23.05.2024

Reçete

İçimde, içimi yiyen bir şeyler var.. Adını koyamıyorum; nedir desen, bilmiyorum.. Ama sürekli gözümü telefona kaydıran, dikkatimi darmadağınık tutan bir şey.. Bir haber beklemezken insan, neden sürekli telefona kayar gözü? Neden bir türlü kafasını toplayamaz? Neden içindekinin adını koyamaz? Hep duygusal kadındım ben. Hep, her şeyden çabucak etkilenirdim ama bu seferki benimle ilgili değil.. Benden dışarda, müdahil olamadığım; sadece izlemek ve beklemekle lanetlendiğim bir durum.. Neyi beklediğimi bile bilmeden, beklediğim.. Bir süredir eski yazıları okuyordum burda. Ne güzel yazmışım, ne güzel içimdekini dökmüşüm diye geçiyordu aklımdan. Ve bak işte; yine en iyi bildiğim şeye dönüyorum. Yazmaya, yazarak anlatmaya.. Telefona alınan küçük notlar, yeni alınan bir defterin sadece ilk sayfasına karalanan anlıklar.. Hiç biri buraya yazmak gibi doyurmuyordu. Ha şimdi rahatlatır mı aynı şekilde, hiç bilmiyorum. Ama şu an, parmaklarım ezbere dolaşırken klavyede, kendimi çocukluğumun geçtiği terkedilmiş eski evin odalarında geziyor gibi hissediyorum. Gözüm kapalı yürürmüşüm, hiç de tökezlemezmişim gibi.. Yol tanıdık, adımlar aşina.. Ama üstünden o kadar çok yıl geçmiş ki.. Ev eskimiş, ben değişmiş.. Hadi yumuşatmayalım, yaşlanmış... Belki de benim iyileşme yolum da budur.. Belki ben paylaşmadan iyileşemeyenlerdenimdir. Neden paylaşmayı bıraktığım ise muamma.. hayat neler getiriyor, nicelerini götürüyor. Bazınsında elinden bir şey gelmiyor, bazısını sen salıyorsun rüzgara. Ama insan kendi ilacından bu kadar kolay vazgeçer mi? İlaç mı gerçi? Bunu da zaman gösterecek. Bunca yıl sonra burayı kimsenin okumayacağını umut ediyorum. Çünkü derdim kimseye bir şey anlatmak değil. Ben kendimle konuşmanın yolunu arıyorum...

0 yorum:

 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!