31.10.2013

BoYa

İşte size daha önce bahsettiğim mobilya boyama işini sergileme zamanı geldi çattı...
Gerçekten çok zormuş, canımız çıktı bu hale getirene kadar...
Ama gerçekten güzel oldu beah :D

Buyursunlar :D



Before







After


Bu yazdan kalma havalar devam ettiği sürece; insanın içinden ne çalışmak ne de ders anlatmak geliyor...
Bahçede oturup güneşlenmek varken; sınıfa girip, ders anlatmaktan daha kötü ne olabilir?

Tamam, eskiden -2. katta bir ofiste, güneş görmeden çalışıyordum ama.. En azından güneş görmüyordum.. Yaz da olsa, kış da olsa hep aynıydı.. Oysa şimdi, güneş odamın içinde ve beni bahçeye çağırıyor...

Aslında bu ruh halinin öğrencide olması gerekmez mi? Bana ne oluyor kuzum :))

O değil de; şimdi bahçedeki palmiye ağaçlarının arasına bir hamak kursam.. Kantinden de buz gibi bir limonata söylesem.. Hafif rüzgar hamağımı sallarken, elimde limonatam ile uyuklasam; hoş olmaz mıydı? Bence olurdu...
Ya da bahçedeki büyük ağacın gölgesine konuşlanmış süs havuzunun etrafındaki banklara kurulsam... Gölgeden de faydalanarak, Hakan Günday'ımı okusam.. Kantinden çay gelse... Ayaklarımı uzatsam, sessizlik olsa...

Deniz kenarında da olabilirim aslında.. Bu havada eminim plajlar dolup taşıyordur... Sakin bir plajda, gölgedeki şezlongumda yatarken; bir yandan dalga seslerini dinleyip, bir yandan kitabımı okusam...

Hayata biraz tembellik lazım ama...
Değil mi :D


28.10.2013

İDRaK

Çok da yalnız kalmamak lazım...
Yalnız kaldıkça, hayatımıza girecek kişi hakkında hayaller kuruyor ve yalnızlığın süresi uzadıkça bu hayalleri gerçeklerle karıştırmaya başlıyoruz..
Uzun bir aradan sonra hayatımıza biri girdiğinde ise, kurduğumuz hayallere benzemediğini farkedip hayal kırıklığına uğruyor ve ilişkiye şans dahi veremiyoruz...
Yalnızlık süreleri uzadıkça, gerçeklerin ne kadar acı olduğunu unutuyoruz...
Hayaller her yanı sarıyor...

Ne kadar yalnızlık, o kadar hayal..
Ne kadar hayal, o kadar hayal kırıklığı..
Ne kadar hayal kırıklığı, o kadar kısa süren ilişkiler...
Yalnızlığa dönüş...
Yaşanan hayal kırıklığı ile, gerçek dünyaya daha da temkinli yaklaşma...
Uzayan yalnızlık süreleri...

Bu bir kısırdöngü....

En iyisi, belli aralıklarla; hayatınıza birini almanız...
Karşı cinsin ne kadar zor, çekilmez, öküz, kaba vs. olduğunu unutmamak için; şifa niyetine...
Arada bir, hayatınıza birini alın ki; hayal gücünüz şahlanmasın...
"Yoksa" sı müebbet yalnızlık...
27.10.2013

YeNiLiK İyiDiR!

Hayatıma bir takım yenilikler getirerek, kararan ruhumu azıcık renklendirme kararı almış bulunuyorum...
Tabii ki işe evden başlıyorum..

Geçen haftalarda yapmış olduğum mobilya devrimin ardından bu defa mobilyalarla başka şekillerde oynamaya karar verdim...

Geçen haftalarda, eşyaların yerlerini değiştirerek; kendime yeni ve ferah bir çalışma odası oluşturmuştum...
Bu gün ise, çalışma odamdaki farklı renk ve modeldeki mobilyalara girişmeye karar verdim...
Gittim beyaz ahşap boyası aldım...

Çalışma masam beyaz olunca, diğer mobilyaları da beyaza boyamak akıllıca göründü gözüme.. Hem biraz ferahlık katar diye düşündüm..

Yarın sabah, gün ışığının desteğini de arkama alarak; kitaplık, eski çalışma masası, duvardaki raflar ve küçük sevimli etajeri beyaza boyayacağım...

Sonraki planlarım arasında, perdeleri koltukla uyumlu bir renk kumaş ile değiştirmek var.. Koltuk gül kurusu üzerine krem rengi büyük yaprak desenli.. Bu durumda, tül perdeleri krem, kalın perdeleri de gül kurusu rengi yapmayı planlıyorum...
Elim biraz bollaşınca, halıyı da değiştirebilirim. Halı lacivert+krem renkli, eski bir anne halısı.. Onu kaldırıp yerine krem+gül kurusu bir halı bulabilirim.. İşte o zaman, herşey muhteşem olabilir :D

Bir süredir; günlük tarzı yazmadığımı farkettim... 
Bu eksikliği gidermek ve normal hayatımdan da biraz bahsedebilmek adına; aslında aklımda bile olmayan bu değişim planı yazısını yazdım..
Umarım blogumun DIY bloglarıyla karıştırılmasına sebep olmam :))

Gerçekten uzun bir aradan sonra, bir bira açtım az önce...
Özlemişim...
Bu gece, naif bir şeyler var içimde...
Huzur diyeceğim ama...
Emin olamıyorum...

Soğuk bir efes malt,
Şu şarkı eşliğinde...

Bol olsun, tüm keyifler!


Aldığı eğitimi hiçe sayan insanlara uyuz oluyorum!
Dört yıl turizm okuduk biz, canımız çıktı; gözlerimiz bozuldu...
Mezun olmaya hak kazan, çığlıklar eşliğinde kep at; sonra git bankacı ol!
Neden arkadaşım ya?
O işi, mesleği olmayanlar yapsın.. İşletmeciler mesela..
İktisatçılar yapsın...
Senin kapı gibi mesleğin var, neden bankada çalışıyorsun?

Daha da fenasını gördüm bugün...
(Special thanks to facebook)
Sinirim zıpladı, tutamadım kendimi, blogumda bir hakaret yazısı yazayım dedim...
Ülkemizin en iyi üniversitelerinden birinde; 4 yıl turizm işletmeciliği okuyup, 2 dil öğrenip, 2 otomasyon programını kullanabilir hale gelip; sekreterlik yapıyorsun ha?
Aklından zorun mu var senin?
Delirdin mi?
Elim bir kazada, uğradığın hafıza kaybı sonucu; öğrendiğin herşeyi unuttun mu?

Yok yok, daha fazla yazamayacağım...
Hem kendi verdiğin emeklere yazık, hem ailenin seni okutmak için çıkan canına; hem sana o dersleri anlatan, sabahlara kadar sınav kağıtlarını okuyan hocalarına yazık!

Defol git, gözüm görmesin seni!
Aha da siliyorum facebook'tan :)

26.10.2013

KıYaMıYoRuM!

Yorulmadın mı, her gelene "bu sefer olacak" diye bakmaktan?
Sımsıkı sarılmaktan, yorulmadı mı kolların?

Her geleni, aynı şekilde yolcu etmekten peki?
Kalbinde kırılacak yer kaldı mı?

Her gelene sımsıkı sarılmayacaksın da ne yapacaksın ki?
Sen de haklısın...
Senin benden bir farkın var...
Umut!
Senin en azından umudun var!

Benim seni eleştirmeye hakkım yok, bu yüzden...

Ama senin kalbin her kırıldığında; benim beynimde yankılanıyor; yere düşen kalbin!
O kalp parçalanırken, ben uyku uyuyamıyorum!

Senin sessizce ağladığını bildiğim her an, nefes almak için çaba sarfetmem gerekiyor benim!
Başka hiçbir şey yapmadan; elimi delice atan kalbime bastırarak, yerinden çıkmaması için dua ederek....
Uyumak için, uyumanı bekliyorum ben her gece!

Kendime zerre acıdığımdan değil!
Uyumasam ne olacak?
Uyumak dediğin nedir?

Sen uykuya ancak, yorgunluktan bayılacak hale geldiğinde geçebiliyorsun ya..
Sen uyumadan ben uyusam ne olacak?

Bir kez daha kırılmasın kalbimiz, ne olur...
Bir sefer, sadece bir sefer; tedbirli ol istiyorum...
Sımsıkı sarılmadan önce, biraz bekle diyorum...

Karşına çıksın istiyorum, hayallerindeki kişi...
İnan ki istiyorum, yüzünün gülmesini...

Ama her karşına çıkana "o" imiş gibi davranmaktan ve kendini parçalamaktan vazgeç!

Anlamıyorsun, sana kıyamıyorum!

Sanırım sorun bende...
Kime ilgi duysam, kim bana çekici gelse; mutlaka muazzam bir kusuru oluyor!

Yaşı küçük
Eğitimi düşük
İşsiz / kariyersiz
Sorunlu
Depresyonda
Dengesiz
Bunca yıldır iki eliyle bir işi becerememiş
Bu yaşına kadar bir baltaya sap olamamış
Fazla bohem
Alkolik
Fazla borcu olan
Mutsuz filozof....

Ben mi hep böylelerini buluyorum yoksa iyilerin hepsi kapıldı da geriye sadece bunlar mı kaldı bilemiyorum...

Ancak artık yoğurdu üflediğimden; yüreğimin götürdüğü yere gitmiyorum efendim..
Oturuyorum evimde paşa paşa, bir başıma...




20.10.2013

YaLNıZ..

Ne kadar çok insan yalnız...
Yalnız yaşıyorlar, yalnız geçiyor hayatları...
Evler artık daha küçük, tek kişilik sanki...

Kendilerine özel alanlar yaratıyor ve yalnızlığı katlanılabilir hale getiriyorlar..
Rutin televizyon programları belirliyorlar mesela...
Ya da başka türlü rutin alışkanlıklar...
Böylelikle, kendileriyle kalmaktan kurtuluyorlar...
Bir süre de olsa, yalnız olduklarını unutuyorlar...
Sanal arkadaşlıklar kuruyorlar...
Geceleri, bilgisayar başında; belki yüzünü görmedikleri ya da sesini duymadıkları insanlarla yazışarak; yalnız hissetmemeye çalışıyorlar...

Evet; artık herkes maddi açıdan daha özgür..
Bu yüzden de, kendi ayakları üstünde durmaya çalışıyorlar...
Tek başlarına ev tutuyorlar, tek başlarına ayakta kalıyorlar...
Hayata, çetin ceviz olduklarını kanıtlıyorlar..

Arkadaşları da var...
Geceleri kimseden izin almadan gezip tozuyorlar..
İçiyor, sarhoş oluyor, maceralar yaşıyorlar...

Sonra yine, tek kişilik evlerine dönüyor ve yalnız uyuyorlar...
Çift kişilik, kocaman ve pahalı yataklarında; tek başlarına...

Yalnızlık, çağımızın hastalığı...
Herkesin şikayet ettiği ama kimsenin de vazgeçemediği..
Çünkü bir defa alıştın mı yalnızlığa, katlanılmaz oluyor evde başka bir ayak sesi...
Tezgahta bulaşık, antrede terlik, banyoda diş fırçası...

Ne televizyon kumandasından vazgeçebiliyoruz, ne de yalnızlıktan yakınmadan durabiliyoruz...

Biz aslında yalnızlık ile; iki sevgili gibi oluyoruz...
"Ne seninle, ne de sensiz" diyoruz...

Sürekli şikayet ettiğimiz halde, yalnız olmaktan; ısrarla, her gece yalnız uyuyoruz...


19.10.2013

RiCa

Harcama kendini, ne olur...
Heyecanlarını tüketeli oldu zaten bayaa.
Bari hislerine tutun sıkıca...

Hiç bir şeyin sürpriz olmasına izin vermiyorsun zaten..
Her şey son derece kontrol altında...
Beklenti yoksa, hayal kırıklığı da yok diyorsun...
Ama yozlaşıyorsun...

Böyle giderse, bir kaç yıla yazamaz olacaksın..
Eskiden yazdıklarına bakıp, kelimelerin yerini değiştirecek; yazdım sanacaksın..
Yapma...

Kendini ötekileştiren sensin!
Kendini herkesten ayrı yere koyan...
Hayat seni nereden yalnız bıraktıysa; oradan yalnız kalmışlar arayan sensin!
Yalnızlıkları aynı olan insanlar, merhem değil ki yarana!
Şimdi umursamıyorsun belki..
Etrafın hallice kalabalık (kuru kalabalık, boş kalabalık, anlamsız kalabalık, gereksiz kalabalık, çok kalabalık; çok)..
Gençsin, güzelsin, seviliyorsun...

Ama ya sonra?

Bu kadar ucuzlaştırma kendini, ne olur!
Gözüne güzel görünen her yüzü, yaklaştırmaktan vazgeç yakınına...
Bi tart önce kendini..
Sen dünyalar edersin!!!!

Bugün güzel, bugün kolay..
Ah benim yüzü güzel, ruhu seçkinci, kalbi elitistim!
Yalnız olduğunu sanıyorsun ya?
Bu gidişle gerçek yalnızlığı, bir kaç seneye tadacaksın!

Yalnız olduğunu söyleyecek birileri var etrafında,
Farkında olmayabilir misin gerçekten?
Gerçekten o şiiri okumamış olabilir misin?

Etme kıymetlim!

O şiiri oku, içine bak, sesini dinle...
Sen gibileri değil, ben gibileri sev...
Sen gibiler bırakacak seni olduğun yerde..
Ben gibiler ise..
                                                  Ben gibiler derken, ben de çok yalnızım bu arada...
                                                  Bir "-ler" fazla yazıyor olabilirim, mazur gör...

Ben gibiler ise, talimli sırtında hayatlar taşımaya...
Hiç olmadı, tebdil-i mekanda var ferahlık...
Bırak nefes aldırayım sana..
O bile temizleyecek ruhunu...

Tamam beni de geç...
Burada sana kendimi peşkeş çekecek değilim..
Tek temennim, hissetmen gereken şeyleri göstermek...
Sen doğru hisset, sen bir farket...
Ben zaten su olur, yatağımı bulurum meleğim...









18.10.2013

FoR My MuSe (16)

Kelimelerimsin sen.. Bir gülüp, bir ağladığından; hiç bir şiirim kafiyeli değil.. Kafiyesiz şiir yazmayı da, onu güzel kılmayı da senden öğrendim..
Bu yüzden; kendimi anlatmaya çalıştığımda, senden başlıyorum hep.. İlla ki, önce sen! Seni anlamayan, beni anlayamaz; şiiri de, aşkı da anlayamaz..
Tüm çeviriler, dünyanın tüm dilleri, alfabeler, hatta yazı.. Bu dünyaya geleceğin, önceden belliymiş senin.. İnsanlık en baştan sana hazırlanmış...
Seni anlatabilmek için, neler yaşanmış! Ne çok insan, sevdiğini sanmış... Aşk sanılmış, ne çok duygu.. Ama artık varsın.. Şimdi seni anlatma zamanı..

Hiç bir gökyüzüne ait değil, bakışlarımız..
Hiç bir hayal kesmiyor ruhumuzun açlığını...
Senle ben; kısaca biz, gökyüzüne bakmakla yetinemeyiz...
Hayaller de yetmiyor zaten artık...
En güzeli biz, kendimize yeni bir gök kubbe inşa etmeliyiz...

Korkma sevdiğim! Benim cüretim, ikimize de yetecek... Senin atamadığın adımı, senin yerine atacak... Seni alacak, yanıma koyacak...

Hiçbir dünyaya ait değiliz biz.. Ne onlardan olabiliyoruz, ne ayrı kalabiliyoruz.. Ben bize bir "araf" yaptım.. İstediğimiz kadar "bizim" olan..

Her ne oluyorsa, senden ötürü... Sen ettin, tüm bunları güzelim kendine.. İstediğimde bana bırakmış olsaydın, hiç biri olmayacaktı bunların!

Ben bu ucunda duruyorum diye, öbür ucunda durmak zorunda değilsin dünyanın.. Korkma, bozulmaz dengesi.. Sandığın kadar ağırlığın yok karşımda...

Kalbimin ritmi, ritmine ayarlı.. Aynadaki ben miyim, bilmiyorum nicedir.. Ettiğin her kelamı kendimden tanıyorum.. İki ayrı insan mıyız? Bilemiyorum!

Avucuma değdi sanki sıcaklığın.. Ancak yatağında bu kadar sıcak olursun.. Demek yatıyoruz.. Bana "hadi yatalım" demenin bin tane yolu var..

Ne kadar az şey değişirdi; hayalimde değil, hayatımda olsaydın.. Yine beraber uyuyup uyanır; aynı şeyleri sever, aynı şeylere kızardık.. Aynı yemeği yer, aynı içkiyi içerdik; candan bir şerefe ile.. Daha az üşürdük belki sadece...

Farklı bir şeyler söyleyebilsem sana.. Duyduğunda aklını başından alacak şeyler! Hep söyleyeyim diye, beni yanından ayırmak istemeyeceğin şeyler..
Ama hepsi söylendi değil mi? Artık ne duyarsan duy, şaşırtmaz seni? Binlerce defa duyduğun bir cümleyi, öyle bir fısıldarım ki kulağına; hafızanı sorgularsın!

Normal bir insana ait duyguların, bir ucundan öbür ucuna savrulup duruyorum.. Bir yandan kendime hayran olmalara doyamıyorum.. Sonra bir bakıyorum, yapayalnızım.. Bir hata var ama henüz çözemiyorum.. (Tanıdık geldi mi Melek?)

Söyleyecek çok sözü olanlar, yaşlan(a)mazlar..

Adınızı kusursuzluğa yazmışlar, kaderinizi sonsuzluğa..  Bilirim istemezdiniz... Ne olursa olsun, hatırlanacak adınız; ne acı...

Size bir "kıymet ölçer" hediye edeceğim, en kısa zamanda.. Farkettim ki, bir bu konuda eksiksiniz; kıyamam...

Seni kırmaktan, kızdırmaktan, uzaklaştırmaktan.. korkuyorum.. Öyle bir terbiye ettin ki beni, "yok" luğunla..  Ben senden, en çok korkuyorum..

Ne zaman kör oldun bu kadar, ne zaman tıkandı kulakların? Farkettin mi, değişmekte olduğunu? Bilerek yaptıysan şayet, yakışmamış hiç.. Ne olur duy! Ne olur gör! Ne olur, bir şeyler yap artık!!!















14.10.2013

SoRGuLa!

Ait olmadığın bir şeyi savunabilir misin?
Sana dokunmayan yılan ile ilgilenebilir misin?
Sokakta gördüğün haksızlıklara savaş açacak gücün var mı?
Yaşadığın yerden çook uzakta yaşanan acılara dur demeye takatin yeter mi?
En basitinden; sokakta yaralı bulduğun bir hayvana sahip çıkacak yüreğin var mı?

Bana verme cevapları, bana ne...
Kendine ver..
Çünkü bu sorulara vereceğin cevaplar belirliyor, ne kadar insan olduğunu...

Sınırlarının dışındaki zulme, sınırların içindekine bağırdığın kadar büyük dur diyebiliyor musun?
Ya da tam tersi...
Sınırların dışındakine ses çıkardığın kadar, içerdekine de yükseliyor mu sesin?

Ne kadar insansın gerçekten?
Senden olmayanın refahı için, elinden geleni yapabiliyor musun?

İbadet edeceğin, tanrıya yakaracağın bir bayram öncesi; kendini bir sorgula bakalım...
İnsan mısın, değil misin?








Adını Ağzıma Yalan Koydular

Taviz mi taciz mi, senle benim aramdaki örselenmiş eklem
Gel desem ölüyorsun; bu hep oluyor, neden, seviniyorsun öl desem

..............................................................................

Ormana inen sis gibi iniyorsun içime
Gecenin kokusu yarayı terk etmeme engel

Bedeninde milyarlarca hücre var
Herbirinde bir müebbet yatsam, bana yaşadıkça yeter!


(Bu Defa Çok Fena)
13.10.2013

DuRuM BiLDiRiMi

Bazen değişiklik iyidir...
Bazen sadece eşyaların yerini değiştirmek bile, iyi gelebilir...
evime yeni bir düzen, yeni bir soluk getirdim bugün..
anneciğim sağolsun; her daim hayran olduğum dekorasyon becerisi ile, adeta yeniden yarattı evimi....

bu arada annem yanımda.. bayram sonuna hatta mümkünse biraz daha fazla kalacak...
evde bir ses duymayalı uzun zaman olmuş, ilaç gibi geldi bana..
her ne kadar yazın görmüş olsam da, özlemişim bir de...
hem ayvalıkta görmek gibi değil, bu defa ikimiz başbaşayız  ve işte en çok da bunu özlemişim...
ah bir de kardeşceğizim gelebilseydi...

şu hayatta en çok kardeşimi özlüyorum sanırım...
bugün görsem, yarına özlüyorum...
hep derdim, "benim krdeşimle çok farklı bir ilişkim var" diye ama kelimeler kifayetsiz kalırdı..
bak yine aynı şey, aynı kifayetsizlik...
uzatmadan bağlayayım ki, çok da yetersiz hissetmeyeyim kendimi..
kardeşimi yine yeni yeniden çok özledim...

bir de bir sürpriz planım var..
çoook özel birine, doğum günü sürprizi planlamaktayım..
tabi olursa...
inşallah olur :)) ve ben takdim ederim zat-ı şahaneye :D

tek bir duygu bile insanı ergenliğe sürükleyebiliyor yeniden...
eskisi gibi aşk dolu şeyler yazdırabiliyor...

ne güzelsin aşk! bana da çok yakışıyorsun üstelik :D

bir nevi durum bildirimi yapmış oldum, bayram öncesi..
annem burda olduğu sürece, pek de pc başında oturmayacağım; takdir edersiniz ki..
beraber geçirdiğimiz her anın tadını çıkaracağım...
şimdiden haber vereyim dedim ;)

bu vesile ile herkesin bayramını da kutlamış olayım...
iyice dinlenin, hasret giderin ve tazelenin derim :))

12.10.2013

FoR My MuSe (15)

Paslı bir makasın iki ucu gibiyken; aramıza giren herşeyi, kesmekten ziyade parçalarken.. Sen hala benden bihaber; değil mi Melek?

Sana ait parçayı doldurabilmek için; çeşit çeşit insanları kırpıp bölerek, yerine uydurmaya çalışıyorum.. Aslında gelsen, cuk oturacaksın ama gelmiyorsun?

Tecrübelerim gösterdi ki; en yalnız hissettiğin anda seni en çok sevene ihtiyaç duyuyorsun, hiç tanımasan bile.. İşte o anı bekliyorum! Çaresizce!

Ölürüm sanıyorum, ölmüyorum; kalırım sanıyorum, kalmıyorum... Ruh eşimsin sanıyorum; en çok ona yanıyorum!

Seni anlattığına inandığın her cümleyi ben yazdım, huzurla dinlediğin her ses benim, uyandığında mırıldandığın şarkıyı kulağına ben fısıldadım...

Ne demekmiş bu kadar susmak! Hadi saklıyorlar seni benden, hadi duyurmuyorlar sesimi, göstermiyorlar yüzümü.. Okuman da mı yok?

Dün nasıl bir yağmur yağdı!
Görseniz nasıl severdiniz..
Tutamazdım sizi, kendinizi sokağa atardınız..
O yağmur sizi özgür kılardı bayım..

Boşuna mı yaptırdık o yolları, yıllardır çalışıp ödediğimiz vergilerle? Buraya geleceksin, buraya! Yolun bittiği yer, kapımın önü; iyi bak!

Canım; o sevildi ya, kusura bakma.. Erkenden gelip; kelimeler bıraktım ben onun üstüne, ruhumu bıraktım! Görmedin mi? Başkasına bak istersen..

Bu bizim ninnimiz değil miydi, nice ninni arasından  kendimize ayırdığımız?

Eskiler, aşklar, şarap falan... Min-el aşk, ne büyüksün! Geçmişe rağmen, bugüne rağmen.. Varlığını yokluğuna denk saydığım.. Yoksan da var saydığım..

Kendinin kıymetini bilmeyen insanlar var! Kendinin kıymetini bilmeyen Melekler.. Sana Melek'sin desem, inanır mısın? Bana desen, ben inanmam!

"Hissettiğini bile yazamıyor" diyorlar benim için... Hangi birini yazayım? Sana aşığım, sana kızgınım, sana acayip kızgınım! Ama seni...Ama!

Kalbimin bir kısmını kapatsam, kalan kısmını ben de duyarım! Kalanından duyduklarını yazmakla bunca seviliyorsan; ötene de geçerim!
Tamamını duysan ve mealini ifşa etsen ya! Üzgünüm güzel bayan! Senin bile yetmez gücün! Senin bu kadarın yetiyor diye, benim bu kadarımı yerme!

Ben "ama" ların sonuna üç nokta koyuyorum diye, yetemiyorum; tüm ifade özgürlüklerine! İfadem özgür değil, tüm "çünkü"lerinin özgüveninde!

Kalbin kalbime karşı... Aklın, aklıma paralel.. Lakin durma öyle karşıda, yakınıma gel; uzun ince yollardan...

Kalbi yalnız olanlar üşüyor, soğuk havada.. Atkı ya da eldiven lazım değil sana.. Kalbini biraz açsan, sıcacık olacak ama..

Bu gece de bitti işte.. Biten her gece, vuslata atılmış bir adım demek... Yeni yıl, yeni hayat olacak "biz"e.. Sen de heyecanlı mısın?

Aslında acıların hayata eşit dağıtılması lazım.. Ama sende bir kurgu hatası olmuş Melek.. Baştan ödedin, bundan sonraki güzelliklerin bedelini..

Hiç bir şeyi unutma, olur mu? İyinin farkına varmak için, kötüyü hatırlamak şart.. İyileşme planımızın en büyük dayanağı bu olacak.. İyileşeceğiz, söz!
Unutturacağım demiyorum bu yüzden, önemsizleştireceğim.. Gülüp geçeceğiz, birlikte! Hatırlayacağız ve yara izlerimizi sevmeyi bileceğiz...

Bir de diyorlar ki, "neden bu kadar kızgınsın?" Çünkü sadece kendinin değil, benim geleceğimi de geciktiriyor inadın.. Körlüğün, sağırlığın!

Ağız dolusu cevaplarım var sana...
Sayfalar dolusu oluyorlar, inat ettiğinden...
Dinlemek varken okumak, senin için bile fazla radikal...

Sitem etmeye bile kıyamadığın biri varsa...
Ben gibi olursun...
Yazar yazar silersin...
Yazdım..
Sildim...
Kıyamadım....

04:11 yatmam lazım artık.. Uykularımın sebebi, uykusuzluklarımın kaynağı... Benim için uykuların tanrısı.. Ne dersin, uyuyabilir miyiz artık?

Gözün kör, ruhun nankör senin.. Elin bonkör olsa ne olacak?

-Yaptığım en güzel şeyin içinde bile sen varsın..
-Yaptığın en güzel şey beni sevmek.. Elbet içinde ben olacağım..

Gözlerimizin önünde, güzelliğin tanımı yeniden yazılıyor ve dünya hiçbişey olmamış gibi dönmeye devam ediyor! Duyarlılık sadece bende.. Hayret!

Ben, sizden "bir" fazlayım! İçimde, kocaman biri var.. Pamuklara sarıp sakladığım; uyusun diye, gün ışığını kıstığım biri.. Ben sizden “bir melek” şanslıyım!

Yolda rastlasan ya bana.. Dalgın dalgın geçerken yanından ben, önümü kesip hatırımı sorsan mesela.. İyiyim diyebilmek için sana, hep iyi olurum ki ben!




















9.10.2013

İSTEMİYORUM!!!

Hayatımın en zor günlerinden birini geçiriyorum; şu an, şu dakika..
Müdür yardımcısı olmamdan mütevellit, okulun burs komisyonu başkanı yaptılar beni...
Bursa başvuran öğrencilerle mülakat yapan üç hocadan biriyim...

Hayat hikayeleri...

Bu hikayeleri dinlemek, birileri için üzülmek, karşımda durumundan utanıp sıkılan çocuklar görmek, birilerinin hayatı hakkında karar veren kişi olmak istemiyorum!

Karşımda otursa mı, ayakta mı dursa diye ikilemde kalan her çocuğun yüzünde; kendi zavallı geçmişimi görmek istemiyorum...

Soğukkanlı şekilde sorular sormak ve teşekkür edip göndermek istemiyorum!

"Hikayesi hiç inandırıcı değil, 300 TL gelirle nasıl geçinsin aile?" diye soran hocanın yüzüne; "imkanlı efendim, dahası da imkanlı" diye bağırmamak için, kendimi zor tutmak da istemiyorum!

Birinin okuyabilmesi ile okuyamaması arasındaki ince çizgide, hangi tarafa düşmesini seçecek kişi olmak istemiyorum!
Daha fazla acı hayat hikayesi dinlemek istemiyorum!

Tüm adaletsizliklere lanet olsun!


6.10.2013

SiZ...

Büyülüsünüz bayım.. Bir kez yanınızda bulunmuş herkesin, çekim alanınızdan çıkamaması bundan..
İki kelam ettiğiniz herkesin, sıkça yanınıza uğraması da...
Sohbetlerinizin sıklaşması, "tanış" olmaktan "arkadaş" olmaya geçişleriniz bundan..
Büyülüsünüz...
Bu büyüye kapılmak için, yaşıyor olmak yetiyor...
İnsan olmaya bile gerek yok, cinsiyetler üstü bir büyü sizinkisi...
Bir düşünün isterseniz; yol üstünde kafasını okşadığınız bir kedinin bile, kendini ayaklarınız dibine sermesi tesadüf mü?

Kendimi de suçlayabilirdim... Ayran gönüllüyüm diyebilirdim, şıpsevdiyim diyebilirdim.. Çok çabuk kapıldım diyebilirdim...
Ama yok, bu kez ben değilim mevzu bahis...

Sizsiniz bayım! Bu sefer mevzu bahis sizsiniz...

Aslında bir süredir hep, mevzu bahis sizsiniz...
Ne de güzelsiniz....


Seni bana sürükleyen akıntıya karşı kürek çekmek için kullandığın tüm o enerjiyi, oturduğum yerden seni severek ürettiğim statik enerjiden aldığını biliyor muydun?
 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!