13.05.2009

NuRRuN

hani bi hikaye vardır.. kral kızlarını toplar ve onlara kendisini ne kadar sevdiklerini sorar. verecekleri cevaba göre, kızları arasında mal paylaşımı yapacaktır. kızlardan en büyüğü "dünyalar kadar" der. ortanca olanı "canım kadar" der. en küçük olanı ise "tuz kadar" der. kral çok sinirlenir, kızını huzurundan kovar ve hatta evlatlıktan fln reddeder..
fekat gün gelir, devran döner. kral; bu küçük kızının evine, yemeğe konuk olmak durumunda kalır. küçük kız da babası için hazırladığı yemeklerin hiçbirine tuz koymaz. kral yediği yemekleri hiç beğenmez ve hatta kızının suratına sölemekten de çekinmez.
kız da, " bi zamanlar seni tuz kadar sevdiğimi sölediğim için beni evlatlıktan reddeden sen, şimdi yemeklerde tuz olmayınca beğenmiyor musun" diyerek; taşı gediğine koyar.

benim de hikayem biraz buna benziyor. biri kalkıp en gerekli uzvun hangisi dese; beyinden kalbe, geniş bi yelpaze sunarım kendisine. burun demek aklıma bile gelmez. ama şimdi; bu çok önemsiz gibi görünen organımın işini yapmıyor olması ile farkettiğim gerçek; vücuttaki en önemli organlardan biri olduğudur. sadece koku almakla kalmıyor, tat da alıyor, nefes de alıyor bu burun denen meret.. hele bi de sürekli yanmayan veya kaşınmayan bi burnunuz varsa, şanslı çoğunluktasınız demektir.
bi gün biri size "beni ne kadar seviyosun"derse, burnum kadar diyin; he mi?

0 yorum:

 
MüTeveLLi HeYeTi © 2009. BaLıK GöZüNDeN İNeK!