinde, okulda, yolda.. Değişik ruh durumlarına, değişik müzikler seçin ve atın ortaya bir karışık :)

Bir konuda gerçekten iyi olun!
Bu; yaptığınız iş de olabilir, hobiniz de.. Herhangi bir konuda çok fazla bilgiye sahip olmak da olabilir, herhangi bir enstrümanı çok iyi çalmak da.. Bir konuda iyi olun ve bu konudaki üstünlüğünüzü insanlara hissettirin...

Dostlarınız olsun!
Özel tavsiyem, hemcinslerinizden seçin... Yıllanmış dostluklarınız olsun.. Hayatınızdaki insanları kolay kolay bırakmayın.. Yıllar geçtikçe, birikmiş yaşanmışlıkları ve tecrübeleri birilerine anlatmak zorlaşacak ve siz çocukluğunuzu bilen birilerine ihtiyaç duyar olacaksınız.. Ergenlikte yaşadığınız rezil anılardan, ilk aşkınıza; içip sapıtmalarınızdan, evlilik kararınıza.. Hayatınıza şahit olan birileri olsun... O sizin en büyük eseriniz, bırakın birileri bunu takdir etsin :)

Aşık olun!
Bol bol aşık olun.. Aşk, insanı tazeleyen bir duygu.. Her yeni aşkta, tüm kötü yaşanmışlıklara perde çekiyor insan.. Her yeni ilişkiye, geçmişini temizleyerek başlıyor.. Hem kendinizi temizleyip, hafiflemek; hem de o endorfin deryasında yüzmek için; bol bol aşık olun... Platonik olsa da olur; aşk olsun, çamurdan olsun...

Şiir okuyun!
Seversiniz, ya da sevmezsiniz; orası sizin bileceğiniz iş.. Ama gerekirse kendinizi zorlayın ve mutlaka şiir okuyun.. En azından sevmediğinize kanaat getirene kadar okuyun.. Ben şiir sevmem diyorsanız, altını dolduracak gerekçeleriniz olsun.. En azından bir Nazım Hikmet, bir Orhan Veli, bir Cemal Süreya okumuş olun... Şiirin; dilinizin ucuna kadar gelen ama bir türlü ağzınızdan çıkmayan o duyguları nasıl da özetlediğini görünce; hayret edeceksiniz..

Hayvan besleyin!
En azından sorumluluk sahibi olmanın ne demek olduğunu öğrenmek için bile yapın bunu.. Kedi köpek olsun demiyorum.. Sevmeyebilirsiniz.. Kuş olur; hiç olmadı balık olur... Düzenli yemek vermenin, yaşadığı yeri temizlemenin, hayatta kalmasının ellerinizde olduğunu hissetmenin ne demek olduğunu öğrenin.. Sizi bambaşka biri yapacak, emin olun...




Şimdilik aklıma gelenler bunlar... Belki dahası da gelir zamanla.. Aklına gelen varsa, başka maddeler; benimle paylaşsın :)

Hayatımın çok büyük bir bölümünü müzik ile harcıyorum!
Müzik ile, müzik için, müzik uğruna...
Sadece dinleyici olmamak, yaratan da olmak için neler verirdim; ah...
Ancak maalesef; böyle bir yetenek ile dizayn edilmemiş, naciz bedenim...
Ben de yapılmış olanın keyfini çıkarıyorum, işte böyle...

Buyursunlar...







Bu da tüm konserin linki...
Çok keyifli bir 1:39:19 için...
Enjoy :))
9.11.2013

ÖzLeDiM...

Keşke; tanıdığım insanları özleyecek kadar cesaretim olsa...
Oysa bende bir cesaret var ki, sanırsın; tek dişi kalmış canavar!
Tanımadığım birini özlemekten ciğerim soldu...
Tanıyorum aslında ama özleyecek kadar değil...
Annem olsa böyle derdi...
Ne kadar tanıyorsun da özledin ki derdi...
Dememeli...
Özlemek fiilini, bir takım kalıplara sokmamalı...
Hem nasıl özlüyorum; bilse, ağlardı annem...
Bu kadar büyük mü yüreğin derdi...
Nasıl sevdin bu kadar?
Demeli...
İşte annem bana böyle demeli...

Bazen kelimeler öyle beceriksiz ki; hepsini tek tek sapanla vurasım geliyor...
Bu kadar kifayetsiz olacak ne var?
Ne olur sanki; içimden taşan bu hisleri, ıkınıp sıkınmadan anlatabilsem...
Bir tek özledim desem, akan sular dursa...
Saygı duruşu...


Öyle özledim ki...


7.11.2013

MüZiK-RuHuM..

Hafiften yağmur atıyor, hava kapalı...
Üst üste dinliyorum bu şarkıyı..
Ses çatallandıkça; ruhum sıkıştığı yerden kurtuluyor gibi..
Sürtünerek, derisi soyularak, kanayarak.. Ama kurtuluyor gibi...

Hep sevmişimdir, çatlak sesleri...
Bana; hayatta her şeyin yolunda olduğunu hissettirirler...
Her şeyin olması gerektiği gibi olduğu hezeyanına kapılmama neden olurlar...

Bir de söylediği; içinize dokunan, iliklerinize kadar hissettiğiniz bir şarkıysa...

Bu gün de bu şarkıya taktım...
Durmadan, ara bile vermeden; peşpeşe dinliyorum...
Hele ki, şarkı bitip tekrar söylemesi istendiğinde; nakaratın ikinci yarısından tekrar etmesi var ya...
İşte orada kullandığı ses...

Muhteşem değil de ne?

Müzik çok önemli ya, müzik çok önemli!



3.11.2013

VeDa..

Dün gece bir şey oldu...
Etkisini, acının sıcaklığıyla o an farketmediğim; yeni yeni hissetmeye başladığım bir şey...

Dün biri; beni, bir süredir görmekte olduğum güzelim rüyadan uyandırdı...

Düşündüklerimin, hayallerimin, kendime verdiğim sözlerin ve beni hayata bağlayan herşeyin; bir anda yok olmasına sebep olan bir şey söyledi, dün biri...

O kadar üzgünüm ki şu an...
O kadar büyük ki, kaybettiğim şey...

Ben artık yazmayacağım...
For my muse serisi, noktalanıyor...

Çünkü artık bir muse olmayacak hayatımda...
Aslında hiç yoktu o muse...
Ben farkında değildim...
Mutlu mesut, kendimi kandırmaktaydım...
Dün; çok zalim biri, bunların hepsini elimden aldı...

Ben; bir süredir istikrarlı şekilde yükseldiğim yerden, sert şekilde yere çakıldım!
Ellerim kollarım paramparça...
Kendimi toparlamam, yaralarımı sarmam falan biraz zaman alacak...

Artık biliyorum ki; insanlar çok zalim...
Birinin hayalleri bile batıyor birilerine...

Uzun zamandır kurmadığım kadar güzel hayalleri, uzun zamandır kurmadığım kadar uzun süre kurdum...
Bu da yanıma kar...
Ama artık bitti...
İstesem de kuramam artık...
Çünkü ben uyandım...
Uyandırıldım!

Hoşçakal İlhamım...
Hoşçakal hayallerim, hoşçakal dileklerim...

Üç kere dileyemedim bak...
Gerçek olası yokmuş demek...
Hoşçakal Melek!





ben öyle herkesi sevemiyorum, bunu bil..
tamam oldukça şıpsevdiyimdir.. hoşuma giden herkese ve herşeye ilgi duyabilir, merak edip araştırabilirim. ancak tabiatım böyle; maymun iştahlı oluşum, tüm bu ilgilerin kısa sürmesine sebep olur..
aşık olurum, geçer...

sevmek daha zor...
bambaşka bir mesai biçimi...
durmadan dinlenmeden düşünmek, hayal etmek, diyalog planlamak falan.. kolay şeyler değil bunlar..
ciddi bir emek...
bunu da her daim göze alamıyor insan...
özellikle kaçıyorum hatta...

ama işte bazen, yakalanıyorum...

yakalandım mı da, fena...

yazıyorum...
çiziyorum...
söylüyorum...
anlatıyorum...
fedakarlaşıyorum...
yeni doğmuş bir kedi yavrusunu, avuçlarımda taşır gibi; titreyerek alıyorum nefesimi...
uyku yok, keyif yok, heyecan yok...
sevdiğim adam yanımda yoksa, hayat yok!

şimdi diyorum ki..
hayatımı almasan elimden...
hayat dolu derler, beni tanıyanlar..
sürekli güler, kahkahaları meşhurdur derler...
o meşhur kahkahalarıma kıymasan...

diyorum ki; seçmişken ben seni, böyle sevmek için; kalkıp gelsen de, ben seni biraz da yakından sevsem...





1.11.2013

FoR My MuSe (17)

O’na baktıkça hissettiğim bu “şey”; içimden taşacaksa, bana layık gördüğün ruha ve bedene sığmayacaksa, bir ömür idare etmem gereken kalbi tekletecekse; ya hissettiğim bu “şey”i azalt, ya elimdekileri arttır!

Kendi kabınıza sığınız bayım, çok rica ediyorum! Beni de yoldan çıkarmayınız.. Hem size verilen beden ne güzel, nesini sevmediniz?

Sizi katlayıp, yeni yeni şekiller versem.. Origami yapsam sizden yani.. Ortaya çıkacak her yeni şekle de, bir daha/bir daha/bir daha aşık olsam mesela.. Şu ara biraz yalnızım da..

Sana bir kere bile dokunmamış olan ellere, bir ömür emanet etmeye bu kadar hevesli olmak.. Kışın, soğuk olup olmadığını bile bilmediğin ellere..
Saçlarının arasından bir kere bile geçmemiş nefese...
Başının, rahatlığından emin olmadığı omuzlara...
Kollarının kavuşup kavuşmayacağını bilemediğin bir bele...
Kokusunu tanımadığın bir tene...
Varlığı değil, yokluğu etkili olandan kork asıl..

Bu ne biçim bir sessizlik? Ne ile uğraşıyorsun? Ne var aklında? Şu an içinde vakit geçirdiğin odayı görmek için neler vermezdim.. Kuş mu olsam, “ayakları yere basan” olmaktan vazgeçip?

Yalnızlıktan şikayet edip, isyan ediyorsun ya; karşına çıksa tanrı, “nasıl bir hayat istiyorsun peki?” dese... Ne diyeceksin? Ne istiyorsun gerçekten?

Soru sorarak yönlendirmek, konuşmanı manipüle etmek istemem.. Lakin; sen ne anlatmak istersen, onu dinlemek için ölebilirim..

İsyan etmeyi, talep etmeyi, niyet etmeyi biliyorsunuz da.. Peki siz bayim.. Teşekkür etmeyi de bilir misiniz?

Sen bir ucuna otur tahterevallinin; ben diğer ucuna umutlarımı koyayım.. Acılarımı, hayallerimi, gerçeklerimi, beklentilerimi koyayım... Bakalım hangimiz daha gerçeğiz, hangimizin ederi daha fazla?

Ben söylemiştim, bir arpa boyu yol aldık demiştim! Sessizliğini sevdiğim, tek kelam etmemiştin.. İşte kendi gözlerinle gördün, “haklıymış” dedin mi?

Pardon, bakar mısınız? Ruhum, sesinize takıldı.. Baktınız ya şimdi mesela, bir parçam gözlerinizde kaldı.. İzin verir misiniz, yanınıza oturayım?

Bu sabah biraz fazla mı aydınlık? Azıcık kısın şu güneşi, rica ediyorum; gözlerim açılmıyor...

Tek bir gün bile, aynı olmayacak diğeriyle.. Sen bir bul şu yolu, gel -olman gereken yere-; ben sana her gün yeni güneş doğuracağım, her gece yeni ay..

Böyle sanki, bir şeyler olacakmış gibi bekliyorsun ya yarını...
Sabırla bekleyen ve umudunu hiç yitirmeyen yerlerinden öperim çocuk..

Düşünürsem, çıldıracağım şeyler var! İstediğin zaman düşünmemeyi başarmak, büyük nimet.. Düşünmüyorum, öyleyse yoklar!

Ben seviyorsam, sen kutsalsın!
İnandığım her şeyde..
Dinimde, örfümde, adetimde..
O kadar kutsalsın ki hem; adın yok, sana isim verecek cüret yok...
Bir sen varsın, sen de kutsalsın!

Bir çırağın, ustasına saldırması gibiydi; benden aldığın kelimelerle, canımı yakmaya çalışman..
Kesinlikle kalleşçe, fakat işlevli..

Aman yok ya, hiç bir şey olacağı yok.. Neyin umudu, neyin telaşı ki bu? Kızsam da netice değişmeyecek.. Kırılıyorum da, değişiyor mu sanki?

Hiçbir değere, sizin kadar sahip çıkamıyorum; hiçbirini sizin kadar sıkı saramıyorum.. Benim tek bir değerim var.. Ona da zaten yaklaşamıyorum..

Bir düşün; kalkıp gelmişsin, gözünü karartıp.. Ayakların kapıma getirmiş seni, yolu bile sormadan bulmuşsun.. Düşünemedin değil mi? Ben de..

Ben seni sevmiyorum, ben kendimi seviyorum aslında.. Benden bir parça olmayı seçen sensin.. Kendimi sevdiğim sürece, maalesef sevileceksin..

Çaydan şaraba geçme vakti geldi mi kaptan? Gecikmek istemem..

Çok da emin olamıyordum, bana mı öyle geliyor diyordum ama...
Bir süredir, boğazıma sebepsiz yumru düğümlenmiyor olması..
İçimi yırtarak çıkmaya çalışan cümlelerin yokluğu..
Artık çok eminim...
Sen bana bağlısın..
Ben sana düğümlü...
İyisin, çok şükür...
İyisin ki, iyiyim Melek...

Naapsak; birimiz ölse, diğeri peşinden mi gelse? Bir de böyle mi denesek?

Konu aşk olunca, emeklemek ne güzel.. Tüm yaşadıklarını unutuvermek ve yeni baştan başlamak herşeye.. Yeni baştan sevsen ya beni.. Adem'den..

Sana edilen güzel kelamları kulak arkası edersen; ettiğin güzel kelamları duymayanlara kızamazsın bayım! Aşk sadece sana eziyet etmiyor!

Gece 2'de yatıp sabah 8'de kalktım misal, ben..
Ama uyumuyorum, bu saat oldu..
Neden?
Çünkü cümlelerim devrik, senin yüzünden!
Bi çeki düzen ver artık, lütfen!







31.10.2013

BoYa

İşte size daha önce bahsettiğim mobilya boyama işini sergileme zamanı geldi çattı...
Gerçekten çok zormuş, canımız çıktı bu hale getirene kadar...
Ama gerçekten güzel oldu beah :D

Buyursunlar :D



Before







After


Bu yazdan kalma havalar devam ettiği sürece; insanın içinden ne çalışmak ne de ders anlatmak geliyor...
Bahçede oturup güneşlenmek varken; sınıfa girip, ders anlatmaktan daha kötü ne olabilir?

Tamam, eskiden -2. katta bir ofiste, güneş görmeden çalışıyordum ama.. En azından güneş görmüyordum.. Yaz da olsa, kış da olsa hep aynıydı.. Oysa şimdi, güneş odamın içinde ve beni bahçeye çağırıyor...

Aslında bu ruh halinin öğrencide olması gerekmez mi? Bana ne oluyor kuzum :))

O değil de; şimdi bahçedeki palmiye ağaçlarının arasına bir hamak kursam.. Kantinden de buz gibi bir limonata söylesem.. Hafif rüzgar hamağımı sallarken, elimde limonatam ile uyuklasam; hoş olmaz mıydı? Bence olurdu...
Ya da bahçedeki büyük ağacın gölgesine konuşlanmış süs havuzunun etrafındaki banklara kurulsam... Gölgeden de faydalanarak, Hakan Günday'ımı okusam.. Kantinden çay gelse... Ayaklarımı uzatsam, sessizlik olsa...

Deniz kenarında da olabilirim aslında.. Bu havada eminim plajlar dolup taşıyordur... Sakin bir plajda, gölgedeki şezlongumda yatarken; bir yandan dalga seslerini dinleyip, bir yandan kitabımı okusam...

Hayata biraz tembellik lazım ama...
Değil mi :D


28.10.2013

İDRaK

Çok da yalnız kalmamak lazım...
Yalnız kaldıkça, hayatımıza girecek kişi hakkında hayaller kuruyor ve yalnızlığın süresi uzadıkça bu hayalleri gerçeklerle karıştırmaya başlıyoruz..
Uzun bir aradan sonra hayatımıza biri girdiğinde ise, kurduğumuz hayallere benzemediğini farkedip hayal kırıklığına uğruyor ve ilişkiye şans dahi veremiyoruz...
Yalnızlık süreleri uzadıkça, gerçeklerin ne kadar acı olduğunu unutuyoruz...
Hayaller her yanı sarıyor...

Ne kadar yalnızlık, o kadar hayal..
Ne kadar hayal, o kadar hayal kırıklığı..
Ne kadar hayal kırıklığı, o kadar kısa süren ilişkiler...
Yalnızlığa dönüş...
Yaşanan hayal kırıklığı ile, gerçek dünyaya daha da temkinli yaklaşma...
Uzayan yalnızlık süreleri...

Bu bir kısırdöngü....

En iyisi, belli aralıklarla; hayatınıza birini almanız...
Karşı cinsin ne kadar zor, çekilmez, öküz, kaba vs. olduğunu unutmamak için; şifa niyetine...
Arada bir, hayatınıza birini alın ki; hayal gücünüz şahlanmasın...
"Yoksa" sı müebbet yalnızlık...
27.10.2013

YeNiLiK İyiDiR!

Hayatıma bir takım yenilikler getirerek, kararan ruhumu azıcık renklendirme kararı almış bulunuyorum...
Tabii ki işe evden başlıyorum..

Geçen haftalarda yapmış olduğum mobilya devrimin ardından bu defa mobilyalarla başka şekillerde oynamaya karar verdim...

Geçen haftalarda, eşyaların yerlerini değiştirerek; kendime yeni ve ferah bir çalışma odası oluşturmuştum...
Bu gün ise, çalışma odamdaki farklı renk ve modeldeki mobilyalara girişmeye karar verdim...
Gittim beyaz ahşap boyası aldım...

Çalışma masam beyaz olunca, diğer mobilyaları da beyaza boyamak akıllıca göründü gözüme.. Hem biraz ferahlık katar diye düşündüm..

Yarın sabah, gün ışığının desteğini de arkama alarak; kitaplık, eski çalışma masası, duvardaki raflar ve küçük sevimli etajeri beyaza boyayacağım...

Sonraki planlarım arasında, perdeleri koltukla uyumlu bir renk kumaş ile değiştirmek var.. Koltuk gül kurusu üzerine krem rengi büyük yaprak desenli.. Bu durumda, tül perdeleri krem, kalın perdeleri de gül kurusu rengi yapmayı planlıyorum...
Elim biraz bollaşınca, halıyı da değiştirebilirim. Halı lacivert+krem renkli, eski bir anne halısı.. Onu kaldırıp yerine krem+gül kurusu bir halı bulabilirim.. İşte o zaman, herşey muhteşem olabilir :D

Bir süredir; günlük tarzı yazmadığımı farkettim... 
Bu eksikliği gidermek ve normal hayatımdan da biraz bahsedebilmek adına; aslında aklımda bile olmayan bu değişim planı yazısını yazdım..
Umarım blogumun DIY bloglarıyla karıştırılmasına sebep olmam :))

Gerçekten uzun bir aradan sonra, bir bira açtım az önce...
Özlemişim...
Bu gece, naif bir şeyler var içimde...
Huzur diyeceğim ama...
Emin olamıyorum...

Soğuk bir efes malt,
Şu şarkı eşliğinde...

Bol olsun, tüm keyifler!


Aldığı eğitimi hiçe sayan insanlara uyuz oluyorum!
Dört yıl turizm okuduk biz, canımız çıktı; gözlerimiz bozuldu...
Mezun olmaya hak kazan, çığlıklar eşliğinde kep at; sonra git bankacı ol!
Neden arkadaşım ya?
O işi, mesleği olmayanlar yapsın.. İşletmeciler mesela..
İktisatçılar yapsın...
Senin kapı gibi mesleğin var, neden bankada çalışıyorsun?

Daha da fenasını gördüm bugün...
(Special thanks to facebook)
Sinirim zıpladı, tutamadım kendimi, blogumda bir hakaret yazısı yazayım dedim...
Ülkemizin en iyi üniversitelerinden birinde; 4 yıl turizm işletmeciliği okuyup, 2 dil öğrenip, 2 otomasyon programını kullanabilir hale gelip; sekreterlik yapıyorsun ha?
Aklından zorun mu var senin?
Delirdin mi?
Elim bir kazada, uğradığın hafıza kaybı sonucu; öğrendiğin herşeyi unuttun mu?

Yok yok, daha fazla yazamayacağım...
Hem kendi verdiğin emeklere yazık, hem ailenin seni okutmak için çıkan canına; hem sana o dersleri anlatan, sabahlara kadar sınav kağıtlarını okuyan hocalarına yazık!

Defol git, gözüm görmesin seni!
Aha da siliyorum facebook'tan :)

26.10.2013

KıYaMıYoRuM!

Yorulmadın mı, her gelene "bu sefer olacak" diye bakmaktan?
Sımsıkı sarılmaktan, yorulmadı mı kolların?

Her geleni, aynı şekilde yolcu etmekten peki?
Kalbinde kırılacak yer kaldı mı?

Her gelene sımsıkı sarılmayacaksın da ne yapacaksın ki?
Sen de haklısın...
Senin benden bir farkın var...
Umut!
Senin en azından umudun var!

Benim seni eleştirmeye hakkım yok, bu yüzden...

Ama senin kalbin her kırıldığında; benim beynimde yankılanıyor; yere düşen kalbin!
O kalp parçalanırken, ben uyku uyuyamıyorum!

Senin sessizce ağladığını bildiğim her an, nefes almak için çaba sarfetmem gerekiyor benim!
Başka hiçbir şey yapmadan; elimi delice atan kalbime bastırarak, yerinden çıkmaması için dua ederek....
Uyumak için, uyumanı bekliyorum ben her gece!

Kendime zerre acıdığımdan değil!
Uyumasam ne olacak?
Uyumak dediğin nedir?

Sen uykuya ancak, yorgunluktan bayılacak hale geldiğinde geçebiliyorsun ya..
Sen uyumadan ben uyusam ne olacak?

Bir kez daha kırılmasın kalbimiz, ne olur...
Bir sefer, sadece bir sefer; tedbirli ol istiyorum...
Sımsıkı sarılmadan önce, biraz bekle diyorum...

Karşına çıksın istiyorum, hayallerindeki kişi...
İnan ki istiyorum, yüzünün gülmesini...

Ama her karşına çıkana "o" imiş gibi davranmaktan ve kendini parçalamaktan vazgeç!

Anlamıyorsun, sana kıyamıyorum!

Sanırım sorun bende...
Kime ilgi duysam, kim bana çekici gelse; mutlaka muazzam bir kusuru oluyor!

Yaşı küçük
Eğitimi düşük
İşsiz / kariyersiz
Sorunlu
Depresyonda
Dengesiz
Bunca yıldır iki eliyle bir işi becerememiş
Bu yaşına kadar bir baltaya sap olamamış
Fazla bohem
Alkolik
Fazla borcu olan
Mutsuz filozof....

Ben mi hep böylelerini buluyorum yoksa iyilerin hepsi kapıldı da geriye sadece bunlar mı kaldı bilemiyorum...

Ancak artık yoğurdu üflediğimden; yüreğimin götürdüğü yere gitmiyorum efendim..
Oturuyorum evimde paşa paşa, bir başıma...




20.10.2013

YaLNıZ..

Ne kadar çok insan yalnız...
Yalnız yaşıyorlar, yalnız geçiyor hayatları...
Evler artık daha küçük, tek kişilik sanki...

Kendilerine özel alanlar yaratıyor ve yalnızlığı katlanılabilir hale getiriyorlar..
Rutin televizyon programları belirliyorlar mesela...
Ya da başka türlü rutin alışkanlıklar...
Böylelikle, kendileriyle kalmaktan kurtuluyorlar...
Bir süre de olsa, yalnız olduklarını unutuyorlar...
Sanal arkadaşlıklar kuruyorlar...
Geceleri, bilgisayar başında; belki yüzünü görmedikleri ya da sesini duymadıkları insanlarla yazışarak; yalnız hissetmemeye çalışıyorlar...

Evet; artık herkes maddi açıdan daha özgür..
Bu yüzden de, kendi ayakları üstünde durmaya çalışıyorlar...
Tek başlarına ev tutuyorlar, tek başlarına ayakta kalıyorlar...
Hayata, çetin ceviz olduklarını kanıtlıyorlar..

Arkadaşları da var...
Geceleri kimseden izin almadan gezip tozuyorlar..
İçiyor, sarhoş oluyor, maceralar yaşıyorlar...

Sonra yine, tek kişilik evlerine dönüyor ve yalnız uyuyorlar...
Çift kişilik, kocaman ve pahalı yataklarında; tek başlarına...

Yalnızlık, çağımızın hastalığı...
Herkesin şikayet ettiği ama kimsenin de vazgeçemediği..
Çünkü bir defa alıştın mı yalnızlığa, katlanılmaz oluyor evde başka bir ayak sesi...
Tezgahta bulaşık, antrede terlik, banyoda diş fırçası...

Ne televizyon kumandasından vazgeçebiliyoruz, ne de yalnızlıktan yakınmadan durabiliyoruz...

Biz aslında yalnızlık ile; iki sevgili gibi oluyoruz...
"Ne seninle, ne de sensiz" diyoruz...

Sürekli şikayet ettiğimiz halde, yalnız olmaktan; ısrarla, her gece yalnız uyuyoruz...


19.10.2013

RiCa

Harcama kendini, ne olur...
Heyecanlarını tüketeli oldu zaten bayaa.
Bari hislerine tutun sıkıca...

Hiç bir şeyin sürpriz olmasına izin vermiyorsun zaten..
Her şey son derece kontrol altında...
Beklenti yoksa, hayal kırıklığı da yok diyorsun...
Ama yozlaşıyorsun...

Böyle giderse, bir kaç yıla yazamaz olacaksın..
Eskiden yazdıklarına bakıp, kelimelerin yerini değiştirecek; yazdım sanacaksın..
Yapma...

Kendini ötekileştiren sensin!
Kendini herkesten ayrı yere koyan...
Hayat seni nereden yalnız bıraktıysa; oradan yalnız kalmışlar arayan sensin!
Yalnızlıkları aynı olan insanlar, merhem değil ki yarana!
Şimdi umursamıyorsun belki..
Etrafın hallice kalabalık (kuru kalabalık, boş kalabalık, anlamsız kalabalık, gereksiz kalabalık, çok kalabalık; çok)..
Gençsin, güzelsin, seviliyorsun...

Ama ya sonra?

Bu kadar ucuzlaştırma kendini, ne olur!
Gözüne güzel görünen her yüzü, yaklaştırmaktan vazgeç yakınına...
Bi tart önce kendini..
Sen dünyalar edersin!!!!

Bugün güzel, bugün kolay..
Ah benim yüzü güzel, ruhu seçkinci, kalbi elitistim!
Yalnız olduğunu sanıyorsun ya?
Bu gidişle gerçek yalnızlığı, bir kaç seneye tadacaksın!

Yalnız olduğunu söyleyecek birileri var etrafında,
Farkında olmayabilir misin gerçekten?
Gerçekten o şiiri okumamış olabilir misin?

Etme kıymetlim!

O şiiri oku, içine bak, sesini dinle...
Sen gibileri değil, ben gibileri sev...
Sen gibiler bırakacak seni olduğun yerde..
Ben gibiler ise..
                                                  Ben gibiler derken, ben de çok yalnızım bu arada...
                                                  Bir "-ler" fazla yazıyor olabilirim, mazur gör...

Ben gibiler ise, talimli sırtında hayatlar taşımaya...
Hiç olmadı, tebdil-i mekanda var ferahlık...
Bırak nefes aldırayım sana..
O bile temizleyecek ruhunu...

Tamam beni de geç...
Burada sana kendimi peşkeş çekecek değilim..
Tek temennim, hissetmen gereken şeyleri göstermek...
Sen doğru hisset, sen bir farket...
Ben zaten su olur, yatağımı bulurum meleğim...









18.10.2013

FoR My MuSe (16)

Kelimelerimsin sen.. Bir gülüp, bir ağladığından; hiç bir şiirim kafiyeli değil.. Kafiyesiz şiir yazmayı da, onu güzel kılmayı da senden öğrendim..
Bu yüzden; kendimi anlatmaya çalıştığımda, senden başlıyorum hep.. İlla ki, önce sen! Seni anlamayan, beni anlayamaz; şiiri de, aşkı da anlayamaz..
Tüm çeviriler, dünyanın tüm dilleri, alfabeler, hatta yazı.. Bu dünyaya geleceğin, önceden belliymiş senin.. İnsanlık en baştan sana hazırlanmış...
Seni anlatabilmek için, neler yaşanmış! Ne çok insan, sevdiğini sanmış... Aşk sanılmış, ne çok duygu.. Ama artık varsın.. Şimdi seni anlatma zamanı..

Hiç bir gökyüzüne ait değil, bakışlarımız..
Hiç bir hayal kesmiyor ruhumuzun açlığını...
Senle ben; kısaca biz, gökyüzüne bakmakla yetinemeyiz...
Hayaller de yetmiyor zaten artık...
En güzeli biz, kendimize yeni bir gök kubbe inşa etmeliyiz...

Korkma sevdiğim! Benim cüretim, ikimize de yetecek... Senin atamadığın adımı, senin yerine atacak... Seni alacak, yanıma koyacak...

Hiçbir dünyaya ait değiliz biz.. Ne onlardan olabiliyoruz, ne ayrı kalabiliyoruz.. Ben bize bir "araf" yaptım.. İstediğimiz kadar "bizim" olan..

Her ne oluyorsa, senden ötürü... Sen ettin, tüm bunları güzelim kendine.. İstediğimde bana bırakmış olsaydın, hiç biri olmayacaktı bunların!

Ben bu ucunda duruyorum diye, öbür ucunda durmak zorunda değilsin dünyanın.. Korkma, bozulmaz dengesi.. Sandığın kadar ağırlığın yok karşımda...

Kalbimin ritmi, ritmine ayarlı.. Aynadaki ben miyim, bilmiyorum nicedir.. Ettiğin her kelamı kendimden tanıyorum.. İki ayrı insan mıyız? Bilemiyorum!

Avucuma değdi sanki sıcaklığın.. Ancak yatağında bu kadar sıcak olursun.. Demek yatıyoruz.. Bana "hadi yatalım" demenin bin tane yolu var..

Ne kadar az şey değişirdi; hayalimde değil, hayatımda olsaydın.. Yine beraber uyuyup uyanır; aynı şeyleri sever, aynı şeylere kızardık.. Aynı yemeği yer, aynı içkiyi içerdik; candan bir şerefe ile.. Daha az üşürdük belki sadece...

Farklı bir şeyler söyleyebilsem sana.. Duyduğunda aklını başından alacak şeyler! Hep söyleyeyim diye, beni yanından ayırmak istemeyeceğin şeyler..
Ama hepsi söylendi değil mi? Artık ne duyarsan duy, şaşırtmaz seni? Binlerce defa duyduğun bir cümleyi, öyle bir fısıldarım ki kulağına; hafızanı sorgularsın!

Normal bir insana ait duyguların, bir ucundan öbür ucuna savrulup duruyorum.. Bir yandan kendime hayran olmalara doyamıyorum.. Sonra bir bakıyorum, yapayalnızım.. Bir hata var ama henüz çözemiyorum.. (Tanıdık geldi mi Melek?)

Söyleyecek çok sözü olanlar, yaşlan(a)mazlar..

Adınızı kusursuzluğa yazmışlar, kaderinizi sonsuzluğa..  Bilirim istemezdiniz... Ne olursa olsun, hatırlanacak adınız; ne acı...

Size bir "kıymet ölçer" hediye edeceğim, en kısa zamanda.. Farkettim ki, bir bu konuda eksiksiniz; kıyamam...

Seni kırmaktan, kızdırmaktan, uzaklaştırmaktan.. korkuyorum.. Öyle bir terbiye ettin ki beni, "yok" luğunla..  Ben senden, en çok korkuyorum..

Ne zaman kör oldun bu kadar, ne zaman tıkandı kulakların? Farkettin mi, değişmekte olduğunu? Bilerek yaptıysan şayet, yakışmamış hiç.. Ne olur duy! Ne olur gör! Ne olur, bir şeyler yap artık!!!















14.10.2013

SoRGuLa!

Ait olmadığın bir şeyi savunabilir misin?
Sana dokunmayan yılan ile ilgilenebilir misin?
Sokakta gördüğün haksızlıklara savaş açacak gücün var mı?
Yaşadığın yerden çook uzakta yaşanan acılara dur demeye takatin yeter mi?
En basitinden; sokakta yaralı bulduğun bir hayvana sahip çıkacak yüreğin var mı?

Bana verme cevapları, bana ne...
Kendine ver..
Çünkü bu sorulara vereceğin cevaplar belirliyor, ne kadar insan olduğunu...

Sınırlarının dışındaki zulme, sınırların içindekine bağırdığın kadar büyük dur diyebiliyor musun?
Ya da tam tersi...
Sınırların dışındakine ses çıkardığın kadar, içerdekine de yükseliyor mu sesin?

Ne kadar insansın gerçekten?
Senden olmayanın refahı için, elinden geleni yapabiliyor musun?

İbadet edeceğin, tanrıya yakaracağın bir bayram öncesi; kendini bir sorgula bakalım...
İnsan mısın, değil misin?








Adını Ağzıma Yalan Koydular

Taviz mi taciz mi, senle benim aramdaki örselenmiş eklem
Gel desem ölüyorsun; bu hep oluyor, neden, seviniyorsun öl desem

..............................................................................

Ormana inen sis gibi iniyorsun içime
Gecenin kokusu yarayı terk etmeme engel

Bedeninde milyarlarca hücre var
Herbirinde bir müebbet yatsam, bana yaşadıkça yeter!


(Bu Defa Çok Fena)
13.10.2013

DuRuM BiLDiRiMi

Bazen değişiklik iyidir...
Bazen sadece eşyaların yerini değiştirmek bile, iyi gelebilir...
evime yeni bir düzen, yeni bir soluk getirdim bugün..
anneciğim sağolsun; her daim hayran olduğum dekorasyon becerisi ile, adeta yeniden yarattı evimi....

bu arada annem yanımda.. bayram sonuna hatta mümkünse biraz daha fazla kalacak...
evde bir ses duymayalı uzun zaman olmuş, ilaç gibi geldi bana..
her ne kadar yazın görmüş olsam da, özlemişim bir de...
hem ayvalıkta görmek gibi değil, bu defa ikimiz başbaşayız  ve işte en çok da bunu özlemişim...
ah bir de kardeşceğizim gelebilseydi...

şu hayatta en çok kardeşimi özlüyorum sanırım...
bugün görsem, yarına özlüyorum...
hep derdim, "benim krdeşimle çok farklı bir ilişkim var" diye ama kelimeler kifayetsiz kalırdı..
bak yine aynı şey, aynı kifayetsizlik...
uzatmadan bağlayayım ki, çok da yetersiz hissetmeyeyim kendimi..
kardeşimi yine yeni yeniden çok özledim...

bir de bir sürpriz planım var..
çoook özel birine, doğum günü sürprizi planlamaktayım..
tabi olursa...
inşallah olur :)) ve ben takdim ederim zat-ı şahaneye :D

tek bir duygu bile insanı ergenliğe sürükleyebiliyor yeniden...
eskisi gibi aşk dolu şeyler yazdırabiliyor...

ne güzelsin aşk! bana da çok yakışıyorsun üstelik :D

bir nevi durum bildirimi yapmış oldum, bayram öncesi..
annem burda olduğu sürece, pek de pc başında oturmayacağım; takdir edersiniz ki..
beraber geçirdiğimiz her anın tadını çıkaracağım...
şimdiden haber vereyim dedim ;)

bu vesile ile herkesin bayramını da kutlamış olayım...
iyice dinlenin, hasret giderin ve tazelenin derim :))

12.10.2013

FoR My MuSe (15)

Paslı bir makasın iki ucu gibiyken; aramıza giren herşeyi, kesmekten ziyade parçalarken.. Sen hala benden bihaber; değil mi Melek?

Sana ait parçayı doldurabilmek için; çeşit çeşit insanları kırpıp bölerek, yerine uydurmaya çalışıyorum.. Aslında gelsen, cuk oturacaksın ama gelmiyorsun?

Tecrübelerim gösterdi ki; en yalnız hissettiğin anda seni en çok sevene ihtiyaç duyuyorsun, hiç tanımasan bile.. İşte o anı bekliyorum! Çaresizce!

Ölürüm sanıyorum, ölmüyorum; kalırım sanıyorum, kalmıyorum... Ruh eşimsin sanıyorum; en çok ona yanıyorum!

Seni anlattığına inandığın her cümleyi ben yazdım, huzurla dinlediğin her ses benim, uyandığında mırıldandığın şarkıyı kulağına ben fısıldadım...

Ne demekmiş bu kadar susmak! Hadi saklıyorlar seni benden, hadi duyurmuyorlar sesimi, göstermiyorlar yüzümü.. Okuman da mı yok?

Dün nasıl bir yağmur yağdı!
Görseniz nasıl severdiniz..
Tutamazdım sizi, kendinizi sokağa atardınız..
O yağmur sizi özgür kılardı bayım..

Boşuna mı yaptırdık o yolları, yıllardır çalışıp ödediğimiz vergilerle? Buraya geleceksin, buraya! Yolun bittiği yer, kapımın önü; iyi bak!

Canım; o sevildi ya, kusura bakma.. Erkenden gelip; kelimeler bıraktım ben onun üstüne, ruhumu bıraktım! Görmedin mi? Başkasına bak istersen..

Bu bizim ninnimiz değil miydi, nice ninni arasından  kendimize ayırdığımız?

Eskiler, aşklar, şarap falan... Min-el aşk, ne büyüksün! Geçmişe rağmen, bugüne rağmen.. Varlığını yokluğuna denk saydığım.. Yoksan da var saydığım..

Kendinin kıymetini bilmeyen insanlar var! Kendinin kıymetini bilmeyen Melekler.. Sana Melek'sin desem, inanır mısın? Bana desen, ben inanmam!

"Hissettiğini bile yazamıyor" diyorlar benim için... Hangi birini yazayım? Sana aşığım, sana kızgınım, sana acayip kızgınım! Ama seni...Ama!

Kalbimin bir kısmını kapatsam, kalan kısmını ben de duyarım! Kalanından duyduklarını yazmakla bunca seviliyorsan; ötene de geçerim!
Tamamını duysan ve mealini ifşa etsen ya! Üzgünüm güzel bayan! Senin bile yetmez gücün! Senin bu kadarın yetiyor diye, benim bu kadarımı yerme!

Ben "ama" ların sonuna üç nokta koyuyorum diye, yetemiyorum; tüm ifade özgürlüklerine! İfadem özgür değil, tüm "çünkü"lerinin özgüveninde!

Kalbin kalbime karşı... Aklın, aklıma paralel.. Lakin durma öyle karşıda, yakınıma gel; uzun ince yollardan...

Kalbi yalnız olanlar üşüyor, soğuk havada.. Atkı ya da eldiven lazım değil sana.. Kalbini biraz açsan, sıcacık olacak ama..

Bu gece de bitti işte.. Biten her gece, vuslata atılmış bir adım demek... Yeni yıl, yeni hayat olacak "biz"e.. Sen de heyecanlı mısın?

Aslında acıların hayata eşit dağıtılması lazım.. Ama sende bir kurgu hatası olmuş Melek.. Baştan ödedin, bundan sonraki güzelliklerin bedelini..

Hiç bir şeyi unutma, olur mu? İyinin farkına varmak için, kötüyü hatırlamak şart.. İyileşme planımızın en büyük dayanağı bu olacak.. İyileşeceğiz, söz!
Unutturacağım demiyorum bu yüzden, önemsizleştireceğim.. Gülüp geçeceğiz, birlikte! Hatırlayacağız ve yara izlerimizi sevmeyi bileceğiz...

Bir de diyorlar ki, "neden bu kadar kızgınsın?" Çünkü sadece kendinin değil, benim geleceğimi de geciktiriyor inadın.. Körlüğün, sağırlığın!

Ağız dolusu cevaplarım var sana...
Sayfalar dolusu oluyorlar, inat ettiğinden...
Dinlemek varken okumak, senin için bile fazla radikal...

Sitem etmeye bile kıyamadığın biri varsa...
Ben gibi olursun...
Yazar yazar silersin...
Yazdım..
Sildim...
Kıyamadım....

04:11 yatmam lazım artık.. Uykularımın sebebi, uykusuzluklarımın kaynağı... Benim için uykuların tanrısı.. Ne dersin, uyuyabilir miyiz artık?

Gözün kör, ruhun nankör senin.. Elin bonkör olsa ne olacak?

-Yaptığım en güzel şeyin içinde bile sen varsın..
-Yaptığın en güzel şey beni sevmek.. Elbet içinde ben olacağım..

Gözlerimizin önünde, güzelliğin tanımı yeniden yazılıyor ve dünya hiçbişey olmamış gibi dönmeye devam ediyor! Duyarlılık sadece bende.. Hayret!

Ben, sizden "bir" fazlayım! İçimde, kocaman biri var.. Pamuklara sarıp sakladığım; uyusun diye, gün ışığını kıstığım biri.. Ben sizden “bir melek” şanslıyım!

Yolda rastlasan ya bana.. Dalgın dalgın geçerken yanından ben, önümü kesip hatırımı sorsan mesela.. İyiyim diyebilmek için sana, hep iyi olurum ki ben!




















9.10.2013

İSTEMİYORUM!!!

Hayatımın en zor günlerinden birini geçiriyorum; şu an, şu dakika..
Müdür yardımcısı olmamdan mütevellit, okulun burs komisyonu başkanı yaptılar beni...
Bursa başvuran öğrencilerle mülakat yapan üç hocadan biriyim...

Hayat hikayeleri...

Bu hikayeleri dinlemek, birileri için üzülmek, karşımda durumundan utanıp sıkılan çocuklar görmek, birilerinin hayatı hakkında karar veren kişi olmak istemiyorum!

Karşımda otursa mı, ayakta mı dursa diye ikilemde kalan her çocuğun yüzünde; kendi zavallı geçmişimi görmek istemiyorum...

Soğukkanlı şekilde sorular sormak ve teşekkür edip göndermek istemiyorum!

"Hikayesi hiç inandırıcı değil, 300 TL gelirle nasıl geçinsin aile?" diye soran hocanın yüzüne; "imkanlı efendim, dahası da imkanlı" diye bağırmamak için, kendimi zor tutmak da istemiyorum!

Birinin okuyabilmesi ile okuyamaması arasındaki ince çizgide, hangi tarafa düşmesini seçecek kişi olmak istemiyorum!
Daha fazla acı hayat hikayesi dinlemek istemiyorum!

Tüm adaletsizliklere lanet olsun!


6.10.2013

SiZ...

Büyülüsünüz bayım.. Bir kez yanınızda bulunmuş herkesin, çekim alanınızdan çıkamaması bundan..
İki kelam ettiğiniz herkesin, sıkça yanınıza uğraması da...
Sohbetlerinizin sıklaşması, "tanış" olmaktan "arkadaş" olmaya geçişleriniz bundan..
Büyülüsünüz...
Bu büyüye kapılmak için, yaşıyor olmak yetiyor...
İnsan olmaya bile gerek yok, cinsiyetler üstü bir büyü sizinkisi...
Bir düşünün isterseniz; yol üstünde kafasını okşadığınız bir kedinin bile, kendini ayaklarınız dibine sermesi tesadüf mü?

Kendimi de suçlayabilirdim... Ayran gönüllüyüm diyebilirdim, şıpsevdiyim diyebilirdim.. Çok çabuk kapıldım diyebilirdim...
Ama yok, bu kez ben değilim mevzu bahis...

Sizsiniz bayım! Bu sefer mevzu bahis sizsiniz...

Aslında bir süredir hep, mevzu bahis sizsiniz...
Ne de güzelsiniz....


Seni bana sürükleyen akıntıya karşı kürek çekmek için kullandığın tüm o enerjiyi, oturduğum yerden seni severek ürettiğim statik enerjiden aldığını biliyor muydun?
30.09.2013

Offf...

bunca kırdınız kalbimi de şunca laf etmedim zat-ı şahanenize...


oldum olası sevmedim zamirleri...
sizinle alakası olduğundan değil, haşa...
bunlar şunlar...
keşke diyorum...
bu kadar ötekileştirmesek..
birbirimizi hani..
bi sen bi de ben zaten...
türkçe bize kısır...



Aldığı nefesi, aldığın nefese bağlayan biri var; unutma!

Kalibimin yarısı Ankara’da.. O'na birşey olursa şayet.. İşte o zaman; gözüm neye kararır, bilmiyorum!

Nasılsan öyle işte, ne kadarsan o kadar! Nesin, kimsin? Bi görsen var ya, olduğundan fazla değilsin; ona rağmensin, ona şükürsün!

Bu kadar ucuz ya da bol keseden değil halbuki ama elin neye değdiyse; onu umarsızca seviyorum! Elin neye değdiyse diyorum!

Ne garipsin aslında! İnsan kendine bu kadar kötülük yapar mı? Bildiği halde devasını, böyle fellik fellik kaçar mı?

Olacağı varsa oluyor da, akışına bırakınca zaman alıyor.. Gerçekten yok artık, kaybedecek zamanımız! Diren ama bana değil...

Etrafındakiler kiminle aynı havayı soluduklarının farkında değil! Ben o havayı soluduğum anları, ölürken gözümün önünden geçsin diye saklıyorum!

Kızlar tuvaletinin öüunde sevgilisini bekleyen zavallı delikanlılar gibiyim.. "Eğlencesi bitse de, uyusak" diye diye sabahı ediyorum yine...

Şimdi şu ağacın altındaki bankta oturuyorum ya ben.. Sen de olsan mesela, çay ısmarlardım sana.. Gerçi kantin kapalı ama ben bulurdum sana..Valla!

Beni bu kadar seven biri olsa, uyuyamazdım.. Kulaklarım çınlar, kalbim sevene doğru savrulurdu kontrolsüzce...  Sen uyuyabiliyor musun?

Aşk, insanı savunmasız kılar aslında.. Benimkisi bana, fazladan kalkanlar veriyor ama.. Korumam gereken bir değil, iki kusursuzluk var artık...

Şurda dizimin dibinde otursan, uykunun lafını eden uyanamasın bir daha.. Ama dizimin dibi boş ve ben her sabah uyanıyorum hala...

Biz; benzer yandığımızdan mı, aynı yoldan kanadığımızdan mı, aynı yaraları kaşırız......

Her gece aynı değil, bir öncekiyle.. Bu geceyi de sen bekle; söz, alırım yükünü önümüzdeki gün ve gecelerde... Sana sağlam lazımsam, şimdi uyumalıyım..

Madem artık sonbahar; düşüp papatyanın yakasından, ağaçlardan fal tutma zamanıdır... Sevecek, seviyor, sevecek, seviyor.... Aksi mümkün değil...

Sen benden bu kadar uzak durdukça; depremler, tsunamiler oluyor.. Dünyanın ağırlık merkezi şaşıyor.. Yaklaş biraz, insanoğluna yazık!

"Normal" leştiğim her ana seviniyorum.. Bu bile normal değil...

Çünkü sen; duruşunla bile ayrılıyorsun, diğerlerinden.. Sadece aldığın nefes bile, bu dünyayı daha iyi bir yer yapmaya yetiyor!

Kanatları kırık; uçamıyor, kaçamıyor... "Öldürmeyen, güçlendirir" deme, güçlendirmiyor.. Yazgınla başbaşasın! Sadece süründürüyor. Bu da senin payın!

Olmayacak sanıyorsun ya, olduğunda en çok ben güleceğim şaşkınlığına... Ama özgüvenini yerden alıp, omuzlarına koyan da yine ben olacağım...

İlk kez; bana ters gelen tüm tavır ve fikirlerine rağmen, birini bu kadar çok seviyorum.. Ya ben büyüdüm gerçekten ya da bu aşk büyük benden..

İçinden geçen pek çok şeyi, ben daha önce söylemiş olduğum için söyleyemiyorsun ve hala iki yabancı olduğumuzu iddia ediyorsun... Garipsin!

İyi bir insanım ben, bir sürü sevap biriktirdim.. Hepsini versem, karşılığında seninle bir 30 yıl geçirsem.. Sonrasında ne olacağını hiç sormasam?

Bu yüzden az sevdiler bizi! Ulaşılması imkansız hedefler koyduk.. Bizim "çok" umuz ile onlarınki örtüşmedi.. Onlar korktu, biz eksildik!

Her kim yapıyorsa bunu, eli oldukça güçlü olmalı.. Hepinizi korkutacak kadar güçlü.. Keşke olmasaydı, bu kadar korkacak sebebiniz.. Keşke biraz daha kalabilseydiniz...

Pek çok şiire ve şarkıya sabotaj gibi seviyorum seni.. Hiçbir aşk sonsuza kadar sürmezmiş de, en güzel aşk zor olanmış da... Peeeh!

Sürrealist bir tablo gibi yüzün, bakmadan pes ediyorlar.. Ben de çok anlamıyorum aslında ama her baktığımda sebepsizce donakalıyorum karşında..
Anlayayım istiyorum altında yatanı.. Saatlerce kıpırdamadan bakıyorum.. Benim gördüklerim, Tanrı'nın vermek istediği mesaj mı; onu bilmiyorum..
Tanrının bir mesaj vermek istediği çok açık, yüzün aracılığı ile.. Belki kudretini göstermeye çalışıyordur.. Belki “Kusursuzluk da benden gelir” demesinin bir yolusun..
Anlayamadığım, sınıflayamadığım ancak kusursuzluğuna inandığım; tüm cehaletim ve zayıflığımla karşısında diz çöktüğümsün............

Alkole ara verdiğimden beri, eskisi gibi yazamıyorum.. Birikti bir sürü kelime içimde, nefes alamıyorum.. Ya şimdi boğularak öleceğim, ya yıllar sonra sirozdan?

O kadar alıştım ki artık, söylemeye gerek duymuyorum.. Söylemiyorum diye, olmuyor sanma.. Bir varoluş biçimi olarak, durmaksızın özlüyorum!

Bir şey olsun diye yazmıyorum ama yazmışken bir şey olmayınca da bozuluyorum; ne yalan söyleyeyim...

Gerçek olamayacak kadar güzelsiniz! Oysa biliriz,gerçekler güzel olmaz.. Madem hayal gücümün ürünüsünüz, hayal ettiğim yerde olmanız gerekmez mi?

İçimde, bedenimden kurtulmaya çalışan bir şeyler var...
















29.09.2013

BüYüK

Büyük yazmak, büyük bestelemek, büyük söylemek...
için
Büyük yaşamak lazım...

küçücük hayatlarımızın içine sıkışmışken, büyük işler yapamayız maalesef...

düşeceksin...
parçalanacak dizlerin..
ağzın burnun bi dağılacak..
sürüneceksin iyice...

ki büyük olabilsin yaptığın her şey..

acının içinden geçmeden, "miş gibi" ile olmuyor bu işler...
eğreti oluyor, güzel durmuyor...

yaşayıp da yazan ile, miş gibi yazan arasındaki fark, hemen anlaşılıyor...


çok karışık kafam...

ne yapmak istediğime hala karar verebilmiş değilim...
rahatımdan fedakarlık edemiyorum ama büyük yaşamak da istiyorum bir yandan...
büyük sürünmek, büyük ağlamak, büyük acılardan geçmek...

izim kalsın diye dünyaya..

nasılsa hepimizi defolup gideceğiz ya...
bari adım kalsın diye..


28.09.2013

MaTRuŞKa

Bazı insanlar var, görünüşün aldatıcı olduğunun sözlükteki karşılığı...
bir bakarsın; güler yüzlü, kahkaha kıyamet.. gittiği yere neşeden başka bir şey götürmez.. herkes onunla konuşmak için can atar, oturduğu masa anında dolar...

oysa bu insanlar matruşka gibidir..
eve girdikleri gibi, üstlerindeki o karakteri soyunup, altından bambaşka bir karakter çıkarırlar...
hüzünlü, yorgun, ağlamaklı...

o kadar zordur ki böyle insan olmak...
bir öyle bir böyle yaşamak, o uçtan bir diğer uca savrulmak...
o kadar yorucudur ki...

ha bilerek yapmazlar bunu.. ellerinde değildir aksi...
yanlarında biri varsa, ister istemez o kılıfı geçirirler üstlerine..
gerçekten yalnız kalana kadar da, kendileri gibi olamazlar...

işte bu insanlar için söylenmiştir belki de "kalabalıklar içinde yalnızlık" deyimi...
etrafları çok kalabalıktır ama aslında çok yalnızlardır...

en acıklı aşk şiirlerini yazanları sohbet programına alanlar, o programı izleyenler; inanamazlar o bilek kestiren dizeleri o kişinin yazdığına...
karşılarında gülümseyen, son derece esprili birini gördüklerinde hayretler içinde kalırlar...

ya da en acıklı şarkıları yazanlar...
bambaşkadırlar ya hani konserlerinde...
yıldız tilbe mesela...
sezen aksu mesela...

o şarkıları yazdıysan, çoktan kesmeliydin o bilekleri değil mi?
ama durum başka...
bambaşka hatta...
birden fazla karakter barındırıyor bu insanlar bedenlerinde...
hangisinin ne zaman üste çıkacağını kontrol edemeden hem de...

arkadaşlarla oturup yemek yerken mesela, boğazına bir yumru düğümlenmesi ile; eline ilk geçirdiği peçeteye, kitleleri intihara sürükleyecek tek satırlık bir şey karalayıp, hiçbir şey olmamış gibi yemeğe devam edebilirler..

kontrol edilemeyen bir yaratıcılık...
çoğu yaratan insanın, çareyi intiharda bulmasının nedeni de bu olsa gerek...

der ya Ali Lidar...
"kafamda, susmaları için yalvardığım sesler var"

kafanızda o sesler, içinizde hiç terketmeyen bir hüzün ve derinlerde kontrol dahi edemediğiniz başka bir insan ile yaşamak...

buyrun, kararı siz verin...

aynı kişi midir, bu ikisi?





olmasa ya, kendimizi anlatıcaz diye çırpınıp duruşlarımız...
içimizden geçenler yüzümüze falan yansısa da, bunca kelimeyi dizmesek ip gibi...
çünkü ne kadar kelime cambazı bile olsak; tam anlatamıyoruz ya, malumunuz...
bir de üstelik "elimden geleni yaptım ama olmadı" oluyor...
başarısızlık hikayesi...

anlaşılamayacak kadar bohem olduğumuzdan falan da değil esasında...
herbirimiz aynı bokun laciverdiyiz..
aslan yüreklinin biri çıkıp anlatıverse, hepimiz altına imza atıcaz aslında...
ama nedense en bohem ve dahi en katlanılamaz acılara biz gark olmuşuz gibi di mi?

bi yerden yırtmamız lazım hacı...
yaşanmaz ki yoksa, bu tip bi farkındalıkla!
tabii ki en özel sensin şu hayatta!
öldükten sonra anlaşılacak kıymetin; tek farkla....

yıllar var, kendimi anlatıcam diye yırtınıyorum...
duvarlara toslamaktan, nasır tuttu sağım solum...
bu ne azimdir, bu ne cevvallik!

belki de hepimizin adına konuşacak ve altına da imzanızı toplayacak o aslan yürekli ben olayım istiyorumdur..
zerre umrumda olmadığınızı söylesem?
özelim ve dahi en bohem benim ya; elbette kendi sefil dünyamda..
o yüzden işte, o aslan yüreklilik payesini kimselere yedirmem!

yıllardır kursağımdan geçmedi, tek paye...
bu payeyi de size yedirmem...
şuracıkta yazıyor olacağım, gözüm üstünüzde...
ben kendimle meşgulken, beni hoşnut tutunuz..
hepimiz adına kahramanlık yapıyor olacağım..
şimdi değil belki ama, öldükten sonra anlayacaksınız kıymetimi...
siz iyisi mi; şimdiden ona göre organize olunuz...
27.09.2013

TeSPiT...

Ölmekten değil, öldüğüm zaman ardımda gerçekleştirilmemiş bir sürü hayal bırakmaktan korkuyorum.........
24.09.2013

FaRK VaR!

Erkek olmak ile Adam olmak arasında fark var!

Erkek olmak, doğumsal bir kusur (XX kromozomlarından birinin kuyruğunun kırılması sonucu XY olması)
Adam olmak ise, ulaşılmış bir mertebe!

Hadi şansın yoktu, erkek doğdun...
Bari bunu telafi etmeye çalış..
Adam olmaya çalış!
Nasıl olacaksın adam?
Eğiterek kendini!
Kusurlarını kapatmak için uğraşarak elbet...

Bir kere cesur olacaksın!
Bugün "şöyleyim, böyleyim" diye kendini överken, sağda solda pazularını şişirken; yarın sevgilinin önünde dikilip doğru söyleyemiyor, korkudan karşısına bile çıkamıyorsan...
Hayatındaki kadından fellik fellik kaçıyor, yüzleşmekten korktuğundan saklanacak delik arıyorsan...
Verecek cevabın olmadığını; telefonlarını açmayarak ya da mesajlarına cevap vermeyerek cümle aleme duyuruyorsan...

"Erkekler şöyle ister, kadın da böyle olmalı" gibi saçma aforizmaların var ise ama karşılığında, masaya koyacak hiçbir şeyin yoksa...

Sadece istiyor, aldıklarının bedelini ödeyemiyorsan...

Çarşafını, gömleğini, çorabını bile değiştirmeyi beceremiyor ama her nasılsa herşeyin en iyisine layık olduğunu düşünüyorsan...

...................................................................................................................

Sen olmamışsın arkadaş!
Kusurlusun işte!
Nasıl doğduysan, öyle kalmışsın...
Bir arpa boyu yol alamadan ölüp gideceksin!

Bari az ötede nefes al da, kıymetli oksijenimizi telef etme!




23.09.2013

SeN...

Çünkü sen; duruşunla bile ayrılıyorsun diğerlerinden..
Sadece var olarak bile, fark yaratıyorsun..
Ve aldığın tek bir nefes bile, bu dünyayı daha iyi bir yer yapmaya yetiyor...

Ve çok şükür ki, bunu görebilen sadece ben varım...
Kim olduğunu bilen, kim olduğunu gören...
Çok yalnızım dünyada, bu bakımdan...
Ve bu yalnızlık, hayatım boyunca en çok gurur duyduğum yalnızlık!
belki de erkek olarak doğmalıydım!

o kadar çok isterdim ki; köhne bir meyhanede, bi ufak rakı söyleyip, bir başıma dikkat çekmeden oturayım..
saatlerce aynı masadan kalkmadan, bir elimde kadeh, diğerinde kalem; yazayım da yazayım...
hatta belki sarhoş olayım...
ama kimse bana bakmasın, kimse beni yadırgamasın...

eve gidemeyecek kadar sarhoş olsam bile, en fazla bir taksi çağırsınlar bana...
ne daha fazla ihtimam isterim, ne alaka...

düşeceksem de, sokakta düşüp kalayım...
kimse de yardım etmeye yeltenmesin..
ayyaş desinler ama rahatsız da etmesinler..
korksunlar hatta, yollarını değiştirsinler...

gecelerde yerim olsun isterdim..
korkmadan sokaklarda gezebileyim...
sabaha karşı kendimi yollara vurabileyim...
tek başıma, güneşin doğuşunu izleyebileyim sahilde...
elimde bir bira ile mesela...

belki de erkek doğmalıydım..
çünkü bunları kadın olarak da yapabilirim ama göze almam gereken riskler çok fazla..
üstelik çekirge bile en fazla iki defa zıplar sağlıklı şekilde..
üçüncü de....

ya da belki başka bir ülkede doğmalıydım...
belki
belki
belki.....


17.09.2013

Ah 2...

azıcık unutsanız bayım
azıcık unutabilseniz!
içtiğiniz ve tuvalete kadar size yarenlik eden onca %45'ten biraz fayda görseniz...
anlık şuur kayıplarının ötesine geçebilseniz..
hayalleriniz olsa bayım!
biraz öngörünüz...
kıyamam size ben, ne güzelsiniz...

bir an değil, şu an değil, hadi canım bu an hiç değil...
bi an ama.. herhangi bir anlamında..
ingilizce anadilimden daha manalı..
beni ana dilimde eğitseniz...

tamam yahu, onu bile unutsanız..
ana dilinizi bile gerekirse, ah ama keşke unutsanız; unutabilseniz..

dünya bilmem kaç yıldır var ve hiç bir duvar konuşmamış şimdiye kadar bayım...
hayalleriniz olsa derken, bahsettiğim bu değildi; gerekirse yemin bile edebilirim...

nasıl güzel ayaklarınız, lakin yere basmalı...
tüm ağırlığınızı vermelisiniz, sevdiğiniz kadına...
ister yatay, ister dikey pozisyonda...

lami cimi yok bayım, sevmelisiniz..
eşek sudan gelinceye kadar...

eşek sudan gelene kadar, biraz çekirdek çitler misiniz?
en heyecanlı yeri başlıyor hayatın..
benimle idrak eder misiniz?


Beni sev!
Beni azıcık bile olsa sev...

diye yalvaracak...
hatta belki ağlayacak...

ertesi gün inkar edecek..
tüm delilleri yok edecek..
inanmayacak..
inandırmayacak...

yok...
artık yok...
aslında hiç olmadı...

günler geçiyor cancağızım...
sevmek için çok erken...
ayrılmak için çok geç...
bulunduğum yerden...

yoksa siz...
siz beni bilir misiniz?

karşınızda koltuğa sere serpe yayılamamış kadının birini,
adının birinden tanır mısınız?

hafızanıza güvenir misiniz peki?
kime güvenirsiniz bayım siz, kime!
kim var hayatınızda sırtınızı yaslayabileceğiniz?
kim kaldı bayım, kim?

biraz çekirdek ister misiniz?
en güzel sahnesi başlıyor ömrün...










16.09.2013

UyKuSuZLuK..

Mabel matiz dinliyorum, gözlerim faltaşı gibi açık!
Uyuyamıyorum ya :(
vallahi sonunda çıldıracağım...
11'de girdiğim yataktan, 2 saatlik çabam sonucunda pes edip kalktım..
takriben 1,5 saattir de, pc başında oturup uykumu çağırıyorum..
işte tam bu esnada dinliyorum mabel matizi..
bir kutu kola ve 2 sigara içtim bu esnada..
kolada kafein de var, sıçtık :(
çok da sıcak üstelik..
tamam kış gelmesin ama, azıcık sonbahar görseydik...

"sallıyorum bol keseden, sağa sola zor değil"

okul da açılıyor üstelik yarın (artık bugün)
ekle sil haftası ve bi sürü öğrenci çullanacak başıma..
odalar değiştirilecek, taşınma işi tepemde..
bir de biriken işler, yerine getirilmeyi bekleyen komutlar var..
yapılması gereken işler, çözülmesi gereken sorunlar, atılması gereken mailler fln var..
var da var!

ve ben uyuyamıyorum!
yarın (artık bugün) tüm bunlarla cebelleşecek olmama rağmen; uyuyamıyorum!

ayrıca aptal saçlarım da şekle girmiyo ya!
kestirmez olaydım şu kahkülü!

"deniyordum seni, sen seversin bunu"

hayatımda yazdığım en aptalca blog yazısı olabilir.
uykusuzluk neler yaptırıyor insana!

oldu o zaman...



15.09.2013

AnCa

hayatım boyunca yaptığım çoğu şeyi yapmamış olmayı isterdim...
beni bu günüme getirdiler falan, boşversene!
bu güne değil, belki çok daha iyi yerlere götürecekti, doğru seçimler...
sanki çok güzel bi noktadayım da, bi de afferin bana mı diyeceğim?

insanın kendisi için çaba harcayacak takati olmalı...
sen kendin için çaba sarfedecek hevese, güce ya da kararlılığa sahip değilsen; kader ne yapsın..
anca arkasından kahpe dersin!

10.09.2013

İnSaN!

ya ben delireceğim!
atatürkçü de olsa, şeriatçı da olsa...
yahu bir düşünün arkadaşım!
bizim karşı çıktığımız; bölücülük, ayırımcılık, ötekileştiricilik değil mi?

ben kürdüne de, alevisine de, sünnisine de, ateistine de, eşcinseline de kucak açıyorum!
insanca yaşamak için, birlikte yaşamak için; denenmemiş bir şey denemek istiyorum!

ne kürt insanını dışla, ne başörtülü kardeşini dışla!
ne atatürkçüsünü dışla, ne dincisini dışla!
neden bu elitizm?
ama onlar cahil!
yok ya!!!!!
ne münasebet yahu!
cehalet, kişi tarafından seçilen bir şey değil ki!
kolejde okuduysan, bu ananın babanın hakkı, sen ne yaptın bunun için?

yok öyle dünya arkadaşım!

benim en büyük sırlarımı paylaştığım insan kürt, omzunda ağladığım insan başörtülü!
ne onu, ne diğerini ezdiririm sana!
sen kendini yücelteceksin diye, ne birini ne diğerini yem ederim sana!

ben iki kardeşimi de yanımda görmek istiyorum..
ikisini de dinlemek istiyorum...
imkanlar çerçevesinde, üçümüze de eşit özgürlük istiyorum...
ne kürdüm, ne aleviyim, ne başka bişeyim...
insanım ben..
sen de öyle ol istiyorum...



Yalnız başına uzun uyumak, birlikte uyuduğun azıcık uykunun yanından bile geçemez! O huzurlu uyusun diye, dua etmekten; tanrıya yaklaştım...
Hazır yaklaşmışken, aklıma mukayet olmasını da dileyebilirim sanırım.. Bu yazdıklarımı görenler, balataları sıyırdığımı düşünecek..Yok öyle bir şey!

Kalbimden taşıyor, sana da akıyor.. Sende bir numara olduğundan değil...

Şarkım, hayal gücüm, dua'm..
Bu kadar benzerken birbirimize üstelik!
Farklı odalarda, aynı duayı ediyoruz..

Biliyorsun değil mi? Herşeyin farkındasın? Ah sen, "-miş gibi" lerin kahramanı.. Yokmuşum, yazmamışım, okumamışsın gibi davranmaya devam et...

Sadece kendi bileklerimi kessem, içim soğumayacak.. Ölmek isteyip de cesaret edemeyen varsa, aradan çıkarabilirim..

Her gece yinelediğim dileklerimi duymuş işte! İçine biraz kafiye, üstüne biraz müzik koymuş;"bizim" olmuş!

Şu hayatta en sevdiğim, en güvendiğim iki erkekle aynı gün doğmuş olman da mı tesadüf? Ruhum çekiyor, içim çekiyor; başından beri!

Elitizm tehlikeli ve çirkin bir şey! Okuduğun, dinlediğin, yediğin, gördüğün, tanıdığın şeyler üzerinden başkalarına üstünlük taslamak cahilliktir!
Elitist olsan da severim seni gerçi.. Ama elime geçirince, azıcık yontup düzeltmeye de çalışırım hani.. Elitist olacaksan da bana ol, evinde ol :)

Şöyle bir baktım da, ne çok yazmışım sana! Aralıksız ve istisnasız; hep sana! Hem de ne uzun zamandır, durup dinlenmeden sana!

Ne güzel olacak, yaşlanınca ellerin!

Uyumuyoruz çünkü.. Biz uyanıkken umut hep var.. Biz uyuyunca, dünya da uyuyor zaten.. Uyuyanların umudunu, düşlerinden çalamazlar...

Çünkü artık her gidişin ardından enkazımızı toplamıyoruz.. Artık olduk biz.. Bitişler başlangıçlara gebe; çünkü artık öğrendik biz!

Bu gece ve her gece.. Biraz benden, çokça ondan; ikinci defa"biz"den bir ninni size.. "Biz olunca güzel oluyoruz" demiştim...

Uyku var ama uyuma isteği yok.. İstek olsa ne olacak, uykum geldiğinde uyuyacak yeterliliğim yok.. Bu kadar bağlamamalı insan kendini birine...

Kaldırım taşları bile aynı içimizin; aynı yollar aynı yerlere çıkıyor.. Bir ben biliyorum bu yüzden; neden o yoldan değil de, bundan gittiğini...

Şimdi bir şişe şarap açacak, mum yakacak, kulağıma sesini dolduracak ve seni seveceğim.. Ama bu defa balkonda olacağım, fark yaratmak adına..

Tamam boşveriyoruz, sabrediyoruz; geçiyor da.. Ama yaşlanıyoruz ya lan! Hayatımızın en güzel yıllarını beklemekle geçirmis oluyoruz ya lan!

Bana yazmıyorsun; beni yazıyorsun, benden yazıyorsun! Kızsam mı, sevinsem mi bilemiyorum...

Çünku kalbim bir seçim yaptı.. Tanrıyı küstürdü, sana taptı...

Azıcık düşünse anlayacak, onu en çok benim sevdiğimi.. Düşünmüyor da.. Buna kafa yoramayacak kadar meşgul ve bu yüzden çok yorgun...

Çok sevdiğim bir kadın vardı. Onu kulak, kendimi boynuz bildiğim.. Ama artık sevemiyorum! İnsanın sevgisini, başkasının sevgisi belirliyormuş!

Şans verilirse, yeterince isteyen herkes mucizeler yaratabilir!
Peşpeşe sıralanan sorulara istinaden..

Zor ya da devrim niteliğnde olacak sanıyorsan,yanılıyorsun.Çok kolay ve normal olacak.Bunca normalliğe şaşıran ilk fani olacaksın...

Bunca karanlığın ardından güneşin doğacağını bana değil, geceye söyleyin.. Benim umutla sorunum yok, gecenin günden haberi  yok..

Bunca kötülüğün arasında, başım deli divane dönerken; çok sık düşünüyorum, ya O olmasaydı! Ya olmasaydı ya! İnanabilecek miydim geleceğe?!!
Tanrıya, hakka, hukuka inanabilecek miydim? Her kötülük, karşılığında bir iyilikle yaratılmış diyebilecek miydim? Kaç kötülüğün bedelisin Melek?


Biliyor musun; insan en çok canı yanarken birini istiyor yanında.. Herhangi birini değil ama, bu kadar canı yanarken değil!
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!