Yakıştın mı sen bana hüzün.. bundan mı her fırsatta kaçıp kaçıp bana gelmelerin?
Ufacık bi dalgalanmayı fırsat bilip, gelip en önemli yerlere yerleşmelerin?

O canlı sarı rengi giyen kızlara bile özenmişim zamanında.. o rengi taşımanın ne demek olduğunu bilmeden giydiklerinden olsa gerek, hiç çağrıştırmadan sonbaharı, gezerler ya şen şakrak.. oysa ben ne zaman, sarı ya da kahverengi giysem, sonbaharı üstümde taşır gibi hissederim.. öyle bir ağır, öyle bir soğuk...

Rengin de suçu yok... en azından Callas kadar, şu anda başımı ağrıtacak kadar bağıran.. R harfini bastıra bastıra söyleyen ben olsaydım şayet; o bile yakışmazdı sanırım, mevsim sonbaharsa...

Masamda, herkesinkinden farklı olarak bi masa lambası yanar benim... daha çok ve yoğun ışık, bi de klavyeme vuran bi sıcaklık.. parmaklarım bile yanar akşama doğru, dokunduğum tuşlardan... sıcak kalmaya, aydınlık olmaya öyle ihtiyaç duyarım ki...
Sabahları kalkamam yataktan, akşamları her işimi yataktan görürüm... sabahlığım polar, pijamam bile hatta.. sıcağı, yumuş olanı severim.. kışın bile bu kadar olmaz ama.. anca sonbaharda... mutsuz ediyosun sen beni sonbahar...
Gelmen sancılı, gitmen uzatmalı..
Hüznüm benim boyumu aştı... yapış yapış bi duygusun...

İnsan kendinden sıkılır mı hiç? Bi de derler ki, ne bulursun teoman da bu kadar... derdime derman, dilime tercüman..
“patlıycam, çok sıkıldım kendimden ben bile...”

Sen buralardan gidene kadar, ben kendimi kapatıyorum..
Uğraşma benle...

0 yorum:

 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!