Sıkıldım!
beni nankörlükle suçlayacağınızı ve bu konuda da son derece haklı olacağınızı biliyorum ama, tatilden sıkıldım!

daha doğrusu, kendimden sıkıldım ben..
herşeye üşeniyor olmaktan, evden dışarı adım atmaya eriniyor olmaktan sıkıldım...

millet gider tatile, fink fink gezer..
benimse tek isteğim, evden dışarı çıkmamak...
ben bunu kendi evimde de yapardım, istanbula kadar yorulmama gerek yoktu...

dolayısıyla; hazır hala tatildeyken, bana bir yaşam enerjisi yollayıverin canlar..
ben de gezmek, dolaşmak istiyorum...
her sabah "ooooh; bugün de şuaraya gidicem, yuppii" diye uyanmak istiyorum...

bi el atın be :))


27.07.2013

FoR My MuSe (11)

Sokağa çıktığında, rengarenk oluyordu heryer. Güneş bile seni seçiyordu, yansımak için. İnsanların aklı almıyordu, gökkuşağı diyorlardı..

Öyle yorgunum ki artık, kalkıp gelsen; karşılayamam seni kapılarda.. Bi bardak su verecek mecalim yok, eşsiz varlığına.. Sen anla..

Allahım; bana yazılmamış şiirleri bana yazılmış gibi düşündürtme.. Bana yazılmışlar ise şayet, sevinmeme izin ver.. Yoksa, aklıma mukayet ol!

Meğer ters tutuyormuşum hayatı! Sen tepetaklak edince beni, darmadağın edince; berraklaştı yazılar.. Aslında kaderim, ana dilimde yazılmış..

Başkasına aşık olmak, ona şiirler yazmak için; "biraz zamana ihtiyacim var" diyen adamlar var.. Düşün, annenin duaları nelerden koruyor seni!

Buralardan oralara, içimden taşan acıya basa basa, köprü kurdum; yürüyerek geliyorum. Şimdi 1 kisi eksiğiz, çoğalarak geliyorum..

Tam 101 gündür bilfiil özlüyorum; ara vermeden, soluklanmadan.. Özlemek zamanla azalmıyor, artmıyor da.. İlk gün neyse, şimdi de aynı..

Bunca gerçekle yaralanmışken kalbimiz, neden isteyeyim ki gerçek olmayı hayatında? Hayal olayım, yalan olayım, imkansız olayim.. Olsun...

Ben yıllardır tutmaktayım, varlığının orucunu.. Bir an bile sormadım vuslat zamanını, imsakiyesi basılmadı aşkımın.. Kabulümdür...

Birinin altın kafes gördüğünü, bi diğeri esaret görüyor.. Saygı duyduğun çoğulcu bakış, umudunun temeline dinamit döşüyor.. Aldanma!

Sabah gözümü açıyorum; içimde nasıl bir özlem, kalbim buruluyor.. Sanki iki gün olmuş, kokundan ayrılaliı; öyle alışmış, öyle de yoksun..

Biz, kadife enviye kutusundan bahseden şairlerin kuşağıyız.. Hala "biz diye bişey yok" diye yalvarıyorsun bana.. Yalvarma, kıyamam!

Ne zaman "sen ve ben" ile ilgili bir şey yazmaya kalksam, masal kitabı yayımcıları arıyor.. Bu işte bi efsane var sanki..

Sen söylemiş gibi yapıyorsun, ben inanmış gibi... Sonra neden olmadı diye kendini duvarlara vuruyorsun; vurma! Olacak olsaydı, gibi yapmazdık...

Sen şimdi bana kredi ver biraz, güven önden; sonra ben sana faiziyle öderim.. Bi ömür; hem güvenir, hem severim..

Bir temenni cümlesi olarak "sen hep böyle kal" ve hayatın cevabı "gözünün önünde aynı kalırsam, artık sevmezsin ki sen beni"

Ardımda "nereye gidiyorsun" diye soran birini bıraktım, "yollardayım".. Nasıl bi "yağmur" var! Hayat bana seni altın tepside sunuyor!

Ben seni özleyebilen, şanslı azınlıktanım Melek...

Demek herkesin yapmadığı bir şey yapıyorum.. Alışkın olmamandan belli; çekinmenden,  endişenden belli.. İyi ki...

Bir gün senin uyuyup uyumadığına bakmaksıın uyursam; rüyasız uykunun ne olduğunu hatırlayacaksın.. Ama neden yoklukla sınayayım?

Sen herkesi aynı kefeye koymaya devam eder, gitmeye niyeti olmayanları görmezden gelmeye devam edersen, herkes dediklerin gider..

Aşk şehri terkedeli çok oldu aslında, sadece sen her gece "o geceyi" tekrar tekrar yaşamaktasın.. O yüzden iyileşmiyor yaraların..

Biz Senle; yolları bir defa kesişmiş, aynı yolu uzak kaldırımlardan yürümekte olan iki göz aşinasıyız.. Bigün bi yerden ısırıcaz ama...

Aşk; tek bir kişiye emanet edilemeyecek kadar nadir, kıymetli.. Ben yine de, bir tek sana.....

Tek seferde sevemiyorum bile seni.. Başlayınca, bi kez mola vermem gerekiyor en az..

Şu yaşıma geldim, hala pek çok kişinin hayalindeki kadından üç tane ederim! Sen hala neyin peşindesin? Nerde yaşıyorsun? Rüyaların hangi dilde?

Hakkımı vererek sevseydin beni, senden başka aşk aramazdım! Tamam yahu, sevseydin de yeterdi; ben hakkımı başka yerde de arardım..

Yemek=Şölen, Uyku=Rüya, Gün=Güneş, Gece=Ay, Ayna=Huzur
Vaadlerim bunlar.. Hazır değilsen, anlarım.. Anlarsam da beklerim..
İş ki anlat.. Anlamaya bu kadar hazır kitle, üniversitede yok; kendimden biliyorum! Sen bi leb de, bak ben neler anlayacağım...

Adamın arkadaşlarıyla yemek yerken çekilmiş fotoğrafına bakıp, "iyi bari, güzel beslenmiş bugün" diye seviniyorsan; aşık olmanın da ötesindesin!

Adamın araba kullanırken çekilmiş eğlenceli fotosuna bakıp, başına bi kaza gelmesin diye dua ediyorsan; aşık olmanın ötesine geçeli çok olmuş!

Bir şair vardı
Sadece senle beni yazardı
Tanınamadı..
Belki öldükten sonra anlaşılacak kıymeti
Ya da sen okumayı öğrenince..
O da belki..
Geçen parkta oturmuşum, hava da nasıl sıcak.. Büfenin birinden de almışım yarım litrelik bi su.. Açtım suyu, diktim kafaya... Lan yarım litre su alt tarafı, nefes almadan içmişim tamamını.. Kafayı indirmemle, yanıma kızın birinin oturduğunu görmem bir oldu.
"Ne güzel içtin suyu" dedi.
"Güzel içerim" dedim.
Kıkırdadı..
Kıkırdanacak ne vardı? Amacı muhabbet kurmak mıydı? Öğlenin sıcağında, yol kenarında bir parkta; oturmuş su içen hırpani kılıklı herifin biriyle, bir kız neden muhabbet kurmak istesindi?
Baştan aşağı süzdüm kızı, şüpheci bi tavırla.. Misyoner falan olabilirdi.. Son zamanlarda bu civarda sık gezinir olmuşlardı. Ama o tiplere de pek benzzemiyordu aslında. Daha çok üniversiteli bi tipi vardı.. Hani elinde T cetveli görsen, yadırgamazsın..
Oluşan sessizlik rahatsız etmiş olmalı ki, hafifçe kıpırdanıp bi soru daha sordu bana.
"Herşeyi böyle güzel mi içersin?"
Haydaa..
"Herşeyi böyle güzel içerim" dedim, ne diyim.. "Çok susamışım da ondan öyle oldu, yoksa ben de efendi gibi nefes alarak içerim" falan gibi bir açıklama yapmak istemedim, T cetvelsiz gezen mühendis adayına..
"O zaman şurdan iki bira alayım, bi de onu güzel iç" demez mi?
Şaştım kaldım.. Tamam beleş bira baldan tatlı da, niyetin ne senin güzel ablam?
"Al bakalım, bi deneyelim" dedim..
Usulca kalktı, köşeyi dönüp uzaklaştı.. Ardından baktım kaldım.. Büfe, oturduğum yerden görünmüyordu ve ben gerçekten bira alıp geleceğine pek de inanmamıştım doğrusu..
Ama az sonra, beni utandırırcasına, elindeki siyah poşeti sallaya sallaya geldi. Eski tanışmışız gibi yanıma sakince oturdu. Poşetin içinden bi şişe tombul efes çıkardı, bana uzattı..
"Buyur"
Çok da kibardı.. Hakkaten işkillenmiştim.. Birayı aldım elinden; soğuk, güzeldi.. Cebimden çakmağımı çıkarıp açtım kapağı. Gayet de normal görünüyordu bira. İçmeden önce de nezaketen sordum ama,
"sen içmeyecek misin?"
Kendi şişesini de bana uzattı..
"Açarsan, içerim"
Onun şişesini de açtım çakmağımla.. Şişeyi elimden aldı ve bana doğru uzatarak "afiyet olsun" dedi.
Elimdeki şişenin kıçını, olun elindeki şişeye hafifçe vurdum ve kafaya diktim..
Nasıl iyi geldi meret, o sıcakta.. Su kadar hızlı olmasa da, onu da tek nefeste içtim.. Kafamı indirdiğimde, bana bakıyordu. Şaşkın değildi, hayran da değildi. Kendi birasından ufak bi yudum almıştı sadece..
"Gerçekten susamış olmalısın" dedi. Hafifçe güldüm.. Gerginliğim azalmaya başlamıştı.
"Bi tane daha?" dedi..
"Olur" dedim. İyice yüzsüzlüğe vurmuştum..
"Ama sarhoş falan olmazsın di mi, malum hava sıcak.. Çarpmasın?" dedi.
"Ayıbettin" der gibi güldüm ve boş şişeyi ayaklarımın dibine koydum.
Kalktı, boş şişeyi elindeki poşete koydu ve tekrar köşeyi dönüp görünmez oldu. Kendi şişesini de bankta bırakmıştı. Bu kez, döneceğinden emindim üstelik..
Az sonra elinde yeni bir poşetle göründü yine. Minicik adımları vardı ve hiç de acelesi yoktu. Yanıma oturdu yine. Şişeyi poşetten çıkarıp bana uzattı ve banka bırakmış olduğu şişesini eline aldı. Gözü yine üzerimdeydi.
"Bu sefer öyle hızlı içmeyeceğim ama" dedim. Zira midem şişmeye başlamıştı ve az sonra işmem gerekecekti. Kızın önünde parka işeyemeyeceğime göre, tuvalet aramam gerekecekti ama nedense bu banktan ayrılmaya da pek niyetim yoktu.
"Keyfine bak" dedi ve kendi birasından bir yudum daha aldı.
Elimdeki ikinci birayı açtım ve onun gibi sakin sakin içmeye başladım.
İçimden bir ses kızla konuşmamı sölüyordu. Bu kadar park içinde bu parkı, bu kadar bank içinde bu bankı seçmesinin nedenini sormak istiyordum. Ama cesaret de edemiyordum.
Bi süre hiç konuşmadan karşıya baktık ve biralarımızı içtik.
"Benim biram bitti" dedi bi süre sonra. Demek çok da küçük yudumlarla içmiyordu.
"Eee?" der gibi baktım yüzüne.. Şimdi ne olacaktı? Gidip kendine bir bira daha alacak mıydı, gidecek miydi? Gitsin istemiyordum. Bu bankta tek başıma oturmaya devam etmek ya da kalkıp gitmek istemiyordum. Ha konuşmak da istemiyordum, ayrı.. Ne güzel sessiz sessiz bira içiyorduk, üstelik o ısmarlıyordu. Acaba bi bira da ben ısmarlamalı mıydım? Bunu teklif etmek, kalmasını sağlamaya çalışmak olarak anlaşılabilirdi. Aslında amacım kalmasını sağlamak olsa da, kalmasını istediğimi anlamasını istemiyordum.
Bildiğin denyoydum yani
Elindeki boş şişeyi, boş poşete koydu ve yerinden kalktı.
"Sana afiyet olsun" dedi ve bir adım attı.. Devamı da gelecekti adımların ama dayanamadım.
"Gidiyor musun?" diye soruverdim. Ağzımdan çıkıverdi desem daha doğru aslında.. Sormayı planlamamıştım.
"E gideyim artık.. Benim bünyem fazla içki kaldırmıyor, hele ki bu sıcakta. Bi bira daha içersem, sarhoş olurum şimdi. Ne gerek var" dedi. açıklama çok mantıklıydı, bişey diyemedim.
"Biralar için teşekkür ederim" dedim, sustum kaldım..
"Rica ederim, hakikaten güzel içiyorsun" dedi ve göz kırptı.. Göz kırpma hareketini gördüm mü yoksa beynim mi uydurdu bilmiyorum.. Yine yumuşak ve acelesiz adımlarla uzaklaştı..
Köşeyi döndüğünde, sanki yine tekele gitmiş gibi hissettim. Az sonra elinde dolu poşetle çıkıp gelecek gibi.. Ama gelmedi..
Hiç bişi düşünmeden biramı bitirdim.
Sonra birden kafama dank etti. Lan kızın adını bile sormamıştım!
Neden soracaktım ki, arkadaş olmak mı istiyordum?
Adını bildiğin herkes arkadaşın mı sanki?
Bi daha görmeyeceğin birinin adını bilsen ne olacak?
Belki görürüm tekrar?
Bi daha görürsen, o zaman sorarsın adını..
Hem o zaman daha da tanış olmuş oluruz di mi?
"Sen bana bira ısmarlamıştın, hem de iki tane. Gel ben de bugün sana ısmarlayayım" mı demeliyim, bi daha ki görüşmede?
Bi daha ki görüşme mi? Sanki kız sana randevu verdi..
Olsun, ben yine de yarın bi daha geleyim bu parka.. Belki o hergün geliyodur.. Hatta belki bu civarda oturuyodur..
Lan saçmalama; bu civarda otursa, bankta tanımadığı erkeklere bira ısmarlamaya çekinir bi kere..
O da doğru, kesin burdan çok uzakta oturuyodur.. E burda ne işi var o zaman?
Üniversite? Belki okulu burda bi yerde?
Olum bu mevsimde okul mu kalır, hepsi tatilde..
O da doğru.
Kim lan bu kız?
En iyisi yarın da gelip beklemek.. Gelirse, biralar benden hem.. Adını da soracağım bu defa..
Etkilendim lan kızın cesaretinden.. İn miyim cin miyim? Belki sapığın tekiyim.. Ama bakmadı, geldi bana bira ısmarladı.. Üstelik o da içti benimle.. Ne cesur hatun!

İşte o günden beri de geliyorum bu parka, her gün.. İlk başta sadece öğlenleri geliyordum, karşılaştığımız zaman diliminde. Ama sonra giderek zamanı arttırmaya başladım. Sabahtan akşama kadar burdayım artık.. Gelirse, kaçırmak istemiyorum.. Ama sanırım o, başka parkların başka banklarında; başka adamlara bira ısmarlıyor artık!
Nasıl geçecek koca bir yaz, sorarım size!
neden hiç kimse bir şey yazmıyor arkadaş!

ben tatilde olduğumdan mütevellit, sabaha kadar oturup öğlene kadar uyuyorum..
bu cepte!
peki o sabaha kadar oturduğum zamanlar cepte mi?
HAYIR!

zaman geçmiyor!
halbuki bir şeyler yazsanız, ben de sabahlara kadar okusam..
zamanın nasıl geçtiğini anlamasam falan..

bir de yorum olayı var ki, o kanayan yaramız zati..
yorum yazmayan okuyucu, sözüm sana!
yaz bişiler de, okuduğunu bilelim...

gerçi ben de okuduğum çoğu yazıya yorum yazmam...
ama bakarım genelde yazıların altına, yorum yazılmış olur..
ben yazmazsam, blog yazarı kendini yine de iyi hissetmektedir diye düşündüğümden, içim rahat şekilde yorum yazmam yane..

offff... bir gece daha var önümde, sabaha bağlanmasına daha çoook olan :(



25.07.2013

EsKiLeR

Yeni tanıştım sayılan biri ile yapılan kısa sohbette, aynı üniversiteden bir yıl arayla mezun olduğunu öğrenmek, bitişik semtlerde büyüdüğünü öğrenmek falan derken; dünyanın ne kadar da küçük olduğunu bir kez daha idrak ettim...
Dünya küçük azizim :)

Velhasıl kelam; arkadaş müzisyen, konu da müzik olunca; muhabbet eskilere kaydı.. kaymaz mı? Bu vesile ile, eskilere gittim... eskiden, üniversite yıllarımda; dinlemeye gittiğimiz, arkadaş olduğumuz insanlar vardı..kendi çaplarında müzik grupları olan sevimli çocuklar... şimdiye bakıyorum da; her biri işinde gücünde, kocaman adamlar olmuşlar.. müziği de bırakmamışlar.. grup dağılmış ama farklı gruplarla farklı işler yapmışlar... hatta albüm yapıp ünlü olanlar bile var içlerinde.. albüm yapıp ünlü olamayanlar olduğu gibi.. ses yarışmasına katılıp son anda elenen bile var...

bak şimdi bi aydınlanma geldi bana.. benim bu müzikle alıp veremediğim nedir arkadaş? konuya nasıl başlarsam başlayayım, hep müziğe bağlanıyor sonu!
sesim güzel olaydı keşke!
ya da sağ elimle sol elimi ayna anda koordine edebiliyor olsaydım da, bir enstrüman çalabiliyor olsaydım...
müziğin içinde olabilseydim... hoş gerçi şimdi de, dinleyici olarak, fazlasıyla içinde sayılırım ama :)

yazının sonunu nasıl bağlayacağımı bilemedim...
müzik candır desem, yer misiniz :))
24.07.2013

CeSaReT

Bazen; sadece dener ve başaramazsam diye korktuğumdan, pek çok şeyi denemem ben..
mağlubiyetten öyle korkarım..
birilerinin benim için "beceremedi" demesinden..
sabahları aynada gördüğüm meymenetsiz suratın, benimle dalga geçmesinden..
belki bu sebeple, oynamaya cesaret edemediğim için; hükmen mağlup kabul edildiğim nice oyun vardır tevellütümde..

cesaret sonradan kazanılan bir şey mi?
kaybedecek bir şeylerin olması mı, korkaklık?
her "cesaret edemeyiş" korkaklık mı?





normalde, en sevmediğim şarkılardan biri...
ama bu gece, kafamda dönüp doluyor; engelleyemiyorum..

bir uyanış biçimi olarak;
"hiç bir ayrılık yeniden yaratmıyor artık beni"


21.07.2013

İsTaNBuL

Seni yenmeyeceğim ulan İstanbul, hep sürüncemede bırakacağım...
kimin kazanacağı belli olmayan müsabakalarda, sürüm sürüm süründüreceğim..
arada bir iki avans verip, sevindirecek; sonra apansızın alacağım avantajını elinden..
"acaba yeniden?" lerin arasında kıvranıp duracaksın!

İstanbul'dayım, efendiler.. biraz belli etmiş olabilirim.. bir kez daha hatırlıyor ve kendime sonsuz hak veriyorum.. bu şehirden neden gittim! bu şehirden, sadece bu şehir olduğu için bile gitmiş olabilirdim, oysa benim boyumdan büyük sebeplerim vardı!

Konu her açıldığında tekrarladığım, önemli bir mottom var; "İstanbul, turistken güzel"
evet efendim, bal gibi öyle.. şimdi elimde akbil, zamanımın tamamı bana aitken, sokağa çıkacağım saatleri trafiğin yoğunluğuna göre ayarlayabilirken; istanbul bir nevi cennet...

çok özlemişim, en çok kadıköyü.. tüm sokaklarını gezdim güneş altında.. değişmiş yerler de vardı, aynı kalmış olanlar da.. kokusunu çektim içime.. çocukluğum kokuyodu lan! bariz gençliğim kokuyordu.. sokaktaki herkesin üstüne gençliğimin kokusu sinmişti.. herkes benden bi parça gibiydi...

İstanbul'da yapmam gereken çok şey, görmem gereken çok insan ve bunların tamamına yetecek yeterli zamanım var.. acelem yok, yavaş yavaş yaşıyorum.. İstanbul'un nabzına inat, yavaş atıyor nabzım... öyle de kalacak.. acele etmeden deniz kenarları gezeceğim.. martıları bile yavaş yavaş besleyeceğim...

acelem olan tek konu 28 temmuzdaki konser... işte onu iple çekiyorum...
müzik olsun ya!
müziksiz hayat, boşa geçiyor!

siz İstanbul'dakiler...
ben sizden daha şanslıyım, biliyorsunuz değil mi :)


17.07.2013

İLk SöZ

korkarım; senin ruhun bile duymadan; ruhun ile ruhum arasında bağ kurdum ben..
farketmişsindir; "korkarım" ı , gerçekten korktuğumdan kullandım..
hep bundan korkarım, ömürlük korkarım...
kurduğum bağların, karşı tarafın haberi olmadan palazlanmasından...

hem karanlığına da talibim ben...
karanlığında sessiz sedasız oturmaya da; odanın en uzak köşesinde..
azıcık okunmuş kitap, biraz toz; en çok sigara kokan bi oda isterim...
asık suratla oturalım isterim..
acıklı müzikler dinleyelim..
onurumuzla içelim...
iyi gününü beklemek değil niyetim, gel beraber karartalım günleri derim..
biz de iyi olmayıverelim yahu..

16.07.2013

SeÇeNeK

tüm gerizekalı ergenlere ithafen...

o kurduğunuz hayaller var ya, hepsi götünüzde patlayacak!
şimdi bu söylediğimi anlayabilirseniz, ilerde bana dua edersiniz..

yeterince düz iseniz, mutlu olma şansınız var gerçi..
ya dallanıp budaklanmadan yaşayın gidin..
mühendis olun,  doktor olun, ne bilim göt kılı olun..
ama düz olun...

ya da az önce ettiğim kelamı, hayatınızın mottosu ilan edin...
götünüzü kollayın!
12.07.2013

FeTiH

Aslinda var ya, o serefsiz yalan soyler,
Dunya cok nadir doner..
Bi ask varsa
Bi ask yoksa
Arasinda zaman akmaz..
Genc gorunenlere saygiyla..

Ve biliyo musun blog, hic bi ask sonsuza kadar surmuyo.. Ha surse ne olur, muhtemelen boka sarar.. Simdi sarsin diyosun belki ama sarinca da icten ice bi "sictik" irkilmesi gelmiyor degil; di mi? Gelir.. Surmesin zaten ya.. Ne yasanmasi gerekiyosa, yasanmasi gereken zamanda, yasanmasi gerektigi kadar sursun bitsin.. Can cekismesin ulan!
Simdi sen beni sevsen misal, oha yok artik; gece ile gunduz yer degistirir lan!
Belki sadece bu yuzden bile beni simdi sevmelisin, yarin coplerimi kapiciya veremeyecek kadar burda olmayacagim... (ince mesajlarin ustasi)

9.07.2013

Ve TaTiL

Uzun, çok uzun bir yılın ardından; tatil zamanı benim için de geldi sonunda..
O kadar yoruldum, o kadar tükendim ki; bu tatil benim yenilenme fırsatım olacak..
Niyetim ve tüm dileğim de bu yönde.. Yepyeni bir insan olarak dönmek istiyorum evime..

Bol gezmeli bir tatil olacak...
Ayvalık, İzmir, İstanbul, Eskişehir kesin gidilecek yerler..
Bir de belki gidilecek yerler var... Ankara, Silivri, Bursa gibi..
Bayramda yeniden Ayvalık var bi de...

İçim içime sığmıyor!

Herkese, güzel bir tatil diliyorum..
Dinlenme zamanını nerede geçirdiğiniz değil, bu zamanı nasıl kullandığınız mühim..
Huzurlu olsun, dingin olsun; nasıl isterseniz öyle olsun...

Tatil boyunca yazabilir miyim bilmem, ama olur da yazamazsam diye; şimdiden vedalaşalım..
Herkes kendine çok iyi baksın, bol bol yazsın..
Dönüşte tatil anıları okumak istiyorum ;)
Görüşmek üzere....

Ha bir de vermem gereken güzel bi haber daha var..
Araba aldım kiiii :))
ne söylersem söyleyeyim
kurduğum cümleler ne kadar güzel olursa olsun
duyduğunda seni ne kadar heyecanlandırırsa heyecanlandırsın
veyahut, seni bana aşık etmek için ne kadar yeterse yetsin...

unutmak bildiğin devrim..

işte unutmayasın diye,
devrimlere karşı olduğumdan değil
seni devrimlere yakıştıramadığımdan
devrim yapmayasın diye...

ben yazayım...
sen ne zaman istersen çıkarıp oku..
tazelen, yenilen
yeniden hayran ol bana, yeniden aşık ol...

kusura bakma bayım ama
unutulacak bir şey değil vaad ettiğim
hakkını ver!
4.07.2013

SıR..

madem burası benim blogum, blogumdan sır saklayacak değilim..

bir süredir beni kelimeleri ile büyüleyen, çook uzaktaki bi adam,
yaklaşık 1 haftadır beni sesiyle de büyülemeye başladı..
bu tatil içinde bir gün, büyüleyen şeylerin gerçek olup olmadığını da sorgulayacağım..
bu kadar güzel kelimeleri olan, sesi de ondan aşağı kalmayan bi adamın; gerçekten var olup olmadığını sorgulayacağım..

ne demiş Tayfun Polat abimiz,
"güzel olduğun kadar gerçek misin?"
cevap arayacağım...

bana şans dile blog...
hayal gücüme hayran kalarak değil, aşık olarak döneyim bu tatilden :)
şehirler gezmeli insan, daha çok şehir görmeli..
bi sürü insan tanımalı yahu!
bütün yıl, olduğumuz yerde çakılıp kalıyoruz da ne oluyor?
memlekete millete faydalı insanlar oluyoruz..
ama yılda en az bir hafta, imkan dahilinde daha da fazla;
kendine faydalı insanlar olmalıyız..
bizi daha iyi insan yapacak şeyler yapmalıyız..
farklı denizlere bakmalı, farklı insanlarla farklı şeyler konuşmalıyız..
farklı deneyimlerimiz olmalı..
ölüm döşeğindeyken, gözümüz arkada kalmamalı...
"daha yaşanacak çok şey vardı" dememeliyiz..
yaşanabilecek her şeyi, henüz nefes alabiliyorken yaşamalıyız...

bir farkındalık ya da kimine göre saçma bir hayalperestlik hasıl oldu bana bir süredir..
sürekli bu yazdıklarıma benzer şeyler düşünüyorum..
gideceğim burdan, 1 aylığına; yaklaşık 5 gün sonra..
ve tam olarak hayalini kurduğum şeyi yapacağım..
bir sürü şehir gezecek, bir sürü insan tanıyacağım..
eskileri hatırlayacak, onlara zaman ayıracağım...
zaman kıymetli, zaman az..
onlara kıymetli bir şey armağan edeceğim, zaman...
zamanımı geçireceğim insanlarla
daha güzel hayaller kurmayı öğrenene kadar, hayallerini dinleyeceğim..
farklı denizlere bakacağım....
gitmeden önce akdenizi kazıyacağım hafızama
ardından derhal ege...
peşine marmara..
neden olmasın ki, arada bir de karadeniz?
o deniz kıyılarında, birbirinden güzel kahveler içecek, birbirinden güzel dondurmalar yiyeceğim...
sohbetler, ah asıl o sohbetler..

beni bilen bilir, sohbetim pek kıymetlidir..
kıymetlimi dağıtacağım...
insanları güldürecek, insanlarla güleceğim...
kusura bakma annem, bu bayramda akraba eli öpmeye gelemeyebilirim..
ben bu yaz, başka insanları kelimelerinden öpeceğim..



2.07.2013

KıYaK

Önce size kıyak bu..
1,5 saatlik bir müzik ziyafeti..

Sonra kendime kıyak tabii ki..
Linki kaybetmeyeyim diye ;)


 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!