Küçükken ben, yani genç iken...aman işte, 17 yaşında falanken; babamın da etkisiyle, koyu bir futbol takipçisi idim. (bir söylem ancak bu kadar yumuşatılabilir) Fenerbahçe taraftarı idim ve evimiz de stadın karşısında idi. Kadıköy'deki her maça giderdik efenim. Aman ne eğlence... Bir cümbüş, bir kargaşa...Hele hele derbi maçlar... Olsa da izlesek şimdi.
Yaşlanmakta olan herkesin başına gelen bişidir heralde bu."nerde o eski günler" sendromu. Ben de böle hissediyorum. O eski maçlar gibi değil, şimdikiler...O zamanki futbol da farklıydı, futbolcular da, taraftar da..
Neyse konumuz bu değil zaten. Şimdi; hikayenin esas karakteri 17 yaşında bir kız çocuğu olunca, gördüğüne aşık görmediğine bulaşık olması da normal. Normal di me? :) Ben de öle oldum. E futbolla ilgilenince, yaş da 17 olunca, anca futbolcuya aşık olursun. Ama ben farklıydım sevgili okur.. Herkesler Emre Aşık peşinde koşar iken, Vedat’ ı fln beğenirken; ben ne yaptım? Gittim Tayfun Korkut’u seçtim!
(Ps: Dali yazısında anlattığım “beğenilmeyeni beğenme, istenmeyeni isteme hadisesine kanıttır, kapaktır)
Hatırlamayanlar için, Fenerbahçede 7 numaralı formayı giydiğini hatırlatayım. Beşiktaşlı Tayfur Havutçu ile karıştıranlar için ise, şöle okkalı bi tükürük hazırlayayım..
Neyse efenim, bu adamın parantez bacakları, karekterli burnu beni benden aladursun; bu konudaki hislerim yakın çevrem tarafından duyulmaya başlandı. Önce; onların sahiplendiği futbolculara sarkmadığım için sevinen arkadaşlarım, sonrasında akıl sağlığımdan şüphe etmeye başladılar. Hatta “gel sen de benimkine asıl” diye, kendi sevdiği futbolcuyu bana peşkeş çekmek isteyenler bile oldu!!
(Ps: allam nası bi yerde büyümüşüm ben.. Hala yaşıyor olmam bile mucize. Bu ne biçim muhabbet böle ya)
Ama yok, ben çok sadık idim kendisine.. Hatta bir gün, antreman yaptıkları sahaya bile gittik arkadaşla. Adamın birine (ki hala sevgiyle anarım kendisini, hatırlamasam da tipini) fotoğraf makinemizi verdik ve o bize içerde bi sürü resim çekip getirdi. O zaman dijital makineler yok, koştura koştura tab ettirmeye gittik. Velhasıl kelam, resimler pek güsel... Şööööle yatakta uzanmış bi Tayfun, hayalini bile kuramazdım bu kadarının (o zamanlar tabe... ehu..)
Bi de kapıdaki güvenlik amca bize kanı kaynayıp, içeri girmemize izin vermesin mi?
Ben de o resimleri Tayfun’a bizzat imzalatmayayım mı? Artık benim için Tayfun; muhteşem bir karekter, vazgeçilmez insan, muhteşem erkek....
Neyyyse...Aradan geçen 10 küsür senenin ardından, şimdi neden yazdım bunu; biliyor musun okur!
Nerden bileceksin bea!
Efenim facebook’ta, o dönem yine o tayfadan olan biri eklemiş bendenizi..
Profiline fln baktım..
Nostaljik oldum. Onun da yatakta uzanır fotosu var bende :))))) bilse ne düşünür acaba? Kih kih..
Kıssadan hisse : çocukken yaşadığın travmaları unutma... döner döner, bi yerden gelir bulur.. apışır kalırsın...
(Ps: ay naapsam, kendisine bi yakınlaşma yazısı mı yazsam ki? Kih kih ve de hah hah)
0 yorum:
Yorum Gönder