29.03.2014

...

Sadece isteyerek, dünyayı tepetaklak edebilirsin...
Gerçekten farkında olmayabilir misin?

...

"Ölelim" desen, ölürüm seninle ben..
"Yaşayalım" desem, yaşar mısın benimle sen?

25.03.2014

Umay'a...

kendimden umudumu kesişimsin...
"büyüyünce geçer" dediğim hiç bir şeyin, büyüyünce geçmediğinin kanıtısın..
yıllar sonra bile bunca mutsuz olabilme potansiyelini içimde taşıyacağımın habercisisin...
senden hoşlanmıyorum kadın!
nev-i şahsına münhasır kıyamet alametimsin!



Umay'ın müziği; yapıldığı zamanlarda, o zamana ait bir büyü içerisinde bileklerinizi keskin bir jilet gibi kesen; aslında ne zamandır aklınızda olduğunu farkettiğiniz fakat nedense bir türlü çıkaramadığınız onca isyan cümlesini duyuverdiğiniz, elektronik bir başkaldırıştı... Fakat maalesef ki, zamana dirençli değildi.. Umay'ın her şarkısının bir son kullanma tarihi vardı ve o tarihten sonra dinlendiğinde, aynı tadı bırakmıyordu ağızda... Yıllar sonra Umay dinlemek, artık hiç de keskin olmayan bir bıçakla intihar etmeye benziyordu... Tatsız ve manasız ancak garip şekilde can yakan bir eylem...

Bunun Umay da farkında bence... Yeni bir şeyler söylemek için, bu kadar beklemesi bundan... Yoksa O da yapabilirdi, sağdan soldan şarkılar alıp söylemeyi.. Yapmadı.. O büyüyü yakalamayı bekledi...

İşte düne kadar heyecanla bu albümün ilk şarkısını bekleyen gençler, Umay'ın son kullanma tarihi geçmiş şarkılarını, belki de sadece fikri olsun diye dinlemiş ve tabiri caiz ise bi bok anlamamış bir kitleydi...

Bu gün bu şarkıyla karşılaştıklarında şaşırdılar, çünkü umdukları bu değildi.. Onlar Umay'ı sevecek kadar büyük olmadıklarından, Cem için beklemişlerdi.. Oysa Cem, Umay'ın büyüsüne yıllar önce kapılmış bir müzisyen... Onunla yapacağı bir albümün, onun tarzında olacağı aşikardı...

Cem bu defa, kendi kitlesine de başkaldırdı... Onların istediğini değil, kendi istediğini yapmak uğruna; kitlesini karşısına almayı ya da daha yumuşak bir söylemle onlara "zamanla alışacakları" bir albüm yapmayı göze aldı...

Ben; şahsım adına, bu albümün bir Cem Adrian albümü olacağını hiç düşünmemiştim zaten... Her ne kadar 7 şarkının tamamının söz, müzik ve aranjeleri Cem'e ait olsa da, ortaya bir Umay Umay albümü çıkacağını biliyordum...
Kendisi için yazsa; bu kadar derin kullanmaya, metafor  yüklemeye cesaret edemeyecek olan Cem'in, söz konusu Umay olunca kendini zorlayacağını ve elbette ki aşacağını biliyordum... Amacının bir düet albümü yapmak değil, Umay'a albüm yapmak olduğunu da biliyordum... Bu albümde karşımıza çıkacak olan şeyin bir düetler serisi değil, ana kadın vokal ve çok güçlü arka vokaller olacağını da...

Diğer şarkıları dinlemedim lakin ilk şarkı olan "anlat onlara" tüm bu düşüncelerimi doğrular nitelikte...

Elektronik altyapı ve karanlık ruhla süslenmiş yırtık Umay sesi; Cem'in kendisi için hazırladığı şarkılarda hayat bulacak... Hayat bulacak demek bile doğru değil aslında... Bu şarkılarda yok olacak belki.. Albümün geri kalan 6 şarkısından, çok daha güçlü vaadler bekliyorum.. Çünkü ben Umay'ı yaklaşık 18 belki 20 senedir tanıyorum ve benim tanıdığım Umay, canı gibi sevse bile (ki böyle bir sevginin varolup olmadığını bilmiyorum) sadece Cem'i mutlu etmek için yıllardır tutmakta olduğu orucunu bozmaz..

Karanlık ve hiç de Cem'e benzemeyen bir albüm için hazır olunmasını öneririm.. Tabi ki bu önerim, sadık Cem Adrian hayranları için değil.. Bence onlar, kursaklarına sıkışıp kalmış heveslerini, Cem'in 2014 yılı içine vaad ettiği bir yeni albüm ve "seçkiler 2" derlemesine saklasınlar...

Biz burda iyiyiz... Umay, karanlık ruhu, yırtık sesi, derin metaforları, ben ve Cem :)


23.03.2014

Soru

Sadece 3 dakika duymak bir sesi;
Sarar mı tüm yaraları?
Yepyeni, taptaze yapar mı insanı?
Bu kadar büyük mü?
Olabilir mi?

Belli ki en baştan başlıyoruz her şeye..
Hiç yaşamamışız gibi, aldığımız ilk nefesmiş gibi az önceki..

O vakit, hodri meydan bayım!

Emeklemeden yürünür mü?


20.03.2014

EnteressN..

Blogger izleyici kitlem çok acayip...
Bazı yazılarım 30-40 kişi tarafından görüntülenirken, bazıları 5-6 kişide kalıyor...
100 küsur işinin görüntülediği yazılara hiç yorum gelmeyebiliyor ama 3 kişinin görüntülediği yazıda 10 dan fazla yorum olabiliyor...

Blog yazmak dediğin, etkileşim aldığında keyifli hale gelen bişey.. Sen yazıyorsun, bakıyorsun ki birileri de okumuş.. Ama kimse bişey yazmazsa yorum olarak, canın sıkılıyor.. Yani benim için böyle en azından...
Yazasım gelmiyor ondan sonra...

Demem o ki; madem okuyorsunuz, bari bişiler yazın da etkileşelim ;)
12.03.2014

Şikayet!

Biz müslümanlığı "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersinde öğrendik...
Doğarken mensup olduğumuz dini, beraberinde getirdiği güzelim ahlak kurallarıyla birlikte öğrendik...
Zorunlu olduğundan değil hem.. Seve seve öğrendik...
Dilimizin bir türlü dönmediği arapça duaları ezberlemek için birbirimizle yarıştık..

Bize kul hakkı yemenin de, dedikodu yapmanın da, komşun açken tok yatmanın da günah olduğunu, bu dersler öğretti; gencecik yaşımızda...

Can vermenin de, almanın da Allah'a mahsus olduğunu öğrendik...
Minicik bedenlerimizde Allah'ın kutsal bir emanetini taşıdığımızı...
Kendi canımızı almaya hakkımız olmadığını da öğrendik...
Çok zor geçen ergenlik dönemlerinde bile, Allah korkusundan ağız tadıyla intihar edemedik...

Ölünün yasını tutmayı, ölü evine yemek taşımayı, gidenin ardından fatiha okumayı, mezarı başında başımızı kapamayı, en az kırk gün yas tutmayı...

Biz; din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde Allah'ın "bir" olduğunu da öğrendik, ona şirk koşmanın ne büyük günah olduğunu da....

Korktuğumuzda ona sığındık, hayallerimiz için ondan yardım diledik...

Sonra bir şey oldu bu ülkede...

Bugün; Kıble'ye değil de, adamın birinin fotoğrafına doğru namaz kılan insanlar var artık...
O adamın Allah'ın tüm özelliklerini taşıdığını iddia edenler...
O adamın karşısında yer almanın, Allah'ın karşısında yer almak olduğunu iddia edenler...
O adama dokunmanın, Kabe' yi tavaf etmekle eşdeğer olduğunu savunanlar var...
O adamın aldığı canları, "helal-i hoş" görenler...

Benim mantığım duruyor...
Biz Allah'a şirk koşmanın en büyük günahlardan biri olduğunu öğrendik...
Allah'ın bir olduğunu...
Biz insan hayatının, Allah'ın emaneti olduğunu öğrendik...
Kutsal olduğunu...

Ya ben yanılıyorum, ya bunları yapanlar...
Ya ben yanlış hatırlıyorum her şeyi, ya bunları yapanlar her şeyi çok yanlış anlamış....

Bu şartlar altında, eğer yanlış bilen ben isem; yıllarca bana, mensup olduğum hoşgörü dinini yanlış öğreten din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenlerimin tamamından şikayetçiyim!

Eğer onlar yanlış biliyorsa; mensup oldukları hoşgörü dinini bu insanlara yanlış öğreten ve şuursuzca Allah'a şirk koşmalarına sebep olan, ölenin ardından oh olsun diyebilmelerine sebep olan tüm din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinden şikayetçiyim!

11.03.2014

TeSPiT

Yedirmiyorlar falan ama aslında her şeyin farkındalar.. Top peşinde koşan 22 adama sokak lambası atmak bundan! Bastırılmış ve kontrolsüz öfke! Daha da çığırından çıkacak her şey. Palalı adam görmeyi kanıksadığımız sokaklarda, daha vahşi eylemler göreceğiz korkarım. Öfke büyüyor... Herkes kızgın ve hayal kırıklığına uğramış durumda.. Üstelik herkesin kızmak için bambaşka ve son derece gerçekçi gerekçeleri mevcut.. Kadroya geçememek, işsiz kalmak, zam alamamak, özlük haklarından mutlu olmamak, kıymet görmemek, hakkının yendiğini düşünmek, aç-açıkta kalmak gibi GERÇEK sebepleri var.. Ama davadan dönmek de istemiyorlar.. Bundan sonra masum insanlar zarar görecek.. Çünkü bu kutuplaşmanın yarattığı öfke, karşısında ete kemiğe bürünmüş bir düşman görmek istiyor.. Ne idüğü belirsiz lobiler değil!
Üzgünüm Nazım ama, güzel günler görmeyeceğiz galiba.. Çocukları boşuna umutlandırma...
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!