30.09.2013

FoR My MuSe (14)

Aldığı nefesi, aldığın nefese bağlayan biri var; unutma!

Kalibimin yarısı Ankara’da.. O'na birşey olursa şayet.. İşte o zaman; gözüm neye kararır, bilmiyorum!

Nasılsan öyle işte, ne kadarsan o kadar! Nesin, kimsin? Bi görsen var ya, olduğundan fazla değilsin; ona rağmensin, ona şükürsün!

Bu kadar ucuz ya da bol keseden değil halbuki ama elin neye değdiyse; onu umarsızca seviyorum! Elin neye değdiyse diyorum!

Ne garipsin aslında! İnsan kendine bu kadar kötülük yapar mı? Bildiği halde devasını, böyle fellik fellik kaçar mı?

Olacağı varsa oluyor da, akışına bırakınca zaman alıyor.. Gerçekten yok artık, kaybedecek zamanımız! Diren ama bana değil...

Etrafındakiler kiminle aynı havayı soluduklarının farkında değil! Ben o havayı soluduğum anları, ölürken gözümün önünden geçsin diye saklıyorum!

Kızlar tuvaletinin öüunde sevgilisini bekleyen zavallı delikanlılar gibiyim.. "Eğlencesi bitse de, uyusak" diye diye sabahı ediyorum yine...

Şimdi şu ağacın altındaki bankta oturuyorum ya ben.. Sen de olsan mesela, çay ısmarlardım sana.. Gerçi kantin kapalı ama ben bulurdum sana..Valla!

Beni bu kadar seven biri olsa, uyuyamazdım.. Kulaklarım çınlar, kalbim sevene doğru savrulurdu kontrolsüzce...  Sen uyuyabiliyor musun?

Aşk, insanı savunmasız kılar aslında.. Benimkisi bana, fazladan kalkanlar veriyor ama.. Korumam gereken bir değil, iki kusursuzluk var artık...

Şurda dizimin dibinde otursan, uykunun lafını eden uyanamasın bir daha.. Ama dizimin dibi boş ve ben her sabah uyanıyorum hala...

Biz; benzer yandığımızdan mı, aynı yoldan kanadığımızdan mı, aynı yaraları kaşırız......

Her gece aynı değil, bir öncekiyle.. Bu geceyi de sen bekle; söz, alırım yükünü önümüzdeki gün ve gecelerde... Sana sağlam lazımsam, şimdi uyumalıyım..

Madem artık sonbahar; düşüp papatyanın yakasından, ağaçlardan fal tutma zamanıdır... Sevecek, seviyor, sevecek, seviyor.... Aksi mümkün değil...

Sen benden bu kadar uzak durdukça; depremler, tsunamiler oluyor.. Dünyanın ağırlık merkezi şaşıyor.. Yaklaş biraz, insanoğluna yazık!

"Normal" leştiğim her ana seviniyorum.. Bu bile normal değil...

Çünkü sen; duruşunla bile ayrılıyorsun, diğerlerinden.. Sadece aldığın nefes bile, bu dünyayı daha iyi bir yer yapmaya yetiyor!

Kanatları kırık; uçamıyor, kaçamıyor... "Öldürmeyen, güçlendirir" deme, güçlendirmiyor.. Yazgınla başbaşasın! Sadece süründürüyor. Bu da senin payın!

Olmayacak sanıyorsun ya, olduğunda en çok ben güleceğim şaşkınlığına... Ama özgüvenini yerden alıp, omuzlarına koyan da yine ben olacağım...

İlk kez; bana ters gelen tüm tavır ve fikirlerine rağmen, birini bu kadar çok seviyorum.. Ya ben büyüdüm gerçekten ya da bu aşk büyük benden..

İçinden geçen pek çok şeyi, ben daha önce söylemiş olduğum için söyleyemiyorsun ve hala iki yabancı olduğumuzu iddia ediyorsun... Garipsin!

İyi bir insanım ben, bir sürü sevap biriktirdim.. Hepsini versem, karşılığında seninle bir 30 yıl geçirsem.. Sonrasında ne olacağını hiç sormasam?

Bu yüzden az sevdiler bizi! Ulaşılması imkansız hedefler koyduk.. Bizim "çok" umuz ile onlarınki örtüşmedi.. Onlar korktu, biz eksildik!

Her kim yapıyorsa bunu, eli oldukça güçlü olmalı.. Hepinizi korkutacak kadar güçlü.. Keşke olmasaydı, bu kadar korkacak sebebiniz.. Keşke biraz daha kalabilseydiniz...

Pek çok şiire ve şarkıya sabotaj gibi seviyorum seni.. Hiçbir aşk sonsuza kadar sürmezmiş de, en güzel aşk zor olanmış da... Peeeh!

Sürrealist bir tablo gibi yüzün, bakmadan pes ediyorlar.. Ben de çok anlamıyorum aslında ama her baktığımda sebepsizce donakalıyorum karşında..
Anlayayım istiyorum altında yatanı.. Saatlerce kıpırdamadan bakıyorum.. Benim gördüklerim, Tanrı'nın vermek istediği mesaj mı; onu bilmiyorum..
Tanrının bir mesaj vermek istediği çok açık, yüzün aracılığı ile.. Belki kudretini göstermeye çalışıyordur.. Belki “Kusursuzluk da benden gelir” demesinin bir yolusun..
Anlayamadığım, sınıflayamadığım ancak kusursuzluğuna inandığım; tüm cehaletim ve zayıflığımla karşısında diz çöktüğümsün............

Alkole ara verdiğimden beri, eskisi gibi yazamıyorum.. Birikti bir sürü kelime içimde, nefes alamıyorum.. Ya şimdi boğularak öleceğim, ya yıllar sonra sirozdan?

O kadar alıştım ki artık, söylemeye gerek duymuyorum.. Söylemiyorum diye, olmuyor sanma.. Bir varoluş biçimi olarak, durmaksızın özlüyorum!

Bir şey olsun diye yazmıyorum ama yazmışken bir şey olmayınca da bozuluyorum; ne yalan söyleyeyim...

Gerçek olamayacak kadar güzelsiniz! Oysa biliriz,gerçekler güzel olmaz.. Madem hayal gücümün ürünüsünüz, hayal ettiğim yerde olmanız gerekmez mi?

İçimde, bedenimden kurtulmaya çalışan bir şeyler var...
















0 yorum:

 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!