Yine tiyatro, yine sanat..
Sanata doymuyorum sayın seyirciler...
Bu kez de aksanat'ta izlediğim bir oyunu paylaşmak istiyorum sizlerle.
Efenim oyunumuzun adı “salvador dali göndermeleri içimi ısıtıyor”
İsminden bile belli değil mi, ne kadar sanatsal olduğu....
İsminin sezdirdiği kadar sanatsal ve sürrealist üstelik...
Allah korusun kefen gibi yapmışlar salonu..bi kere bence bu pek çirkin...ayrıca koltuklar yetmemiş, zemine de serdikleri beyaz beyaz örtüler yüzünden insanlar düştü basamaklara takılıp, yerlerde yuvarlandılar, daha da samimi oldular yer yer...
Önden bi gitarcı çocuk çıktı sahneye..daha insanlar yerlerden kalkamadan çalmaya başladı gitarını...(moulen rouge’daki -sitar player- geldi aklıma...kih kih)
Dekor mağduru zavallı insanlar “oyun başladı mı, geç mi kaldık, çok önemli sanatçı şahsiyetlere ayıp mı ettik düşerek” der gibi birbirlerine baktılar haliyle.Sonradan anlaşıldı gitarcının yersiz olduğu.. herkes yerleşmeye devam etti. Ve oyun başladı.
Sanata doymuyorum sayın seyirciler...
Bu kez de aksanat'ta izlediğim bir oyunu paylaşmak istiyorum sizlerle.
Efenim oyunumuzun adı “salvador dali göndermeleri içimi ısıtıyor”
İsminden bile belli değil mi, ne kadar sanatsal olduğu....
İsminin sezdirdiği kadar sanatsal ve sürrealist üstelik...
Allah korusun kefen gibi yapmışlar salonu..bi kere bence bu pek çirkin...ayrıca koltuklar yetmemiş, zemine de serdikleri beyaz beyaz örtüler yüzünden insanlar düştü basamaklara takılıp, yerlerde yuvarlandılar, daha da samimi oldular yer yer...
Önden bi gitarcı çocuk çıktı sahneye..daha insanlar yerlerden kalkamadan çalmaya başladı gitarını...(moulen rouge’daki -sitar player- geldi aklıma...kih kih)
Dekor mağduru zavallı insanlar “oyun başladı mı, geç mi kaldık, çok önemli sanatçı şahsiyetlere ayıp mı ettik düşerek” der gibi birbirlerine baktılar haliyle.Sonradan anlaşıldı gitarcının yersiz olduğu.. herkes yerleşmeye devam etti. Ve oyun başladı.
Amanın çok saçmaydı yaw... incecik kıyafetler içinde güzel bi abla kıvrandı sahnede... yalnızlıktan kafayı yemek üzere olduğu sezdirilmeye çalışıldı seyirciye.. “ay” ı temsil etmesi için yaşlı bi amca oturtulmuştu bi köşeye.. beyaz ve uzun saçlarını tarayıp duruyordu. Bu yaşlı amca ve ince giysili güzel kızımız arasında fingirdeşmeler yaşandı. Ve kız o adamı (yani ay’ı) öptü!Evet efenim, öptü resmen!böğk...
Sonrasında “kedi”yi temsil etmesi için sahneye çıkarılmış olan bir genç kız ile “çakal”ı temsil etmesi için sahneye çıkarılmış bir delikanlı; hayvanların ikna yoluyla üreme çabaları üzerine, olmayan bişi sergilediler.çakal kediyi çiftleşmeye ikna etmeye çalıştı ama kedi bunu yemedi.
Sonrasında elinde temsili bir teleskopla “ergenlik çağındaki delikanlı”yı canlandırmak için bir adam geldi sahneye. Esas kızımıza ilanı aşk etti, ay ile yaşadıkları aşktan haberi olduğunu söyledi, tehdit etti vs. Tüm bunlar kadının kendisiyle yatması içindi. Ama kadın bu numaraları yemedi ve oyun kaldığı yerden devam etti. (oyunun ilerleyen bölümlerinde onu da öptü yaaa...)
Sonrasında sahneye kadının kocası rolünde “mehmet ali nuroğlu” çıktı ki, oyun o saatten sonra anlamlandı efenim. Hakikaten çok başarılı bir oyunculuk performansı ile günü, aksanatı, dali’yi ve dahi tiyatro sanatını kurtardı diyebilirim.
Asker olan esas oğlanımız; çok kötü anılarla, uzun süredir ayrı olduğu evine döner. Ve fekat karısını pek de bıraktığı gibi bulamaz. Kadın ay ile fingirdemiş, yeni yetme bir oğlan çocuğunu öpmüş felandir.Durumu içler acısıdır yane..
Buna rağmen aristokrat buhranlara kocasının başını şişirmeye, bir tatlı huzur vermemeye yeminlidir. Oyun esas bu raddeden sonra ayakları yere basan bir hal aldı ve o şekilde de bitti.
Kıssadan hisse: isminden kıllandığınız oyunlara gitmeden önce iyice araştırın.mehmet ali nuroğlu’nun baksırla göründüğü sahneler olduğuna yemin billah eden bi kaç şahit bulamazsanız, aman derim gitmeyin :)
0 yorum:
Yorum Gönder