yettim gari, sevgili blog... tatillerden döndüm, şehri istanbula..ama tabi bir paratoner edasıyla üstüme üstüme çektiğim belalarım da benimle beraber geldi.. öncelikle dönüş yolunda otobüsümüz kaza yaptı yaw... kaç kişinin başına gelmiştir? ölümlerden döndüm resmen!
yok yaw, ölümlerden dönmedim..ama kaza yaptık hakkaten... şöle ki, bizi sollamaya çalışan izmir plakalı bi denyo amca, ki kendisi toyota kullanmaktaydı, karşıdan gelen araç ile bizim otobüs arasında sıkışmış ve "karşıdan gelene sürtüneceğime, yanımdan gidene sürtüneyim" diyerekten; bizim otobüsümüz ile namünasip bir münasebette bulunuvermiş.. acı fren sesleri, sarsılan ve yoldan çıkan otobüs, çığlıklarla uykularından uyanan yolcular.. velhasıl kelam; izmir plakalı denyo amca polis gelmeden şurdan şuraya gitmem diye tutturduğu için, yol kenarında kırkbeş dakikaya yakın tembel balıkesir polisini bekledik.. ben de çıkıp sigara içtim, fırsattan istifade.. şaka maka; hiç korkmadım ben yaw... herkesler yerinden sıçrarken, ben altımda düğümlediğim bacacıklarımı bile çözmedim ve dahi, kulaklıklarımdaki müziği bile durdurmadım..
az kalsın tarihe bir susurluk vakası daha kazınacaktı yaw :)
neyse allahtan mola vereceğimiz yere yakınmışız da, hemencecik kamil koçun süpersonik tesislerine kıvrılıverdik... ben bi süre uyukladım otobüste.. sonra baktım çişim geliyo gibi, "bari tuvalete gideyim" diyip çıktım otobüsten.. tuvalette; bir araya gelmiş beşten fazla kadının yaratabileceği kaosa birkez daha şahit olup, derhal uzaklaştım mahalden.. hadi dedim bi sigara içeyim... tam sigaram bitmek üzereyken, bir köpek sesi duydum.. kulakları dikip, sesin geldiği yöne seyirttim ki ne göreyim.. bekçi köpeği diye bi golden' ı bağlamışlar kulübeye. ki bilen bilir, golden dünyanın en yavşak köpeğidir.. bana da hemen yavşadı tabii. bi süre oynaştık kendisiyle ama sonra tembel bünyemin gecenin dördünde daha fazla ayakta kalmaması gerektiğine hükmedip otobüse döndüm ben.. ben döndüm, otobüs sessiz sedasız hareket ediverdi. araçta taş çatlasın on kişiyiz.. herkes mola yerinde kadı.. noluyo len demeye kalmadan yolun karşısındaki bir tesise girdi şöför.. meğer bahtsızlıklar silsilesi daha bitmemişmiş. bir de lastiğimizin patlaması eksik kalmışmış.. koccaman tüfeğe benzer bi zımbırtıyla, hayvanati büyüklükteki lastik çıkarılıp yerine başka bir hayvanati büyüklükte lastik takılması ile, yarım saat olan molamızı bir buçuk saat sonunda noktalamayı başardık.. kamil koçun tesislerine bi döndük ki, zavallı yolcularımız "lost" edasıyla bekleşmekteler. hemen doluşuverdiler otobüse.. yola koyulduk bir kez daha..
neticede 7 saat sürmesi gereken yolculuğu 9.5 saatte tamamlayarak bu konudaki bir rekoru da egale etmiş ya da kırmış olduğum kanısındayım..
ama fena bronzlaştım be blog.. valla bak.. ben kendimi bildim bileli, böle bronzlaşma bilmedim... :p kakao yağı mucizesi... herkese tavsiye ediyorum.. alta sürdüm 30 faktör kremi, üste de kakao kremini... "chicken translate" şeklinde yatmak kaldı bana bi tek..
bi de bahçeden topladığımız kayısıların suyunu sıkmak kaydıyla yaptığımız saç ve yüz maskesi de pek güsel oldu.. pek de işe yaradı.. ayrıca ısırgan otu saça çok iyi geliyo, bu da böle biline! denedim gördüm.. burdan nazlı yarime teşekkürü borç bilirim :D
şimdilik bu kadar.. ayvalık güsel, gitmek isteyene tavsiye.. lakin pek kalabalık. eski halini bilen ve sevenleri, büyük bir dumura hazırlıklı olmaya davet ediyorum..
bu yazıyı okuyanları da sükunete davet ediyorum ayrıca :p
5 yorum:
ojgeldin beyaa:P
geçmiş olsun.bir ayvalık uğruna amma çile çekmişsin :D
sevgili bi dost : saolasın be ya.. sen de amma yazmışın bu arada, du okuyacam hepsini, söz verdiğim gibi. işler biraz hafilesin de :)
sevgili godsyndrome : çektiğim çile ayvalık uğruna değil, istanbula dönmek uğrunaydı ki; acı tarafı da bu ya.. döndük geldik neticede.. geçmiş oldu hakkaten, hepsi tozlu birer hatıra şimdi :D
:)
polly gelmiş...
bronz polly.
hoşgelmiş.
:)
sevgili absalom; sağolasın varolasın :D
bronz, hem nası ...
esmerlere artık daha da uyuzum, ne güsel kara olmak :)
Yorum Gönder