29.06.2013

FoR My MuSe (10)

Her aşkın son kullanma tarihini okuyabilirim, daha en başından..Hep okudum, hiç şaşırmadım bitişlere.. Lakin bu! Bunda hiç bir şey yazmıyor!

Senin yüzünden dünyaya borçlanıyorum gün be gün..  “Ben sana gelmiş geçmiş en destansı aşkı yaşattım, şimdi sen de bana bir iyilik yapmak zorundasın” diyecek diye çok korkuyorum...

Boş bir çerçeve bekliyor evimde, gün gelecek ikimizin resmini koyacağım niyetiyle aldığım.. Boş bir çerçeve, hepsi bu..

Sen şimdi acıksan, bu saatte; ansızın.. Ben kalksam sana bi sandviç yapsam...
Uykun gelse peşine, yanına uzanıp saçlarını okşayarak uyutsam...
Kokun dolsa burnuma, nefesini dinleyip şükretsem tanrıya...
Rahatsız etmekten korkup; nefes bile almadan izlesem sabaha kadar yüzünü...
Sesini duysam ya, sadece sesini duysam............

Gözlerin aşk rengi senin!
Sesine en çok adım yakışıyor, yüzüne aksim...
Gözlerime bakıp adımı söylediğinde; tanrıya yaklaşıyorum ben!

Sen bu dünyada nefes alıyorsun ve hala Tanrı’nın varlığını sorgulayanlar var...

Sana benim gibi bakan olmuş muydu hiç?

Seni sevmeye başladığımdan beri, daha iyi bir insanım.. Gerçekten!

Sokak gürültüsünde söyle söyleyeceğini, sadece gerçekten dinleyenler duyabilsin nüansları...
http://www.youtube.com/watch?v=wb_12VhXk9o

Kendime not: Korkmaaaa, kimse kalbi yerinden çıkacak gibi attığı için ölmemiştir...

Dünya, sana ve bana dar geliyor.."Biz" olursak, daha rahat sığarız bence..

Farkında mısın, "kimsesizliğinin" içine ettiğimin.. An itibari ile ben varım...

Bu saatte, iki kelam etmek için ruhumu satabileceğim insanlar uyuyor olmasa ya.. "İnsanlar" kelimesinin altını çiziyorum..

Seni bekliyorsam, hangi gece uzun ki?
"Seni" bekliyor olmak bile güzel..
Bana bu şansı verdiğin için teşekkür etmeliyim sadece..

Seninle aynı isimde bi sevgilim olmuştu benim, nasıl hitab edeceğimi bilirim..

Sen benim yanımda yat, vantilatöru bile sana çeviririm ben...

Bunca yıllık ömrümde, kadın olmaktan duyduğum gurur ve bunu taşıyışımdaki asalet; kadın sevmeyen bir adama aşık olmamla sona erdi...

O yağmur altında söylediğin her güzel söz, bir gök gürültüsüne kurban gitti; hepsini en başından söyler misin?

Bölmek istemiyorum yalnızlık tiradlarını, sakince izliyorum oturduğum yerden.. Bunca taraftarı olan bir “yalnızlık mesaisi” ni bölmeye de kıyamam zira.. Ve gözlerinin gördüğü son günü, elimi tutarak geçireceğini de söylemeyeceğim kimseye.. Yalnızlık, bir mesai biçimi olarak yakışıyor sana..  Gerisi zaten ikimizin arasında... Bırakacağım, yalnız bilsinler.. Hem zaten; ben, senin hayal gücünün ürünüyüm...

Hiçbir damla gözyaşını sorgulamam.. Kimin için ağladığın beni zerre kadar ilgilendirmez.. Benim amacım yanında olmaktır.. Ne yaşanırsa yaşansın, elini tutmak ve gözyaşlarını sileceğin tişörtün sahibi olmaktır.. Öyle içten talibim ki...

Şaşkınsın elbet, tereddütle yaklaşıyorsun.. Normal! Ben de ilk defa yaşıyorum böyle bir şey... Ben de ilk defa “aşk” diye adlandırmaktan başka çarem olmayan bir duygu içinde çırpınıyorum! İlk defa, biri mutlu olsun diye canımı ortaya koymaktan çekinmiyor ama o beni sevsin diye strateji üretmiyorum.. Ben ilk defa birinin yüzü gülsün diye, dünyayı karşıma alabileceğimi seziyorum.. Üstelik ondan hiç bir şey beklemeden.. Tek uzaylı sensin mi sanıyorsun?

Ana dilimin bana ihanet ettiği günleri de mi görecektim? İçimde büyüttüğün bu “şey”in sözlükte karşılığı yok Melek!

Göndersene beni dünyandan.. Neye muktedirsin, ne karşısında aciz; bi belirlesek sınırları da, artık birbirimizi sınamaktan vazgeçsek diyorum...

En çok da sözlerime itimat etmemen yoruyor beni.. Birlikte uyuyor, birlikte uyanıyoruz işte.. Kapat o, şaşkınlıkla açılmış ağzını.. Uykun geldiğinde, fişi çekilmiş bir makine gibi işlevsiz kaldığımı; içime hüzün dolduğunda, dostlarınla gülüp eğlenirken, boğazına bir yumru düğümlendiğini farket artık.. Saçma sapan, gerçek üstü bi takım şeyler; seni bana bağladı, beni sana bağladığı gibi.. Bununla yaşamayı öğren! Yakın tut beni kendine; ne olacağını, daha olmadan gör işte...
27.06.2013

OLGuNLuK

insan en çok aşık olunca yazıyor di mi?
ya da zehir zemberek ayrılıkların ardından...
oysa bazı aşklar var ki, iki iyi insanın yanlışlıkla bir araya gelmesi gibi...

olsun be...
bazen de ayrılıklar olsun...
ayrılmış olmak, eskiden uğruna canını vermeye hazır olduğun kişiyi kötü yapmıyor ki...
senden uzakta, yine iyi biri o..

bir arada olmanız iyi bir fikir değildi, hepsi bu..

iyi kalın, ikiniz de..
eskiden sevdiğiniz ve sevilen kişiler olarak kalın..
kızmayın, küsmeyin...
herşey yoluna girer...



Bu doğum günümde kendime ilk defa bir insan diledim! Mutluluk, huzur,aşk falan dilerdim genelde.. Bu yıl ilk defa, seni diledim!

Henüz farkında değilsin ama, benim olmalısın!
Sen zaten ancak bana yakışırsın..
Bi başınayken garipsin, sevimsiz..
Bir de yanımda gör kendini, bayılırsın!

Aklın başına gelsin de yerinin yanım olduğunu farket diye; direndikçe direniyor, zamana kafa tutuyorum.. "Günler geçmek bilmiyor" ların bundan!

Her aşkın, biraz katli vacip..
Adımları kısa biraz, nefesi kesik..
Yetmediği yerde, vurmalı!
Yağız bir at gibi, doğada;
Sanki bir ayağı eksik...

Yapamam değil, yapmak istemiyorum..
Olamam değil, olmak istemiyorum..
Senden gelen herşeyi sevdiğim gibi, gelmeyen herşeyi de reddediyorum!

Bir keresinde "öleceğimi bilsem, yine severim seni" demişti biri.. O zaman çok etkilenmiştim.. Büyüyünce daha güzel cümleler kurmayı öğrendim, geçti...

Kimse seni benim gibi sevmiyor! Bir yandan seviniyorum, kimse seni benim gibi sevmiyor diye; bir yandan kahroluyorum, kimse seni benim gibi sevmiyor diye...

Bir kadının "yapacağım" dediği şeyi,ne olursa olsun yapacağını öğrendiğinde; delikanlılıktan adamlığa terfi edersin.. Biz buna "büyümek" deriz...

Aşk, bir tahterevalli gibi.. Biri daha çok severse, denge bozuluyor.. Her şey tepetaklak oluyor.. Sonrası işte, gözyaşı felan; bildiğin...

Sen yalnız da kocaman bi dünyasın ya; yetemediğin yerde söyle, ben sufle veririm sana... Aynı yerden okuyoruz hayatı malum..

Beni sevebilmen için gün yetmiyor madem, zaten her yıl fazla çıkan 6 saatini alırım dünyanın.. Böylece hiç bir yıl "artık" olmaz.. Senin ise bahanen kalmaz.. O kalp beni sevecek!

Ne kadar erken ölürsem, o kadar uzun yaşayacaksın demektir.. Pazarlık yaptık çünkü biz; benden alıp, sana verecek.. Beni görmezden gelme, bu yüzden..

Kendini süsleme, benim kenar süslerimle... Onlar benim kenarlarımın süsleri... Sen kenarım mısın ki, süsümden nasiplenesin?

Biz senle, aynı duaya amin demekte olan iki ateist gibiyiz.. Öyle imkansız, öyle olmayacak.. Ya da belki öyle çaresiz, öyle yakın ölüme..

Ve hiçbir şey, seni bugünden daha çok seviyor yapmayacak beni..

“Bilerek yapmıyorum ortak nokta, ya bizi oradan vururlarsa korkusundan” demiştim.. Ama sen kalktın, şarkı yaptın.. Şimdi tüm yağmurlar, sabahlar, şarkılar, çiçekler, nehirler, çocuklar ve aşıklar tehlikede..

Bundan 50 yıl sonra, dünya seni müziğin ya da sesinle değil; kalbime saldığın bu aşkın, bana yazdırdıklarıyla hatırlayacak.. Nazım’ın Piraye’si, Atilla İlhan’ın Pia’sı gibi...

Marifet sevmek değil; nasıl olsa sevecektim birini, bittiğinde orucum.. Ben seni sevmeyi seçerek, kişisel devrimimi yaptım.. Neleri göze alarak, neleri göğüsleyeceğimi bilerek...
Maharet sevmekte de değil, seni kim olsa sever; değil mi? Mesele içimdekini anlatabilmek... Henüz konuşulmamış bir dil peşindeyim.. Senin için, bir şeyler yaratmak derdindeyim.. Gördüğünde tanıyacaksın, çünkü sadece sen anlayacaksın...

Şu anarşist ruhunu, beni sevmek için kullansan ya... Ne afilli devrim olur, çok da taraftar bulur..

Dünya bugün ayaktaysa, benim sana duyduğum aşkın yüzü suyu hürmetinedir; unutma!

Sana karşı orantısız aşk kullanmak zorunda bırakma beni.. Sonra ne olduğunu anlamıyorsun, direnişim boşa gidiyor.. Kimse sevmemiş ki seni böyle, anlamıyorsun, gücüme gidiyor..

Ölümsüz olan hiçbirşey yapamam sanıyordum.. Şimdiye kadar yapamamışım meğer.. Bu sevgi; çok destansı, çok güzel ve ölümsüz oldu bak..

Henüz beni sevmiyor değilsin.. Demek ki, gün gelip sevebilirsin.. Bu durumda bana düşen; seni, beni sevmeye manipüle etmektir..

Etrafında bir sürü arkadaşın var, biliyorum.. Ama ben onlardan biri olmayacağım ki.. Neyi geciktirdiğinin farkında değilsin...

birer bardak çay içmeliyiz, bana sorarsan..
şu meşhur kuğulu parkta..
etrafta kuğu olması gerekmez gerçi, bana çok da farketmez...
içilen şeyin çay olmasına da hacet yok zira...
malum hava sıcak, bir şey içmek elzem diye dedim..
dersen ki çay içmem ben bu yanar sıcakta,
hararet alır diyecek değilim..
aslında bi şey diyecek de değilim ya..
kalkıp gelsem uzaklardan, bi bardak çay masumiyetine sığınıp
bişeyler içer miyiz..
en azından aynı masada?














22.06.2013

.....

her aşkın bir hikayesi var aslında.. aşıkların anlatmaya bayıldığı..
ilk nerede gördüğün, en çok neresinden öptüğün, hangi sözüne yandığın, neleri göze aldığın...
her gece yatağında binlerce defa tekrar yaşadığın, bu yüzden de destansı olan minicik anlar...
her yeni günün yeni muazzam anılara gebe olduğuna inanmak için çıldırdığın...

güzel olduğu için sevmiyorsun da, sevdiğin için güzel ya...
biraz da şükrediyorsun buna..
senin gözünden görse onu dünya, savaş sebebi değil mi bu?
almaz mısın tüm dünyayı karşına?

seni benim gözümle gören, gözler kör olsun diye şarkı yok mu, adı intizar..
gerçekten gören olsa onu senin gözünle; çözümü ya katliam, ya intihar...
sevmek biraz paylaşamamak aslında...
ama sadece başkalarıyla...

oysa onunla paylaşmak için nasıl da çabalarsın, değil mi?
hayatını, sırlarını, yatağını, uykularını..
kavuşamamış aşkların şarkılarında geçer hep, bir kez sarılıp uyusam..
uyumak ne asil eylemdir işte; sevdiğinle paylaştıkça uzayan...

aşkımın hikayesi var; anlatmak için, içimin içimi yediği...
ilk nerede gördüğüm, en çok neresinden öptüğüm gibi...
gözlerini, ellerini anlatmak için yandığım, lakin inadına sustuğum..
gözümden görürler diye delicesine korktuğum..

kendisini değil ama, hikayesini paylaşabilirim...
illa zorlasalar beni, bahsetmem için ondan;
aşkıma isim koyarım...
yağız derim, ozan derim...
hayat derim belki...
oğlum olsun isterim ondan...
adını, aşkımın adıyla ölümsüzleştireyim..
kokusu geçsin tenine, içselleştireyim...
onunla benden "biz" yapayım; bu galibiyetle yetineyim...

ama önce bir sandviç yememiz, peşine iki kadeh bişey içmemiz gerekti; güzeldi..
sıradakilere hazırım ya, cüretim iyi niyetimden...
tüm sevaplarımı bunun için kullanmam gerekse bile,
hesabını tutanlar, anlayacak halimizden;
onu benim, beni onun; ikimizi de bizim yapacak...
Yağız bir ozan olacak hikayemizin adı...







19.06.2013

KiM BiLiR?

Kim bilir ne kadar çoklar?
"Tanısam çok seveceğim" insanlar..
Ya da beni tanısalar, çok sevecek olanlar..

Mesafeler engel, mesafeler problem..
Halbuki olmasa..
Haberleşmenin bu kadar kolay olduğu, dünyanın öbür ucundan arkadaş edinebildiğimiz bu dönemde bile; mesafe denen eski kafalı şeyin hala para ediyor olması ne acı...

Kapana kısılmışlığımın sona ermesine 19 gün kaldı..
And the countdown begins :)
13.06.2013

ALTeRNaTiF

Şu aralar kafamı bolca "alternatif" ler üzerine yoruyorum.. Alternatif hayatlar..
Kafamda dolanan hemen her cümle "mesela" ile başlıyor..

Mesela, turizm okumayı değil de, hayalini kurduğum gibi psikoloji okumayı seçseydim; hayatım şu an nasıl olurdu?
Ya da, oteldeki işimden ayrılmayıp hala istanbulda yaşıyor olsaydım?
İstanbulda değil de bir tatil yöresinde çalışmayı seçmiş olsaydım, okulu bitirdiğimde?
Bi ara ciddi ciddi niyet ettiğim gibi herşeyi bırakıp sadece yazarak hayatta kalmayı seçseydim?
Müziğe olan yeteneğimin üstüne gitmiş olsaydım?
Zamanında evlenme teklifi aldığım o çok zengin adamla evlenmiş olsaydım?
Okulu bitirdiğimde sektöre girmek yerine akademisyen olmayı seçmiş olsaydım?

Birden fazla yol, her zaman var insanın önünde...
Atılan her adım da bir seçim aslında..
Her tercih, biraz reddediş..

İstanbuldan ayrılıp antalyaya yerleşmek, hayatımdaki en önemli dönüm noktalarından biriydi sanıyorum.. O zaman farkında değildim elbet.. Yaşadığım şehiri, çok iyi yaptığımı bildiğim işimi, eğitimini aldığım ve bolca deneyim biriktirdiğim sektörü, dünyada en çok sevdiğim iki insan olan annemi ve kardeşimi arkamda bırakarak geldim buraya..

İşte şu aralar en çok, ya yapmasaydım diyorum?
Bu kadar yanlış karar vermeseydim?
Ya da kararları verirken, biraz daha öngörülü olabilseydim..
En azından "yapma" diyenleri dinleyebilseydim yahu!

Ha çok mu kötü hayatım? Yooo.. Hatta fazlasıyla memnunum.. Belki benim yerime başkasını koysanız, iki gün dayanmaz, belki de hiç gitmek istemez; bilmiyorum.. Ama yaşanmışlıklarımı bir araya toplayıp hayatımın muhasebesini yaptığımda, bugünümün dünümden daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim..

İstediğim hayatı yaşıyorum çünkü.. Bir sürü alternatif arasından yaptığım seçimlerle, beni bugüne taşıyan hayatımı.. Ve değişmek de istemiyorum! Sigarayı bırakmak, sağlıklı yaşamak, alkol almaktan vazgeçmek, zayıflamak, evimi sürekli temiz tutmak, kariyerimi ilerletebilmek için o aptal tezi yazmak, insanlarla iyi geçinmek, sosyalleşmek adına saçma sapan insanlarla tanıştırılmak, yaz geldi diye zorla denize sürüklenmek istemiyorum!

Madem bu gün buradayız, madem bu gün varız yarın yokuz, madem bi tane hayatımız var..
O zaman onu istediğimiz gibi yaşamak gibi bir lüksümüz de olmalı!

Bundan sonra kimsenin bana "çok içiyorsun" ya da "sigarayı bırakman lazım" veya "o tezi de yazsan artık" demesini istemiyorum! Beni asosyal olmakla suçlamasını, köpeklerimin evi pislettiğinden dem vurmasını, bi temizlikçi tutmam gerektiğini hatırlatmasını da...

Bir sürü seçimler yaparken, yanlış kararlar verirken ve o yanlış kararların bedelini ağır biçimde öderken; sırça köşklerinden beni izleyenlerin, tam da herşey yoluna girmeye başlamışken bana akıl öğretmeye yeltenmesini kabul etmiyorum!

Köpeklerim ve ben; pis bir evde yaşamaktan, o pis evin içinde hayvanlar gibi içip sabahlara kadar oturup, öğlenlere kadar uyumaktan, yüksek sesle müzik dinleyip sayfalarca yazmaktan memnununuz! Bu da benim alternatifim! Memnun olmayan beri gelsin!
11.06.2013

Nazım'dan...

Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
Ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
Düşman bile değiliz..


10.06.2013

BeDeL

ne kadar iyi niyetli de olsam, insanım neticede..
hatalar yaptım..
bazen birine iyi davranmak bile hata olabiliyormuş, öğrendim..

ama ben..
yaptığım her hatanın bedelini ödedim..
hem de ağır şekilde..
kan kusarak, nefessiz kalarak, boğularak...

ve herkes ödemeli..
her yaptığı hatanın, yanlışın..
bilerek ya da bilmeyerek..
iyi niyetle ya da kötü niyetle...
herkes, yaptığı her hatanın bedelini ödemeli..



hayat; karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana yanaştırıp yanaştıramadığınla ilgileniyor sonunda...
9.06.2013

DuRuM BuDuR..

Gezi direnişi ile ilgili hiç bir şey yazmayacağım...
hangi tarafta olduğumuz belli olsun diye, çapulcu olduğumu söyleyeyim de bu konu kapansın..
belki daha iyi bi ruh halinde olursam bi gün, yazarım.. belli olmaz..

kafamı meşgul ettiği, gündemimi değiştirdiği için felan minnettarım tabi..
ama kafa da bi yere kadar dağılıyor..

bi sürü şey oldu tabi..
mezuniyet oldu mesela..
güzel öğrencilerimi mezun ettim..
gururlu fakat hüzünlüyüm bi yandan..
okul kapandı dolayısıyla..
bütler falan var daha gerçi ama, ders hazırlamayacaksam, o okul benim için bitmiştir..

zaman çok hızlı geçiyor vesselam..
ne kadar zaman olmuş, bugünkü durumuma geleli.. (yazar burada ayrıntı vermekten çekiniyor)
ötelenen hüzün, sıkıştığı yerden çalkalanmış kola kapağı gibi fırlıyor..

daha az içmeye başlamıştım halbuki, iyiydi..
ama işte, buraya kadarmış..
yeniden eskiye dönme zamanı..
eski...
ne ironik bi cümle oldu yahu..

çatlak sesli adamlar dinlemek lazım..
ilaç mübarek...
hele de söyleyecek şeyleri varsa, içinize dokunan..
çekinmeyin dinleyin...

müzik, en insani alışkanlıklardan biri..
insan olun...
dinleyin, okuyun...

hadi bakalım...


 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!