30.09.2009

SoN DüRüM

yüksek lisans gülü oldum ben...
daha şimdiden yüzümden sivilceler fışkırdı; sabah kalktığımda alt dudağım, arap dudağı gibi şişmişti.. ştreşten bebeem, ştreşten :)
her gelen hoca "şunu okuyun, bunu yazın, bi dahaki dersime bunsuz gelmeyin" gibi fetvalarla başladı döneme.. elimde defter, ha bire not aldım durdum. bi yandan da dudaklarımı kemirmiş olmalıyım ki, bu hale geldi zavallı dudacıklarım..
şimdiden kara kara düşünceler aldı beni.. kötü mü ettim ki diye düşünüyorum. azıcık aşım, dertsiz başım takılıyodum ne güsel.. akşamları facebooktan tarla ekip biçmek gibi aktivitelere gark olmuş, mükemmel bi yaşantım vardı... şimdi ise, okumam gereken bi dünya kitap,araştırmam gereken yerli yabancı yüzbinlerce kaynak, nasıl yazılacağını bilmememe rağmen yazmam gereken bi makale, bir sempozyumda sunmak için hazırlamam gereken bir ödev ve gitmem gereken dersler-girmem gereken sınavlar var..
bir yüksek lisans öğrencisi, dört duvar arasındaki öğrenci değildir a dostlar.. aktiftir, dinamiktir... araştırır, öğrenir, sorgular..
yaaaaa, ne sandınız?
28.09.2009

KeK

kek yapıcam sana ben...
üstüne de limonlu jöle koycam hem..
bi de börek, en mercimeklisinden...

çok anaçım bugün, çook..
26.09.2009

....

ah ulan eva!
bi izin versen unutmama....
24.09.2009

SıKıLDıMSa


bugün keyfim yerinde, efkara gerek yok..


burdan emre matraşa selamlar saygılar..

o kim diye haykıranlar olacaktır.. tabi siz yeni nesilsiniz, na anlarsınız emre matraş falan..


biz küçüktük o zaman, yılbaşlarında temsil hazırlardık çocuk çocuğa. işte o programlardan birinde emre matraş taklidi yapmaya kalkmıştık.. aramızda en göğüsleri büyümemiş olanı bu işe itmiştik lakin kendisi üstsüz sahneye çıkmayı kabul etmemişti.. :D


düşün artık, adam ne kadar eskilerde kalmış, daha bizim göğüslerimiz çıkmamışmış o varken..

heeeey hey!


ilahi adalet diye bişi varsa, o da budur.. şu anda kendisi en büyük göğüslere sahip aramızda :D
kimse konu sıkıntısı çekmesin şu hayatta :)


23.09.2009

GiTTi KıZ

kızı verdik, döndük geldik...
makas da kesti mis gibi, kahve de enfesti..
hiç aksaklığa mahal vermeden, geçtiiiii gitti...

tüm hısım akrabamın orda olmasından mütevellit, kalabalık ortamlarda işlendik durduk...
elimizden geldiğince, yüzümüzü gözümüzü güzelledik...
ve fekat akrabalarımdan gelen yorum "artık sıra sende" den fazlası olmadı..
ah evet, çok güsel olduğumu söleyen biri de çıktı sağolsun..
o cümle de "sen de çok güsel olmuşsun" şeklinde kuruldu...
bağımsız bi güzellik bile değildi sahip olduğum..
ama gocunmadım.. gecenin yıldızı olmamalıydım zaten..
silik kalmaya çalıştığım halde, bunca dikkat çekmişken, dahasını bünyem kaldırmazdı sanırsam..

evet, artık sıra bana gelmişti.. kuzenimi evlendirdikten ve kardeşimi de verdikten ya da nişanladıktan sonra, sıra başkasında olamazdı zaten.. evlenmeliydim.. yoksa acaba talibim mi yoktu ki? eminim bunlar geçmişti akıllarından.. ama duymamazlıktan, anlamamazlıktan geldim.. anlasaydım da ne diyecektim ki?

ve farkettim ki, yalnız olmak maharet değilmiş... bizi hep duygu asena yakmış aslında.. -ayakları üstünde durabilen güçlü kadınlar- profilini biz yanlış yorumlamışız ya da.. ihtiyaç duymak gerekmiyor evlenmek için. kendini baktıracak birini bulmak da değil asıl amaç.. yalnız ölmek istememek yahu.. çocuğu yalnızken de yapar insan, üremek için, imza lazım değil.. ama yalnız ölmek istemiyorsan, "ölürken yanında olacağıma söz veriyorum" deyip, bir de altına imza atan birini bulmak lazım zannımca..

ya da uzaktan mahsun mahsun suratımıza bakan anne-teyze grubunun "daha dün üçtüler, artık altı olacaklar.. bundan sonra üç göremeyiz bunları" gibi söylemlerini havada bırakmamak için evlenmeli insan.. kardeşime gel dediğimde, kocamla vakit geçirecem derse, intihara meyletmemek için evlenmeliyim belki ben.. kıskancım zira.. hele kardeşimi, kendimden bile kıskanırım.. onu benden korumak için, başka meşgaleler bulmak adına; evlenmeliyim..

sahi ben evlenmeli miyim yahu?

hadi diyelim, evlenmeye niyetlendim... nasıl yapılır ki o, hiç anlamıyorum.. evlenilecek adam dedikleri, ne menem bişidir ey ahali?

mutlu olmak mıdır kıstas; yoksa aşk geçici nasılsa, imkanları iyi olsun bari zihniyeti midir? yakışıklı olması şart mıdır, yakışıklılık görece bi kavram mıdır? zenginlikten kasıt, cebinin dolu olması mıdır? balayına hawaii'ye götürmezse evlenmem demeli miyim, yoksa çanakkale köyü beni paklamalı mıdır?

mühim olan hayattan ne beklediğin değil zannımca... bugün zengin bi hayat talep etmiyor olabilirim.. ama ya ilerde talep edersem? işte bunun garantisidir evlilik.. ben ne zaman ne istersem, sende karşılığı olmalıdır.. bugün çanakkalenin köyünde koyun kucaklayalım ama yarın italyadan ayakkabı istersem kem kümleme karşımda!

düğünüme limo kirala, tatilime tekne.. ama 3 kuruşun hesabını yapmaktan da gocunma, yeri geldiğinde..

neler sölüyorum ben ya.. biri benim kafama sert bişile mi vurdu o karambolde acaba?
benim had safhada kafam karışık, üstelik daha da çok gençmişim gibi evlenmek için. gerçi, ilk açanın cebine giricem ufalıp ama..

o zaman ben bu akşam bi banyo yapıp yatayım tez elden... huzur da uzakta değil zaten... bi masaj yapar bana, en romatiğinden :D

al sana aşk, yeter...
18.09.2009

VeRMeM SeNi ELLeRe

ben deniz, aranızdan ayrılıyorum a dostlar..
bayram münasebeti ile, ayvalığa gidiyorum. ama sanmayınız, tatil yapmaya gidiyor bu bünye.. bu bünye ki; kardeşini istemeye gelen densizlere, hadlerini bildirmeye gidiyor taaa oralara..

kardeşimi isteyecekler bayramda! benim kardeşimi, benim!

neden ayvalıktan derseniz, kardeşimin şahsi kaprisi diyebilirim. ama iyi ki de böyle istedi.. "ben de iki ailenin en kodamanlarını kaldırır ayağıma getirtirim" demenin daha olgun ve kibar bir yöntemi var mıdır?
evet bizim ailemiz, zaten ayvalıkta olan hısım akrabamız ve erkek tarafının temsilcileri bayramda ayvalıkta bir araya geleceğiz. takriben 30 kişilik bir isteme töreni olacağı tahmin ediliyor..

2 yıla yakın zamandır "düzeyli" olarak sürdürdükleri beraberliklerini kimbilir hangi şeytanın dürtmesi ile evliliğe taşımaya karar verdiklerini anlamasam da; kararlarından vazgeçirmeyi başaramadım.. oğlan tarafına ayrı, kız tarafına ayrı fit verdim.. "kardeşim diye söylemiyorum, 2 seneye kalmaz gerçek yüzünü çıkarır ortaya.. çirkeftir, geçimsizdir.. ben niye ayrı yaşıyorum sanıyorsun? hele bir de çocuk mocuk yapmaya kalkarsan vay haline.. genleri bile bozuktur bunun.. baksana bacakları yamuk bi kere.. " gibi çirkin cümleler kurdum. yetinmedim, kardeşime gittim.. "kızım ömür boyu bu adama mı bakıcan, iki göz odada? şimdiden göt göbek almış başını gitmiş.. kimbilir seneye ne hale gelir bu? hem tutturmuş çocuk istiyorum diye.. valla bence bu seni alcağına, bi kuluçka makinesi edinsin. derdi imanı çocuk, bu herif seni kullanıyo bence.. hem suratında bile meymenet yok" dedim.. vallahi dedim ama yediremedim..

nitekim o gün geldi çattı işte.. bu akşam hareketle, tahminen gece yarısına doğru ayvalıkta olacağız.. çocukluğumdan kalma masal perilerini bile yardıma çağırdım.. gece yarısı içinde bulunduğumuz araba bal kabağına dönüşsün, kardeşimin ayakkabıları cama dönüşsün adım atamasın kırılcak korkusundan falan diye.. bakalım, şimdilik umut aşamasındayım, belki tutar..
ama yok o da olmazsa, kardeşimin üstüne oturmayı düşünüyorum.. sandık mandık dinlemem ben.. sandıktan daha kıymetli benim kardeşim.. hem sandığı bırakıp kaçabilirler ama kızı almadan gitmez bu inatçılar.. ama bende o göz var mı? bi kere oturdum mu, beni ordan kaldırmak için, vinç lazım, vinç!

hem bi sürü yöntem varmış daha.. makas kesmeyecekmiş, kapı açılmayacakmış, kahve bi türlü pişmeyecekmiş, şeker tuza karışacakmış fln.. deneyeceğim.. her birini teker teker, sonuna kadar deneyeceğim.. en son çare oturacağım kızın üstüne..

bi de adettenmiş efenim.. ben büyük olduğum için ondan, evlenme sırası benimmiş öncelikle.. aile büyüklerinin bana danışıp, benden sıramı kardeşime vermemi istemeleri gerekirmiş.. eh ben bu fırsatı sonuna kadar kullanmaz mıyım? o gümüş gondol içinde gelen güzelim çikolataları kucakladığım gibi uzaklaşırken "vermiyorum izin mizin, haydeeee" diye bağrınmaz mıyım?

te allam, nedir bu başıma gelenler? daha karşıdan karşıya geçerken elini tutmaktan vazgeçemedim ben onun... korkarım başına bişi gelecek diye.. halbuki kazık kadar diye tabir edilecek yaşta kendisi.. aramızda sadece 11,5 ay var aslında.. ama ne bilim işte... sakardır benim kardeşim, sarsaktır.. tükürüğünde boğulma, kendi ayağına takılma, park halindeki kamyona kafa atma gibi yetenekleri vardır.. ben olmazsam yanında, kim korur onu tehlikelerden? damat diye getirdiği porsuk mu?

yok tamam porsuk biraz ağır kaçtı.. yani sevgilisi iken can ciğer kuzu sarması olduğum adama, şimdi bu lafları etmek ayıp oluyor farkındayım ama.. o da haddini bilsin canım, aaaa! biz ona günün birinde tapusunu istedin diye mi izin verdik...

aklına bişi gelen olursa bana yorumdan olur, mailden olur ulaşsın anacım.. ne şekilde yırtarım ben bu kızı verme işinden? üstüne oturmadan önce, denenmesi gereken nice yöntemler olmalı!
17.09.2009

KaRi-YeR

yeni kariyer planları peşindeyim...
bu lafımı unutmayın bak..
gözünün içine baka baka büyüttüğünüz, bi dediğini iki etmediğiniz çocuklarınızın hayatını kabusa çeviren hocaları olucam ben..
gecelerce uykusuz kalmalarına sebep olan ödevlerin menşei olucam...
el pençe divan durmalarına sebep, karşılarında düğme ilikledikleri, sizin bile saygıda kusur etmemek için takla attığınız kişi olucam..
gün gelir; karşınızda 32 diş sırıtıp da, yüzünüze karşı kahkaha atmamak için zor direnen bi profesor görürseniz; bilin ki o benim...
"helal olsun, demişti kız" dersiniz..

boşuna hatırlatmaya çalışmayın, kralını da tanımam; ayrı..
14.09.2009

CapoN?

Caponizma'ya ne oldu yaw?
bilen var mı?
Sevgili olağanüstü sıradan yazmış, benim de aklıma ordan şeettii.. paylaşayım dedim..

Efenim geçenlerde evde sevgiliyle yemek yiyoruz, kapı çaldı.. ben de ev arkadaşımdır diye, höt diye açtım. Karşımda kıllı fln böle bıyıklı bi adam.. elinde de kocaman davul.. yahu daha ramazanın başı.. (ki o zaman ilk haftasıydı sanırsam)
“eyi akşamlar abla, ramazan davulcuyum ben, para topluyorum” dedi.. normalde kapıyı açmam ben hiç. Sessiz sessiz gitmesini beklerim ama bu sefer, boş anıma geldi.. adamla yüzyüze bakışıyoruz..
Kullanmadığım bi hizmetin bedelini neden ödeyeyeim.. (bu da ne cümle oldu ama, kullanmadığım hizmetmiş; peh) ağzıma ilk geleni söyleyiverdim, ki kabul ediyorum biraz saçma oldu..
“biz sürekli kalmıyoruz burda”
O ne demek lan :D
Hadi ben saçmaladım... adamın dediğine ne buyurursun?
“kim kalıyorsa, o gelsin! Biz de ramazan davulcusuyuz!”
Anam; ne diyeceğimi şaşırdım..
“Yok yok” fln deyip kapıyı kapatıverdim suratına. Aksi takdirde komut almaya başlayacağım heriften...

Bu devirde ramazan davulcusu bile kendini bu derece matah pazarlarken, benim ondan emir almaya yeltenmem hiç garip değil bence..
İyi kurtulduğumu düşünüyorum :D

Ama adamı hala unutamıyorum, unutamayacğım da bi süre sanırım...
Herifteki özgüvene gel ya :D
Ramazan davulcusuyum dedi ya; tavrı görsen, astronot sanırsın.. aya gitmek için para denkleştiriyo sanki :D

Kapısında böle azarlar tonda konuşan bi ramazan davulcusu gören olursa; bilsin ki yakın oturuyoruz.. bi de direnmesin, adama versin parayı :D
Yazamıyorum son zamanlarda..
O kadar daralıyorum ki çünkü... “bişiler yazayım şu bloga” dediğim her dakika, içimden kötü kötü şeyler fışkırıyor..
Umutsuzluklar, kayboluşlar fln..
Kendimi çaresiz ve umutsuz hissediyorum..
Ama bunları yazmak istemiyorum.. çünkü arada açıp okuyorum yazdıklarımı ve geleceğe de kalsınlar istemiyourm..
Bugün çekeyim ve bitsin..
Genelde bi günde bitecek şeyler olmuyorlar ama bittiklerinde de, kaybolup gidiyorlar işte.. izleri kalmıyor..

Hayatın; zamanla monotonlaştığını ve insanın da aynı hızda adapte olduğunu farkediyorum..
Heyecanlarını kaybettiğini.. üstelik o heyecanları tekrar yakalamak şöle dursun, zamanında buncacık şey için çok heyecanlandığını hatırlayıp kendini kınadığını..



keşke diyorum; aynı kalsa hevesler, heyecanlar..

mesela gitar çalmayı sevdiysen, bi ömür sevsen hep.. hiç eskimese bu sevgin..

ama bende mekanizma böle işlemiyor.. bir gün dikiş dikmek, aklımdaki modelleri gerçeğe dönüştürmek istiyorum.. ama ne zaman ki, elime malzeme alsam, iki uğraşsam; sıkılıveriyorum. bi daha da göresi gözüm olmuyor..

maymun iştahlı der annem bana bu yüzden.. herşeyden hemen sıkılıyorum çünkü.. müzik yapmaktan, spor yapmaktan, aynı okula gitmekten, aynı dersleri okumaktan, aynı insanları görmekten hep sıkıldım; bunca yıldır..

dolayısıyla hayatımın bunca monotonlaştığı şu günlerde, hiçbirşey yapmıyor olmaktan sıkılıyor olmamı yadırgamıyorum aslında.. oysa ne çok severdim eskiden.. hiçbişey yapmadan, ölece oturma lüksü :D



yağmur taşıyan bulutların taksim civarına yaklaşmış olması, ofisteki herkesi ürkütmekte şu anlarda.. yavaştan çıkma hazırlıklarına başlasak iyi olacak. aksi takdirde, sıçan gibi ıslanacağız..

gerçi benim pek de korkum yok.. evde beni bekleyen sıcak bi ortamım ve güsel gözlü bi sevgilim var..



bak evet, son zamanlarda sıkılmadığım bişi buldum sanırım.. bu adamın gözlerine bakmaktan sıkılmıyorum.. hem de baya uzun zamandır..

bu iyi bişi di mi anne :D

*****bu postu dün akşam yazmıştım ama yayınlamaya fırsat bulamadan çıktım..
eh, heba olmasın, şimdi yayınlayayım..
gerçi artık çok da umutsuz sayılmam.. cumartesi ya bugün :D
bi süre önce yazmış olduğum bi yazımı, mim haline getirme kararı verdim a dostlar..
adı "Ölürse Çok Üzülürüm"
bakın, yazının linki de aha burda...

ÖLüRSe ÇoK ÜZüLüRüM

sevdiğiniz kişilikleri ve neden sevdiklerinizi yazın.. hakkaten bi gün televizyonda bilmemkim öldü diye bi haber duyarsanız, ağıt yakacağınız kişiler var mıdır? misal Michael Jackson öldüğünde kahrolduk ya, onun gibi yani..
neyse; daha detaylı bilgiye ihtiyaç duyanlar, yazımı okuyabilir..
şimdi sıra geldi mimi postalamaya...

sevgili fevkalade olağan
sevgili NoktasizvirguL
sevgili winston wolf

deyin bakayım bana...

ve son olaraaaak; madem mimin yaratıcısı benim, bi de kural koymak istiyorum. geçen sefer yarattığım mime kural koymamıştım, bu sefer akıllandım.. :D
mimi yazan her kişi en az 3 kişiye göndersin bu mimi... ha teveccüh gösterir, yaratıcının adını da anarsanız memnun olurum.. anmazsanız kızmam ama.. hümanist biriyim ben..
hadi bakalım, klavyeye kuvvet :D


EDIT: fevkalade olağan bloggerımız; sinirleri bozuk olduğundan, mimi yazmayacağını, sevimli olmak için taklalar atarak belirtti.. teşekkürler fevkalade olağan :)
bu durumda ben de bu mimi Nina Noctis' e yolluyorum.. eğer yazmak isterse tabe..



kıt kanaat geçinme mecburiyetimden mütevellit, sürekli olarak içimdeki -bişiler alma hevesi-ni törpülemek durumundayım. amma velakin, her kadın gibi ben de arada heveslerime yeniliyorum. misal; ay başından beri, ödemelerimi yapınca "elimde ay sonuna kadar geçinmek için kalan parayı nasıl bölüştürsem günlere" gibi kaygılara gark olmuşken; dün canıma yetti.. kendimi cevahire attım ve bi dünya bişi aldım.. şimdi vicdan azabı çekiyorum ey okuyucu! ceplerim sızlıyo resmen.. o kredi kartı bana düşman sanki.. ne zaman gözgöze gelsek "ben bunun acısını senden hesap kesim tarihinde çıkarmaz mıyım" der gibi bakıyo suratıma.. korkuyorum bi de.. kriz nedeniyle bankalar da bi insafsız olmuş ki, sorma gitsin.. son ödeme günü 22 si olan kartın borcunu maaş yatınca ödiim dedin miydi, ayın 26 sında yapıştırıyo ihtar mesajını.. "kartınız izlemeye devredildi" diye.. kendimi kanun kaçağı gibi hissediyorum yaw..
işin kötüsü de ne biliyo musun? "dişimi sıkayım, yakında geçecek" gibi bi dalım yok tutunacak.. bundan gayrısı hep böle..
allam, bana daha fazla maaşı olan bi iş ayarlayamaz mıyız ya? daha çok çalışabilirim.. hakkaten gocunmam bak.. ya da şöle tekel bayii gibi bişi.. pfff, kurduğum kariyer hedeflerine gel.. tekel bayiici polly.. bunun için okudun 2+4 sene di me? yüksek lisans da zaten bunun için yapılıyo... ama napiim, onlar benden daha çok kazanıyo :(
adaletin bu mu dünya!
heyhat..
4.09.2009

ÇıkarıM

hiç vaktim yok..
nakdim (nakit baabında) de yok..

e "vakit nakittir" madem..

aristo akıllı adammış vesselam..

:D
3.09.2009

RaMa-ZaN-

İçinde bulunduğumuz ay sebebiyle bi nevi günah çıkarmak istiyorum ben ya.. gerçi müslümanlıkta günah çıkarmak yok ama, en azından "ben bunları bunları yaptım huleyn" dersem, rahatlarım belki..

Ramazan bana hiç gelmedi.. aileme de gelmezdi zaten.. sadece hayatımda bi kere oruç tutmaya yeltendim.. o da yine sağdan soldan gördüğüme özenmemdendi. Keza ortaokuldaydım henüz.. anam; bütün gün aç dur, kıyıldı içim dışım.. alışkın değilim ben açlığa, o zaman da tombuldum zati. Bi köşede yığılıp kalmaktan tırsmıştım, dün gibi hatırlarım :)

Zar zor akşamı edip eve geldiğimde, e kimse yok evde.. annem çalışıyo akşamın körlerine kadar.. babam desen ona keza.. kardeşim se kimbilir nerde o ara.. hakkaten bak, o nerdeydi acaba ya? Neyse oturup ezanı beklemeye başladım. Elbet atıştırırım bişiler modundayım. Ama o gün imamın, bana inat ezanı geç okuduğunu düşünüyorum, hala.. bitmez mi arkadaş hepi topu bi gün ya.. ezan okundu, ben içtim bi bardak suyumu.. demişlerdi orucunu zeytinle aç diye; herşey usülüne uygun olsun diye, yedim bi tane zaytin.. ama hepsi o.. bulamıyorum bişi... O kadar açım ki, hiçbişeyi beğenmiyorum... kıvrım kıvrım kıvanırken, babam geldi eve.. beni kedi gibi buzdolabının önünde dolanırken bulunca, sordu derdimi.. anlattım ben de.. güldü bıyık altından, kalkıp çorba yaptı bana.. o domates çorbası ki, çıkmıyor aklımdan... başka da bişi yiyememiştim zaten.. bi tas çorba hepi topu.. bi daha da benzer bi açlıkla kendimi terbiye etmeye yeltenmedim.. en azından hür irademle....

Ramazan ayına dair bir başka anım da yurt günlerimde oluştu. Oda arkadaşlarımın hepsi oruç tutan insanlar, bi benim alakam yok.. hatta akşamları mescitte fln dua dinlemeye gidiyolar, oda bana kalıyo; ohhh :) bi ara tutturdular sen de gel diye. Dertleri bana dua dinletmek ama "melodik açıdan değerlendirebilirim sadece, fazlası çıkmaz benden.. hem ben kafamı da kapamam" dedim, ikna edemedim. Mescite gitmeyeceğimi anlayınca, organizayonu bizim odada yapmaya karar verdiler.. bi dünya kız toplandı bizim odada.. yatağımda oturacak yer kalmadı misal. Başka bi yatağın köşesine sindim.. üstümde yırtık pırtık kot şortum, elimde de meyve suyumla.. başlamadan daha, organizasyon yapılırken; ben meyve suyunu fazla çekince kutudan, çıkan “fırk” sesi, tüm dikkatleri bende toplamaya yetti. Eh beni imana getirmek için daha fazla çaba sarfetmeyecekleri de açıktı zaten. Hızla ayrıldım odadan. O akşam odayı kullanamadığımla kaldım...

Bi de tutturdular yarın akşam iftara gidices diye.. bizim yurdun aşağısında bi cemiyetin erkek yurdu vardı.. orası ramazanda beleş iftar veriyodu öğrencilere. Bizim kızlar da oraya gidiyolardı. Dediler oraya gidelim, hem kalabalık daha makbul. Ben yine çok direndim ama dinletemedim. Ya aslında oralarda bulunmak istemiyor değilim. Ama olduğum gibi olmak istiyorum. Bana ait olmayan bişeyi yapmacık yapmacık taklit etmek değil.. neyse, ben iftara gideceğimiz gün dersten sonra uyuyakalmışım. İftara 15 dk kala uyandırdılar beni. Nası açım ama, bayılcam... dediler ki yeme, hep beraber yeriz. Hadi dedim dayanayım. Ama şöle de pis bi huyum var; açsam çok, ya bişiler yemeliyim hemen, ya da sigara içmeliyim derhal.. e yedirmediklerine göre, dedim bari sigara içeyim. Çıktık yurttan, düştük yola. Ben elimde sigara ile yaldır yaldır yürüyorum kızların yanında.. iftar verilen yurdun bahçesine gelince attım ama sigarayı, o kadar ileri görüşlü sayılırım :) neyse girdik iftar çadırına, zaten her sandalyenin karşısına, tabldot kabilinden köpük tabaklar konmuştu. Oturduk beraberce, başladık ezanı beklemeye. Ama nası açım ya, ölüvercem oracıkta.. karnımdan yükselen gurultular duyuldu duyulacak yane, o derece.. dediler ki kızlar, sen ye bari, rengin fln attı. Dedim ki yok, ben de bekleyeceğim.. sanki oruç bekliyorum :) aslında o kadar tanımadık insan karşısında yemeğe çekindim ha, kızlarla bizbize olsak, yerdim şahsen.. neyse yedik ezanla birlikte.. çok da lezzetsizdi vesselam. Yurda dönerken, başka başka şeyler alıp, odada bi daha yemiştim hatta :)

Benim bu “on bira-yın sultanı” ile ilişkim bundan ibaret, şu ahir ömrümde.. ama işin aslı iyi insan olmaksa, açlık nedir bilmekse ve yanlış yapmamaksa; ben pek çok kişiden daha müslümanımdır zannımca..
Saygılar eder, yerden selamlarım efenim..
2.09.2009

ULuS'a SeSLeNiŞ

sonunda oldu; kestim fişleri, bitirdim işleri...
böle söleyince tekerleme gibi oldu ya, hatta çirkin oldu..
ama ay sonu çıldırmam burda sona erdi..
çılgın gibi başım ağrıyo :(
uykum var ve sanırım kafein bağımlısı oldum.. hatta bağımlı ne kelime, bildiğin junkie :)
kahve istiyo canım, belki de başım da ondan ağrıyordur... gözlerimi de açık tutamıyorum.. her saat başı takriben, kahve içmem gerekiyo...

yüksek lisans işini konuştum az önce müdürlerin müdürü ile.. tabi dedi, hayırlısı olsun dedi.. çok şaşırdım yaw.. kesin arıza yapacak diyodum.. yapmalıydı da, bu tavır tam ona göre olurdu.. hayret.. legal legal yüsek lisans öğrencisiyim artık.. hem de çalışıp okuyan cinsinden :D

iş yerinden bi arkadaşımla, itü'nün spor salonuna gideceğiz bu akşam. bi piyasa araştırması yapmaya. fiyatları uygun göründü bize.. hem uzak da değil çok. gerçi ben iki yakamı bir araya getirmekten acizim şu ara ama, gün doğmadan neler doğar , değil mi?
bence ilahi bi güç, benim zayıflamamı istemiyo hacım.. ne zaman spora gitmeye niyetlensem, bi sorun çıkıyo.. ilk seferinde küresel kriz çıkardı başıma.. ben spora gitmicem diye, afrika'da çocukların açlıktan ölmesi, borsaların batması gerekmiyodu ki yaw.. ayıp etti kanımca..

bi de kardeşimi isteyecekleri, benimse vermemek için direneceğim güne pek az kalmasından dolaaaaayı; aldığım elbisenin içinde daha da güsel görünmek adına, biraz süzülsem fena olmayacak.. yoksa minik bi su aygırı figürü oluşturmak istemiyorum ömürlük anılarda.. gerçi şimdi başlasam hiç bişi yememeye, o güne kadar vereceğim kilo devede kulak kalır..

bu lafa da bayılırım ha.. devede kulak... :) nası kocaman bi hayvanın nası küçük bi uzvunu seçmişlerdir, kıyaslama için.. devenin cüssesi ile, kulağını yanyana bi hayal etsenize... yirim o kulacığı ben..

bende şöle bi problem var bi de.. herşeyin sonuna "-cık" "-cik" eklerini getirip, bir küçültme/sevimlileştirme yapıyorum.. misal; kulacık, ayacık, göbecik... hatta hatta kedi köpek severken sokakta "amancık" Yok artık :)

bi de Sezyum'un bi sözü var bayılıyorum. hatta onunla bitirmek istiyorum yazımı.
"hepinizi salonda seviyorum"
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!